• Sonuç bulunamadı

Çocuksu Söyleyiş

4. BULGULAR VE YORUM

4.1. TÜRK ŞİİRİNDE ÇOCUK TEMASI (1923-1950)

4.1.7. Çocuğun Anlatılışı Bakımından Dil ve Üslup Özellikleri

4.1.7.1. Çocuksu Söyleyiş

Çocuğu veya çocukluğu konu edinen şiirler, çocukla olan ilgilerini hatıralar, nesneler, oyunlar gibi çeşitli yönlerden kurabilir. Bunlardan biri ise çocuksu ifadeleri şiir diline yansıtmaktır. Çocuksu dil veya çocuksu söyleyiş-söylem çoğu zaman birbirinin yerine kullanılabilecek kavramlar olarak karşımıza çıkar.

Çocuğun ağzından konuşmak, çocuk dilini taklit etmek, çocuğu anlatıcı olarak sunmak çocuksu dilin belirgin özelliklerindendir. Çocukça anlayış tarzı her şeyiyle yetişkinden farklı bir dünya çizer. Çocuğun ağzından dökülen ifadeler bu dünyanın anahtarı, çocuğu en iyi yansıtma yoludur. Şiirde çocuğun dilini kullanarak anlam kurmak çocuk zihninin yansımalarını sunmaktadır.

Şiirde çocuksu dili besleyen birçok kaynak bulunur. Bunlar çocukla ilgili durumlara, nesnelere yüklenen anlamlar veya çocuğa daha yakın edebi türlere yer vermek biçiminde şiirde kullanılır. Çocukla ilgisi olan hayal, arkadaş, oyun, oyuncak gibi kavramlar çocukluğu yansıtmanın bir yolu olduğu gibi çocuksu dili de pekiştirirler. Çocuğa yakın olduğu bilinen masal, tekerleme, bilmece gibi edebi türler ise barındırdıkları olağanüstülüklerle, kullanıldıkları ses değerleriyle şiirsel söyleyişe çocuksu nitelik kazandırırlar.

Bu bölümde yukarıda bahsedilen durumlarla çocuk arasında ne şekilde bir bağ kurulduğu ve çocukla ilgili şiirlerde dil yapısının çocuksu söyleyişi nasıl oluşturduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.

102

Asaf Halet Çelebi şiirinin barındırdığı masalsı unsurlar, çocuksu söyleyişi beraberinde getirir. Masalların olağanüstü yanları zengin hayal gücünün göstergesi olduğu gibi çocuk zihninin bir yansıması olarak da görülebilir. Çelebi’nin sunduğu masal evreni çocuktan beslenen, çocuksu özellikleri sergileyen bir dil kullanımını sağlamıştır. Çelebi’nin “Nedircik Yavruları”, “Fransa İçin Şiir” gibi çocukla ilişkisi doğrudan kurulabilen şiirleri örnek olarak gösterilebilir.

Bunun yanında Çelebi’nin çocuk bakış açısını yansıttığı, çocuğu anlatıcı olarak kullandığı şiirleri de mevcuttur. Şair, şiire katmak istediği duyguları kuvvetlendirmek için çocuk dilini kullanmış ve şiiri çocuğa özgü ifadelerle zenginleştirmiştir. “Şamandıra Baba” bu şiirlerdendir.

Çelebi’nin “Şamandıra Baba” şiirine hâkim olan çocuk dili, şiire çocuksu bakış açısı katar. Çocuğun dünyayı algılama şekli kullandığı kelimelere ve sergilediği tavra yansımıştır. Oyun arkadaşını görebilmek için yapabileceği fedakârlıkları sıralayan çocuk düşünce tarzını, önem verdiği değerleri, ciddi olarak gördüğü meseleleri açığa vurur. Çocuğun uslu durması, bütün oyuncaklarını vermesi, kertenkelelerle oyunlar oynaması ve Şamandıra Baba olarak hayal ettiği masalsı karakterle konuşması çocukça ifadelere güç katmıştır.

şamandıra babacığım

çok uslu oturacağım

yaramaz kız gelecek diye

(Çelebi, 1945: 12)

Cahit Sıtkı Tarancı ise şiirinde çocuksu dili, çocuğa ait ifadeleri sık kullanan bir şairdir. Çocuğu anlatmanın doğal yolu olarak çocukça bir dil şairin birçok şiirinde tercih edilir. Bu dili çocuğun hayal gücü etrafında kurduğu dünya ve çocuğa ait nesneler (oyuncak, oyun alanı vb.) desteklemektedir. Çocuk bakışı şiirlerindeki duyguyu daha saf, daha içten bir şekilde sunmaya yardımcı olmuştur. Şairin “Öyle Dalmışım Ki”, “Çocukluk” gibi şiirleri çocuk bakış açısıyla yazılmış, çocuk dili kullanılmış, çocuksu ifadelere yer verilmiş şiirlerine örnektir.

Bu bahar havası, bu bahçe;

103 Uçurtmam bulutlardan yüce,

Zıpzıplarım pırıl pırıldır.

(Tarancı, 1948: 81)

Orhan Veli Kanık’ın ise “Bayram”, “Gemilerim”, “Dalgacı Mahmut” gibi şiirleri çocuksu bir söyleyişle yazılmıştır. Orhan Veli gerçeküstü durumları gerçekmiş gibi yansıtırken çocuk zihninin bakış açısını, gerçeği algılayış tarzını ortaya çıkarır.

“Bayram” şiirindeki çocuğun, kargayla arasında geçen konuşmalar çocuk saflığını şiire taşır. Çocuk kargaları arkadaşı olarak görür ve kendi dünyasının gerçekliğini bu çerçeveden algılar. “Söylemezseniz size macun alırım” gibi çocuğun ağzından dökülen ifadeler çocuk düşüncesinin ve tavrının göstergesidir (Kanık, 1945a: 27). Asaf Halet’in “Şamandıra Baba” şiirindeki gibi çocuğun bir eğlence veya bir oyun uğruna vazgeçebileceği şeyler çocuk için önemli görülen gerçekleri yansıtır. Zıp zıplar, salıncak, şeker, macun gibi nesneler çocuk için önemi olan, ciddiyetle sunulan fedakârlıklardır. Çocukla ilgili her ifade şiirdeki çocuk dilini kuvvetlendirmiştir.

Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,

Bütün zıpzıplarımı size veririm.

Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!

(Kanık, 1945a: 27)

“Gemilerim” ve “Dalgacı Mahmut” şiirleri ise çocukça söyleyişi sahip oldukları olağanüstülüklerle yakalarlar. Defterdeki gemilerin seyahati, gökyüzünü boyama eylemi gibi durumlar çocuksu hayal gücünün ürünleridir. Şiirlerin taşıdığı masalsı ifadeler çocuğun dünyasıyla ortak bir yan oluşturur.

Çocuksu söyleyiş tarzını kullanan bir diğer Garip şairi Oktay Rifat’tır. Şair “Uçaklar” şiirinde çocuğun dilinden konuşarak derinlikli bir duygu oluşturur. Çocuğun masumiyeti dilinden dökülen sözcüklere aktarılmıştır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca da kimi şiirlerinde çocuk kahramanları konuşturarak şiire çocuksuluk katar. “Çocukların Askerlik Oyunları” şiirinde bu yön dikkat çekicidir. Şair çocuğu konuştururken çocukla arasındaki bağı koparmaz, çocuğun zihninde konuşan kendisidir. Kullandığı ifadeler şiirdeki çocuksu söylemi zenginleştirir.

104 Tüfek başına askerlerim;

Karanlıklar indi neden?

Kırk haramilerden hazineyi,

Alalım, gecikmeden.

(Dağlarca, 1940: 104)

Cahit Külebi ise “Uçak Yolculuğu” ve “Hürriyet” şiirlerinde çocuğun zihnindeki zengin hayal gücünü ortaya koyar. İki şiirde de uçma, uçak gibi ifadelerle çocuğun özgürlüğüne vurgu yapılır. Özgürlük ile çocuklar arasında yakın bir ilişki kurulmuştur. Çocuk duyarlılığında hayal kuran şair dünyayı çocuğun gözünden görür gibi anlatır. Şairin çocuk bakışını şiire taşıyan unsur, yer verdiği olguların çocuk diliyle ifade edilmesidir.

Bir uçağım olmalı benim

Binip üstüne binip üstüne

Diyar diyar gitmeliyim.

(Külebi, 1946: 13)

Külebi’nin “Kuşun Hikâyesi”, “Esmanın Hikâyesi”, “Zerdali Ağacı” şiirleri de anlatıcısı çocuk olan şiirlerdir. Şiirlerin çocukluğu yansıtması çocuksu ifadelerin kullanılmasına yol açmıştır. Şair dünyayı, olayları ve nesneleri çocuğun algılayışına göre ifade etmiştir.

Necati Cumalı çocuksu söyleyişe çok defa başvurmamış olmasına rağmen “Ölüme Yakın” şiirinde çocuğa dair ifadeleri kullanır. Şair çocukluğunu masallar ve oyunlarla dolu bir dünya içinde sunarken “Benim işte o çocuk” diyerek bir an içindeki çocuğu konuşturur (Cumalı, 1945: 15).

Ay’ı tutacakmış gibi uzatan elini

Benim işte o kahraman

Cem Sultan’la bir tutarım kendimi

105

İlhan Berk ise “Yıldızlara Âşık Çocuk” şiirinde çocuksu bir söyleyiş yaratır. Çocuğun zengin düş gücü şiire masalsı bir yön katar. Çocuğa dair unsurlara yer vererek çocuksu söyleyişi kuvvetlendiren şair, çocuğa ait duyguları ön plana çıkarmıştır.

Yıldız hep, çocuğun bütün gördüğü

Kendini vermemiş başka biçime…

Bu çocuk yıldızlı bir mai göğü

Yerleştirsem diyor bütün içime!..

(Berk, 1947: 30)

Çalışmanın “Çocukla Birlikte Folklorik Ürünlerin Kullanımı” bölümünde şiirlerde yer alan tekerleme, bilmece gibi halk edebiyatı ürünlerinin çocukla ilişkili olduğundan söz edilmişti. Bu ürünler dil yapıları dolayısıyla çocukların etkileşim içinde olduğu, dil gelişimlerine faydalı ve günlük hayatta sıkça kullandıkları ürünlerdir. Tekrar edilen kafiyeli sözcükler, ince söz oyunları ve abartılı anlatım çocuksuluk barındıran bir dil yakalamaya yardımcı olur. Şiirde kimi zaman çocukça düşünceyi ortaya koymak amacıyla da bu türlerden yararlanılır.

Necip Fazıl Kısakürek’in “Nakarat” şiiri bahsedilen duruma birer örnektir. Şiirdeki “çoğu gitti, azı kaldı” söz kalıbı anlatımı güçlendirirken şiire çocuksu duyguyu da katar. “Akıl” şiiri ise bilmecenin söz oyunlarını yansıtan, çocuğun ince zekâsına gönderme yapan çocukça bir dil üzerine kurulmuştur.

Cüce akıl, bilmece salıncağında çocuk:

“Bir ufacık fıçıcık, içi dolu turşucuk”…

(Kısakürek, 1999: 347)

Aynı durum Cahit Sıtkı Tarancı şiirinde de görülebilir. “Uçtu uçtu” şiirinde tekrarlanan söz kalıbı çocukça bir ifadenin ürünüdür. Tekrar edilen kalıp hem şiirdeki ezgiyi kuvvetlendirmiş hem de durum olağanüstülükle birleştirilerek çocuksu vurgu sağlamıştır.

Uçtu uçtu leylek uçtu,

106 (Tarancı, 1948: 65)

Gösterilen örneklerden anlaşılabileceği gibi çocuksu söyleyişi sağlayan unsurlar çocuk dünyasının kavramlarından bağımsız değildir. Öncelikli olarak çocukla ilgili olan duyguları yansıtmak için çocuğun kendine ait dil yapısı, kullandığı kelimeler şiire taşınarak çocuksu bir söylem yaratma yoluna gidilmiştir. Çocuk dili kullanarak çocuk mantığı ortaya konulmuştur.

Çocuğun dünyasına ait oyun, arkadaş gibi kavramlar çocuk duyarlılığı ile şiire taşınır. Kavramların algılanış tarzı çocuğun dünyaya bakış açısını yansıtır. Oynanan oyunlar, oyuncaklar, arkadaşlar ve bunlara verilen değer çocuksu bir zihnin ifade ediliş biçimidir. Şair çocuk mantığını kavrayarak, çocuk bakışını şiire taşır. Böylece aktarılmaya çalışılan çocuksu duygu kuvvetlenir.

Bunların yanında halk edebiyatı ürünlerinden yararlanmanın şiirde oluşan çocuksu söylemi kuvvetlendirdiği tespit edilmiştir. Tekerleme, bilmece gibi türler de taşıdıkları ses değerleri ve şiire kattıkları atmosfer ile çocuksu söyleyişi kuvvetlendirirler.