• Sonuç bulunamadı

KÂMURAN ŞİPAL’İN HİKÂYELERİ

6. Anne ve Baba Tipi

Oluşturulan bir diğer tip ise “anne ve baba tipi”dir. Anne ve baba, aileyi oluşturan yapının temel iki taşı olduğu için her ikisini de tek başlıkta almayı uygun gördük. Yazarın hikâyelerinde çocuklar gurbete giden babalarına karrşı bir özlrm içindedirler. Baba okumak için ya da çalışma için başka yerlere giderken anne ve çocuk sıkıntı yaşar. Budan dolayı anne, çocuğu baba sevgisinden mahrum yetiştirmek zorunda kalır. Yazar, söz konusu durumlarda anne ve çocuğun yaşadığı sıkıntıları ele alır. Burada öncelikle anne tipini ele alıp ardından baba tipine değinilecektir.

Babanın yokluğundaki bütün sorumluluğu anne üstlenir. Zor şarlara rağmen çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmeye çalır. Anne tipi, daha anne adayı iken çocuğunun doğacağı sevinciyle hayaller kurup hazırlıklar yapar. Çocuğuna kırılsa bile yüreği dayanamayıp barışan anne tipleri olduğu gibi, bazen de bir anneden beklenilmeyecek şeyleri yapan (çocuğunu döven) anne tiplerine de yer verir. Anne

104 tipi daha anne adayı iken doğacak çocuğu için hazırlıklara başlar. Anne olmanın sevinciyle çocuk çamaşırlarından oluşan bohçalar hazırlanır.

Anne kavramının en güzel şekliyle ele alan hikâye şüphesiz Beyhan’dır. Bu hikâyede anne tipi ile karşımıza çıkan “Güner” adında kadın, hikâye kahramanının eşidir. İki yıllık evlilikleri sonucu anne olmayı bekleyen bir kadındır. Anne olmanın hayaliyle yaşayan daha çocuğu doğmadan türlü türlü hazırlıklar yapan anne adayıdır.

Anne olmayı çok ister. Sonra hamile olduğunu öğrenir:

“Bir çocuğumuz olacak!” diyor karım, şimdiden bir anne sevinciyle.” (s.21) Büyük Oğul hikâyesinde anne tipinden söz edilirken annenin kalbi kırıldığı için yüz ifadesi ve ardından gözlerinden süzülen yaşlardan yola çıkarak anne tipinin kırıldığını gözler önüne serer. Hikâyede de görüldüğü gibi anne çocuğuna kırgındır ancak evladı için dayanamayıp bütün kırgınlığını belli etmez:

“Kapılar kapanmak üzereyken, otobüsten seslendi annesi; tüm kırgınlığını, küskünlüğünü büyük oğul sevgisinin içinde gömmeye çalışarak:

Akşam yemeğe gel dayınlara!...” (s.145)

Sözü edilen hikâyelerde anne tipinin hep müsbet olduğu üzerinde durduk. Nadir de olsa yazar, menfi olan anne tipine de yer verir. Bu anneler diğerlerinin taşıdığı özelliklerden uzak bir hayat çerçevesi oluşturur. Bunlarda, çocuğa olan sevginin yerini, nefrete bırakır. Bunlar başkalarına kızsa bile öfkesini çocuğundan çıkaran tiplerdir.

Anne tipinin dile getirilen yönü Elbiseciler Çarşısı adlı hikâyede ele alınır. Bu hikâyede anne tipine olumsuz örnek teşkil eden şahısın hikâyedeki başkahramanın annesi olduğu görülür. Hikâyede yer verildiği şekliyle anne tipi çok sinirli ve alıngan biridir. Zaman zaman başkalarına kızdığı zaman öfkesini kendi çocuğundan çıkarır.

Bu anne tipinin bazen kendi çocuğunu sopayla dövdüğü bazen de kendi kendini dövdüğü anlar olur. Bu durum çocuğu annesinden soğutmuş annesine günlerce küs kalır:

105

“Annesi pek sinirli, alıngan bir kadındı. Başkalarına kızmış, öfkesini çocukken ondan çıkarmıştı hep. İkide bir onu dövdüğünü anımsıyordu. Hem de sopayla. Ama bir gün de kendi kendisini dövdüğünü görmüştü annesinin. İnatçı bir kadındı annesi, çok inatçıydı. Belki de inatçılık annesinden geçmişti. O diretir, annesi diretir, sonunda annesine küser, onunla günlerce konuşmaz, günlerce evde yemek yemezdi.” (s.179)

Anne ve baba tipini ele aldığımız bu başlıkta bu aşamaya kadar anne tipi üzerinde durmaya çalıştık. Bu aşamadan sonra baba tipi üzerinde durulacaktır.

Yazarın, hikâyelerinde yer verdiği baba tipi sürekli ailesinden, yurdundan uzak diyarlara gitmiştir. Bazen yaptığı işler ters gitmiş tekrar toparlanmakta zorlanmış ve ailedeki diğer fertlerin sürekli ileri geri konuşmalarına maruz kalır. Bazı babalar ailesini geçindirmek üzere ne iş bulsa çalışıp, eline geçen üç beş kuruşu karısına verdiği olmuştur. Cafe Royal’de baba tipi uzun süre aileden uzakta kalmış ve bu süre zarfında babanın yokluğunu evdeki çocuk çeker. Çocuk sürekli babasını aramakta ve çalan her kapı zilinde baba umudu ile ayağa kalktığı görülür:

“Seni arıyor hep” dedi ardından; “Son günlerde hırçınlaştı, bir türlü saatinde yatmak istemiyor, sen gelirsin diye geç vakitlere kadar uyanık bekliyor, bir zil sesi duymasın, o saat kulak kabartıyor. Yemek de yemiyor eskisi gibi, seni istiyor, soruyor hep: Babam ne zaman dönecek? Babamın iş gezisi bitmedi mi daha?” (s.473)

Kadın ve Kocası’nda baba tipi ele alınırken fiziksel özelliklerinden başlayarak tanıtılır Hikâyede geçen baba tipi diğerlerinde olduğu gibi ailesini geçindirme uğraşındadır. Bu hikâyedeki baba tipinin herhangi bir kötü alışkanlışının olmadığı ve çalıştığı işten kazandığı bütün parayı harcamadan eşine verir:

“Köyden kente göçmelerinden bir yıl sonra adam Demiryolları Cer Atölyesi ’nde düzenli bir iş bulup çalışmaya başlamıştı. Sabahtan akşama kadar akkor demirlerin üzerine cüsseli vücudunun, kalın pazulu kollarının var gücüyle balyozları indirip içini, adeta bilmediği, bilmek de istemediği bir düşmana duyduğu hınçtan duyup arındırıyordu.” (ss.72-73)

Yazarın eserlerinde yer verdiği baba tipinden bazılarının çocuklarına düşkün oldukları, kavuşunca neler yapacaklarının hayalini kurarlar. Kamalar’da hikâye

106 kahramanı ya bir yolculukta olmuş ya da ayna karşısında süslenirken kendisinde gördüklerini geçmiş zamana bağlar. Yeri geldiğinde karısı ve çocuğuyla buluşacağının ve çocuğunu alıp parklarda gezeceğinin hayalini kurar:

“Fazla yaklaşmaktan korkar gibi bir-iki adım geride durdu. Kahverengi gözler. Kimin gözleri? Yılgın, ürkek. Kimin bakışları? Birbiriyle çaprazlaşan ince, dolaşık yollar. Kan damarları. Kılcal damarlar.” (s.310)

Benzer Belgeler