Bir çözümün analitik olmayan bir ulaşma süre
cini belirtmekte kullanılabildigi ölçüde sezgi kavra
mı genellikle yaratıcılık kavramını tamamlar. Bru
ner (1960), sezginin, üretici düşüncenin, incelenme
si kaçınılmaz olan temel bir boyutunu oluşturdu�
nu düşünür.
Oysa, "naif' (kadınlann sezgisi) ve felsefi (yara
tıcı sezgi) mirası içinde bu terim hiçbir kesin anlam taşımaz, yani nesnel ve yeniden üretilebilir davra
nışsal bir gerçekli�e denk düşemez. E�er sezgi ge
rekli bir kavram haline gelmek durumundaysa, öz
nel açıklamadan, işlem ve ölçü terimleriyle yapılan bir tanıma geçmek gerekir.
Bu do�tuda, sezgi kavramına bilimsel bir içe
rik vermeye çalışan iki girişim görülür: birinci giri
şim, bazı gözlem sonuçlarının teorik genelleştiril
mesi yoluyla, ikincisi bir deneysel prosedürler kü
mesiyle. Şu halde, sırasıyla
insight
kavramı ve M.R. Westcott'un elde etti� sonuçlann özü aktanlacaktır.
Son olarak, daha yeni olan bazı modelleştinci yaklaşımlar, "sezgi"nin, bilginin incelenmesinin öz
gül biçimi olarak aniaşılmasını yenilerneyi sağlıyor
lar. Bu bölümün ikinci alt başlı� bu konuya aynla
caktır.
I. SezgiyeKlasik Yaklaşımlar
Gestalttheorie'nin
kuruculanndan biri olan Köhler, I. Dünya Savaşı boyunca, ge1işmiş maymunlar
da problemierin çözümü davranışı üzerine bir dizi ünlü gözlem yapmıştır. Onu temel önem taşıyan
"sezgi" (Almanca
Einsicht,
İngilizceinsight)
kavramını devreye sokmaya iten, bu şekilde elde ettiği verilerdir.
Köhler'e göre sezgi, davranış içinde, öğrenme sürecinde bir kopuş gibi, çözümün gerçek bir belir
mesi gibi kendini gösterir: uyarlanabilir olan doğru cevap, birdenbire ortaya çıkar, öyle ki, doğrudan bir şekilde, önceki denemelere ve hatalara bağlana
maz. Bir kez ortaya çıktıktan sonra bu cevap denge
lidir, yani özne (antropoid veya insani) onu uygun bir biçimde yeniden üretebilir. Teorik olarak, bu sezgi, algılama alanının bir yeniden yapılanması olarak betimlenir: özne birdenbire çevresinde, onu neredeyse ani bir şekilde çözüme götüren yeni ey
lem olanakları algılar. Koşullandırma ve öğrenme fenomenleri, bu sezgisel yeniden yapılanma kapasi
tesini açıklayamazlar: bir yandan, aşamalı nitelik
leri, insight'ın aniliğine ters düşer; öte yandan bir
leştirmeci, analitik yönleri, algısal-bilişsel alanın global, yapısal özelliklerini içermeye izin vermez.
Böylece, elemaniann kombinezonları terimleriyle açıklayıcı oluşumunda bu kavram, yapılanmadaki ani değişikliklere bir yatkınlık kavramının yerine geçer.
Insight
ve alan kavramlan daha önce, bunların ışığında problemierin çözümü hakkında genel bir teori önermiş olan Duncker tarafından düzenlenmiştir (1945).
Duncker'e göre, bir organizmanın bir amacı
ol-duğunda fakat ona nasıl ulaşaca�nı bilmediginde sorunlu bir durum ortaya çıkar. Amacın gerçekleş
mesine izin vererek bu durumu ortadan kaldıran çözüm genel olarak, birkaç aşamanın (her aşama kendinden önce gelen aşamaya göre bir ilerleme sağlarken) sonunda oluşur. Bu durumda, asıl mese
le, bir etaptan diğerine nasıl geçileceğini bilmektir.
Buna cevap vermek için Duncker, özellikle
yankı
lanma
fenomeni ile ilgili olmak üzere Selz'in bazı kavramlarını yeniden ele alır.Genel olarak yankılanma, daha önceden bilinen elemanların orijinal bir kombinezonu olarak tanım
lanabilir. Bu kombinezon içerden kaynaklanabilir (bu durumda bir imgeleme etkisidir) veya dışardan kaynaklanabilir (sözsel olarak çıkarılır). Böylece bir problemin çözüm süreci sıkı bir şekilde durumun yapısına ve öncelikle onu oluşturan elemaniann
"kullanılabilirliği"ne bağlıdır. Sonuçta bu eleman
lar, aynmsız bir şekilde değil, bazılannın üstün ko
numda olduğu karakteristik bir düzenlemeye göre da�lırlar. Duncker bu kavramı, ışınlarla ilgili so
ruyla gösterir: yanındaki sağlam dokuları zedele
meden, midede bulunan bir tümör ışınlar yardımly
la nasıl yok edilebilir? İlk gruba önerme, etkin çatı altında sunulmuştu: "Işınlar, sağlam dokuyu da yıpratab:ilirler. Bunu yapmalan nasıl engellenebi
lir?" İkinci grup da aynı önermeyle karşılaşıyordu, fakat bu sefer tersine çevrilmiş olarak: "Sağlam do
ku da yıpranabilir. Onu, ışınlar tarafından zedelen
mekten nasıl korumak gerekir?" Sonuçlar, ilk grup
taki kişilerin yüzde 43'ünün çözümlerini, ku11anı
lan radyasyonun yoğunluğu üzerinde odaklaştırır
ken, ikinci grupta bu oranın yüzde 14 olduğunu göstermiştir. Önermenin basit sözsel yapısı, "ışınla
nn yoğunluğu" bileşenini, ikinci durumda
birincide-kinden daha az kullanılabilir kılmaya yetiyor.
Sonuçta bir problemin çözüm sürecinde esas olan, kişinin, algılanan durumun psikolojik yapısın
da yaptıgı değişikliktir. Bu ani yeniden yapılanma insight'dan başka bir şey de�·ildir.
Bununla birlikte, düşünce, oradan dogru bir bil
gi
çıkarmak için belli bir veriler alanını nasıl inceleyebilir? Evreni oluşturan farklı olaylar birbirlerine hiçbir yasayla bağlı olmasalardı, kuşkusuz düşün
cenin hiçbir pratik etkisi olmayacaktı. Gerçeklik içinde, bu baglantılar, tanımlı elemaniann sabit bir birleşmesi olarak değil, degişkenlerin sabit bir
yapı
sı olarak betimlenmelidir. Örneğin bir b sonucunun temel nedeni, bütün b durumlannın ortak olarak sahip olduğu ve bütün
b-olmayan
rlurumiann ortak olarak sahip olmadıklan faktörlerin soyutlanmasıyla kavranabilir. Bu bir ölçüde, aynı sınıftan olan durumların tümünün gözden geçirilmesinden yola çıkarak, aynılıgın, örtüşmenin "hızlandırılrnasıdır".
Böyle bir hızlandırrnanın sonucu, ele alınan dururn
Iann görünüşünde bir değişmedir. Böylece bu du
rumlar, genel bir yasaya indirgenebilir olmalan ol
gusuna dayanan bir anlaşılabilirlik kazanırlar.
Duncker'e göre bu fenomen "ikinci dereceden in
sight" olarak adlandırılabilir.