• Sonuç bulunamadı

Metodoloji kısmında, araştırmanın konusu, önemi, amacı, evreni, örneklemi, sınırlılıkları, yöntem ile hipotezler anlatılmıştır. Verilerin analizleri ve değerlendirmesi kısmında ise alan araştırmasından elde edilen verilerin analizi ve değerlendirmesi yapılmıştır.

2.1.1.Araştırmanın Konusu ve Amacı

Göç, “bir yer değiştirme olarak kopuş ve yeniden bütünleşme sürecidir. Fakat bu iki süreçten çok, göçmeni en çok görünür kılan şey, göçmenin ne kopuşu ne de bütünleşmesidir. Göçmen, daha çok arada kalmayla görünürlük kazanır. Arada kalma olgusu göç araştırmacılarının en çok ilgi duydukları noktalardan biridir” (Karataş, 2006:1). Son dönemlerde önemi gittikçe artan göç konusu, Türkiye için ayrı bir öneme sahiptir. Nitekim sayıları 3,5-5 milyon arasında olduğu ifade edilen göçmenlerin yaklaşık % 85’i kamplar dışında yaşamaktadır.

Bu açıdan bu kadar büyük bir göçmen kitlesinin toplumsal entegrasyonu oldukça büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu tez Ardahan ili örneğinde ve kamu çalışanları özelinde göçmenlerin psikolojik entegrasyon ve toplumsal kabulünün olup olmadığını bir alan araştırmasıyla araştırmaktadır. Elde edilen verilerin, kamu yönetiminden, sosyolojiye, siyaset biliminden ekonomiye kadar farklı alanlarda değişik katkılar sunacağını ön görüyoruz.

Bu kapsamda bu çalışmanın amacı, medyada hemen her gün yer alan göçmen konusunda, halkta yerleşmiş olan toplumsal kabul düzeyine ve psikolojik entegrasyonun olup olmadığına dair genel bir resim ortaya koymaktır.

2.1.2. Araştırmanın Evreni, Örneklemi ve Sınırlılıkları

Bu çalışmanın araştırma sahası Ardahan il merkezinde bulunan kamu çalışanlarından oluşmaktadır. Anket çalışmasının sadece Ardahan merkezde çalışan kamu çalışanlarına yapılması ile asgari 18 yaş ve üstü kamu çalışanlarına uygulanması çalışmanın sınırlılıkları arasındadır. Örneklem olarak Ardahan’ın seçilmesinin nedeni; ülkemizdeki diğer illere nazaran göçmen sayısının az olduğu bu sınır ilinde, kamu çalışanlarının, göçmenlere ilişkin algılarını açıklamaya çalışmaktadır.

Bu çalışmada örneklem belirlenirken ‘sistematik tesadüfi örneklem yöntemi’ kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi, evrenden rastgele seçilen kamu çalışanlarından oluşmaktadır. Geçici süreyle veya hizmet alımı, İş-Kur (Toplum Yararına Çalışma Projesi ile çalıştırılanlar) vb. yollarla kamu hizmeti görenlere anket uygulanmamıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi personellerin olmasına azami dikkat gösterilmiştir.

2.1.3. Araştırmanın Yöntemi

Ardahan ilinin merkez nüfusu 21.587’dir (ardahan.gov.tr, 2018). Kitle için 10.000- 100.000 kişilik yerde en az % 5 hata payı ile en az 383 kişiye anket uygulanmak kaydıyla, 500 (beş yüz) kamu çalışanına ulaşılmış ve anket uygulanmıştır. Araştırmada kantitatif (nicel) yöntem ve katılımcıların söylemlerinin analizlerinin yapıldığı kalitatif (nitel) yöntem beraber kullanılmıştır.

2.1.3.1 Kantitatif Yöntem

Kantitatif araştırmalar sayısal hale dönüştürülmüş değişkenler arasındaki ilişkilerin incelenmesine dayanmaktadır. “Tanımlama ve/veya neden sonuç ilişkilerini araştırma amaçları bulunmaktadır. Birincil ve ikincil veriler kullanılmaktadır. Birincil verilerin kullanıldığı araştırmalar deneysel serimler ve anket araştırmaları şeklindedir. Anket araştırmalarında araştırma modeli doğrultusunda hipotezler geliştirilip istatistiki olarak test edilir. Bu sayede değişkenler arası ilişkiler tanımlamaya ve genellemeye çalışılmaktadır.”(Özhan, 2002: 80).

Bu metot ağırlığını istatistiksel ölçme ve değerlendirmeye verir. “Bu yolu takip eden araştırmacılar sebep-sonuç ilişkisiyle kontrol mekanizmasına dayalı metodolojik modeli kendilerine temel kaynak ve rehber seçmişlerdir. Doğal bilimlerde kullanılan bu metodolojik modele sosyologların gösterdiği ilgi 1920’lerden itibaren hızla artmaya

başlamış ve günümüzde bu metodoloji sosyolojide kullanılan hakim metot haline gelmiştir” (Arslanoğlu, t.y.: 21). Kantitatif araştırmalardan en fazla kullanılan yöntemlerden biri anket yöntemidir. “Pozitivist temelde sıfır hipotezin yanlışlanmasına (falsification) dayanan bu yöntemin önemli sorunlar içerecek şekilde kullanıldığı da görülmektedir” (Özhan, 2002:81-82).

Kantitatif metot ile elde edilen “bilgiler, sistematik bir yöntemle elde edilmesi ve diğer araştırmacılar tarafından kontrol edilebilme imkânına sahip olması nedeniyle, literatürde her zaman daha güvenilir, kesin ve ikna edici olarak kabul edilmektedir” (Komşuoğlu, 2007: 150). Katılımcının “araştırmacının belirlediği alternatifler temelinde düşünmeye zorlanması ve kısıtlanması, konunun içsel geçerliliğini azaltmaktadır” (Özhan, 2002:81-82); ayrıca “denek ile temasın çok kısa olması, araya profesyonel anketörlerin girmesi gibi nedenler, deneğin kendisini daha özgür olarak ifade etmesini ve araştırmacının deneğin duygularına nüfuz etmesini engelleyebilmektedir” (Komşuoğlu, 2007: 150).

Bu tez çalışmasının nicel boyutunda, 500 kişiye (kamu çalışanına) yüz yüze anket uygulanmıştır. Anket formu 33 sorudan oluşmaktadır. Soruların genel dağılımı şu şekildedir: İlk 5 soru katılımcıların demografik özelliklerini (cinsiyeti, yaşı, mesleği, eğitim düzeyi, ailenin sosyo-ekonomik göstergeleri, vb.) betimlemeye yönelik olgusal sorulardır. 6. ile 11. sorular göçmenlerin savaş bittikten sonra ülkelerine dönüp dönmemeleri, ayni ya da nakdi/doğrudan, dolaylı yardım, komşuluk yapma, göçmenlere ilişkin kanaat ile savaş mağduru olup olmadıkları ile ilgili görüşlerini ortaya çıkarmaya çalışan sorulardır; 12-31. sorular ise katılımcıların göçmenlere dair psikolojik ve toplumsal kabullerini ölçen sorulardan oluşmaktadır.

Soruların tespiti, belirlenişi ve dizilişi için araştırma yapılmış bunun için konu ile alakalı kaynaklardan destek alınmıştır. En önemli destek bu konuda Türkiye genelinde 18 ilde özellikle 911 km’lik sınırımızın bulunduğu ve 2011 yılından beri iç savaşın yaşandığı Suriye’ye sınır olan illerimizde Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezinin Ocak-Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirmiş olduğu "Türkiye'deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum" başlıklı çalışmada katılımcılara uygulanan soru önermelerinden alıntılar yapılmıştır.

a) 31. Soruya kadar olan sorular SPSS programına geçirilmiş, kategorilerin sıklık derecelerine (frekanslarına) ve oranlarına (yüzde) ulaşılmıştır. Sonrasında veriler tablolaştırılarak Word ortamına alınmıştır.

b) Sonrasında SPSS programından alınan verilerle oluşturulan tablolardaki sonuçlar değerlendirilmiş; ayrıca bu değerlendirmelerin altına katılımcıların açık uçlu sorulara verdikleri cevaplardan ilgilerine göre alınmış ve yorumlanmıştır. Böylece nicel ve nitel veriler bir arada değerlendirmenin son hali olarak konulara açıklık getirilmeye çalışılmıştır.

2.1.3.2.Kalitatif Yöntem

Sosyal bilimlerde kalitatif araştırma yöntemleri, “gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi kalitatif veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin işlendiği araştırma olarak tanımlanmaktadır” (Özhan, 2002: 80). Sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışından beri var olan “kalitatif metodoloji, 1950’lerin başından itibaren hızla gelişmeye ve geniş çapta taraftar toplamaya başlamıştır” (Arslanoğlu,t.y:22).

Kalitatif yöntemle “analiz yapılırken kullanılan veri; detaylı tasvir, derinlemesine inceleme, kişilerin kişisel perspektiflerini ve deneyimlerini içeren doğrudan alıntıları içerir. Araştırmacı doğal ortam hakkında dışarıdan bilgi toplayan kişi değildir. Katılım yoluyla sürecin doğal parçasıdır. Tam olarak nesnellik mümkün değildir. Araştırmacının amacı herhangi bir görüşe avukatlık etmek değil, dünyayı tüm karmaşıklığıyla anlamaktır. Kalitatif araştırmalar, aynı zamanda, kişisel ilişkiyi de içermektedir. Araştırma dizaynı esnektir” (Özhan, 2002:84).

“Kalitatif araştırmalar sosyal bilimlerde gözlemlerin ve ayrıntılı görüşmelerin sağladığı içeriği sağlayamadıkları için eleştirilmekte, yalnızca kantitatif araştırmalar ise oransal olarak karşılaştırma yapma ve elde edilen bilgileri sınıflama açısından sorun yaratmaktadır” (Komşuoğlu, 2007: 150). Kalitatif yöntemlerde “temel araştırma enstrümanının araştırmacının kendisinin olması ve yorumlamanın uzmanlık gerektirmesi, geçerlilik ve güvenilirliğin sınanması açısından kısıt olarak görülebilecek faktörlerdendir” (Özhan, 2002: 80). Diğer yandan, kalitatif yöntem, tek başına, her zaman ispatlanmaya muhtaç bir yöntemdir. Örneklerin geneli temsil gücüyle ve elde edilen bulguların genelleştirmeye imkan verme gücü, kalitatif yöntemde oldukça sınırlıdır. Buna

rağmen kalitatif yöntem, denekler ile yakın temasa imkan verdiği için, elde edilen bulgular daha zengin ve daha derindir (Komşuoğlu, 2007:150-151).

Nitel araştırma yöntemlerinden biride söylem analizidir. Üstünde mutabakata varılmış tek bir tanımını yapmak zor olsa da söylem, bilgi, ideoloji ve güç ilişkilerini ortaya çıkaran bir bilgi formudur. Bu bağlamda dilin kendi içinde bir anlamı olmadığı, anlamların sosyal ve kurumsal pratiklerin somut formlarında bulunacağı düşünülür. Söylem analizi ile yapılmak istenen, söylemin işlevselliğini ortaya koyan güç, hakimiyet ve çelişki gibi unsurları keşfederek, söylemde kullanılan taktik, strateji ve politik yapılanmaları ortaya koyabilmektir. “Yani genel itibariyle, dilin yakından incelenmesi ve dildeki kalıpların aranması olarak ele alınabilir. Söylem analizi söylemin insan yaşamını belirlediği savına dayanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında söylem analizinin, eleştirel niteliği sayesinde toplumsal gelişmeye katkı sağlayacağı düşünülmektedir” (Çiçek ve Önalp, 2017: 539).

Bu araştırmanın nitel boyutunda söylem analizi yapılmıştır. Çalışmada uygulanan anketin, açık uçlu sorulardan oluşan 32. ve 33. sorularına katılımcıların cevaplarını yazarak vermeleri istenmiştir. Bunun, bütün araştırmanın geçerliliği ve güvenirliği açısından sorun teşkil etmediği düşünülmüştür. Çünkü bunlar genellikle belli düzeylerde eğitim almış bürokratlardır ve düşündüklerini yazarak ifade edebilecekleri düşünülmüştür.

2.1.7. Hipotezler

Hipotez 1: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcılara göre olağanüstü hal geçtikten sonra, göçmenlerin anayurtlarına dönüp dönmeme durumları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 2: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlerle komşuluk ilişkisi kurup kurmama isteği arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 3: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlerin kendilerine ve ailelerine bir şekilde zarar vereceğini düşünüp düşünmeme durumları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 4: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların göçmenlere bakış açısı arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 5: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenleri savaş mağduru olarak görüp görmeme durumları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 6: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlerin ülkede kalmalarına bakışları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 7: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlere yasal çalışma izni verilmesini isteyip/ istememe durumları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 8: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların verdikleri vergilerin göçmenlere harcanmasına tahammüllerinin olup olmama durumları arasında ilişki var mıdır?

Hipotez 9: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlerin vatandaşlığa alınmalarına olan bakışları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 10: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcılara göre göçmenlerin toplumsal ahlak ve huzuru bozup/bozmadıkları hususu arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Hipotez 11: Sosyo-demografik faktörler ile katılımcıların, göçmenlerle evlilik yapılmasına bakışları arasında bir ilişki var mıdır?

Hipotez 12: Sosyo-demografik faktörler ile Türkiye’nin göçmenlere ilişkin yasal alt yapısının olup olmadığı hakkındaki görüşleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır? Hipotez 13: Savaş bittikten sonra göçmenlerin ülkelerine dönmelerini isteyen katılımcıların, bu görüşleri ile göçmenlerin ülkemize kabulünün bir zorunluluk olup olmadığı hakkındaki görüşleri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

2.2. ARAŞTIRMA BULGULARININ ANALİZİ VE DEĞERLENDİRME

Benzer Belgeler