• Sonuç bulunamadı

Arap Toplumunda Kur’ân’dan Önceki Aile Yapısı

4. KADININ ERKEKLEŞMESİ, ERKEĞİN KADINLAŞMASI SORUNU

1.1. Arap Toplumunda Kur’ân’dan Önceki Aile Yapısı

İslâm’ın aile hayatına getirdiği düzenleme ve yapılandırmaların açıkça anlaşıl- ması için onun içinden neşet ettiği toplumun yakinen mercek altına alınması gerek- mektedir.

Tarih literâtüründe İslâm öncesi Mekke tarihi için kullanılan Cahiliyye kavra- mına111 Kur’ân-ı Kerîm, sık sık atıf yapıp onun İslâm’a aykırı âdet ve geleneklerini eleştirmiş ve yermiştir. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm Müslümanlar için en sahih kay- nak olma özelliği taşımakta bize de bilgileri Kur’ân’dan almak düşmektedir. Zaten aşağıdaki âyetler İslâm öncesi dönemin âdet ve geleneklerine, atalar kültüne, dini, ahlâkî, ailevî ve sosyal telakkilerine dair günümüze ışık tutacak mahiyettedir.

“Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendi- lerine verdiği rızkı, Allah adına yalan söyleyerek (kadınlara) yasaklayanlar muhak-

kak ki ziyana uğramışlardır; bunlar yoldan sapmışlardır, doğruyu bulacak durumda değillerdir.”112

“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacakları, hır- sızlık yapmayacakları, zina etmeyecekleri, çocuklarını öldürmeyecekleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmeyecekleri, dine ve akla uygun hiçbir konuda sana karşı gelmeyecekleri hususunda sana biat etmeye geldiklerinde onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile…”113

“Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yap- madıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmek için evlenme ve boşanma ko- nusunda engel çıkarmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, Al- lah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.”114

“Kadınlara zorla malik olmanız helal değildir.” derken, Araplarda kocası ölmüş bir kadına kocasının akrabası bir adam gelip elbise atıyordu ve ona sahip oluyordu. Adam dilerse onunla evlenir, dilerse elinde tutup ölünceye kadar onun bir başkasıyla evlenmesini engellerdi. Kadının kendi akrabalarından çok onlar bu kadın üzerinde hak sahibi idiler. Bunun üzerine bu âyet indirilmiştir.115

Buradan, adeta bir fırsatçılık olan ve kadının da itiraz hakkı olmadığı Arap ge- leneğindeki örtü atılma olayının helâl olmadığı anlaşılıyor. Hâlbuki onlar için çok sıradan, toplumca genel kabul gören ve kanıksanan bir örftü, adetti. Kur’ân bu yasak- la kadını korumaya almıştır. Buradan hareketle zorla kız kaçırmak da helâl olmaz, diyebiliriz. Çünkü Kur’ân, kadının rızası olmadığı köklü bir geleneğe bile karşı çı- karken; kerih görülen bir kız kaçırma vakası haydi haydi Kur’ân’da yer bulamaya- caktır. Zaten âyetin devamında “onlarla iyi geçinin”, buyrulmak suretiyle, evlendik- ten sonra bile rıza ve gönül hoşnutluğunun devam etmesi gerektiği görülmektedir.

“Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği hanımlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur. İki kız kardeşi birlikte almanız size haram kılındı Ancak geçen geçmiştir.”116

112 En’âm, 6/140.

113 Mümtehine, 60/12. 114 Nisâ, 4/19.

115 İbn Kesîr, c. II, s. 226; Hicazî, M. Mahmud, s. 412. 116 Nisâ, 4/22-23.

Cahiliyet döneminde aile bireyleri esasen kan bağına dayalı yakınlardan mey- dana geliyorsa da kan bağının dışında da aileye katılım söz konusuydu. Bunlardan biri aileden olmayan birisinin evlatlık alınması ve onların kendi çocukları gibi değer- lendirilmesidir. Bu sûretle onlara bazı haklar - miras hukuku- gibi tanınmıştır. Öyle ki Hz. Peygamber (s.a.s.) de nübüvvetten önce Hz. Zeyd b. Hârise (ö. 8/629)’yi evlat edinmiş sonra da “Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, fakat o Al- lah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur… “117 âyetinin nüzulüne kadar Zeyd b. Muhammed olarak çağırılmıştır.118

Cahiliyye âdeti olan evlat edinme ve neticesi olan evlatlıkların babalığa nispet edilmesi uygulaması ilga edilince onlarla evlenilmesinde bir beis kalmamış, Hz. Peygamber (s.a.s.) de Allah’ın emretmesiyle Hz. Zeyd‘in boşadığı eşi Hz. Zeynep bnt Cahş (ö. 62/687) ile nikâhlanmıştır.119 Bu sûretle bu cahiliyye âdeti ve hükmü bizzat Hz. Peygamber’in dünyasında, onun temsiliyle, aile hayatında lağvedilmiştir.

Cahilî yaygın uygulamalarından biri de zıhardır. Zıhar, cahiliyye döneminde bir erkeğin annesi veya kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi gibi kendisiyle evlenmesi ebedî olarak yasak olan bir kadının sırtı, karnı ve baldırı gibi bakılması dinen yasak olan herhangi bir uzvuna benzetilerek yapılırdı. Erkeğin zıhar yaptığı eşini öpmesi, kucaklaması ve cinsel ilişkide bulunması haram olurdu. “Sen bana annemin sırtı gi-

bisin” sözünü söyleyen erkek, artık anası sayıldığı için eşi ile evli kalması kendisine

haram olur ve evlilik hayatını sürdürmezdi.120

Yüce Allah, kadının varlığını hiçe sayan bu cahiliyye uygulamasını kaldırdı. Mücâdele sûresinin ikinci âyetindeki ْمِهِتاَهَّمُا َّنُه اَم “Onlar yani erkeklerin eşlerine sen bana annemin sırtı gibisin dediği hanımları, onların anneleri değildir” cümlesi ile erkeklerin eşlerinin anneleri olamayacağı, ْمُهَنْدَل َو ٓي۪ ـهلا ًَِّا ْمُهُتاَهَّمُا ْنِا “Onların anneleri

ancak kendilerini doğuran kadınlardır” cümlesi ile kişinin annesinin ancak kendisini

doğuran kadın olduğu bildirildi. Böylece “sen bana annem gibisin” demekle bir ka- dının annesi olmayacağı kesin hükme bağlanmış oldu. “Onların anneleri ancak ken-

dilerini doğuran kadınlardır” cümlesi, aynı zamanda bir başkasının çocuğunu alıp

117 Ahzâb, 33/40.

118 Demircan, Adnan, s. 52-53. 119 bk. Ahzâb, 33/37.

evlat edinmekle onun evlat olamayacağını, anne ve çocuk arasındaki hukukî hüküm- lerin geçerli olmayacağını ifade eder. Anne olmak için çocuğu doğurmak gerekir.121 Ahzâb sûresinin 4’üncü âyetinde şöyle buyrulmaktadır: “Ey Mü’minler! Allah, “sen

bana annemin sırtı gibisin” diyerek kendilerine zıhar yaptığınız hanımlarınızı anne-

leriniz yapmadı ve evlatlıklarınızı kendi oğullarınız yapmadı. Bunlar, ağızlarınızla söylediğiniz sizin sözünüzdür. Bilesiniz ki bu söz, doğru değildir. Allah, hakkı söyler ve O, insanları doğru yola iletir.”

“Allah, hiçbir erkeğin ve hiçbir kadının içinde, göğüs boşluğunda iki kalp ya- ratmadı. Ey Mü’minler! “Sen bana annemin sırtı gibisin” diyerek kendilerine zıhâr yaptığınız hanımlarınızı anneleriniz yapmadı ve evlatlıklarınızı kendi oğullarınız yapmadı. Bunlar, ağızlarınızla söylediğiniz sizin sözünüzdür, bu söz, doğru değildir. Allah, hakkı söyler ve O, insanları doğru yola iletir. Ey Mü’minler! Evlatlıklarınızı kendi babalarının ismi ile çağırın. Evlatlıkları babalarının adı ile çağırmak, Allah katında daha adil ve daha doğrudur. Eğer evlatlıklarınızın babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır.”122

Kur’ân, tahrif edilmiş geleneksel din anlayışını algısal/zihinsel, psikolojiksel, kültürel ve hukuksal dönüşümlere uğratarak yeni bir disiplin süreci ile peygamberin dışavurumsal, örneklem ve vahye müstenid hayatıyla yeniden formatlamak suretiyle insaniliği adeta yeniden keşfederek/fethederek devrim niteliğinde uygulamalar ge- tirmiş, bütün insanlar gibi kız çocuklarının da can emniyetini sağlamış, kadınlara biat hakkı tanımıştır. Zıhar gibi kadınları mağdur eden tahakküm ve zulüm içeren teşeb- büslerden kurtarmış kadınlara kimlik ve şahsiyet bahşetmiştir.