• Sonuç bulunamadı

Aslî/Şer’î İbâha-Kıyas Tearuzunun Kıyas Lehine Sonuçlandığı Örnekler. 150

BÖLÜM 3: HANBELÎLİKTE İBÂHA PRENSİBİNİN YERİ VE KULLANIMI 113

3.4. Kıyas-İbâha-i Asliyye/Şer’iyye ilişkisi

3.4.1. Aslî/Şer’î İbâha-Kıyas Tearuzunun Kıyas Lehine Sonuçlandığı Örnekler. 150

daraltmasına altın ve gümüş kapların edinilmesini örnek verebiliriz. Buna göre altın ve gümüş kapların edinilmesi (ذاختا) hem erkeklere ve hem de kadınlara haramdır. İmam Şâfiî bu haramlık hükmünün kullanım (لامعتسا) hakkında olduğunu dolayısıyla bunları edinmenin aslî ibâha kapsamında kalmaya devam edeceğini söyler. Fakat Hanbelîlere göre istimali haram olanın aynı gerekçeye sahip olduğu için edinilmesi de haramdır. Zira her ikisinde de israf ve fakirlerin gönlünün kırılması gibi özellikler mevcuttur.532

Dolayısıyla altın ve gümüş kap edinmek de ibâha-i asliyye/şer’iyye kapsamında yer almaz.

Yiyecek ve içecek olmayan şeylerin orucu bozması da yine kıyas ile aslî/şer’î ibâha alanının daraltılmasına örnek teşkil eder. Yiyecek ve içecek olma vasfına sahip olmayan maddelerin orucu bozmadığını söyleyenler bunu aslî/şer’î ibâha kapsamında değerlendirir. Hanbelîler ise her ne kadar yenilme ve içilme özelliğine sahip olmasalar da bunları yeme içmenin orucu bozduğunu bildiren naslarda belirtilenlerle aynı özelliğe/illete sahip olduğunu ifade ederler. Dolayısıyla yiyecek ve içeceklerin dışındaki maddeleri yemek aslî/şer’î ibâha kapsamında değerlendirilemez.533

Kıyas karşıtlarına göre faizin cereyan ettiği maddelerin tadad edildiği nasta yer alanlar talil edilemeyeceğinden riba hükmü sadece bunlara hasredilir. Bunun zorunlu bir

532 İbn Kudâme, Ebu Muhammed Muvaffakuddîn Abdullah b. Ahmed b. Muhammed Cemâ'îlî Makdîsî,

el-Muğnî, Kahire: Mektebetü’l-Kahire, 1968, III, 47; Şemseddin, Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed b.

Kudâme el-Makdîsî el-Cemâ’îlî el-Makdîsî, eş-Şerhu’l-kebîr alâ metni’l-Mukni’, Beyrut: Dâru'l-Kitâbi'l-İlmiyye, trz. I, 56. Burada kadınların altın edinmelerinde bir beis olmadığı şeklinde bir itiraz söz konusu olabilir. Hanbelîlerde de kadınların altın kullanmalarında bir beis olmamakla birlikte bunun sadece eşlerine süslenme ile ilgili olarak cevaz hükmünü aldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla altın ve gümüşten kap kullanımının haramlığında kadın erkek ayrımı yoktur. Bkz. İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 47. Altın ve gümüşün haramlığının kaplarda daha şedid olduğuna dair bkz. İbn Müflih, Ebu Abdullah Şemseddin Muhammed b. Müflih b. Muhammed b. Müferric el-Makdisî, el-Furû’, y.y, trz. IV, 106; Haccâvî, Musa b. Ahmed b. Musa b. Salim b. İsa b. Salim, el-İknâ’ fî fıkhi’l-İmâm Ahmed, (Abdüllatif Muhammed Musa es-Sebkî), Beyrut: Dâru’l-Marife, I, 12; Buhûtî, Mansur b. Yunus b. Salahaddin b. Hasen b. İdris,

Müntehâ’l-irâdât, Beyrut: Âlemü’l-Kütüb, 1993, I, 28; Buhûtî, Mansur b. Yunus b. Salahaddin b. Hasen b. İdris, Keşşâfü’l-kınâ’ an metni’l-İknâ’, Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, I, 51.

533

İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 120; Yenilir içilir özellikte olmayan şeylerin yenilmesi bir kenara ağza alınıp tadının boğazda hissedilmesi durumu dahi tartışılmıştır. Genşi bilgi için bkz. İbn Müflih, el-Furû’, V, 11, vd.

151

sonucu olarak bu yaklaşım sahiplerine göre nasta zikredilenlerin dışında kalanlar birbiri ile veresiye veya eşit olmayacak şekilde istenildiği gibi satılabilir. Zira kalan kısımla ilgili tasarruflar ibâha-i asliyye/şer’iyye kapsamındadır.534 Hanbelîler kıyası meşrû addettiklerinden mezkur maddelerin talili kabil olduğunu, bunların dışındakilerden aynı illete sahip olanların da bu kapsamda değerlendirileceğini söyler. Haliyle bu, alış-veriş konusundaki genel mubâhlık alanının kıyas ile daraltılması anlamına gelir.535

Satranç oyununun caiz görülmemesi de yine kıyas aslî/şer’î ibâha karşıtlığında ele alınabilir. Zira satranç hakkında doğrudan nas bulunmadığı Hanbelîlerce de kabul edilir. Yine birazdan görüleceği üzere hürmet ve ibâha arasında tereddüt söz konusu olduğunda ibâhanın asıllığı ve umumluğundan hareketle mubâh hükmüne varılması gerektiği söylenmiştir. Ayrıca satrancı ibâha kapsamında görenler tarafından satrancın zeka ve strateji oyunu olması sebebiyle naslarda haramlığı bildirilen tavladan farklı olduğuna dair bilgiler ileri sürülmüştür. Bütün bunlara rağmen Hz. Ali’nin satranç oynayanları kınayan ifadeleri sebebiyle Hanbelîlerce satrancın da naslardaki meysir ve nerd/tavla kapsamında olacağı söylenmiştir. Burada önemli olan husus satrancın haramlığının tavlaya kıyasla tespit edilerek aslî/şer’î ibâha kapsamından çıkarılmasıdır.536

Yukarıda muamelat, ibâdât ve günlük yaşama dair örnekler bulunmaktadır. Bu örneklerin ortak noktası, çözümlerinin naslarda yer almamış olması ve muhalifler tarafından aslî/şer’î ibâha kapsamında görülmesidir. Hakkında yasaklayıcı nas bulunmaması sebebiyle Hanbelîler tarafından da yine ibâha-i asliyye/şer’iyye kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Fakat Hanbelîler mezkur meseleler hakkında yasaklayıcı nas bulunan başka meselelere kıyasla ibâha prensibinin kapsamından çıkarmışlardır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da aslî/şer’î ibâha prensibinin kapsamını daraltıcı nitelikte olan kıyasın asıl, aslın hükmü, fer’, illet ve netice/fer’in hükmü şeklindeki fıkhî kıyas olmasıdır. Yine dikkat çeken diğer bir husus ise satranç örneğinde olduğu gibi ibâha-i asliyye/şer’iyyenin alanına olumsuz

534

İbn Hazm, Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said, el-Muhallâ bi’l-âsâr, Beyrut: Dâru'l-Fikr, trz., VII, 401. 535

İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 4; İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-fetâvâ, XXIX, 471; İbnü’l-Kayyım, İ’lâmü’l-muvakkı’în, II, 104 vd;

536

İbn Kudâme, el-Muğnî, X, 151 vd; Şemseddin İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, XII, 44; İbn Teymiyye,

152

müdahale yapılırken sahabi kavlinin esas alınmasıdır. Yalnız burada hemen ifade etmemiz gerekir ki satranç örneği aslî/şer’î ibâha-sahabi kavli karşıtlığı bağlamında çözümlenmemiştir. Bu mümkün olmakla birlikte satrancın haramlığına dair sahabi kavli satrancın tavlaya kıyasının doğruluğunu desteklemek amacıyla kullanılmıştır.537

3.4.2. Aslî/Şer’î İbâha-Kıyas Tearuzunun Prensip Lehine Sonuçlandığı Örnekler Aslî/şer’î ibâha prensibi ile kıyasın tearuzu halinde Hanbelîlerin kıyas aleyhinde tavır aldığı durumlar da mevcuttur. Şimdi bunlara dair çeşitli örnekleri ele alacağız.

Köpek dışında av veya başka işler için kullanılan hayvanların satımı buna örnek olarak verilebilir. Nitekim İmam Şâfiî pars, kartal ve benzeri hayvanların köpek gibi necis olması sebebiyle satımının caiz olmayacağını söyler. Hanbelîlere göre ise köpek dışındakilerin satımı ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibi kapsamındadır. Zira necislik konusunda eşek ve katır da vahşi hayvanlar statüsünde olmasına rağmen alınıp satılmasının caiz olduğunda herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir.538

Dolayısıyla köpeğin satımındaki yasaklık hükmünün kıyas ile alanı genişletilerek ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibinin alanı daraltılamaz.

Diğer bir örnek kabir istikametine olmamak kaydıyla kılınan namazdır. Yeryüzünün mescid kılındığını bildiren umum nitelikli nas sebebiyle herhangi bir yerde namaz kılınması aslî/şer’î ibâha kapsamında olduğundan mubâh addedilir. Fakat hakkında yasak olduğuna dair özel nas bulunması sebebiyle kabirlerde namaz kılınması caiz değildir. Fakat burada önemli olan bu yasağın kıyas ile kabir dışında başka şeylere taşınmak suretiyle ibâhanın umumluğunda daraltmaya gidilememesidir.539

537

İbn Kudâme, el-Muğnî, X, 151 vd. 538

İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 193; Cevazın mezkur vahşi hayvanların eğitimi kabil olup olmaması ile ilgili olduğuna dair bkz. İbn Müflih, el-Furû’, VI, 210 vd; Aksine şer’î delil bulunmadığı sürece bir fayda hasıl olan hayvanların satımı gibi kiralanmasının da caiz olmasında bir beis yoktur. Örneğin Maymunun bekçilik için, yırtıcı hayvanların avcılık için kiralanması bunlar arasında sayılabilir. Bkz. Buhûtî, Şerhu Müntehâ’l-irâdât, II, 248.

539

İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 54; İbn Teymiyye’de hakkında yasaklayıcı nas bulunan yerler sadece kabirler olmadığından yasak naslarda mezkur yerler için de geçerlidir. Bkz. İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-fetâvâ, XXI, 10. Yalnız burada aslî-şer’î ibâha ile kıyas karşıtlığında İbn Kudâme ile İbn Teymiyye’nin yaklaşımları arasında bir fark yoktur. Çünkü her ikisinde de naslarda mezkur olan yerlerin dışında namaz kılınması aslî-şer’î ibâha kapsamında olmaya devam eder.

153

Yiyecekler hususunda Mâlikîler kadar geniş bir ibâha alanına sahip olmasalar da Hanbelîlerin de bu alanı kıyasla daraltma taraftarı olmadığını görüyoruz.540

Ayı, arap tavşanı (عوبريلا/tavşandan ziyade fareye benzeyen bir tür kemirgen) ve killi toprağı ( نيطلا ينمرلأا) buna örnek olarak verebiliriz. Parçalayıcı dişlere (köpek dişi) sahip olup bu dişlerle avlanıp avları parçalaması özelliği havyanların haramlığı için belirlenen illetlerdendir.541 Bununla birlikte ayının bu şekilde avlanmadığından hareketle aslî şer’î ibâha kapsamından çıkmayacağı söylenmiştir.542

Arap tavşanı ve toprak ile ilgili olarak da hakkında doğrudan nas bulunmadığı için bunların kıyas ile aslî/şer’î ibâhanın dışında değerlendirilmesinin doğru olmadığı ifade edilir.543 Fakat burada asıl önemli husus, sincabın yenilip yenilmeyeceğine dair hüküm veriliriken ortaya konan metodolojik yaklaşımdır. Buna göre hürmet ve ibâhadan birine karar verilememesi halinde ibâhanın esas alınması gerekir. Böyle bir yaklaşımın esas alınmasının gerekçesi ise mubâhlığın asıl olduğu ve mubâhlık bildiren nasların umum ifade ettiği şeklinde vazedilmektedir.544

Kıyasın işletilerek ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibinin alanının daraltılma imkanı olmasına rağmen Hanbelîlerin farklı bir tavır benimsediği başka bir mesele daha bulunur. Biraz önce altın ve gümüş kapların edinilmesinin haramlığındaki gerekçenin bu kapların kullanımında da bulunduğu öne sürülerek haram olduğu söylenmişti. Dahası nastaki yasağın edinmeye (ittihâz) dair olduğunu dolayısıyla bunların kullanımının aslî/şer’î ibâha kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen İmam Şâfiî’ye de karşı çıkılmıştı. Bu anlayış gereği Hanbelîlerin altın ve gümüşten daha değerli olan madenlerin kullanımını da ibâha kapsamında görmemeleri beklenir. Fakat onlar yakut, zümrüt, akik, pirinç gibi değerli veya ahşap ve deri gibi değersiz altın ve gümüş dışındaki tüm maddelerden yapılan kapların kullanımında bir beis görmezler. Çünkü altın ve gümüşün kullanımının haramlığını gerektiren illet, değerli de olsa bu

540 Yiyeceklerin aslen mubâh olduğu konusunda bkz. İbn Müflih, el-Furû’, XI, 499. 541

İbn Müflih, el-Furû’, XII, 1. 542

İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 409. 543

Arap tavşanı için bkz. İbn Kudâme, Muğnî, IX, 412. Killi toprak (Ermenî toprağı) için bkz. İbn Kudâme,

el-Muğnî, IX, 429.

544

154

madenlerde bulunmaz. Zira bunlar ve bunların kap yapımında kullanılması nadir bir durumdur. Haliyle yaygınlığı sebebiyle fakir zengin herkesçe tanınan altın ve gümüşten farklı olarak görüldüğünde bu madenlerin fakirler tarafından bilinip tanınması da mümkün değildir. Dolayısıyla bunların kullanımının ibâha-i asliyye/şer’iyye kapsamından çıkarılması gerekmez.545

Ayrıca nadir bulunmaları sebebiyle bunların ibâha kapsamından çıkarılmaması kullanımının yaygınlaşmasına da yol açmaz.546

Kadının ihramlıyken kına yakması ile ihram kıyafetlerinin farklı renkler verebilecek maddelerle boyanması meselesi kıyas ile aslî/şer’i ibâha karşıtlığında kıyasın hangi halde işletilip işletilmeyeceğine dair metodolojik bilgi vermesi açısından oldukça önemlidir. Zira kadının ihramda kına yakmasının genel mubâhlık hükümlerine tabi olduğu gerekçelendirilirken kına yakmanın ihram yasaklarından olduğuna dair bir nas ve icma’ın bulunmadığı gibi kına yakmanın naslarda zikri geçen ihram yasakları ile illet birliğine sahip olmadığı ifade edilir.547

İhram kıyafetlerinin farklı renklerde boyanması konusu çözüme kavuşturulurken de benzer ifadeler kullanılır. Buna göre bir şey mubâh çerçevesinden ya nas ile veya nasta yasaklanan şeylerle aynı gerekçeye sahip olması sebebiyle çıkar.548

Yukarıdaki örnekler incelendiğinde işletilmesi halinde aslî/şer’î ibâhanın alanında daraltıcı rol oynayan kıyaslar görülür. Fakat burada asıl mesele başkaları tarafından meşrû görülen veya ilk bakışta sahih görülebilecek olan bu kıyasların Hanbelîlerce merdud addedilmesidir. Örnekler incelendiğinde bir önceki başlıktakilerdeki gibi buradakilerin de hakkında doğrudan nas bulunmayan meseleler olduğu görülür. Tabi bir önceki başlıkta yer alan örnekler, hakkında nass bulunan meselelerle aynı illete sahip olduğu açıklanarak aslî/şer’î ibâha kapsamından çıkarılmıştı. Buradaki örnekler ise geridekilerden farklı olarak aslî/şer’î ibâha kapsamından çıkarılamayacak meselelere dairdir.

545

Altın-gümüş kapların kullanımı ile ilgili özel nas sebebiyle sadece bunların yasaklığı söz konusudur. Kalan kısımda değerli de olsa aslî-şer’î ibâha gereği yasak söz konusu değildir. İbn Müflih, el-Furû’, I, 46.

546

İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, 174. 547

İbn Kudâme, el-Muğnî, III, 305; İbn. Müflih, el-Furû’, VI, 44. 548

155

Mezkur örneklerde Hanbelîlerin kıyasın gerektirdiği hükmü vermeyip aslî ibâha prensibini işletmelerinden hareketle bunların aynı zamanda birer istihsan örneği olduğunu söyleyebiliriz. Zira burada yapılan işlem ortaya konan veya konulabilecek kıyastan daha kuvvetli görülen bir delil sebebiyle vazgeçilmesidir. Burada istihsanın gerekçesini teşkil eden kuvvetli delil görüldüğü üzere aslî/şer’î ibâha prensibidir. Hakkında nas bulunmaması yönüyle aynı durumda olan örneklerden bir kısmının başka meselelere kıyaslanarak ibâha prensibinin kapsamından çıkarılması, bir kısmının ise benzer gözüken meselelere kıyaslanmaması oldukça önemlidir. Zira dikkatle incelendiğinde her iki kısımda da ibâdât ve muamelât gibi alanlardan örnekler olduğu görülür. O halde buradaki farklı tutumun kıyasın cari olduğu alanla ilgi olmadığı açıktır. Haliyle ne zaman ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibinden kıyas sebebiyle vazgeçileceği diğer bir deyişle hangi durumlarda kıyasın ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibinin alanını daraltıcı rol oynayacağı hususu önem arz eder.

Herhangi bir fıkıh ekolünde olduğu gibi Hanbelîlerde de kıyasın hangi alanlarda işletileceği çok geniş çaplı bir araştırmayı hak ettiği gibi konumuzun da dışındadır. Fakat ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibi ile karşılaşması durumunda kıyasın işletilmediği meseleler aslî/şer’î ibâhanın alanıyla tabiatıyla da prensibin mezhebin karakteristiği olup olmaması ile ilgili olduğundan oldukça mühimdir. Bu meyanda mezkur örneklerde neden kıyasın işletilmediği sorusunun cevabı, prensibin mezhebin karakteristiği olup olmamasına dair meselenin de özünü oluşturur.

İhramlıyken kınanın kullanımının ihram yasaklarını içeren kimi meselelere benzetilmesi mümkündür. Fakat burada kınanın yasaklanması şöyle dursun ihramlı kişi tarafından kullanımının müstehab görülmesi söz konusudur. Çünkü İbn Ömer, kadınların kına yakmasının sünnet olduğunu söylemiştir.549 İkrime’den gelen rivayette ise Hz. Aişe ve Hz. Peygamberin diğer eşleri ihramlı iken kına yakmışlardır.550

Mezkur rivayetlerin Hanbelîlerce sahih olması sebebiyle kadınların ihramlı iken kına yakmaları, naslarda yasak olduğu bildirilen şeylere kıyasla ibâha-i asliyye/şer’iyye kapsamından çıkarılmamıştır.

549

Buhûtî, Şerhu Müntehâ’l-irâdât, I, 551. 550

156

Yakut, zeberced, bakır, akik gibi altın, gümüş dışındaki değerli madenlerden yapılan kapların kullanımının caiz görülmesi ilk bakışta yadırganabilir. Zira altın ve gümüşten yapılan kaplarla ilgili yasaklayıcı nas, bunların edinilmesi (ittihâz) hususundadır. Fakat nasta bildirilen yasağın sadece edinmek olduğu dolayısıyla kullanıma teşmil edilemeyeceğini söyleyen Şâfiî, Hanbelîlerce eleştirilmiş ve illet birliği sebebiyle yasağın bu kapların kullanımını da içerdiği öne sürülmüştür. Hanbelîler bu konuda illeti bunların kullanımının israf ve savurganlık olmasıyla beraber fakirlerin kalbinin kırılmasına yol açacağı şeklinde tayin etmiştir. Mezkur madenlerin altın ve gümüşe nazaran çok daha kıymetli olması Hanbelîlerce bunlardan yapılan kapların da kullanımını caiz görmemelerini gerektirir. Fakat onlar bu madenlerin nadir olmaları sebebiyle fakirler tarafından bilinmeyeceğini öne sürerek illetin (fakirlerin kalplerinin kırılması) bu kapların kullanımında bulunmadığını söyler.

Altın ve gümüşün yasaklanmasını gerektiren illetin bulunmaması sebebiyle değerli madenlerin kullanımının caiz görülmesi kanaatimizce isabetli değildir. Ayrıca bu madenlerden yapılan kapların kullanımının caiz olmasının sebebi mezkur illet değildir. Çünkü altın ve gümüşün kullanımının yasaklığı konusunda illet, fakirlerin kalbinin kırılması olamaz. Aksi takdirde fakirlerin kalplerinin kırılması illetinin ortadan kalkması halinde bu kapların kullanımına ilişkin yasağın kalkması gerekir ki mevcut nasla birlikte bu Hanbelîlerce mümkün değildir.

Altın ve gümüş kapların yasaklığı konusunda ortaya konulan gerekçelerden bir diğeri olan savurganlık ve israf değerli madenlerden yapılan kaplarda da mevcuttur. Fakat bizce burada altın, gümüş dışındaki madenlerin kullanılmasının aslî/şer’î ibâha kapsamında görülmesinin sebebi illeti ihtiva edip etmemesi değil, konuyla ilgili nastır. Nitekim Hanbelîlerce aktarılan rivayetlere göre Hz. Peygamber yıkanırken sarı bakır kaplar kullanmış, pirinç kaptan abdest almıştır.551 Bu madenlerin o devirde yakut, zümrüd kadar değerli olmasa da az ulaşılabilmesi sebebiyle kıymetli madenler arasında sayıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla Hanbelîler hakkında kesin yasak bulunan altın ve gümüşün kullanımını ibâha kapsamından çıkarmak durumunda kalmıştır. Aksi takdirde yine değerli madenler arasında bulunan pirinç ve bakır ile Hz. Peygamberin neden abdest aldığı izah edilememiş olacaktı. Haliyle mesele hakkında kesin nas bulunan altın

551

157

ve gümüş dışındaki madenlerin aslî/şer’î ibâha kapsamında değerlendirilmesiyle çözüme kavuşturulmuştur.

Burada Hz. Peygamber’in bakır ve pirinç kapları kullanması konuyla ilgili nas mahiyetinde iken neden meselenin aslî/şer’î ibâha-kıyas karşıtlığında ele alındığı sorusu akla gelebilir. Yalnız Hanbelîlerin meseleye altın ve gümüş kaplar hakkındaki yasaklayıcı nassın örneğin daha değerli olan zümrüd veya yakut kaplar için de geçerli olup olmaması açısından yaklaştığını unutmamak gerekir. Zira bu maddelerden yapılan kapların kullanımı hakkında nas bulunmaz. Bakır ve pirinç gibi malzemelerin kullanımının caiz olduğuna dair ise Hz. Peygamber’in uygulaması bulunmaktadır. Dolayısıyla burada zümrüd ve yakut gibi değerli madenlerin altın ve gümüşe kıyaslanarak kullanımının caiz görülmemesi mümkün olabileceği gibi hakkında doğrudan nas bulunmadığı için aslî/şer’î ibâha kapsamında değerlendirilmesi de mümkündür. Hanbelîler hakkında doğrudan nas olmamasını dikkate alarak altın gümüş dışındaki değerli veya değersiz tüm kapların aslî/şer’î ibâha kapsamında olduğunu ileri sürmüşlerdir. Hz. Peygamber’in bakır ve pirinç kaplarda yıkanmasına dair nassı ise mezkur kapların altın ve gümüşe kıyaslanarak yasak kapsamında görülmesinin doğru olmadığını izah sadedinde kullanmışlardır.

Köpek dışında av veya başka menfaatler için kullanılan hayvanların köpeğe kıyaslanması meselesi de Hanbelîlerin hangi durumlarda kıyas ile aslî/şer’î ibâhanın alanını daralttıklarını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Çünkü kurt, pars, aslan gibi hayvanlar veya yırtıcı kuşlar bilindiği üzere avcılıkta kullanılır. Yine bilindiği üzere bunların etlerinin yenmesi caiz olmadığı gibi bunlar necis kabul edilirler.552

Bütün bu açılardan bakıldığında -örneğin İmam Şâfiî’ye göre- köpekteki özelliklerin hemen hepsinin bu hayvanlarda da bulunmasından dolayı köpeğe kıyasla bunların da satım yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Fakat burada Hanbelîlerin tutumu oldukça farklıdır. Zira onlar köpeğin av veya bekçilik gibi sebeplerle edinilmesine cevaz veren naslardan hareketle köpeğe kıyasla diğer hayvanların satımının yasaklığının doğruluğu bir tarafa köpeğin satımının da aslında mubâh kapsamında olması gerektiğini söyler.553

Fakat bu konu ile ilgili doğrudan nas bulunduğu için köpekle ilgili hüküm kıyasın/genel

552

Buhûtî, Keşşâfü’l-kınâ’, I, 193. 553

158

kuralın aksinedir. Dolayısıyla kalan kısmın satımının köpeğe kıyaslanarak haram kılınması doğru olmaz.

Kıyas-ibâha-i asliyye/şer’iyye prensibi karşılaşması çerçevesinde ele alacağımız diğer örnek de oldukça önemlidir. Buna göre kabirlerde namaz kılmak caiz değildir. Fakat köpek örneğinde olduğu gibi bu örnekte de kabirlerde namaz kılınmaması ile ilgili yasak başka şeylere teşmil edilemez. Çünkü bu hüküm kıyasa/genel kurala aykırı olarak gelmiştir. Ayrıca neden mezarlıkta namazın yasak olduğu hususunda da makul bir gerekçe bulunmaz (taabbudî).554

Yeme içme konusunda ise hakkında doğrudan bir nas bulunmayan veya nasla yasaklanan şeylere kıyas edilemeyen meselelerin öncelikle aslî/şer’î ibâha kapsamında görüleceği açıktır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken şey, hakkında nas olmayıp haramlığı veya helalliği konusunda şüpheye düşülen hayvanlardır. Bunların hükmü için önerilen çözüm şöyledir. Bu hayvanlarla Hicaz bölgesindeki haram hayvanlar arasında