• Sonuç bulunamadı

Anne ve Çocukluk Özlemi

4. BULGULAR VE YORUM

4.1. TÜRK ŞİİRİNDE ÇOCUK TEMASI (1923-1950)

4.1.1. Çocuk ve Aile

4.1.1.1. Çocuk ve Anne

4.1.1.1.2. Anne ve Çocukluk Özlemi

Çocukluk yetişkinliğin sorumluluklarından uzak, kaygısız, azade bir zaman dilimidir. Çocuğun masumluğu, dünyayı algılayışı, özgürlüğü çocukluğu eşsiz kılar. Yaşadığı hayatın acı gerçeklerinden memnun olmayan yetişkin, huzurla hatırlanan çocukluk devrine dönmenin çözüm olacağı inancındandır. Böylelikle geçmişte kalan o güzel günlere -çocukluk cennetine- dair bir özlem, geri dönüş arzusu uyanır.

Anne ise çocukluk döneminde en yoğun şekilde birlikte olunan kişidir. Anneyle kurulan ilişki çocukluk devrini etkisi altına alır. Annenin çocuğa karşı beslediği saf sevgi şairin yetişkinlikte bulamadığı bir duygudur. Bu nedenle şiirde işlenen anne etrafındaki

33

temalar beraberinde geçmişe, anneye ve çocukluğa duyulan özlemi de taşır. Annenin şahsında işlenen özlem duygusu çocukluğa geri dönüş arzusunu yansıtan bir olgudur.

Kimi durumlarda ise annenin kaybının yarattığı etkiyle çocukluğun huzurundan kopan şairler anneye duydukları özlemi çocukluğa geri dönme arzusuyla harmanlarlar. Anneye duyulan özlem aynı zamanda onunla birlikte yitip giden çocukluğa dair özlemdir. Ziya Osman Saba şiirinde çocukluk döneminde anneyle kurulan ilişki, yetişkinlik çağında özlem duygusuna dönüşmüştür. Annesine duyduğu sevgi ve hasret şiirinde sık sık öne çıkar. “Geçen Zaman” da görüldüğü gibi çocukluğuna duyulan özlemi dile getirirken “Arıyorum aklımda bir ninni bestesini…” mısrasıyla annesini işaret etmektedir (Saba, 1947: 7). “Merhume” ve “Yağmurlu Bir Günde” şiirlerinde annesinin dizinde bir öğle uykusunu özlediğini ifade ederek anne imajını uykunun yarattığı sakinlik ve huzur duygularıyla yansıtır. Anneyi çağrıştıran imajlarla dolu “Etek” şiirinde ise tadılmamış uyku, beyazlık gibi betimlemelerle anne ve saflık duygusu birleşir.

Yine geçmişi hatırladığı “Ben De” ve “Nasıl Anmazsın” şiirlerinde anne ve babasıyla geçirdiği günleri kaygısız, sevinç dolu olarak yansıtır. Çocukluğunun mevsimlerini, gökyüzündeki ayı ve güneşi bile apayrı hatırlar. Şair “Nasıl Anmazsın” şiirinin sonunda feryat edercesine çocukluğundan bir güne geri dönebilmek için Tanrı’ya yakarır.

Nasıl anmazsın o çocukluk günlerini!

Dalda bülbül vardı, gökte beyaz bulutu.

Annem vardı, babam vardı.

(Saba, 1947: 26)

Yaşadığı hayatın kaygılarından kaçarak çocukluğa sığınma birçok sanatçıda görülen bir olgudur. Yaşadığı bir çatışma veya aşamadığı engeller karşısında kişi çocukluğunun sorumluluk taşımayan, huzurlu günlerine geri dönmek ister. Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde bu arzu sıkça dile gelir. Şairin kitaplarına girmemiş fakat 1931’de Servet-i Fünun’da yayınlanmış “Anne Sen Ne Yaptın?” şiirinde bu duyguyu açıkça ifade eden şair hiç doğmamış olmayı istemektedir. Annesinin karnında sürdürdüğü hayatın saadet dolu olduğunu vurgular, annesine kendisini doğurduğu için sitem eder. ‘Sütünden tatlı mıdır, anne, sanki bu hayat?’ diye sorduğu hayatın zorlukları karşısında çocukluğu

34

bir sığınak olarak görmüştür (Tarancı, 2004: 30). Anne karnına dönmek, annenin koruyuculuğu altında yaşamak, sorumluluklardan uzak olmak isteği şairde çocukluğa geri dönüş arzusunun var olduğunu gösterir.

Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?

Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?

Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı

Karnında yaşıyordum kâfiydi saadetim.

(Tarancı, 2004: 30)

Cahit Sıtkı Tarancı, “Odamda Sükût” şiirinde ise annesi ve odası arasında bir ilişki kurmaktadır. Şairin ifadesine göre annenin koruyuculuk görevi ile mekânın onu sarması arasında bir bağıntı sezilmektedir. Mekânın Poetikası kitabında verilen bir örnekten yola çıkılarak yapılan açıklamada bu şiirin içeriği daha rahat görülebilir: “Bu evin, içinde oturan kişinin üstüne ‘kapanması’, yakınlaşan duvarlarıyla ancak bir bedeni sarabilecek bir hücreye dönüşmesi, varlığın yoğunlaşması ne güçlü bir hayaldir! Sığınak büzülmüştür. Ve daha koruyucu hale gelmiş, dışarıya karşı daha da sağlamlaşmıştır.” (Bachelard, 2017: 76-77). Cahit Sıtkı’nın şiirindeki ifadeler bu açıklamadaki kapanmayı yansıtır.

Tavan bir anne gibi iğilmiş üzerime,

Duvarlar etrafımda kardeşlerim gibidir;

Sır dolu gözlerini vermişler gözlerime.

(Tarancı, 1968: 12)

Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Bugün Hava Güzel” şiirinde ise annesinden gelen mektupla yaşadığı sevinci görürüz. Şair anneye dair her olguyu onun özlemini gidermek için kullanır.

Ceyhun Atuf Kansu ise annesi ile arasındaki bağı çocukluğu hatırlatan çağrışımlarla korur. O günlerin özleminden sıklıkla bahseden şair “Ben cennetimi kaybetmişim çocuklar” diyerek büyümenin ve annesinin kaybının yarattığı duyguları

35

yansıtır (Kansu, 1941: 8). Annesiyle kucaklaşmanın geçmişle, çocuklukla bütünleşmek olduğunu gösterir.

“Çocukluğum I” şiirinde açığa çıkan çocukluğa geri dönme arzusu şairin annesiyle geçen zamana duyduğu özlemin yansımasıdır. Şairi bu denli özlem duymaya iten duygular annenin sağladığı sevgi ve çocukluğun getirdiği kaygısız yaşantıdır.

Ne olurdu ben şu an, beşiğimde olsaydım,

Ve annem başucumda bir ninni söyleseydi,

Kendimi bir an için ilk yaşımda bulsaydım,

Ve annem başucumda “Yavrucuğum” deseydi.

(Kansu, 1941: 18)

Kansu şiirinde, annesinin ona anlattığı masalların etkisi önemli yer tutar. “Nikbinlik” şiirinde çocukken annesinin anlattığı, onu hayallere sürükleyen masalları hatırlamak yetişkinlikte özlemi çekilen çocukluğa geri dönebilmenin birer yolunu oluşturur.

Örneklerden görülebileceği gibi çocukluğa geri dönüş arzusu annenin şahsı üzerinden işlenirken annesinin sevgisi ve sağladığı huzur şairlerin aradığı ortak paydadır. Annenin koruyuculuk görevini üstlenmesi, çocuğun ihtiyaçlarını karşılaması bunun yanında karşılıksız sevgisini sunması yetişkinlik döneminde özlenen, aranan olgulardır.

Anne imajı, çoğunlukla şairlerin kendi annelerinden yola çıkarak çocuklukta hissettikleri saf sevgi üzerinden kurulmuştur. Bu sevgi kimi zaman çocukluğu anne ile eşdeğer hâle getirir. Anneyi hatırlamak çocukluk anılarının kaynağını hatırlamak demektir.

Çocuk için anne, sevginin ve huzurun hissedildiği sonsuz bir kaynaktır. Doğal olarak bu korunmuş alandan çıkmak –büyümek- şair için sıkıntı doğurur.

Annesizlik, annenin kaybı gibi durumlar hüzün yüklü duygularla ifade edilir. Kimi şairler daha çocuk yaşlarda iken annelerini kaybetmenin acısıyla büyümüşlerdir. Bu

36

şairlerin çoğu, çocukluklarını anarken annelerinin yokluğunun tesiri altındadır. Bu tesir Ahmet Haşim örneğinde görülebileceği gibi kimi şairlerin sadece çocukluk anılarıyla ilgili şiirlerine değil tüm şiir anlayışına yerleşmiştir.

Anne ile çocuğun ilişkisi sadece çocuk için değil anne için de oldukça önemli görülmektedir. Çocuğa duyulan sevgi anneliğin kutsallığını kanıtlar derecede yoğundur. Bir kadın şair olarak Halide Nusret Zorlutuna’nın çocuklarına yazdığı şiirler buna örnek oluşturur.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda anne ve çocuk arasındaki bağ annenin karşılıksız sevgisi üzerinden yürür. Bu sevgi çocuk için sonsuz bir kaynak, mutluluğun kendisidir. Annenin çocuğa karşı duyduğu sevgi çocukluğu eşsiz kılan neden, şairi geçmişe bağlayan unsurdur.

İncelenen şiirlerde anne ile ilgili rastlanabileceği düşünülen kötü anne, üvey anne gibi konularla ele alınan dönem itibarıyla karşılaşılmamıştır. Ayrıca annenin eğitici işlevi göz ardı edilerek sadece çocuğa karşı beslediği duygularla işlenmiş olması anne çocuk ilişkisinin manevi yönünün ağır bastığını gösterir.