• Sonuç bulunamadı

Avrupa’ya Göçün İkinci Evresi: Ailelerin Birleşmesi Ve Politikleşen

2.2. Ab’nin Göç/Mülteci Politikasının Tarihsel Gelişimi

2.2.1. Soğuk Savaş Dönemi AB’nin Göç/Mülteci Politikası

2.2.1.2. Avrupa’ya Göçün İkinci Evresi: Ailelerin Birleşmesi Ve Politikleşen

1970’lerden 1980’lerin sonuna kadarki süreci kapsamaktadır. “Bu dönemin başlangıcı ile AB’nin göç ile ilgili hükümetlerarası işbirliğinin başlangıcı hemen hemen aynı zamanlara rastlamaktadır. Elbette bu paralellik tesadüfi değildir.”89 1970’lerde son verilen açık kapı politikasının ardından göçler kendine alternatif yollar bulurken AB’nin ise bütünleşme çabaları içene girdiği görülmektedir. “1973’te yaşanan kriz ve gelişen teknoloji ve işçi profilinin değişmesi ile daha önce yürütülen işçilerin kabulü politikasının sürdürülebilir olmaktan çıkarmıştır.”90 1971’de Birleşik Krallığın öncülük ettiği ve daha sonra Fransa, Almanya ve birkaç yıl içinde neredeyse bütün devletler göç alımını durdurdu. Mevcut göçmenlerinde geri dönüşleri için birtakım uygulamalara gidildi. Ancak yapılan pek çok teşvike rağmen çoğu işçi dönüşü kabul etmedi. Bu da Avrupalı devletlerin bu işçilere misafir gözüyle bakma ve istenildiğinde geri gönderme sağlanabileceği olgusunun yıkılmasına sebep olurken, göçmenlere yönelik yeni bir algının ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır. Nitekim bu tarihlerden sonra göçmenler artık insani yardıma muhtaç kişilerden, sosyal düzeni bozan, devletin varlıklarından yararlanmaya çalışan ve ülke sınırları için tehdit unsuru olan kişilere dönüşmüştür.91

Nitekim göçmenlere yönelik söylemlerde aslında bu ülkelerin insandan ziyade işgücü aldıklarını düşünmelerine neden olmuştur. Çünkü onlar için gelen bu göçmenler sadece ekonomik amaçla gelen ve ülke vatandaşları gibi sosyal haklardan faydalanabilecek kişiler olarak görülmemişlerdir. Devlet tabanlı ortaya atılan bu söylemler, kriz yüzünden artan işsizlik nedeniyle işini kaybetmek istemeyen yerel halkın, devlet tarafından yapılan göçmen karşıtı politikalara destek vermesine neden olmuştur.

Ancak geri dönüşleri için yapılan uygulamalara rağmen dönmeyi reddeden göçmenler artık “sadece işçi olarak düşünülemeyeceklerinin, yaşadıkları ülke vatandaşları gibi sosyal haklardan faydalanmaları gerektiği ortaya çıkmış, dolayısıyla bu durum sosyal

89 Yazan, a.g.e, s.82.

90 Hakan Samur, “Avrupa Birliği’nde Göçe Yönelik Global Yaklaşım”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, cilt 5, sayı 2, 2008, s 1-16,

https://www.j-humansciences.com/ojs/index.php/IJHS/article/viewFile/462/296, 03.11.2017.

91 Hasan Canpolat ve Hakkı Onur Arıner, “Küresel Göç İle Avrupa Birliği ile Türkiye’nin Göç Politikalarının Gelişimi”, ORSAM RAPORU, Rapor no 22, Haziran 2012, s 12,

harcamaların da artmasına neden olurken”92 devlet organları tarafından da tehdit unsuru olarak görülmelerine neden olmuştur.

Bu süreç boyunca hedef ülkelerin göçmenlerin girişine yönelik kısıtlamalara gitmesi yeni aktör ve dinamiklerin de ortaya çıkmasına neden oldu. “Bu evrede göç geniş bir yelpazeye yayılmaya başlamış ve aile birleşimi, sığınma başvuruları ve yasadışı göç olmak üzere üç kanaldan yürütülmüştür.”93 Ancak sığınma başvuruları ve yasadışı göç daha çok 1990’larda artarak devam etmesi bu dönemin sadece aile birleşimi olarak ele alınmasını daha doğru kılmaktadır.

Her ne kadar ülkelere minimum sayıda göçmen girişi sağlanmaya çalışılsa da 1950’lerde göç kapsamına giren erkelere 1960’ın sonlarına doğru aile birleşimine engel olunamamıştır ve bu birleşim bir ‘İnsan Hakkı’ olarak görülüp kabul edilmek zorunda kalınmıştır. Bu kapsamda daha önce gelen işçilerin eşleri, çocukları ve bazen de aile büyükleriyle birleşmeyi kapsayan yeni bir tüzük ve direktif kabul edildi.

Birliğin 1970’li yıllarda Hükümetlerarası almış olduğu birtakım kararlar daha sonra Birliğin ortak göç ve sığınma politikasına giden sürece zemin oluşturmuştur. Bunlardan ilki 1975 yılında Roma Zirvesinde Avrupa Konseyi tarafından oluşturulan ‘Trevi Grubudur.’94 Bu dönemde göçe yönelik birinci evrede olduğu gibi bireysel politikalar izlenirken, 80’lerde artan yasadışı göç ve sığınma talebi birliği bu sorunun bireysel olarak çözümlenebilecek bir sorun olmadığını anlamasını sağlamıştır. Ancak ülkelerin birbirinden farklı yaklaşım ve uygulamaları konunun ortak düzleme indirgenmesini engellemiştir.

Bu süreçte 1980’lerin sonuna doğru AB sınırları içinde bulunan işçi sayısının devlet bazlı alınan önlemlere rağmen arttı aşağıdaki grafik 6’ya bakılarak görülebilmektedir.

92 Bezen Balamir Coşkun ve Ece Çim, “Avrupa Birliği Ortak Göç ve Mülteci Politikaları ve İnsani Güvenlik İkilemi”,

https://www.academia.edu/20051180/Avrupa_Birliği_Ortak_Göç_ve_Mülteci_Politikaları_ve_İnsan_Gü venliği_İkilemi, 15.06.2018.

93 Yazan, a.g.e, s.82.

94 Trevi, İtalya-Roma’daki bir bölgenin ismidir ve 12 üye ülkenin Adalet ve içişleri Bakanlarının ilk kez gayri resmi olarak bir araya geldikleri yerdir. Avrupa Komisyonu ve Parlamentosu gibi uluslarüstü kurumlar bu sürecin dışında tutularak hükümetlerarası yapı korunmuştur. Ayrıca terörizm ile mücadele çerçevesinde kurulan Trevi Grubu, anlaşmalı devletlerin içişleri ve adalet bakanlıklarından yetkililerle toplanmış, sivil havacılık güvenliği ve nükleer silah başlıklı konularla ilgili bilgi paylaşımını

gerçekleştirmiştir. 1980’lerde görev alanı genişlemiş ve yasadışı göç/mültecilik konuları da kapsama alanı içine dahil edilmiştir.

Grafik 6:

1960- 1987 Yılları Arasında Dokuz AB Üyesi Devlette Yabancı İşçi Sayısı

Kaynak: Ayhan Gençler, Avrupa Birliğinin Göç Politikası, DergiPark Akademi, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, cilt 0, sayı 49, ss 174-197, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/9227, 12.06.2018.

1950’lerde gelen işçilerin aileleri ile buluşması ve bu dönemde yaşanan krize rağmen göçmenlerin sayısında artış olduğu görülmektedir. Ancak 1973 krizinden sonra devletlerin almış olduğu önlem ve politikalar çok büyük oranda olmasa da mevcut sayının önceki döneme oranla azaldığı görülmektedir. 1960 yılından 1973 yılına kadar doğrusal bir şekilde artan işçi sayısı, 1973 yılında sonra sayının azalıp altı milyondan, beş milyona doğru gerilemiştir.

İlk evrede İngiltere ile başlayan göçün politikleşmesi, ikinci evrenin sonuna doğru diğer devletler tarafından da politikleştirilmiştir. “Göç konusu politikleştikçe işbirliği için atılan adımlar fazlalaşmıştır.”95 Göç olgusunun ortak çıkarlar çerçevesinde ele alınarak birliğin çatısı altında politikaya dönüştürülmesi ise 3. evre dediğimiz son evrede gerçekleşmiştir. Bu bağlamda AB’nin göç politikasında mihenk taşı olarak adlandırılan iki önemli gelişmeye; Maastricht ve Amsterdam anlaşmalarına bakmak gerekmektedir.

95 Yazan, a.g.e, s.83. 2,5 5,4 6,3 5,8 0 1 2 3 4 5 6 7 1960 1970 1973 1987 Ki şi Say ıs ı (Mil yo n )