• Sonuç bulunamadı

ARAP EDEBĠYATINDA TEVHĠD

Arap edebiyatı gerek Ġslamiyet‘ten önceki cahiliye diye anılan dönemde gerek sonraki dönemde bilhassa Ģiir söyleme sanatı açısından oldukça geliĢmiĢ bir edebiyattır. Özellikle cahiliye döneminde Ģiirin sosyal hayatta önemli bir yeri, çok büyük ve hayatî bir tesiri vardı. Eski müellifler Ģiirin Arap toplumundaki önemini vurgularken onun Arapların bütün bilgilerini derleyen, içine alan, Ģan ve Ģereflerini koruyan, geçmiĢteki büyük baĢarılarını, hatıralarını unutulmaktan kurtarıp yaĢatan ana kaynakları olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu yüzden Arapların eski tarihlerine dair rivayetlerden soylarına, neseplerine, âdet ve geleneklerine, atlara, yıldızlara, tabiat hadiselerine kadar çeĢitli sahalardaki bilgilerinin Ģiir sayesinde korunabildiğini söylemiĢlerdir. (Çetin, 1991: 3/286)

3

Bu konuyla ilgili diğer kaynaklar için bk.: ―Tevhid‖, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Ġstanbul, 1998, C.8., s.341-342; Rıdvan Canım, ―Divan Edebiyatında Tevhid, Na‘t ve Münâcâtlar‖, İslami

Edebiyat Dergisi, Devre 2/4, Ġstanbul 1990, s. 9-11; Necla Pekolcay ve diğ., İslamî Türk Edebiyatında Şekil ve Nevîlere Giriş, Ġstanbul 1996, s.135-137.

Araplar kendilerine ait ortak bir Ģiir dili oluĢturmuĢlardır. Hatta Arap dili ve edebiyatının yedinci yüzyılda tam bir olgunluğa eriĢerek klasik olma özelliğini kazandığı iddia edilmektedir.(Gürkan, 2005: 74) ġiirin bu geliĢiminde bazı uygulamaların etkisi olmuĢtur. Bunların baĢında Ģairlerin birbiriyle yarıĢtığı müsabakalar gelmektedir. Bir geleneği olduğu anlaĢılan bu merasimler, her yıl kabileler arası savaĢların ve kavgaların kesildiği barıĢ günlerinde Zülmecaz, Zülmicenne, Ukaz gibi yerlerde kurulan panayırlarda yapılırdı. Zamanın en büyük Ģairinin hakemlik ettiği bu yarıĢmalar Ģiirlerin yayılmasını ve yeni Ģairlerin tanınmasını sağlardı. (Çetin, 1991: 3/287) Cahiliye döneminde Arap Ģiirinin en seçkin örneklerini bu panayırlarda seçilen ve daha sonra Kâbe‘nin duvarına asılan ve Muallakatü‟s-seb„a adı verilen Ģiirler oluĢturmaktadır. Dönemin toplum hayatına ıĢık tutan bu Ģiirler Arap edebiyatının külçe altınları olarak nitelendirilmiĢ ve bu konuda Ģu Ģekilde bir değerlendirme yapılmıĢtır: Bu şiirlerdeki kelimeler ağırdır. Ancak bu rahatsız edici bir ağırlık olmayıp altın ağırlığı gibi latif ve hoştur. Tabii şekillerini koruyan bu kelimelerde adeta teknik (mimarî) bir düzen vardır. İmâle, zihâf ve benzeri hatalardan tamamen uzaktırlar. Cevher parçalarına benzeyen bu kelimeler hem düzgün, hem de sağlamdır. Bu şiirlerin ve genellikle Cahiliye ve sonrasındaki Arap edebiyatı eserlerinin bütün güzellikleri saf ve tabiidir.4

Ġslamiyet‘ten önce bu durumda olan Arap Ģiir geleneği Ġslamiyet‘le birlikte yeni bir safhaya girmiĢtir. Zira Hz. Peygamber (sav)‘e karĢı Ģiiri hem bir silah gibi hem de bir af vesilesi olarak kullanmıĢlardır. Her ne kadar İslamiyet‟ten önce hitabetten çok şiire önem verilirken Kur‟an‟da şairlere hücum edilmesinden dolayı şiir kıymetten düşmeye yüz tutmuş ve şiirin aleyhine hitabet büyük bir rağbet görmüştür (Huart, 1944: 82) denilse de bu sanat gerek Hz. Peygamber (sav) döneminde gerekse sonraki dönemde Ġslamiyet‘in himaye ve teĢvikiyle ilerlemiĢtir. Ayrıca Kur‘ân-ı Kerîm ve hadis-i Ģeriflerin dil inceliklerini anlamak, gramer ve lügat güçlüklerini açıklamakta da Ģiirden faydalanılmıĢtır. (Çetin, 1991: 3/287) Hatta Ġslamî Arap Ģiiri diye bir kavram dahi ortaya çıkmıĢtır. Buna göre Ġslamî Arap Ģiiri

4 ġerafettin Yaltkaya (çev. Nevin Karabela), ―Arap Edebiyatı‖, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi,

Ġslam‘ın inanç, hakkaniyet ve ahlak prensipleri dikkate alınarak söylenen Arapça Ģiir diye tanımlanmıĢtır.5

Ġslamiyet‘le birlikte Ģiirin dili de yumuĢamıĢtır. Çünkü Ģiirin gücünün seçilen kelimelerin sertliğine göre değerlendirildiği bu dönemde Müslüman olan Ģairlerin eskiye göre daha nahif kelimeler seçmeleri sebebiyle değerlerinin düĢtüğü yorumu yapılmıĢtır. Ancak Ģiir, Hz. Peygamber (sav) ve dört halife döneminde daha çok dinî mücadelenin bir aracı haline gelmiĢtir. Cahiliyenin hikmet konulu Ģiirleri Ġslam‘ın etkisiyle yeni bir hale bürünmüĢ, Abbasîler döneminden itibaren ise zühd, tasavvuf ve felsefe ağırlıklı anlam ve kavramlarla zenginleĢmiĢtir. Maddî aĢk ve gazel kavramları hatta dinen yasak olan içkiyle ilgili unsurlar, sembolist bir dil kullanılarak bu tür Ģiirlerde yer almaya baĢlamıĢtır. (Gürkan, 2005: 79-85)

Cahiliye devri Ģiirinde din, az ve müphem bir yer tutmaktadır. Ancak Arap toplumunda tevhid inancı olmasa da bir Allah telakkisinin bulunduğu bilinmektedir. Bu yüzden Ģairlerin bu dönemde dua cümlelerinde ya Allah ve daha sık olarak Allahumme tabirlerine yer vermeleri; ayrıca Arap dilinde Rahmân ismi gibi Allah isminin de çoğulunun bulunmaması Arapların inançlarında bir olan yüce yaratıcıyı ifade ettiklerini göstermektedir. Nitekim cahiliye Ģiiri incelendiğinde çoğunluğunun Allah‘ı tanıdıklarını ve O‘nun için putlara kullandıklarından daha üstün sıfatlar kullandıklarını, O‘nun adına yemin ettiklerini gösteren pek çok örnekle karĢılaĢılmaktadır. Örneğin cahiliye Ģairlerinden olan Evs b. Hacer, Allah‘a daha üstün bir rol biçerek inancını değerlendirdiği Ģiirinin bir beytinde Ģöyle der:

Lât‟a, „Uzzây‟a ve onlara ibadet edenlere and içerim, Allah‟a da; çünkü Allah, onlardan daha yücedir.

Hanif olduğu bilinen Ģair Lebîd‘in divanında Allah inancı, varlığı, birliği ve tüm yaratıklara ihsanda bulunduğuna dair bilgiler göze çarpmaktadır. KardeĢi Erbed‘e söylediği Ģiirlerinde de hanifliğe dair bazı belirtiler vardır; özellikle insanın faziletli ve olgun bir kiĢi olabilmesi için, tek yolun Rabbine olan sorumluğunu yerine getirmesi gerektiğini vurgulamaktadır. AĢağıdaki Ģiiri konuyla ilgili tipik örneklerden biridir:

5 Mehmet Yalar, ―Ġslamî Arap ġiiri ve Hz. Peygamber‖, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 18, Sayı: 1, 2009, s. 65.

Benzeri olmayan Allah‟a hamd olsun. Tüm iyilikler kendi gücü ve kuvvetindedir; istediğini yapar.

Kimi doğru yola iletirse o, hidayete kavuşur ve mutlu bir yaşamı olur. Dilediğini de saptırır.6

Muhammesâtu Alî bin Ebî Tâlib baĢlığını taĢıyan ve Hz. Ali‘ye dayandırılan aĢağıdaki kaside tevhid türü için güzel bir örnek teĢkil etmektedir:

Ululuk ve azamet sahibi Allah ne yücedir! O, büyüklük ve ölümsüzlükte eşsizdir.

Ölümde bütün mahlûkat arasında fark gözetmemiştir. Onların tümü yok olmaya mahkûmdur.

Her ne kadar ona meyletsek ve ondan faydalanmayı sürdürsek de dünyamız sona ermeye yöneliktir.

Aldanıp fâni dünyaya meyletmek sıkıntı kaynağıdır.

Hırslı olan kişi uzun süre kalmak arzusunda olsa da, orada oturan kişi çabucak göçecektir.7

Arap Ģiirindeki bu tevhid vurgusu daha sonraki dönemlerde giderek artmıĢtır. Arapların en büyük mistik Ģairi kabul edilen Ömer ibn el-Fared‘in Ģiirleri buna güzel bir örnektir. Ġlâhî aĢka yer verdiği Ģiirlerinde hakikate eriĢmek için yapılması gerekenleri sembolik bir dille ifade etmiĢtir. (Huart, 1944: 133)

Benzer Belgeler