• Sonuç bulunamadı

2.8. Bitki Besin Elementleri ve Etkileri

2.8.1. Azot (N)

Azot bitkilerde vejetasyonun ilk dönemlerinde vejetatif gelişmeyi etkilerken, sonraki dönemlerde daha çok meyve gelişimini etkiler (Aktaş ve Ateş, 1998). Azot yetersizliğinde yaprak ve gövde sistemi zayıflar, vejetatif gelişme periyodu kısalır (Bergmann, 1992). Kacar ve ark. (2006), azotun vejetatif gelişmeyi artırdığını, azot eksikliğinde bitkilerin boylarının kısaldığı gibi kalınlıklarının da azaldığını bildirmektedirler.

Mi ve ark. (2008), bitkilerde düşük azot düzeylerinin oksin ve sitokinin salgılanmasını tetiklediğini ve bu durumun da kök büyümesini artırdığını ifade etmişlerdir.

Azot ile diğer besin elementleri arasında oldukça karmaşık ilişkiler mevcuttur. Bu konuda yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Akgül ve ark. (2008), M9 ve MM106 anaçlı Jersey Mac ve Granny Smith elma çeşitlerinde yaptıkları çalışmada artan azot dozlarının yaprak fosfor düzeyini azalttığını tespit etmişlerdir. Hoying ve ark. (2004), artan azot düzeyinin bitkilerin yaprak alanını artırdığını, bu durumun yapraktaki diğer besin elementlerinin miktarını oransal olarak azalttığını bildirmişlerdir. Malvi (2011), uygun dozlarda verilen azotun magnezyum, demir, mangan ve çinko gibi elementlerin alımını artıracağını, yine Wilkinson ve ark. (2000)’de, azotun, fosfor, potasyum, kükürt ve kalsiyun alımını bu elementlerin kök bölgelerinde yeterince

bulunması halinde artıracağını rapor etmişlerdir. Mahmoud ve ark. (2009), artan azot dozlarına bağlı olarak yaprak bor düzeyinin azaldığını, Marschner (2012) ve Burt ve ark. (1998), ise azot ile magnezyum arasında sinerjistik ilişki bulunduğunu ifade etmişlerdir.

Diğer besin elementleri ile ilişkide azot formunun da etkisi büyüktür. Burt ve ark. (1998), kalsiyum alımını nitratın artırdığını buna karşılık amonyumun azalttığını, yine ortamdaki nitrat fazlalığının Fe ve Zn alımını azaltırken amonyum fazlalığının Ca yanında Mg, K ve Mo alımını da azalttığını bildirmişlerdir. Amstrong (1999b), amonyumun fosfor alımını artırdığını bildirmişlerdir. Ronan (2007), kök bölgesinde amonyum düzeyinin artmasının ortam pH’sında azalmaya neden olduğunu, düşük pH koşullarında ise özellikle metalik elementlerin alımının arttığını rapor etmişlerdir.

N’un düşük olması gibi yüksek olması da önemli bir problemdir. Yüksek N, sürgün gelişimini artırır, yaprakların iri ve geniş olmasına neden olur, vejetatif gelişme periyodunu uzatır (Aktaş ve Ateş, 1998), ağaçlar yeterince pişkinleşmeden kışa gireceklerinden kış soğuklarından zarar görebilirler (Hoying ve ark., 2004). Kacar ve ark. (2006), Yüksek azot dozlarında kök bölgesinde artan tuzluluğa bağlı olarak su potansiyelinin azaldığını ve besin dengesinin bozulduğunu, bu durumun da besin elementlerinin alımını ve etkinliğini azalttığını bildirmişlerdir.

Elma yapraklarındaki N seviyesi çeşitlere göre değişmekle birlikte verim çağındaki elma ağaçlarında %1.8-2.6; genç ağaçlarda %2.4-2.6 arasında olması gerektiğini bildirilmiştir (Hoying ve ark., 2004). Peterson ve Stevens (1994) ise elma yapraklarındaki N düzeyinin %1.5-3.0 arasında olması gerektiğini ifade etmişlerdir.

2.8.2. Fosfor (P)

Aydemir (1992), fosfor azlığında bitkilerin kök gelişiminin olumsuz etkilendiğini bildirmiştir. Burt ve ark. (1998), fosfor alımının ortam koşullarına bağlı olarak değişeceğini, özellikle vejetasyonun ilk dönemlerinde toprak ve sulama suyu sıcaklıklarının düşük olması halinde fosfor alımının önemli ölçüde düşeceğini bildirmişlerdir.

Fosfor ile diğer elementler arasındaki ilişkiler hakkında yapılmış çok sayıda çalışma mevcuttur. Marschner (2012), Fageria (2009) ile Mukomorov ve Anikina (2014), fosfor ile çinko arasında antagonistik ilişki olduğunu, bitki bünyesine alınan

fosfor ile çinkonun çözünemez çinko fosfat şeklinde çökelmesine neden olduğunu bildirmişlerdir. Amstrong (1999a), baklagillerde yaptığı bir çalışmada fosforun verimi ve bitki azot içeriğini artırdığını ifade etmiştir. Fageria (2009), genellikle fosfor ile azot, potasyum ve magnezyum arasında pozitif bir interaksiyon olduğunu, Mukomorov ve Anikina (2014) ise bitki sürgünlerinde fosfor ve magnezyum arasında sinerjistik ilişki olduğunu bildirmişlerdir.

Jakobsen (1993), fosfor ile kalsiyumun birbirlerini hem desteklediğini, hem de olumsuz etkilediğini ifade etmiş, kalsiyum ile fosfor eş zamanlı alındığından fosfor alımının kalsiyum alımını teşvik ettiğini, ancak daha sonra köklerde düşük çözünürlüklü kalsiyum fosfat şeklinde çökelmenin oluştuğunu bildirmiştir.

Chatterjee ve ark. (1990), kumda yetiştirilen mısır bitkisinde fosfor ve borun interaktif etkisinin belirlemek üzere yaptıkları çalışmada yüksek fosfor dozlarının bor düzeyini azalttığını rapor etmişlerdir.

Gelişme dönemi ve verime bağlı olarak değişmekle birlikte, elma yapraklarında yeterli P düzeyi %0.12-0.4 arasındadır (Jones ve ark., 1991). Neilsen ve ark. (2008) ise yaprakta %0.22’nin üzerinde P olduğunda en iyi ağaç gelişimi elde edildiğini ifade etmişlerdir.

2.8.3. Potasyum (K)

Kacar ve Katkat (2007) K alımının hızlı ve etkin olmasının diğer katyonların (Mg, Ca vb.) alımını sınırlandırabileceğini, aynı şekilde Aydemir (1992), Burt ve ark. (1998) ve Marschner (2012) de potasyum ile diğer katyonlar arasında rekabetin bulunduğunu ifade etmişlerdir. Akgül ve Uçgun (2010), şeftalide yaptıkları çalışmada artan potasyum dozlarının yaprak demir içeriğinde azalmaya neden olduğunu, Tanaka (1967), turpta farklı potasyum dozlarının yaprak bor düzeyinde azalmaya neden olduğunu belirtmişlerdir.

Taiz ve Zeiger (2008), potasyum eksikliğinde boğum arası mesafenin önemli ölçüde azalacağını, Kacar ve ark. (2006) ise potasyum eksikliğinde bitkilerin tepe ve kök büyümesinin olumsuz etkilendiğini bildirmişlerdir.

Hoying ve ark., (2004), optimum verim ve kalite için elma yapraklarındaki K seviyesinin %1.4-1.8 arasında olması gerektiğini bildirmişlerdir. Peterson ve Stevens (1994) ise elma yapraklarındaki potasyum düzeyinin %1.2-2.0 aralığında olmasının

yeterli olduğunu belirtmişlerdir. Yaprak ve meyvede yüksek K seviyesi, K ile Ca ve Mg arasındaki zıt (antagonistik) ilişki nedeniyle bu elementlerin alımını olumsuz etkileyebileceğinden verim ve kalite kaybına neden olabilir (Bergmann, 1992).

2.8.4. Diğer elementler

Ronan (2007), kalsiyum ile bor arasında rekabetin varlığını ifade etmiştir. Mukomorov ve Anikina (2014), bataklık torflarının yoğun olarak içerdiği kalsiyum, magnezyum ve sodyum gibi elementlerin mangan alımını sınırlandırabileceğini rapor etmişlerdir.

Kacar ve Katkat (2007), magnezyum alımının, ortamda bulunan diğer katyonların miktarına göre değişeceğini, bu durumun Mg’un bitkinin üst kısımlarına taşınmasını olumsuz etkilediğini bildirmişlerdir.

Bitki içinde çinko hareketliliği düşük olduğundan, Zn konsantrasyonu kökten gövde ve yapraklara doğru gidildikçe azalır (Bergmann, 1992). Bunun nedeni, kökten itibaren iletim demetleri içinde çinkonun çözünemez çinko fosfat (Zn3(PO4)2) şeklinde

çökelmesidir (Hoying ve ark., 2004). Aydemir ve İnce (1988), Mn alımında diğer katyonlarla (Ca2+, Mg2+, Fe2+, Zn2+ gibi) rekabet söz konusu olduğunu ifade etmiştir.

Bütün bu literatürlerden hareketle topraksız tarımın meyve ağaçlarından daha çok sebze, süs bitkileri, çilek ve kısmen de tarla bitkilerinde kullanıldığı, çok yıllık bitkilerde fazla tercih edilmediği söylenebilir. Bu durumun ortaya çıkmasında meyve ağaçlarının sağlam bir kök sistemine ihtiyaç duymaları, bulundukları yeri uzun süre işgal etmeleri gibi nedenler etkili olmuştur. Ancak üretim tekniği bakımından tek yıllık bitkilere benzeyen meyve fidanı üretiminde topraksız tarımın kullanılabileceği düşünülmüştür. Bu konuda birkaç meyve türünde sınırlı sayıda araştırma yapılmış olmakla birlikte daha kapsamlı araştırmalara ihtiyaç duyulduğu açıktır. Bu çalışma ile ılıman iklim meyvelerinden en fazla yetiştiriciliği yapılan elma fidanı için uygun besin solüsyonu çözeltisi ve yetiştirme ortamı tespit edilerek literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır.

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

Benzer Belgeler