• Sonuç bulunamadı

Muaviye’nin andlaşma maddelerine tam olarak uyduğunu söylememiz mümkün değildir Nitekim Dârabcird bölgesinin haracının verilmemesi,

Belgede Çeşitli Yönleriyle Hz. Hasan (sayfa 41-47)

seb olayına yeterince hassasiyet gösterilmemesi, oğlu Yezid’i veliahd ta- yin etmesi buna örnek gösterilebilir.

Hz. Hasan halifelikten çekilmek suretiyle devletini ve toplumunu seven ve barıştan yana olan bu tavrıyla tarihte emsali görülmemiş bir fedâkarlık ve fe- ragat örneği göstermiştir. Hz. Hasan’ın sadece bu icraatı, onun büyüklüğünün en büyük delilidir. O’nun yaptığı bu fedakârlık yeri geldikçe hepimiz için örnek alınması gereken en önemli davranış olmalıdır.133

131 İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, Mısır t.siz, s. 356 132 el- İmâme, Beyrût, 1967, I/141.

133 Ayrıca bu konuyla ilgili bkz. Adem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi (2) İstanbul 2007; İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muaviye b. Ebî Süfyân, Ankara1990; Adnan Demircan, İktidar Mücadelesi, İs-

tanbul 1996, M. Ali Kapar, Halifeliğin Emevilere Geçişi ve Verasete Dönüşmesi, İstanbul 1998; M. Bahaüddin Varol, Hz. Hasan, Ankara 2012.

Daha doğumundan itibaren Hz. Peygamber tarafından dikkatle izlenen, çocukluğunun her aşamasında dedesiyle tatlı anıları olan, cennet gençlerinin efendisi, gül demetlerinden nadide bir gül, ismi gibi siyreti de güzel olan, pak neslin kendisiyle devam ettiği seçkin şahsiyet Hz. Hasan. Dedesi Hz. Peygam- ber, anneannesi ilk Müslüman Hz. Hatice, babaannesi Hz. Peygamber’in an- nemden sonra ikinci annem dediği Fatıma bnt. Esed, büyükbabası Hz. Peygam- ber üzerinde çok iyiliği bulunan ve onu düşmanlarına karşı koruyan Ebû Talib, annesi Hz. Peygamber’in sevgili kızı Hz. Fatıma, babası hane-i saadette Pey- gamberimizin (sav) gözetiminde yetişen ve ilk Müslümanlardan olma bahtiyar- lığına erişen Hz. Ali.

Hz. Peygamber’in, torunları Hasan ve Hüseyin’in doğumlarından sonra kulaklarına ezan okuduğu ve her biri için de akika kurbanı kestirdiği nakledilmektedir. Her ikisinin de doğumlarının yedinci günlerinde sünnet edildiği ve Rasûlullah (sav)’ın Hz. Fatıma’ya onların saçlarının kesilip ağır- lığınca gümüş tasadduk etmeyi emrettiği, Hz. Fatıma’nın da öyle yaptığı be- lirtilmiştir. 134

Hz. Peygamber’in Hasan ve Hüseyin’i sevmesi ve insanların da onları sevmelerini istemesi ile onlar için yaptığı dua birçok rivayete konu olmuştur. “Kim Hasan ve Hüseyin’i severse beni sever, kim de onlara buğz ederse bana buğz eder.” buyuran Allah Rasulü135 bir defasında mescitte onları dizlerine oturtarak sevmeye başlamıştır. Bu durumu gören sahâbeden birisi, “Ya Rasûlullah (sav), onları seviyorsun herhalde?” deyince “Kim onları severse beni sever, kim onlara buğz ederse bana buğz eder.” buyurmuştur. “Ehl-i Beyt’inden en sevimli olanlar kimlerdir?” diye sorulunca Hz. Peygamber: “Hasan ve Hüse- yin’dir.” diye cevap vermiştir. Hz. Fatıma’ya onları çağırmasını söylemiş, onlar gelince de kucaklamış ve öpmüştür. Hasan veya Hüseyin’in ağladığını duydu-

* Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

134 Tirmîzî, Edâhî, 17; Ebû Dâvud, Edâhî, 21; İbn Hanbel, Müsned,VI, 390-392. 135 İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kebîr, VI, 360, 362.

ğu anda hemen onların yanına koşan Hz. Peygamber, etrafındaki insanlara da, onların sesini duyunca elinde olmadan kalktığını söylemiştir.136

Hz. Peygamber, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e olan sevgisini onların “Cennet ehli gençlerin efendileri”137 olduğunu müjdeleyerek vurgulamıştır. On- ları bulduğu her fırsatta kucağına alıp öpmüştür. Ebû Seleme b. Abdurrahman, Rasûlullah (sav)’ın dilini çıkarıp Hasan’la oynaştığını ifade etmektedir. Ebû Hureyre ise Rasûlullah (sav)’ın onu ağzından zaman zaman da karnından öp- tüğünü bildirmiştir. Bu nedenle o, Hasan’a rast geldiğinde “Bana müsaade et, Rasûlullah’ın seni öptüğü gibi öpeceğim.” der, yeleğini kaldırır ve karnından öperdi.138

Hz. Hasan, Hz. Peygamber'in terbiyesinde yetişti. Sahih hadis kitapları dâhil bir çok İslâmî literatürde, Hz. Peygamber'in torunu ile ne kadar ilgilendi- ğini ve onu ne kadar çok sevdiğini ifade eden rivayetler bu gerçeği göstermek- tedir. Onunla her an ilgilendiğini, hemen hemen yanından hiç ayırmadığını; bilhassa namazlarda bile torununun gelip üzerine çıktığından dolayı, Hz. Pey- gamber'in sırf onu incitmemek için secdesini uzattığını ifade eden hadisler, ilahî vahye mazhar dede ile onun "reyhanesi" arasındaki sevgiyi anlatmaktadırlar139.

Hadis literatüründe yer alan birçok hadis şunu gösteriyor ki, Hz. Pey- gamber her iki torunuyla devamlı ilgilenmişler, her türlü ihtiyaçlarını giderme- ye çalışmışlardır. Bu sebeple de onlar cennet gençlerinin efendileri olarak nite- lendirilmişler, Peygamber’i seven müminler için Resul-i ekremden birer hatıra kıymetli bir yadigâr olarak görülmüşlerdir.

Özellikle Hz. Hasan, Peygamberimizin gözetiminde kişiliğinin şekillen- mesi çağında bulunmuş, onun terbiyesiyle yetişmiştir. Pek çok yönden ondan etkilenen Hz. Hasan’ın sadece siyreti değil sureti ile de Efendimize benzediği ifade edilmiştir.140

Daha çocukluğu esnasındaki hal ve hareketlerinden hareketle Sevgili peygamberimiz onun ileride sulh adamı olacağını, insanlar arasında barışı ve

136 Zehebî, Târîhu’l-İslam, (41-60), thk, Abdüselam Tedmûrî, Beyrut 1410/1990, s.36-37; İbn Kesîr, el- Bidâye ve’n-Nihâye, thk. Ahmed Ebû Müslim-Ali Necib Adva, Beyrut trz., I, 1208.

137 Ahmed b. Hanbel, III, 3; Hatîb el-Bağdadî, Târihu Bağdad, Beyrut ty., I, 140 138 İbn Sa’d, VI, 359-361.

139 Ahmed b. Hanbel, III, 493, 494; Nesâî, Talbîk, 82

140 Tirmizî, Menâkıb, 31. Rivayetlere göre bir ikindi namazı çıkışında Hz. Ali ile birlikte yürüyen Hz.

Ebû Bekir, çocuklarla oynayan Hz. Hasan'ı görünce onu omuzuna alır ve "Nebiye benzeyen, Ali'ye benzemeyen, sana babam feda olsun!" diye bir mısra söyler. Hz. Ali bu hâdise ve sözler karşısında gülümser. Buhârî, Fadâilü'l-Ashâb, 22

sukuneti sağlayacağı öngörüsünde bulunmuş141 o da ileriki yıllarda dedesini haklı çıkartacak tarzda icraatlar gerçekleştirmiştir.

Hz. Hasan, babası Hz. Ali’nin bir suikast sonucu ölmesi üzerine hilafet makamına geçmiştir. Yaklaşık altı ay süren hilafeti esnasındaki tutumu sebebiy- le ehlisünnet âlimleri kendisini Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi olarak nitelendir- mişlerdir. Onun bu unvanı kazanmasında altı aylık iktidarı esnasında sosyal, ekonomik, askeri veya dini alanlarda gerçekleştirdiği icraatlar değil yıllardır iç savaşlar sebebiyle akmakta olan Müslüman kanını durdurmak için yapmış ol- duğu fedakârlık etkili olmuştur.142 Zira o, Müslüman kanının dökülmesini iste- meyerek hilafetten feragat etmiş, kendisine itaat edenleri ikna ederek Müslü- manların vahdeti uğrunda büyük bir fedakârlıkta bulunarak halifelikten feragat etmiş, Müslümanların siyasi bölünmüşlüğüne son vermek üzere Muaviye ile anlaşma yoluna gitmiştir.

Hz. Hasan’ın Muaviye’ile anlaşmasında elbette dönemin siyasi, askeri ve sosyal durumu da etkili olmuştur. Iraklıların iç savaşlardan artık bıkmış olmala- rı, başlarına buyruk bir şekilde hareket etmeleri, disiplinsiz tavırları ve vefasız- lıkları Hz. Hasan’ın Şam valisi Muaviye ile anlaşma yolunu tercih etmesinde et- kili olmuştur. 143 Ancak bunların yanında onun uzlaşmacı kişiliği, kendi menfa- ati yerine Müslümanların menfaatlerini ön planda tutması ve daha da önemlisi dedesi Hz. Peygamber’in kendisi hakkındaki öngörüsünü doğrulama arzusu- nun da büyük payı vardır. Zira o kendisinden beklenileni yani kendisine yakı- şanı yapmış, daha fazla kan akıtılmasına mani olmak üzere harekete geçerek Muaviye ile anlaşma teklifinde bulunmuş, gerçekleştirilen antlaşma ile en azın- dan bir süreliğine de olsa Müslümanların birbirleriyle mücadelesi son bulmuş, Müslümanlar tek siyasi liderin etrafında birleşmişler, böylece birlik yılı denilen bir dönem yaşanmıştır.

Hz. Hasan’ın hem Rasulullah’ın biricik torunu olması, hem de onun ter- biyesinde büyümesi tüm Müslümanların onu sevmesinde ve ona değer verme- sinde etkili olmuştur. Aynı şekilde onun halifelik eline geçmişken Müslümanla- rın birliğini temin etmek için yapmış olduğu fedakârlık Hz. Hasan’ı Müslüman- ların göz bebeği konumuna ulaştırmıştır. Hal böyle olunca onun üzerinden si-

141 ‘Şu benim oğlum Seyyid’dir. Umulur ki Allah onunla iki Müslüman grubu barıştıracaktır.”

Buhârî, Fiten, 20; Sulh, 9.

142 Zehebî, Tarih (41-60), s.37-38; İbn Kesîr, el-Bidâye, VIII, 43.

143 Isfahânî, Makâtilu’t-Talibîn, thk. es-Seyyid Ahmed Sakr, Beyrut 1408/1987, s.72. Hz. Hasan’ın

Muaviye ile anlaşmasında etkili olan unsurlar hakkında geniş bir değerlendirme için bkz., Adnan Demircan, İslam Tarihinin İlk Asrında İktidar Mücâdelesi, İstanbul 1996, s.45 vd.

yaset yapmayı düşünenler, onun adını kullanmak isteyenler de olmuştur. Ha- yatta iken Müslümanların vahdetine zarar verecek her türlü faaliyetten kaçın- ması, taraftarlarının tazyik ve kışkırtmasına karşılık Muaviye’ye verdiği beyatına sadakat göstermesi onun yaşadığı dönemdeki faaliyetlerini istismar etmek isteyenler açısından bir hüsran olmuştur. Zira Hz. Hasan, Muaviye ile an- laştıktan sonra yaklaşık olarak on yıl daha yaşamış, buna mukabil kendisini si- yasi emelleri için kullanmak isteyenlere hiç bir şekilde malzeme olacak bir dav- ranışta bulunmamıştır. Özellikle dini olmaktan önce siyasi bir telakkiyle ortaya çıkan Şiî gruplar, onun yaşamı boyunca yapıp ettiklerinden istismarları için malzeme çıkaramamışlardır. Bunun eksikliğini onun vefatıyla telafi etmek iste- yenler olmuştur. Hz. Hasan’ın eceliyle, yatağında ölmesi elbette ki bu tür istis- marcılar için uygun bir malzeme oluşturmayacağından onun ölümüyle ilgi bir takım iddialarla elde edilmek istenilen istismar vasıtalarına ulaşılmaya çalışıl- mıştır. Dolayısıyla Hz. Hasan’ın vefat sebebi ve vefat esnasında yaşadıkları ile vefatını müteakiben gerçekleşen hadiseler önem arz etmektedir.

Hz. Hasan, Muaviye ile anlaştıktan sonra Irak’tan ayrılarak Medine’ye yerleşmiş, ömrünün kalan on yılını burada geçirmiştir. Kendisini daha çok iba- dete ve ilim öğretmeye adayan Hz. Hasan bu dönem içerisinde siyasi olaylara karışmamaya çalışmış, kendisine teklif edilen resmi görevleri de kabul etmeye- rek144 sade bir yaşamı tercih etmiştir.

Hz. Hasan’ın Vefatı

Kaynaklarda Hz. Hasan’ın hicretin 49. yılında vefat ettiği daha çok kabul edilen bir husustur. Bununla birlikte onun hicretin 47, 48, 50, 51 ve hatta 54 yı- lında vefat ettiğini söyleyenlere de rastlanılmaktadır. Hicretin üçüncü yılında doğan Hz. Hasan’ın kaynakların daha çok benimsediği 49. yılında vefat ettiğini kabul edersek öldüğünde 46 veya 47 yaşlarında olduğunu söyleyebiliriz.145

Hz. Hasan’ın günümüz için orta yaşta öldüğünü söylemek mümkündür, ancak yaşadığı dönem itibarıyla bu yaş grubunda bulunanların vefatı için hiç de anormal görülmediğini belirtmek gerekiyor. Zira kaynaklarda onun çok genç bir yaşta öldüğünü söyleyenlere rastlanılmaz. Onu seven ve ardından yaktıkları ağıtlar ve inşad ettikleri şiirlerle ona olan sevgilerini dile getirenlerin de Hz. Ha- san’ın çok genç yaşta öldüğü tarzındaki ifadeler kaynaklarda bulunmamakta- dır. Dolayısıyla Hz. Hasan, dönem itibarıyla normal kabul edilebilecek bir yaşta

144 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, yayınlayan Carolus Johannes Tornberg, Beyrut 1399/1979, III, 409 145 Onun vefat tarihi ve yaşa hususunda bkz., Zehebî, Tarih (41-60), s.19.

vefat etmiştir diyebiliriz. Bununla birlikte onun ölüm nedeni hakkında kaynak- larda birbirinden çok farklı rivayetler yer almaktadır.

Hz. Hasan’ın Ölüm Nedeni

Kaynaklardaki rivayetlerden hareketle Hz. Hasan’ın eceliyle öldüğünü söyleyenlerin yanında onun maruz kaldığı bir hastalık sebebiyle öldüğünü söy- leyenlere de rastlanılmaktadır. Benzer şekilde Hz. Hasan’ın zehirlenerek suikas- ta kurban gittiğini söyleyenler de vardır.

Onun ölüm nedeni hakkında bilgi vermeden önce bir hususun altını çiz- mek gerekiyor; Hz. Hasan’ın eceliyle öldüğünü söyleyenlerin üzerinde durma- dığı, buna mukabil onun suikasta kurban gittiğine inananların dikkat çektikleri- ne göre Muaviye ile yaptığı antlaşma maddeleri arasına Muaviye’nin vefatın- dan sonra hilafetin tekrar kendisine verilmesi şartını146 koyduran Hz. Hasan, kendisinden sonra oğlunu veliaht etmek isteyen Muaviye veya oğlu Yezid tara- fından zehirletilerek öldürtülmüştür. Buna göre Muaviye veya Yezid, Ca’de bnt. Eş’as’a haber göndererek ona Hz. Hasan’ı zehirlemesi karşılığında para ve Yezid’le evlilik teklifinde bulunmuşlardır. Ca’de, Hz. Hasan’ı öldürdükten son- ra kendisine vaat edilenlerin verilmesini istemiş ancak Muaviye söz verdiği pa- rayı göndermekle birlikte Hz. Hasan’ı öldürdüğü gibi Yezidi de öldürebileceği düşüncesiyle onun Yezid’le evlenmesine engel olmuştur.147 Dolayısıyla söz ko- nusu antlaşmada yer alan bu madde sebebiyle kendisinden sonra yerine Hz. Hasan’ın geçmesini istemeyen Muaviye, Hz. Hasan’ı saf dışı bırakmak için öl- dürtmüş148, böylece Yezid’in veliahtlığı önündeki engeli ortadan kaldırılmıştır.

Belgede Çeşitli Yönleriyle Hz. Hasan (sayfa 41-47)