• Sonuç bulunamadı

3. AVNÎ’NİN ŞİİRLERİNDE FATİH

3.1. AVNÎ PADİŞAH

Avnî’nin şiirlerinin bazılarında padişahlığa ait ögeler göze çarpmaktadır. Şair olmasına rağmen padişah kimliğinden sıyrılmamış olan Fatih kimi şiirlerinde kendini padişah olarak konumlandırmıştır. Ancak burada dikkati çeken husus Fatih’in padişah olduğu şiirlerde sevgilinin de padişah konumunda olmasıdır.

Avniyā ķılma gümān kim saña rām ola nigār Sen Sitanbul şāhısuñ ol [da] Ķalata şāhıdur

(Avnî, D. 14/5)

1 Muhammet Nur Doğan (Haz.), Fatih Divanı ve Şerhi, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı

75 Kendisine ey Avni, o güzelin sana boyun eğeceğini sanma çünkü sen İstanbul’un

padişahıysan o da Galata’nın padişahıdır şeklinde seslenen Avnî’nin dönemindeki

İstanbul’da yaşayan iki farklı kültürün varlığından söz ettiği açıkça görülmektedir. İslam’ın sembolü olarak gördüğü İstanbul’da kendi sarayı bulunurken, Hristiyanlığın sembolü olan Galata’ya da sevgiliyi sultan addetmektedir. Avnî’nin kendisine sevgiliye kavuşmasının mümkün olmayacağını söylediği bu beyitte dikkat edilmesi gereken bir husus da sevgilinin daha üstün görülüyor olmasıdır. Buna göre Fatih İstanbul’un padişahı olsa da karşısında ona boyun eğmeyecek Galata şahı sevgili durmaktadır.

Avnî’nin padişahlığını dile getirmesine rağmen yine sevgiliye hükmedemediğini söylediği bir beyti de şöyledir:

Ġam-ĥāneñe getürimeyesün o dilberi ˘Avní ne deñlü eyler iseñ ģükmüñi revān

(Avnî, D. 60/7)

Ey Avnî, hükmünü ne kadar yürütürsen yürüt o güzeli gamhanene getiremezsin. Avnî

kendisinin kudretli bir padişah olduğunu açıkça belli ettiği bu beytinde de bir önceki beyitteki gibi gücünün sevgiliye yetmediğini söylemektedir.

Avnî’nin kendisini padişah olarak konumlandırdığı bir beyti de şöyledir:

Şah-ı ˘ışķam ġam beyābānı baña kişver yeter Āteş-i āhum livā-yı ejdehā-peyker yeter

(Avnî, D. 24/1)

Burada Avnî kendisini meşhur hikayedeki Mecnûn gibi bir aşk padişahı olarak nitelemekte; ülke olarak gam çölünün ve ejderha yüzlü bayrak olarak da ahının ateşinin yeterli geleceğini söylemektedir. Beyitte eskiden sancakların üzerinde ejderha resmi gibi çeşitli resimlerin bulunmasına telmih yapılmaktadır. 2

Avnî kendisinin sahip olduğu mevkiyi de sevgiliye olan aşkına bağlamaktadır:

Devlet-i ˘ışķıyla pāyem bir maķāma irdi kim Şānumı anlar görenler ˘izz ü cāhumdan benüm

(Avnî, D. 51/3)

Ben sevgilinin aşkının devletinde öyle bir makama kavuştum ki büyüklük ve mertebemi görenler şanımın ne kadar yüce olduğunu anlarlar. Avnî, sevgilinin aşkını büyük bir

76 devlet olarak görmekte ve kendisinin bu devlette padişahlık mertebesine eriştiğini, yani yine aşk padişahı olduğunu söylemektedir. Aynı gazelin bir sonraki beyit tamamlayıcı niteliktedir:

Ĥāk-i pāy-i yār tācum kūy-ı dilber mesnedüm Reşk ider Cemşíd ü Cem taht ü külāhumdan benüm

(Avnî, D. 51/4)

Bu beyitte de kendisini aşk padişahı olarak nitelemeye devam eden Avnî, sevgilinin ayağının toprağını başının tacı, mahallesini ise makamı olarak niteleyerek Cemşid ve Cem’in kendisinin padişahlığını kıskandığını söylemektedir. “Cem, İran mitoloji kahramanlarından kudretin sembolü olarak kabul edilmektedir. Cemşit ise kimi kaynaklarda Cem’in babası olarak geçmektedir. İram kaynaklarına göre de Cem, Hz. Süleyman’dır.”3

Avnî bir başka beytinde de cihan padişahlığının sevgilisinin sayesinde olduğunu ifade etmektedir:

˘Aceb mi olsa ger ˘Avní cihān sulšānları ĥānı Ki düşdi üstine ŝāye senüñ destüñ ģümāsından

(Avnî, D. 64/7)

Avnî’nin cihan sultanlarının başına hükümdar olmasına şaşılmamalıdır çünkü onun üzerine sevgilinin hüma elinin gölgesi düşmüştür. Görüldüğü üzere Fatih kendi

padişahlığını belirttiği bu beyitte de yine sevgiliye pay çıkartmıştır. Beyitte sevgilinin elinin hüma kuşu olarak tabir edilmesinin temelinde efsanevi bir karakter olan hüma kuşunun gölgesinin kimin üzerine düşerse o kişinin padişah olacağıyla ilgili inanış yatmaktadır. Muhammet Nur Doğan bu beyitle ilgili şöyle bir açıklamada bulunmaktadır: “Beyitteki “dest” (el), sevgililer sevgilisi olan Allah’ın yardım ve inayetinden kinayedir. Avnî, saltanatının kudretini ve devletinin gücünü Allah’ın yardımı ve inayetine bağlamak suretiyle imanlı bir hükümdarın tevazuunu ve İslami duyarlılığa sahip güçlü bir şahsiyetin şükür halini yansıtmaktadır.”4

Başka bir beyitte Avnî kendisinin neden Osmanlı padişahı olduğunu şöyle açıklamaktadır:

Ol şeh-i ģüsn ü cemāle çün ķul olduñ ˘Avniyā

3 Muhammet Nur Doğan, a.g.e., s. 385. 4 Muhammet Nur Doğan, a.g.e., s. 464.

77 Saña olmışdur müsellem mülk-i ˘Ośmān vār ise

(Avnî, D. 67/6)

Beyte göre Fatih’e Osmanlı ülkesinin padişahlığının verilmesinin sebebi o güzellik ve cemal padişahı olan sevgiliye kul olmasıdır. Burada tüm güzelliklerin kendisinde toplandığı sevgilinin mutlak hükümdar olan Allah olduğu açıktır. Fatih padişah oluşunu Allah’ın bir lütfu olarak görmekte ve bunu ona ettiği kulluğa bağlamaktadır.

Avnî, cihan padişahlığı kendisine verilse bile sevgiliye sırtını dönmeyeceğini şu beyitte ifade etmektedir:

Virseler mülk-i cihānuñ tāc u taģtı devletin ˘Avní kūyuñ terkin itmez başına sulšān olup

(Avnî, D. 4/7)

Cihan ülkesinin tac ve tahtını verip devletin başına geçirseler bile Avnî başına sultan olup senin diyarını terk etmez.5 Aşka teslim olmanın bir örneğinin sergilendiği bu

beyitte Avnî bir yandan kendisini de cihan padişahı olmaya layık görmektedir. Fakat ne olursa olsun sevgilinin diyarını terk etmeyeceğini temin etmesi de Avnî’nin padişahlıktan çok sevgiliye değer verdiğini göstermektedir.

Avnî’nin gözündeki ideal padişah portresini aşağıdaki beytinde gözlemlemek mümkündür:

Bugün mülk ü ĥazāyin her ne cem˘iyyet ki cem˘ itdüñ Mey ü maģbūba ŝarf olmazsa ˘Avnî cümle żāyi˘dür

(Avnî, D. 26/5)

Beyte göre Avnî mülk, toprak ve hazine sahibi bir padişah olduğunu ve bunları sevgili yolunda harcadığını belirtmektedir. Zira ona göre bu yolda harcanmayan kazançlar tamamen kayıp hükmüne geçecektir. Buradan Fatih’in hazineyi sevgi yolunda harcamak taraftarı olduğu anlaşılmaktadır. Eğer bu sevgi Allah’a olan sevgi ise mal mülkten kasıt akıl veya kendisine verilmiş diğer melekeler olacak, eğer bu sevgi ilim ve sanata olan sevgi ise bu kez hazine Fatih’in âlim ve sanatkârları

5 Gerek Muhammet Nur Doğan’ın gerekse İskender Pala’nın nesre çevirilerinde beyitte yer alan “terkin

etmek” tabiri “terk etmek” olarak kabul edilmiş ve beyit bu şekilde anlamlandırılmıştır. Kanaatimizce burada “bırakıp gitmek” yerine “silip hükmünü ortadan kaldırmak” anlamının verilmesi daha uygun olacaktır. Böylece beyitte Fatih cihan padişahı olduğunda sevgilinin yaşadığı mahalleyi bertaraf etmeyeceğini söylemektedir.

78 desteklemek için kullandığı gerçek hazine olacaktır. Her iki koşulda da ortak nokta Avnî’nin sahip olunan her şeyi sevgi yoluna feda edebilecek olmasıdır.

Avnî aşka büyük önem vermektedir. Hatta aşkın tükenmez hazinesine sahip olan kişinin artık hiçbir hazinenin bekçiliğini yapmak istemeyeceğini; aşka kavuşanın padişahlıktan vazgeçeceğini söylemektedir:

˘Işķ naķdi bir ĥazínedür aña yokdur zevāl Mālik olan ˘Avniyā bir gence gencūr istemez

(Avnî, D. 28/5)6

Benzer Belgeler