• Sonuç bulunamadı

aortik diseksiyonunda frozen elephant trunk ve antegrad viseral debranching (TUnCer Tekniği)

Belgede DOKTOR POSTER BİLDİRİLER (sayfa 126-133)

Mehmet Altug Tuncer, Serpil Tas, Ozgur Arslan, Mustafa Akbulut, Benay Erden, Adnan Ak, Amir Agayev, Mesut Sismanoglu

Giriş ve Amaç: De Bakey tip III aort diseksiyonları daha karmaşık lezyonlar grubundan oluşması sonucu tedavisinde bir o kadar kompli-ke cözümler gerekmektir. Bu hastalarda, geleneksel cerrahi prosedür toraks ve batın açılarak tüm aort ve dallarının eksplorasyonu ile zamana karşı bir yarış içinde cerrahı zorlayıcı ve tecrübe gerektirmekte olup mortalite ve morbidite oranları yüksektir. Çağımızda popularitesini kazanmış olan perkütan girişimler ise fenestre ve homemade (özel yapım) greft çözümlerini sunsada viseral organların false lümenden çıktığı diseksiyonlarda yetersiz kalmakta ve sonuçları hala tartışma-lıdır.

Yöntem: 54 yaşında erkek hasta kliniğimize yaklaşık 2 haftadır mevcut olan sırt ve karın ağrısı şikayeti ile başvurdu. BT anjiyografi sonucunda Tip III Aort disseksiyon subclavian distalinden başlayıp diseksiyon hattı içinde çölyak ve sağ renal arterler bulunduğu sağ ana iliyakna uzanan desenden aort proksimali 68mm olarak gözlendi.

Bulgular: Dacron pantolan greft proksimali asenden aortaya anasto-mose edildikten sonra antegrad selektif perfüzyonda desendan aortaya frozen elephant trunk grefti implante edildi. Çölyak trunk ve sağ renal arter aortik ucları ligate edildikten sonra pantolon greftle ucuca anasto-mose edildi. Nörolojik (major ve minor) deficit gelişmedi. Postoperatif takibinde batın insizyonunda laserasyon oluşup akıntı baslaması üzeri-ne medikal ve pansuman ile edilerek postoperatif 50. Günde sorunsuz taburcu edildi.

Tartışma ve Sonuç: Özelllikle visceral dalları içine alan akut tip III aortik diseksiyonlarda, asandan aortadan viseral damarlara yapılan baypaslarla birlikte forzen elephant trunk tekniği kullanılamasının standart cerrahi yöntemlere göre sonuçlarının daha iyi olacağı kanı-sındayız.

[P-343]

rüptüre aort koarktasyonu tedavisi

Mustafa Akbulut, Serpil Tas, Ozgur Arslan, Benay Erden,

Davut Cekmecelioglu, Murat Sezgin, Adnan Ak, Mehmet Altug Tuncer, Mesut Sismanoglu

Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

Giriş ve Amaç: Torakal aort patolojilerinin endoprotez uygulamaları kapsamında Open E-vita grefti ile frozen elephunt trunk (FET) yönte-mi yaygın olarak kullanılmaktadır. Postduktal tipte aort koarktasyonu zemininde daha önce onarım yapılan olgumuzda; anevrizma rüptürü gelişmesi sonrası acil olarak sol subklavyan arter debranching ile FET

başarıyla uygulandı. Hasta postopertif 6. gününde sorunsuz taburcu edldi.

Yöntem: Bir yıl önce aort koartasyonu cerrahi onarımı yapılan 25 yaşındaki erkek hasta; sol üst extremite kladikasyo şikayetleri ile klini-ğimizde başvurdu. Torako-abdominal-BT anjiyografide; sol subklavian arter orifisini içine alan, rekoarktasyon zemininde 70x82 mm boyut-larında anevrizma tespit edilmesi üzerine konvansiyonel anjiyografi eşliğinde endovasküler greft stent uygulandı. Perkutan stent girişimi sonrası takiplerde hemoptizi ve sol üst extremitede iskemik değişiklik-ler gelişen hasta; kontrol tomografide rüptür saptanması üzerine acil şartlarda operasyona alındı. Sol subklavyan arter proksimali ayırılarak greft yardımı ile asendan aortaya anostomoz edildi. Arkus aorta dista-linde aortotomi yapılarak FET stent-grefti desendan aortaya başarıyla implante edildi. Postoperatif kontrol tomografik değerlendirmede anev-rizma veya endoleak imajı gözlenmedi

Bulgular: Koarktasyon onarımı sonrasında anevrizma oluşumu en çok yama anjiyoplasti ile ilişkilidir. Ancak rezeksiyon ile uç uca anastomoz ve greft interpozisyonlarında da tariflenmiştir. Torasik aorta patoloji-lerinde açık cerrahi veya endovasküler girişim yapılırken spinal kord korumasında subklavian arterlerlerin perfüzyonunu sağlamak spinal kord korumasında başlıca yapılması gerekenlerdendir.

Tartışma ve Sonuç: Kompleks torasik aortik hastalıklarında lezyonu-nun lokalizasyonu itibariyle sol subklavyan arter patensinin korunması, spinal kord perfüzyonunun devamlılığını sağlamak için gereklidir. FET, arkus aorta ve desendan aort anevrizma/rüptürlerinin cerrahi tedavisinde hızlı ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.

[P-344]

Asemptomatik erişkin hastada, tip A aortik interruption ve sol subklavyen arter anevrizmasına hibrid girişim

Kürşad Öz1, Mehmet Karaçalılar1, Aydın Yıldırım2, Ersin Erek3

1İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği,İstanbul

2İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kardiyoloji Kliniği, İstanbul

3Acıbadem Üniversitesi, Kalp ve Damar Cerrahisi ve Pediatrik Kalp ve Damar

Cerrahisi, Anabilim Dalı, İstanbul

Giriş ve Amaç: İnterrupted arkus aorta (IAA), bebeklik döneminde tedavi edilmezse fatal seyreden, erişkin yaşta görülmesi çok nadir bir konjenital anomalidir. Bu çalışmada, rutin kontroller sırasında hipertansiyon saptanarak yapılan incelemeler sonucunda IAA ve sol subklavyen arter anevrizması tespit edilen hastanın, hibrit yöntemlerle tedavisi sunulmaktadır.

Yöntem: Yirmi dört yaşında, hipertansif erkek hasta. Ekokardiyografi ve BT anjiyografi sonucunda arkus aortada sol subklavyen arter (SCA)

çıkışında uzun segment interruption ve sol SCA’da 4,5 cm çapında anevrizma tespit edildi.

Bulgular: Hasta ameliyata alınarak öncelikle sol karotis ile sol SCA distali arasına 7 mm PTFE greft ile baypas yapıldı. Sonra median sternotomi yapılarak kardiyopulmoner baypas altında atan kalpte, asendan aorta ile diafragma hizasındaki desandan aorta arasına eks-traanatomik baypas (18 mm Dacron greft) uygulandı. Arkus aorta, sol karotis çıkımında ligatüre edildi. Ameliyatı sorunsuz seyreden hasta, ilerleyen günlerde kateter laboratuarına alınarak, sol SCA anevrizması distali, vasküler plug (20 mm Cardio-O-Fix; Starway, China) ile kapa-tıldı. Postoperatif 8. Gün taburcu edilen hastanın yapılan kontrol BT anjiyografisinde, anevrizmanın dışlandığı ve tromboze olduğu, baypas greftlerin ise patent olduğu saptandı.

Tartışma ve Sonuç: Direkt cerrahi rekonstrüksiyonun zor ve riskli olduğu olgularda, ekstaanatomik baypas ve hibrit yöntemlerle başarılı sonuçlar alınabilir.

[P-345]

İzole hemiplejik tabloyla karşımıza çıkan tip 1 aort diseksiyonu: Semptomatolojik yaklaşım ve literatür tarama

İbrahim Çağrı Kaya1, Fatma Altuntaş Kaya2, Mehmet Altuğ Tunçer1

1Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul

2Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği, İstanbul

Giriş ve Amaç: Aort diseksiyonu; klinikte %40’ı ani ölüm tablosu ile literatüre giren,tanı ve tedavisindeki gecikme ile ilk 48 saatteki

morta-lite oranı %50’yi aşan katostrofik bir hastalıktır. Bu durum belirtilerin ve bunlara yaklaşımın önemini artırmaktadır. Aort diseksiyonu tanısı alan hastalarımızın hemen hepsinde şiddetli göğüs,sırt veya bel ağrısı, buna ek olarak malperfüzyona ait lokal ve sistemik belirtiler mevcuttur. Bu olguyu özel yapansa hastada hemipleji dışında patolojik muayene bulgusu olmamasıdır.

Yöntem: Hasta, aort diseksiyonunun semptomları içinde, izole bir şekilde, nadir görülen bu nörolojik tablo açısından ele alınıp literatür taraması yapıldı.

Bulgular: Altmış beş yaşında erkek hasta, ani gelişen sol tarafta güçsüzlük şikayetiyle acil servise başvuruyor. Dört ekstremite distal nabızları palpabl, sağ sol kolda tansiyon farkı veya ek bir hemodina-mik bozukluk tespit edilemeyip nörolojiye konsülte ediliyor. FM’sinde anazognozi, ototopognozi, sol hemipleji saptanıp ön planda sağ MCA alanında iskemik/hemorajik vasıfta lezyon düşünülüyor. Kraniyal BT’sinde kanama olmaması üzerine trombolitik tedavi planlanıyor fakat nörolojik bulguların birkaç saat içinde tamamen gerilemesi sonu-cu iskemik SVO ön tanısı konarak ASA, DMAH order edilerek servise interne ediliyor. Rutin taramada yapılan karotis renkli Doppler USG’de sağ CCA’da diseksiyona bağlı çift lümen (Şekil 1) saptanması üzerine torakoabdominal BT anjiyo yapılıyor. Anjiyoda sağ CCA ve brakiose-falik arteride içine alan, sol ana iliyak artere kadar devamlılık gösteren diseksiyon hattı tespit ediliyor (Şekil 2,3). Tip 1 aort diseksiyonu tanısı alan hastayı, merkezimizde asendan aorta separe greft interpozisyonu ve open TEVAR operasyonu yaparak sorunsuz taburcu ettik.

Tartışma ve Sonuç: Aort diseksiyonu tanısı alan hastaların yaklaşık %26’sında semptomlar arasında nörolojik bulgular mevcut.İlk baş-vuruda nörolojik tabloyla (%0,5) gelen hastalarda dahi ağrı (%95), nabızsılık, tansiyon farkı gibi ek bulgular mevcut. İzole hemipleji tablosuysa vaka olarak sunulacak düzeyde nadir karşımıza çıkmakta. Diseksiyondan şüphelenmenin tanıda en önemli etken olduğu bu has-talıkta semptomlar önemini korumaya devam edecek gibi gözüküyor.

[P-346]

Torasik aort sakküler anevrizmalı hastada TevAr uygulamamız: olgu Sunumu

İbrahim Özsöyler, Tolga Onur Badak, Hasan Uncu, Ahmet Çakallıoğlu, Gürdeniz Yıldız, Faruk Başdoğan, Suat Karaca, Ferid Cereb,

Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahi Kliniği, Adana

Giriş ve Amaç: Torasik aorta anevrizmaları kalp damar hastalıkları arasında mortalite ve morbiditesi yüksek olan bir gruptur. Torasik aorta anevrizmalarının %40’nı inenaorta anevrizmaları, %10’unu arkus aorta anevrizmaları oluşturmaktadır. Sakküler anevrizmalar fusiform anevrizmalardan daha az sıklıkla gözlenir. Semptomatik sakküler anevrizmalara müdahale edilmelidir. Bu yazımızda arkus ve inen aor-tada sakküler anevrizması olan hastanın endovasküler greft stent ile tedavisini sunmayı amaçladık.

Yöntem: Altmış yaşında erkek hasta, nefes darlığı şikayeti ile baş-vurduğu göğüs hastalıkları polikliniğinde istenilen toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) arkus aortada 40x40mm, subklaviyan arterin 7 cm distalinde 35x35mm boyutlarında 2 adet sakküler anevrizmayla uyumlu görünüm olması üzerine kliniğimize yönlendirilen hasta yatı-rıldı (Şekil 1,2). Hastaya anjiyografi ünitesinde koroner ve aortografi işlemi yapıldı. Koroner arter hastalığı olmayan hastaya anevrizma ona-rımı için Torasik EndoVasküler Aortik Tamir (TEVAR) işlemi planlan-dı.Rutin cerrahi hazırlıklarını takiben sedasyon altında TEVAR işlemi uygulandı. Öncelikle arkus aortadaki sakküler anevrizmayı kapatmak için sol subklaviyan arteri de içine alacak şekilde 36 mm çaplı 20 cm uzunluğunda torasik stent greft yerleştirildi. Daha sonra 38 mm proxi-mal ve 34 mm distal çaplı 16 cm uzunluğundaki ikinci stent greft ilk greftin içine yaklaşık 8 cm overlap olacak şekilde implante edilmiştir.

Bulgular: Greftimiz sol subklavian arteri kapatacak şekilde başlayıp çölyak arterin proximaline kadar uzatılmıştır (Şekil 4). İşlem sonrasın-da çekilen anjiyografide prosedüre uygun stent gerftlemenin yapıldığı ve hastada endoleak olmadığı görüldü. Her iki internal iliyak arterin açık olması nedeni ile BOS drenajı uygulanmadı. İşlem esnasında ve sonrası hasta takibinde parapleji ve sol kol iskemisi görülmedi. Hasta postoperatif 4. günde taburcu edildi.

Tartışma ve Sonuç: Kliniğimizde torasik aort anevrizma hastalığında teknik olarak uygun hastalara TEVAR uygulamaktayız. Düşük morta-lite ve morbiditeye sahip olması, dahakısa hastanede kalış süresi, daha az minimal invaziv olması ve işlem sonrası sosyal yaşama dönüşün daha kısa olması, hastalarda TEVAR’ı tercih etmemizi sağlamaktadır. [P-347]

olgu sunumu: kurusıkı tabanca ile ilginç yaralanma Mehmet Orkun Şahsıvar, Murat Bekmezci

Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klap ve Damar Cerrahis Kliniği Konya

Giriş ve Amaç: On yedi yaşında Gana uyruklu erkek hasta acil serviste görüldü. Darp sonrası sol meme başının 4 cm lateralinde kurusıkı oldu-ğu söylenen bir silah ile ateş edilmiş hastada dispne taşikardi ve yapılan thoraks BT’de kalp ile akciğer arası sınırları net olmayan hematom imajı mevcut idi.

Yöntem: Olası bir kardiyak yaralanma şüphesi ile acil olarak torakoto-mi yapılarak sternum açıldı.

Bulgular: Sternotomi sonrası yapılan inspeksiyonda sol ventrikülde laserasyon olmaksızın yüzeyel hafif yanık görüldü ancak sol akciğer orta lobunun sol ventrikül yanında ki kısmında uca doğru yaklaşık 2x2 cm çaplı koterize olmuş delik şeklinde yaralanma görüldü. Göğüs cerrahisi ekibinin de yardımı ile wedge rezeksiyon yapılarak bu bölge tamir edildi.

Tartışma ve Sonuç: İlginç olan herhangi bir çıkış deliği olmayan ve toraks içinde mermi çekirdeğinin de tespit edilemediği bu yaralamada kurusıkı tabancanın akciğerde bu denli travmaya sebep olabildiği idi.

[P-348]

Penetran kalp yaralanmalarına cerrahi yaklaşımda torakotomi veya median sternotomi uygulamalarında hastaların

demografik özelliklerinin karşılaştırılması

Yüksel Beşir1, Orhan Gökalp2, Börteçin Eygi1, Hasan İner1, İhsan Peker1, Gamze Gökalp3, Levent Yılık2, Ali Gürbüz2

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, İzmir

2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, İzmir

3İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Kliniği, İzmir

Giriş ve Amaç: Penetran kardiyak yaralanmalar, genellikle kesici deli-ci aletler veya ateşli silahlarla meydana gelen yaralanmalardır. Yöntem: Ocak 2003 ile Aralık 2013 tarihleri arasında kliniğimizde penetran kalp yaralanması sebebiyle opere edilmiş toplam 40 hasta retrospektif olarak incelendi. Hasta verilerine hastane kayıtları incele-nerek ulaşıldı. Bu hastaların 26’sına (%65) torakotomi (Grup 1) 14’üne (%35) de median sternotomi (Grup 2) uygulandı. Her iki grup arasında demografik veriler karşılaştırıldı.

Bulgular: Grup 1’deki 26 hastanın 25’i erkek (%96) 1’i kadın (%4) ve yaş ortalaması 30.1±12.5 (15-63); Grup 2’deki 14 hastanın da 11’i erkek (%78) 3’ü (%22) kadın ve yaş ortalaması da 40.86±17.06 (19-77) olarak bulundu. Her iki grup arasında cinsiyet açısından istatistiksel olarak fark bulunmamıştır (p=0.11). Yaş açısından ise Grup 2’nin yaş orta-laması Grup 1’den istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (p=0,02).

Tartışma ve Sonuç: Median sternotomi ile cerrahi tedavi uygulanan hastaların yaş ortalamasının torakotomi grubuna göre yüksek olması-nın bu grupta genellikle yaşlı hasta grubunda uygulanan perkütan giri-şimlere bağlı kalp yaralanması olan hasta sayısının daha fazla olması ile ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Çalışmamızdaki hastalar cinsiyet açısından değerlendirildiğinde ise literatür ile uyumlu olarak erkek cinsiyetin daha yüksek olduğu görülmektedir.

[P-349]

kalp yaralanmalarında insizyon tipine göre hastaların etyolojilerinin karşılaştırılması

Yüksel Beşir1, Orhan Gökalp2, Börteçin Eygi1, Hasan İner1, İhsan Peker1, Gamze Gökalp3, Levent Yılık2, Ali Gürbüz2

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği, İzmir

2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi AnaBilim Dalı, İzmir

3İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Acil Kliniği, İzmir

Giriş ve Amaç: Penetran kalp yaralanmaları diğer yaralanmalara göre daha az görülmesine rağmen, yüksek mortalitesi nedeniyle önemli yaralanmalardır. En sık etyolojik faktörler delici kesici alet yaralanma-ları ve girişimsel işlemlerdir.

Yöntem: Ocak 2003 ile Aralık 2013 tarihleri arasında kliniğimizde penetran kalp yaralanması sebebiyle opere edilmiş toplam 40 hasta retrospektif olarak incelendi. Hasta verilerine hastane kayıtları incele-nerek ulaşıldı. Bu hastaların 26’sına (%65) torakotomi (Grup 1) 14’üne (%35) de median sternotomi (Grup 2) uygulandı. Etyolojik faktörler karşılaştırıldı

Bulgular: Yaralanmaların etyolojilerine bakıldığında Grup 1’de 21 hastada delici kesici alet yaralanması (DKAY ) 5 hastada ateşli silah yaralanması (ASY) olduğu görülürken; Grup 2 de ise 7 hastada DKAY, 2 hastada ASY ve 5 hastada ise girişimsel etyolojiye rastlandı. Gruplar etiyolojik faktörler açısından karşılaştırıldığında ise özellikle girişim-sel işlemlere bağlı yaralanmalar Grup 2’de istatistikgirişim-sel olarak daha yüksek bulundu (p=0,005). Diğer etyolojik faktörler açısından ise fark tespit edilmedi.

Tartışma ve Sonuç: Penetran kalp yaralanmalarında etyolojik faktörle-re bakıldığında DKAY ve ASY’nin en sık neden olduğu çeşitli çalışma-larda belirtilmiştir. Bizim çalışmamızda da literatür ile uyumlu olarak DKAY ve ASY en sık karşılaşılan sebepler olarak görülmektedir. Sternotomi yapılan hasta grubunda ise iatrojenik yaralanma yüzdesinin oldukça yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Bunun sebebinin de bizim çalıştığımız kurumda invaziv kardiyak girişimler ile ameliyathanenin iç içe olması nedeniyle hızlı bir şekilde tam donanımlı müdahale yapa-bilme şansımızın olması ve bu tip yaralanmalarda (örneğin akciğer) genellikle başka bir yaralanma olmaması nedeniyle sternotominin tek başına yeterli olması olduğunu düşünüyoruz.

[P-350]

emergent endovascular treatment of a thoracal aortic pseudoaneurysm in a patient with Behçet’s disease

Cemal Kocaaslan1, Tamer Kehlibar1, Mehmet Yılmaz1, Bülend Ketenci1, Abdullah Kemal Tuygun1, Sinan Şahin2

1Department of Cardiovascular Surgery, Dr. Siyami Ersek Hospital, İstanbul, Turkey

2Department of Radiology, Dr. Siyami Ersek Hospital, İstanbul, Turkey

Introduction-Objective: Behcet’s disease which is characterized by recurrent oral and genital ulcers, ocular manifestations and skin lesions, includes a systemic vasculitis of unknown etiology. Peripheral vascular lesions are rare, and arterial lesions are less common than venous disease. Thrombosis is the most frequent event in venous involvement. Aneurysm is more common than occlusion in arterial involvement, and the most common site for aneurysm formation is the abdominal aorta, followed by the femoral arteries and the pulmonary arteries.

Method: A 35-year-old man was admitted to our hospital with severe backache, weakness, fatigue and hemoptysis with known Behçet’s disease. His hemoglobin level was decreased from 13,3 to 10,8 g/dl and hematocrit level was decreased from 39,4 to 32,6% in two hours. Contrast-enhanced CT revealed a 6x4 cm saccular thoracal aneurysm at the mid portion of thoracic aorta with ill defined borders and around high density collection that suggest hemorrhage, pseudoanerysm. Endovascular treatment of the thoracic aortic pseudoaneurysm was performed with the implant of a Wieland® (Medtronic, USA), 28x28x100x130 mm endoprosthesis maintaining the left subclavian artery’s patency. At control arteriography, no leak or any problem was found.

Results: Follow-up contrast-enhanced thoracal CT was performed on the sixth postoperative day, revealing neither endoleaks nor progressinon of the aneurysm.

Conclusion: We consider that endovascular treatment is certainly an excellent choice for aneuryms of Behçet’s disease in selected patients. However, for endovasculary treatment and also for open surgery the disease should be carefully controlled with corticosteroid and/or immunosuppressant medication to prevent complications.

[P-351]

An incidentally asymptomatic paraganglioma of the ascending aorta

Şenol Yavuz1, Faruk Toktaş1, Selvi Öztaş2, Hasan Arı2

1Department of Cardiovascular Surgery, Bursa Yüksek Ihtisas Education and Research Hospital, Bursa, Turkey

2Department of Cardiology, Bursa Yüksek Ihtisas Education and Research Hospital, Bursa, Turkey

Introduction-Objective: Ascending aortic paragangliomas are extremely rare, accounting for less than 1% of mediastinal tumors, highly vascularized tumors arising from extra-adrenal chromaffin tissue located in the para-aortic ganglia. These tumors usually tend to remain asymptomatic until discovered incidentally or grow to a size large enough to cause symptoms.

Method: A 56-year-old man with complaint of chest pain was admited to hospital for evaluation. Upon admission, he has no any symptoms related neither to catecholamine hypersecretion nor to carcinoid syndrome. Physical examination and routine laboratory results were unremarkable.Coronary angiogram demonstrated 90% stenosis at proximal and midportion of left anterior descending coronary artery and 70% stenosis of the right coronary artery. The angiography also revealed a tumor blush from the left coronary arteries.Transesophageal echocardiography incidentally showed a mass of 4.3x1.7x2.5 cm at posterolateral wall of the ascending aorta 2-3 cm superior to aortic valve.

Results: The patient underwent to triple coronary bypass surgery and mass exploration.On exploration, a soft highly vascularized mass located at the distal posterolateral portion of the ascending aorta was identified. The tumor was dissected away from the aorta. Three centimeter beyond the ostium of the left main coronary the tumor was firmly adherent to the aortic wall, suggesting invasion of about 4-5 cm,the aorta was transected at this point. The mass was completely resected. A 26 mm Dacron tube graft was used to replace the excised portion of the ascending aorta.

Conclusion: Histologic examination of the excised mass revealed a diagnosis of paraganglioma. The postoperative course was uneventful with the patient discharged to home on postoperative day 7.

[P-352]

Bir vaka sunumu ile kardiyovasküler cerrahide girişimsel gereklilikler: Coil embolizasyon

Adil Polat, Kamil Boyacıoğlu, Seçkin Sarıoğlu, Vedat Erentuğ

Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği

Giriş ve Amaç: Endovasküler cerrahinin giderek yaygınlaşmasıyla beraber artan vaka çeşitliliği yeni zorlukları ve ihtiyaçları getirmiştir. Endovasküler girişimlerin en yaygın kullanıldığı alanlardan olan abdo-minal aort anevrizmaları (AAA) tedavisinde EVAR işlemleri bu açıdan öncü işlemlerdir. EVAR’da en önemli sorunlardan biri olan internal iliyak arter (İİA) anevrizmaları farklı bir yaklaşıma ihtiyaç gösterebilir. Günümüzde cerrahın sahip olması gereken girişimsel becerilere örnek bir vaka aşağıda özetlenmiştir.

Yöntem: Altmış-üç yaşındaki erkek hasta insidental saptanan AAA, sağ İİA ve bilateral CFA anevrizması nedeniyle kliniğimize başvurdu (Şekil 1 A,B,C). Hastaya sağ akciğerinde şüpheli bir nodül nedeniyle

Belgede DOKTOR POSTER BİLDİRİLER (sayfa 126-133)