• Sonuç bulunamadı

Vergi hâkiminin yukarıda izah edildiği üzere boşluk doldurması ve bilhassa kıyas yapabilmesi hususunun konumuz ile ilgili olan kısmi ise yargılamanın yenilenmesi sebepleri kanunda sınırlı olarak sayıldığından, mahkemelerin bunları kıyas yolu ile genişletip genişletemeyeceğidir. Zira buraya kadar olan kısımda kıyasın kati suretle yapılamayacağı gibi bir anlam gerek yasa maddelerinden gerekse içtihatlardan çıkmamaktadır.

Mevcut kanunların yetersizliği ve güne ayak uyduramaması gerçeği de göz önüne alındığında kanaatimizce bir düzenlemenin kanunda madde madde sayılması, salt o maddelerin uygulanacağı, dışına çıkılamayacağı gibi bir zorunluluk göstermemelidir. Dolayısı öncelikle yargılamanın yenilenmesi sebeplerinde bir boşluğun mevcut olup olmadığı tartışılmalı, böyle bir boşluk var ise, bu boşluğun usul kanununa ilişkin olduğu da gözetilerek vergi hâkimince doldurulup doldurulamayacağının da ikinci bir tartışma konusu yapılması gerekmektedir.

Kanaatimizce bu durumun örnekler ışığında değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Zira açık bir şekilde olmasa da, Danıştay vermiş olduğu bir kararda bu boşluğun kıyas

yolu ile de olsa genişletilemeyeceğini zımni şekilde vurgulamaktadır.276 AYİM, aşağıda kapsamlı inceleneceği üzere hükme esas alınan yasanın Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesini yargılamanın yenilenmesi sebebi saymıştır;

“… Gerçekte 1602 sayılı yasanın 64 ve HUMK’un 445 ve müteakip maddelerinde öngörülen tüm yargılamanın yenilenmesi nedenlerine bakıldığında kurulan hüküm maddi gerçeğe ters düştüğü ve adaletin tecellisini sağlayamadığı durumlar için öngörüldüğü görülecektir. Bu nedenledir ki şekli anlamda olduğu kadar maddi anlamda da kesin hüküm halini alan bir yargı kararının olağanüstü bir kanun yolu olarak, yargılamanın yenilenmesi suretiyle kaldırılması uzunca bir süre sonra dahi olsa, toplum vicdanını rahatsız eden bir adaletsizliğin giderilmesini sağlamaktadır. Bireysel nedenlere ve ağırlıklı olarak dava sujelerinin eylemlerine dayalı, adaleti sağlamayan kesinleşmiş bir kararın yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılması yöntemini benimseyen bir hukuk sisteminin, kurulan kararda, doğrudan uygulanan kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş olmasını yargılamanın yenilenmesi nedeni saymadığını kabul etmek bizce mümkün görülmemektedir.

…Ayrıca Anayasada ve ilgili yasalarda yer almamasına karşın, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararı ile birlikte iptal edilen hükümlerin yürütülmesinin durdurulması gereğini belirtip bu doğrultuda karar verirken, kuralı lafzıyla korumadan çok, o kuralın uygulanmasıyla ortaya çıkan sonuçların hukuka ve Anayasada öngörülen hukuk devleti ve adalet anlayışı hakkaniyet ilkesine uygunluğunu ön planda tutmuş olduğu kuşkusuzdur. Bu yorum biçimi karşısında dava konumuzla sınırlı olmak üzere( yalnızca yükümlülük getiren yasalarla sınırlı olmak koşuluyla) anayasa mahkemesinin iptal kararının, yargılamanın yenilenmesi

276 “…Kararlarının muhakemenin iadesi yolu ile yeniden incelenebilmeleri 521 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinde yazılı sebeplerden birinin mevcudiyetine bağlıdır… Gümrük ve Tekel Bakanlığının eylemi ise, iddia edildiği vechile lehine karar verilen tarafın karara etkisi olan bir hile kullanılmış olması mahiyetinde olmadığı gibi mezkur maddede tadat edilmiş bulunan diğer sebeplerin hiç birine de uymamaktadır…”. Dn. 7.D., 17.5.1972 tarih ve E. 1971/8082, K. 1972/2009, sayılı kararı Danıştay dergisi S. 9-10, s. 312 bkz. GÖZÜBÜYÜK-DİNÇER, a.g.e. s.943, ayrıca bkz. ÇAĞLAYAN, a.g.m., ve ÇAĞLAYAN, a.g.e., s.151.

nedeni sayılması da, keza hakkaniyet ve adalet ilkelerinin kaçınılmaz sonucu olarak kabul edilmiştir…”.277

Yargıtay ise farklı olarak vermiş olduğu bir kararda; “…Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının kural olarak resmi gazetede yayınlandıkları tarihten itibaren ve geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağı unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki dairenin görüşünün aksine Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce iptal edilen yasa kuralına dayandırarak kesinleşmiş mahkeme kararının Anayasa Mahkemesi kararından etkilenmeyeceği açıktır. Daha açık anlatımla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının, iptal edilen yasa kuralına dayanılarak daha önce verilip kesinleşmiş olan hükme etkili olması olanaklı değildir. Mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddi ve aynı nedene dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekir.” demekle Anayasa Mahkemesi kararını yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak görmemiştir.278

277 AYİM. 1.D. 28.12.1993 tarih ve E:1993/815, K:1993/1205, AYİMD. 9, s.135. bkz.

GÖZÜBÜYÜK-TAN, a.g.e., s.1202-1203, ayrıca bkz. ÇAĞLAYAN, a.g.m.

278 “…Türk Anayasal sisteminde benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı, Devlete güven duygularını sarsmamak, Devlet yaşamında kargaşaya neden olmamak, toplum huzurunun sarsılmamasını sağlamak olarak özetlenebilir. Bu hükmün Anayasada yer almasının nedeni, 1961 Anayasası'nın 150. maddesinin gerekçesinde "içtimai huzur mülahazasına"

dayandırılmıştır. Esasen bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında bu kurala uygun biçimde, tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların (kazanılmış haklar) korunması hukuk devletinin gereğidir. O nedenle hukuksal ve maddi alanda etkisini göstermiş hukuk kuralları uyarınca tamamlanmış ve sonuçlarını doğurmuş bulunan kazanılmış haklara Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün geriye yürümeyeceğinin (ceza mahkûmiyetlerinde durum farklıdır) kabulü kaçınılmazdır.

Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır.

Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan "Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir" hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.Anayasa Mahkemesi kararlarının mahkemeleri bağlayıcı niteliği açıktır. Bu etki yukarıda da açıklandığı üzere, hem kararın yayımlanması ile ortaya çıkar hem de yayımlandığı sırada derdest olan davalar açısından etkiye sahip olabilir.

…..bu ikinci davanın temyiz aşamasında verilen Anayasa Mahkemesi kararının yine yukarıda açıklanan ilkeler karşısında bu davaya etkisinin olabileceği de düşünülemez. Diğer önemli bir hususta, dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (H.U.M.K. md.237) çözümlenmiş olmasının dava şartı olması ve olumsuz dava şartı adıyla adlandırılan bu şartın başkaca araştırma yapmaksızın, davanın salt bu nedenle reddini gerektirmesidir. Kısacası; eldeki davada davanın görülebilirlik şartları yoktur ve ileriye etkili olacak bir iptal kararının bu olumsuz şartı oluşturan kesin hükmü ortadan kaldırıcı bir niteliği de bulunmamaktadır.” YHGK., 31.03.2004 tarih ve E:2004/21-156, K:2004/194 sayılı kararı.www.hukuki.net.

Alman doktrini kanun koyucu tarafından genişletilen yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden içtihat yoluyla genişletilemeyeceğini belirtmektedir.279 Doktrinde ise Anayasa mahkemesi kararlarının yenilenme sebebi olabileceğini savunan görüşler de bulunmaktadır.280 Her ne kadar Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararlarının geleceğe dönük olarak hüküm ve sonuç doğuracağını belirtse de kanaatimizce söz konusu kararların yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılması gerekmektedir.281 Zira hükme esas alınan belge, senet, bilirkişi raporu veyahut mahkeme kararlarının daha sonradan sahte çıkması veyahut hukuka uygun olmadığının tespiti ile husumet yeniden yargılamaya konu olabiliyor iken, hükme esas alınan maddenin hukuka uygun olmadığının bir diğer mahkemece yani Anayasa Mahkemesi’nce tespiti halinde iptal edilen bu maddeye dayalı hükmün mevcudiyetini kabul etmek ve bu kararın sorgulanmasına izin vermemek yerinde bir uygulama değildir.

1.3 Yeni Delil ve Yeni Olayın Vergi Yargılamasında Yargılamanın

Benzer Belgeler