• Sonuç bulunamadı

ḳ altı Soru Sözcüğünün Anlam Özellikleri

Belgede On nc Yzyl ncesi Trkesinde Soru (sayfa 126-143)

A Grammar of Old Turkic’te, Uygurcada saptanan näçükläti, nätägläti, birtämläti ve kaltı sözcüklerinin yapısı birer zarf yapıcı ek olan +lA ve +tI ekleriyle

2.1.5.1. ḳ altı Soru Sözcüğünün Anlam Özellikleri

§ 2.1.5.1.A. Sözcük, on üçüncü yüzyıl öncesi Tü rkçe metinlerde

çoğunlukla cü mle açıcı olarak görev alır ve cümleye “ki, öyleki, şöyleki”

gibi anlamlar katar. Aşağıda yer alan (231) – (270), (316) – (321) ve (328 )

– (333) nu maralı tanıklar sözcüğün bu işlevde kullanımına örnektir. Bu

bağlaçlık görevi çoğu zaman şartlı birleşik cümleyi oluşturan ana cümlede

karşımıza çıkmaktadır:

ḳaltı… Temel

Yapı ḳaltı+F-KE

Anlam ki, öyleki, şöyleki

(231) :: ol titir kiçig b(e)lgürtme et'öz :: üçünç iyin b(e)lgürtm--e et'öz ḳayu erür tip tiser :: inçe ḳ(a)ltı tört toġum biş ajun altı yol içinte tüü tör--lüg adruḳ adruḳ ösi ösi körk mesiz b(e)lgürtüp neteg yasın asıġ tusu ḳılıp adınlarıġ edgüke mesike yaratġuluḳ erser antaġ nom yasın evrilip ol nom körk mesizler üze ol oḳ nomladaçı et'öz erser ol titir iyin b(e)lgürtm--e et'öz .. bo titir b(e)lgürtme et'öz--nüng üç törlüg bolmaḳı :: AY 42/1.

“…Yeniden belirmiş küçük vücut buna denir. Üçüncü olarak “Yeniden belirmiş bağımlı vücut hangisidir?” diye soracak olursan, dört doğum, beş dünya, altı yol içinde türlü türlü güzellikleri ortaya

çıkarıp nasıl yeni olanı faydalı kılıp başkalarını iyiye ve sevince boğuyorsa işte öyle öğretiyi yenisiyle değiştirip o öğretiyi güzellikler üzerine öğretecek vücutlar yeniden belirmiş bağımlı vücutlardır. İşte bunlar, yeniden belirmenin üç yoludur.”

(232) kinkisi nom buşı titir :: aşnuḳısı tavar buşı titir .. nom buşı--nıs yene biş törlüg yig asıġ--ı bar titir .. ḳayular ol biş tip tiser .. inçe ḳ(a)ltı 'esilki nom buşı erser özke adınaġuḳa birle asıġlıġ titir .. tavar buşı (17) nes inçip antaġ ermez .. AY 162/14.

“Sonraki öğretiyi sadaka olarak vermektir. Önceki, malı sadaka olarak vermektir. Öğretiyi sadaka larak vermenin de beş türlü yararı vardır. ‘Bu beş türlü yarar hangileridir?’ diye soracak olursan, birincisi öğretiyi bağışlamak başkasına yararlı olmaktır, denir. Mal bağışlamak ise asla böyle olamaz.”

(233) :: yanmamaḳ yme tört törlüg titir :: ḳayular ol tört tip tiser :: inçe ḳ(a)ltı 'es'ilki kirtgünçintin yanmamaḳ :: :: :: ikinti kezigintin yanmamaḳ .. üçünç edgüsintin yanmamaḳ törtünç yorıġıntın yanmamaḳ erür :: kirtgünç--intin yanmamaḳ erser .. ḳ(a)ltı burḳan erdini üzeki nom erdini üzeki bursang ḳuvraġ erdini üzeki tözün--ler sevmiş ç(a)hşap(u)d üzeki süzük kirtgünç kösültin yanmamaḳ erür .. kezigintin yanmamaḳ erser :: ḳ(a)ltı on törlüg ornaġlarta yitinçsiz evrilinçsiz ornaġda turup on törlüg savlarḳa kösüli yanmamaḳ erür :: edgüsintin yanmamaḳ erser :: ḳ(a)ltı başdınkı oruntın yitinçsiz yitinç orunḳa tegi orunlarta tanuḳ--lamış bolmış orunlartın yanmamaḳ erür :: yorıġıntın yanmamaḳ erser ḳ(a)ltı sek(i)z--inç oruntın ınaru burḳan ḳut--ın bulġınçaḳa tegi yorıġlarta yanmamaḳ erür .. AY 237/17.

“Dönmemek de dört türlüdür. ‘Bunlar hangileridir?’ dersen, birincisi doğrudan dönmemek, ikincisi (bağlı olduğun sıradan) dönmemek, üçüncüsü iyiden dönmemek, dördüncüsü yolundan dönmemektir. Doğrudan dönmemek, Burhan, öğreti ve rahipler topluluğu gibi mücevherlerin üzerindeki, asillerin sevdiği öğreti üzerindeki saf doğru gönülden dönmemektir. Sıradan dönmemek ise on türlü yerde ulaşılmaz, devrilmez yerde durup on türlü sözden gönlü dönmemektir. İyiden dönmemek ise birinci yerden ulaşılmaz yedinci yere kadar olan yerlerde kanıtlanmış yerlerden dönmemektir. Yolundan dönmemek ise sekizinci yerden sonar Burhan kutunu buluncaya kadar yolundan dönmemektir.”

(234) ol üdün sarasvatı t(e)sri ḳızı monçulayu suvḳa kirgülük törüs--i <mandalı> d(a)r(a)nı birle tükel ötünti [t(e)sri] t(e)srisi burḳan adaḳınta yinçürü töpün yükünü teginip yene inçip ötünti.. atı kötrülmiş ayaġḳa tegimlig t(e)srim .. birök kim ḳayu toyın şamnanç upası upasanç tört törlüg tirin ḳuvraġ bo ḳopda kötrülmiş nom iligi atl(ı)ġ nom erdinig ḳayu ḳayu balıḳda uluşda kentde suzaḳda taġda asda vıharta sesremde oḳısarlar sözleserler yadsarlar m(e)n ötrü k(e)ntü özüm tirinim ḳuvrag--ım birle t(e)sridem oyun bediz ḳılu ol ol orunlarta barıp ol tözün--ler oġlın tözünler ḳızın küyü küzetü teginip ḳ(a)ltı ösre ötünü teginmiş ada tudaların barçanı tarḳaru kiterü tegingey m(e)n .. AY 480/2.

“O zaman Sarasvatı Tanrının kızı suya grime töresi, mandalası, öğretisi gereğince Tanrılar Tanrısı Burhan’ın ayağına kapanıp secde ederek şöyle ricada bulundu: ‘Adı yücelmiş, saygı duyulası Tanrım, hangi rahip, rahibe, imanlı, cemaat bu tümüyle yüce öğreti adlı öğreti mücevherini hangi kentte, köyde, dağda, manastırda okusa, anlatsa ben kendi cemaatim ile birlikte ilâhi müzik ve hareketlerle o yerlere gidip rahipler oğlu, rahipler kızını koruyacağım, öyleki daha once ilişmiş bütün tehlikeleri gidereceğim.’”

(235) .. tıngalı olurmışda 'eng uluġı tigin iki inilerise inçe tip tidi ay inilerim menis bökünki kün ertingü ḳorḳ<ġ>um belislegüm kelir .. inçe bolmasun ḳ(a)ltı bo arıġ semek içinte ḳadır yavlaḳ keyik--ler bar bolup biz yoḳadġuluḳ emgengülük bolmalım tip .. ikintisi tigin inçe tip tidi.. eşidü y(a)rlıḳasun içime kim menis bo et'özümin isirkegüm idi kelmez :: AY 608/19.

“Dinlenmek için oturduğunda en büyük Prens iki kardeşine ‘Bugün ben çok korkuyorum. Bu ormanda vahşi, korkunç geyikler karşımıza çıkıp bizi yok etmeye çalışmasınlar!’. İkinci Prens, ‘Ağabeyciğim, ne söylediğinizi duyuyor musunuz? Öyle ki benim vücudumu hiç esirgeyecek halim yok.’ dedi.”

(236) yarlıġ bolmaz erser bu yėrde yoḳḳaru yoḳḳaru turmaz men aş aşanmaz men ölgey men tėp tėdi ḳaltı altı kün erti bardı ögi ḳası ..atlıġı yüzlügi ıġlayu.. busanu turġurup nes unamadı .. .. KP XX-1.

“‘Krallık emri (izni) verilmezse buradan kalkmayacağım, ye mek yemeyeceğim ve öleceğim’, dedi. Altı gün geçtiğinde annesi ve babası ile önde gelen kişiler, eşraf ağlaşarak üzülerek kaldırmaya çalıştılar (ama) o buna hiç razı olmadı.”

(237) (…) ol ödün ḳası ḳan uluş bodun ıġlayu sıḳ-tayu edgü ögli teginig uz-atı öntürüp taluy-ḳa ıdtı-lar ḳaltı taluy ögüz-ke tegip yėtti kün turup kėmi yarattı yėtti tėmir sua kemi solap turġurdı KP XXXI-3.

“O sırada babası han ve tüm halk ağlayıp sızlanarak İyi Düşünceli Prensi uğurlayarak okyanusa gönderdiler. Okyanusa vardığında yedi gün durup bir gemi donattı. Yedi demir zincir gemiyi bağlayıp hareketsiz hale getirdi.”

(238) ..ḳaltı anta tegdük-te inisi birle ḳavıştı .. ėkki ḳadaş ėsen tükel .. ḳavışıp öpişti ḳuçuştı ıġlaştı ötrü sıḳtaştı-lar yėne ögürdiler sevinti-ler .. .. KP LII-5.

“Oraya geldiğinde küçük kardeşiyle buluştu. İki kardeş sağ salim birbirine kavuşunca öpüştüler, kucaklaştılar, ağlaştılar sonra hıçkıra hıçkıra ağladılar, daha sonra yine sevindiler, mutlu oldular.”

(239) (…) ḳaltı balıḳ ḳapaġda olurur ėrken ḳan uçı-sı bėş yüz ud süre önti .. KP LXIV-7. “(Prens) kentin kapısında otururken, hanın sığırtmacı beş yüz sığırı güderek (ona

doğru) ilerledi.”

(240) (…) bir ay artuḳ açıntı anta kėn yėme aġruḳ bultı kėsrenü aş bėrür bol-tılar.. ḳaltı tėgin uḳtı kösli yėrinti .. KP LXVIII-4.

“Bir aydan fazla ona baktılar. Ondan sonra, onu ağır bir yük görerek, yemeğini homurdanarak vermeye başladılar. Prens (bunu) anladığında yüreği üzüntüyle burkuldu.”

(241) atı kötrülmiş-nis ösdün-inte: luu-larıġ uluġ luu-larıġ: luular alpaġut-ların: süü-si-nis tapıġçı-ların: ınça ḳ(a)ltı [nan]ti upa[nanti…]i: vasuki tiray-y-a: çanbuki pisali tadi-karni… Āt-Āt. (MT) A057.

“Adı yüceltilmişin ilerisinde ejderhaları, yüce ejderhaları, ejderhalar komutanlarını, ordunun hizmetçilerini, öyleki Nanda, Upananda, Vasuki, Bhadrajambuka, Pingala, Dadhikarna …”

(242) : : ḳaltı bo sav tıltaġ-ınta şlok-ta yme sözlemiş-i bar negülük buşuş-luġ erür sen tesri-y-a ögirtdürgil sevindürgil kösül-tekin poşatı piravriki erür ol tınlġ-lar-nıs : : IS 631.

“Öyleki bu söz nedeniyle şiirde yine söylediği var: Ey Tanrı, niçin üzüntülüsün? Gönlündekini günah çıkararak at ve sevin! O canlıların görevlisidir.”

(243) : : ḳaltı bo sav tıltaġ-ınta şlok-ta yme sözlemiş bar : : az-ḳy-a ayıġ-ıġ az ol tėp ürtgülük ermez : :

IS 652.

“Öyleki bu söz nedeniyle şiirde yine söylediği var: Azıcık kötüyü az diye örtmek olmaz.”

(244) : : ḳalḍı bo sav tıltaġ-ınta şlok-ta yme sözlemiş bar : : övke ḳaḳıġ ööç kek kösül tudmış-lar-nıs : : sanvar-lıġ ögüz suvı-nıs aḳını tıdulur : : IS 674.

“Öyleki bu söz nedeniyle şiirde yine söylediği var: Öfke, kin, hınç (dolu olanların), gönül tutanların özür (Samvara) suyunun akışı engellenir.”

(245) : : ḳaltı bo sav tıltaġ-ınta suḍur-ta yme söz-lemiş bar : : saḳınç ig erür saḳınç ḳart erür saḳınç

oḳ erür saḳınçsız bolmaḳ ḳamaġ-ta yeg üsdünki amrılmaḳ erür tėp üküş saḳınçlıġ kişi-ler emgek-ligin yaḍur udıyu umaz… IS 696.

“Öyleki bu söz nedeniyle şiirde yine söylediği var: kaygı hastalıktır, kaygı çıbandır, kaygı oktur, kaygısız olmak her şeyden daha üstün sakinliktir diye düşünen kişiler sıkıntıdan uyuyamaz.”

(246) ḳ(a)ltı yultuz kök yula yilvi kömen : bolar barça ürlügsüz itiglig nom-lar-nıs oḳşatı ol: Jin’. G 12.

(247) ol bizis ḳılmış ḳazġan-mış tsuy irinçü ayaġ ḳılınçlarımız sanı saḳışı idi yoḳ yme birök ḳılmadımız erser . inçe ḳaltı biş türlüg anantris atlġ aġar tsuy ḳılınç ḳıltımız erser . inçe ḳaltı ögüg ḳasıġ ölürdümüz erser . arḫant toyınıġ ölürdümüz erser . (…) amtı ökünürbiz bilinürbiz. TT IV A 26.

“Bizim işlediğimiz günahların haddi hesabı yok. Beş türlü Anantris adlı çok kötü günahı işlemişsek, anneyi ve babayı öldürmüşsek, aziz rahibi öldürmüşsek, şimdi itiraf ediyoruz, pişmanız.”

(248) .. taḳı yme mn il tüz-miş birle biş türlüg anantrissabag atlġ aġar tsuy ayaġ ḳılınç ḳıltımız erser . inçe ḳaltı ög ḳas birle ḳatıltımız erser . bodıstð-lrıġ boşġutluġ-larıġ ölürdümüz erser . (…) amtı anı barça ökünür-biz bilinür-biz TT IV A 35.

“Yine İl Tüzmüş ile birlikte beş türlü Anantrissabag adlı büyük günahı işlemişsel, anne baba ile karışmışsak Bodhisattvaları, öğreti sahiplerini öldürmüşsek şimdi bütünüyle itiraf ediyoruz, pişmanız.”

(249) . . taḳı yme mn il . tüz-miş . birle toḳuz türlüg kat atlġ aġar tsuy irinçü ḳıltımız erser . inçe ḳaltı wrḫar sanlıġ saġdçlġ tðarın altımız yusladımız erser. (…) . amtı anı barça ökünür-biz bilinür-biz TT IV A 44.

“Yine İl Tüzmüş ile birlikte dokuz türlü kat adlı büyük günahı işlemişsek, manastıra ait boynuzlu hayvanı öldürdüysek, şimdi tümüyle itiraf ediyoruz, pişmanız.”

(250) amtı biz taz-ıġ artuḳaçıġ irinçkep yrlıḳançuçı kösüllerin yügerü ḳılıp yaz-uḳumuz-nı boşuyu yrlıḳaz-un-lar tijit kşanti bolz-un . ḳltı neteg biz-is ḳılınçımız ḳşanti ḳılıp neteg arıyur erser . ançulayu yme ḳamaġ biş ajun tınlġ oġlanları-nıs ḳop türlüg aġır tsuy irinçü öküş ḳılınçları arız-un alḳınz-arız-un TT IV B 37.

“Şimdi biz, Taz’a ve Artokaç’a acıyıp bağışlayıcı gönülleriyle yukarı götürüp günahımızı bağışlasınlar, tövbe olsun. Nasıl bizim günahlarımızı affedip nasıl bizi arıtıyorlarsa bizim gibi beş dünyanın insanlarının da türlü günahlarını bütünüyle temizleyip yok etsinler.”

(251) ol biz-is ḳşanti ḳılıp arımaduḳ ayıġ ḳılınçımız-nı adiştit öz-e tuta teginürbiz . inçe turz-un ḳltı temir ḳaz-ḳuḳuġ yirke toḳısar neçekedegi yirte yatsar yoġunatu uz-ayu umaz erser . ançulayu yme ol biz-is tsuy irinçü-lerimiz asıl-madın öklimedin ḳorayu turz-un TT IV B 42.

“Bizim tövbe edip bağışlanmayan günahlarımızı sevaplarımızın üzerinde tutuyoruz. Öyleki, demir kazık yere sokulduğunda ne kadar kalsa da uzamıyorsa işte onun gibi bizim günahlarımız da artmadan dursun.”

(252) [...] bo soġançıġ nom updi çeç[ek ...] [. ..]da baştınḳı ol ınça ḳltı y[ultuzlar […] ḳar yme bo soġançıġ nom updi çeç[ek…] […] alḳuda yruḳraḳ alḳuda yal[trıḳraḳ …] […ki]terü uyur yme bo

bitig ning u[…] […ki]terü uyur ınça ḳltı kiçig […] […] ançulayu ḳop bitigler ar[a …] [... t]sriler ara ançu[layu…] [… ı]nça ḳlti uluġ z[ru-a…] […] ol ḳamġ ḳop ḳut bulmı[ş…] […] ḳası ḳamġ kişilerke u[…] SaddhZieme 2, 6, 9.

“[…] bu sevimli updi çiçek […] birincidir. Öyle ki yıldızlar … yine bu sevimli updi çiçek, hepsinden parlak hepsinden parıltılı […] gidererek yine bu kitabın u… gidererek öyle ki küçük […] bunun gibi tüm kitaplar arasında, Tanrılar arasında bunun gibi […] öyle ki Yüce Ezrua bütünüyle kut sahibi […] babası bütün kişilere u[…]”

(253) […k]e sortapan sakrtaga[m ...] […]tig osuġi ançulayu ’[…] […] arḫantlar sözle[miş ...] [… ın]ça ḳltı bolsar [...] […] baştınḳı alḳuda uluġı [...] [… a]lḳuda baştını alḳuda uluġ [...] [… qa]mġ bitigler ara alḳuda başt[ınḳı ...] […] bügüler-ns ḫanı ol SaddhZieme 15.

(254) inçe ḳaltı ögüg ḳasıġ ölürdümiz erser : arġant toyunuġ ölürtümüz erser : bursus ḳuvraġıġ iki yartım ḳıltım erser : ölürmek saḳınçın t(e)sri burḳan et’özinte ḳan ün-türtümüz erser : bo biş türlüg an(a)ntaraas atl(ı)ġ aġar ts-uy ayıġ ḳılınç ḳıltım(ı)z erser : amtı ök-ünür-biz bilinür-biz : Sünd. 25.

“Anneyi ve babayı öldürmüşsek, aziz rahibi öldürmüşsek, rahipler topluluğunu ikiye böldüysek, öldürmek düşüncesiyle Tanrı Burhan katına kan sıçrattıysak bu beş türlü anantaas adlı büyük günahları işlediysek şimdi itiraf ediyoruz, pişmanız.”

(255) inçe ḳaltı ög ḳas birle ḳatıldım(ı)z erser : bodistvlarıġ boşġutluġ ḳutluġ-larıġ ölürdümüz erser (…) Sünd. 35.

“Anne baba ile karıştıysak, Bodhisattvaları, öğreti sahiplerini öldürdüysek…”

(256) biz dındar biz [.] tsri ayġın tüketi işl-eyür biz [.] ḳaltı et’üz ḳodsar biz [.] tsri yirinberü barġay biz [.] TT II 3.

“Biz imanlıyız. Tanrının tüm söylediklerini yapıyoruz. Öyle ki, vücudumuzu bıraksak Tanrı yerine kadar varırız.”

(257) . . bu savıġ eşidip kilimbi yek öpkesi tölükinte ögsüz teg boltı . . inçe ḳltı temirlik taġ-dın … ört yalın öner erser . . antaġ osuġluġ kilimbi yekler körkinçe öpke kösül-in büdiyü ilgin adaḳın arçunı tonġay ölürgülüg erig barıġ ḳılıp kimavant taġ ḳısılınta kirip bardı . . U II 25 25.

“Bu sözü işitince, Hiḍimba şeytanın öfkesi son haddine ulaştı. Nasıl, Demirli dağdan ateş çıkarsa öyle Hiḍimba şeytan görüntüsüyle öfke dolu gönlüyle eli ve ayağıyla Arjuna donacak, öldürecek dereceye vaerişip Himavant dağı geçidine geldi.”

yme ilig begler ular nı(s aras)ınta çoġluġ yalınlġ köz/////(ünt)i. . U III 13 6.

“Öyle ki, yıldızlar arasında ay nasıl daha farklı görünürse onun gibi hanlar da onların arasında farklı göründüler.”

(259) ḳaçan y(a)ruḳlı ḳarasḳulıḳa tegdükdte yalsz edgüli ayıġġ lı iki törlüg ḳılınçlarr körüşürler edgü ḳılınç erser , , ḳ(a)ltı yal(a)suḳlı t(e)srilinis yig adruḳ yolı yısaḳı erür ayıġ ḳılınç erser ḳ(a)ltı tamu prit yılḳılarnıs ösi ösi izi oruḳı erür UT 189, 191.

“Aydınlık karanlığa yaklaştığında iyi ve kötü davranış karşılaşırlar. İyi davranış kişi oğlunun ve Tanrıların tercih ettikleri yoldur. Kötü davranış ise cehennem hayvanlarının yoludur.”

(260) ḳayular ol tip tiser , , ınça ḳ(a)ltı as’ilki kösül/üg edgü savda bir uçluġġ … UT 244. “Onlar hangileridir?’ dersen, birincisi gönlü iyi sözde bir uçlu …”

(261) . büri buḳuḳlanur aġrlġ bolur toġar blgürer eðin tüş birür inçe ḳltıi yont sürügi //// //// /olnaçıi bolmaz //// //// /oġurmaz .. Wind. 12.

“Kurt şişer gebe olur. Doğar, açığa çıkar, meyve verir. Öyle ki at sürüsü …. olmaz. …”

(262) yme ıi ıġaçġ ḳamşı..tġlı bedüklentürüglii yıltırar ai tip oḳıyurlar .. kim ol ailarḳa semz öslüg yaġlġ küçlüg köp bdük bolurlar.. yme ıi ıġaçlar sişer ürülür inçe ḳltıi er kim yil yil küçise tolḳuḳuġ ürerçe .. .. Wind. 21.

“Yine ağacı sallayan, büyüterek parlatır diye söylerler. Öyle ki o aylarda semiz, yağlı, güçlü, büyük olurlar. Yine ağaçlar şişer, büyür öyle ki rüzgâr gücüyle yüzen nesnenin şişmesi gibi…”

(263) törtünç erdemi sðinç yil tsrii küçins muntaġ erür . tumlıġıġ ergürer .. inçe ḳltıi isig suðuġ kim tumlıġ suðḳa ḳatsar .. ötrü içiglik yraşıi sðiglig bolur.. .. Wind. 40.

“Sevgili Rüzgâr Tanrısının gücünün dördüncü erdemi şudur ki, soğuğu giderir. Öyleki, sıcak suyu soğuk suya katsa, içmeye yaraşır tatlı bir su olur.”

(264) burḫan ḳutı nirvan ıńtın ḳıṭıġ titir nizvanı-lar ḳuvraġ-ı utra (?) aḳdaçı aḳın titir; ḳlti bo altı pramıt-lar küçinte tuymaḳ ölmek ḳıṭıġ-tın. teprep udra (?) aḳdaçı nizvanı-lıġ ögüz sun-ın tuġurup : burḫan ḳutı-lıġ nirvan-lıġ ıntın ḳıṭıġ-ḳa teggali-i yarayur : Block. 21.

(265) sekiz tözün köni yol-ḳa aytınmaḳ erser : ḳltı köni körüm : köni saḳınç : köni sav söz köni iş kötüg . köni öz iltinmek köni ḳatıġlanmaḳ : köni ög : köni dyan bo sekiz törlüg nom-larıġ : könisinçe uz bışrunmaḳ ögretinmek erür : Block. 29.

doğru gitmek, doğru katlanmak, doğru akıl, doğru meditasyon. Bu sekiz türlü öğretiyi doğrulukla ustaca öğrenmek, öğretmektir.”

(266) sekiz tözün. köni yol-nus tözi tüpi yene üç törlüg titir : ḳayu-lar ol üç tip tiser : ınça ḳltı ang'ilki cḫşapt : ikinti dyan : üçünç bilge bilig bo erür üç : Block. 38.

“Sekiz türlü doğru yolun özü üç türlüdür. ‘Bunlar hangileridir?’ dersen, birincisi öğreti, ikincisi meditasyon, üçüncüsü de bilgidir.”

.:.

: : ınça ḳltı ḳarasḳu tünerig ev içinte neçe bar: erser yme adruḳ adruḳ erdini ed tavar-lar : yula yoḳ-ıntın ḳarasḳu üze kiṣledilip: köz bar erser yme körgeli umamış teg : ançulayu oḳ neçe bar erser yme bilge bilig : adın-lar--ḳa yaḳın yaġuḳ barıp nom eşidmeser bo kişi-ler arıdı umaz-lar : Block. 108.

“Karanlık ev içinde her ne kadar mücevher ve değerli eşya bulunursa bulunsun, kandil olmadan insana görünmezse onun gibi bilgi de başkalarına yakın olup da öğretiden söz etmezse bu kişileri aydınlatamaz.”

(267) : ḳ(a)ltı tınl(ı)ġ-lar ḳayu ḳayu yėr suvda burhan-lar yolısa kirgüsi bar erser bodis(a)t(a)v-lar yme ol ol yėr suvda kirür-ler Vim. 97.

“Öyle ki, canlılar nerede Burhanların yoluna girecekse, Bodısattva’lar da oradadırlar.”

(268) : ne üçün tėp [t]ėser ḳ(a)ltı bodis(a)t(a)v-lar-nıs ki[r]lig tapça-lıġ arıġsız yėr suvḳa kelmeki erser : inçip tınl(ı)ġ-larḳa asıġ tusu ḳılġu üçün turur-lar Vim. 102.

“‘Bodısattva’ların kirli pis yerlerde olmalarının nedenini nedir?’ dersen, bu, canlılara yarar sağlamak içindir.”

(269) ḳ(a)ltı t[aloy ögüz] [su]v-nus [edgülerin ] ḳudġıl [ ]-lig ş[ravak-lar bodis(a)t(a)v-lar-nıs] edgüleri[n erdemlerin ülgülegeli tesle]-geli saḳınsar[lar ] taloy ögüz suv[nus ] teslep bilgeli bolur Vim. 958.

“Büyük deniz suyunun yararını … bırak.. li … Bodisattva’ların iyiliklerini erdemini ölçmeyi düşünseler, büyük deniz suyunun denkleştirip .. olur.”

(270) : ınça ḳ(a)ltı üstün t(e)sri yėrinteki t(e)sri-ler ḳamaġun barça bir teg t(e)sridem sad aş-ıġ aşanu[r]-lar inçip özleri-nis ḳut-ları buyan-ları eyin ol aşanmış t(e)srid[em aş]-ları-nıs [ ] ösi ös[i] tegşil[ ] ançulayu yme şari-putri ar[han]t ḳayu tınl(ı)ġ-lar-nıs kösüli arıġ süzök bolġu-ta anta tėmin bo menis balıḳ-ımın uluş-umın ar[ı]ġ süz[ök] körgey Vim. 243.

“Öyle ki yukarıda Tanrı yerindeki bütün Tanrılar ilahi Sad yemeğinden yerler. Öyle ki kendilerinin kutlarına ve sevaplarına göre hazırlanmış ilâhi yiyeceklerin farklı farklı … bunun gibi Aziz Şariputri hangi canlının gönlü arısa hemen benim halkımı arı, temiz görecek.”

AY 151/10, 151/14, 152/16, 155/15, 159/1, 163/14, 164/1, 168/23, 176/1, 178/7, 184/17, 185/7, 191/22, 195/3, 195/I1, 196/5, 196/16, 205/13, 206/7, 206/24, 207/2l, 208/16, 209/13, 210/15, 211/15, 212/14, 213/11, 214/5, 215/9, 217/1, 217/15, 218/5, 2l9/9, 219/22, 220/19, 222/20, 224/10, 225/8, 226/l, 226/25, 228/8, 229/15, 230/20, 231/15, 232/12, 233/4, 234/3, 235/24, 236/24, 237/4, 237/10, 237/14, 237/22, 238/16, 242/21, 243/19, 244/2, 244/10, 246/17, 246/21, 247/1, 248/4, 250/13, 251/20, 252/2, 252/9, 253/11, 254/14, 255/8, 256/5, 256/8, 257/6, 258/3, 259/8, 263/7, 264/1, 264/12, 264/21, 265/2, 265/8, 265/11, 265/18, 266/4, 266/9, 266/12, 266/16, 267/6, 268/9, 269/4, 270/1, 270/4, 270/7, 270/21, 271/21, 273/3, 274/2, 274/8, 274/17, 274/20, 275/5, 275/17, 276/15, 277/12, 278/6, 278/24, 280/6, 281/14, 281/19, 282/7, 282/17, 283/4, 284/16, 287/1, 287/3, 287/10, 287/18, 288/17, 288/22, 288/24, 289/3, 289/6, 290/6, 291/20, 292/5, 294/10, 295/12, 298/3, 299/1, 299/3, 300al3, 300a/10, 300a/47, 303/3, 303/21, 304/22, 305/2, 305/6, 306/5, 306/9, 307/19, 307/22, 308/15, 309/17, 315/17, 319/10, 328/17, 338/5, 351/7, 355/20, 365/18, 369/20, 375/7, 376/9, 376/14, 376/20, 378/16, 379/22, 382/20, 384/8, 384/9, 389/18, 392/16, 395/4, 395/12, 410/21, 425/3, 436/5, 453/18, 475/20, 490/8, 534/18, 552/19, 574/1, 579/5, 583/2, 591/8, 592/13, 611/20, 611/22, 643/14, 658/21 660/13, 671/15; TT IV A 55, 68.

§ 2.1.5.1.B. Sözcük, aşağıdaki (271) – (303), (322) – (327) ve (334) –

(337) numaralı tanıklarda cümle içinde yer alan teg edatı ya da –çA eşitlik eki

almış sözcük ya da sözcük grubuyla birlikte günümüz Türkiye Türkçesindeki

“aynı …. gibi” yapısına karşılık gelir:

ḳaltı…teg (ya da …+çA) Temel

Yapı ḳaltı…teg (..+çA) +F-KE

Anlam Aynı … gibi

(271) .. ötrü t(e)sri t(e)srisi burḳan inçe tip y(a)rlıḳadı:: :: :: antaġ ol antaġ ol tözün t(e)sriler--e .. ḳ(a)ltı sizler ötünmiş teg neçeke tegi bo nom erdini bar erser .. ançaḳa tegi köni nomlar kirtü yörügler yitlinmez batmaz .. ne{'}çede birök bo nom erdini yoḳ bolsar ötrü ançada köni nomlar kirtü yörügler yitlinür yoḳadur .. .. AY 198/3.

“Sonra Tanrılar Tanrısı Burhan şöyle buyurdu: ‘Ey asil Tanrılar, sizlerin rica ettiği gibi, bu öğreti mücevheri ne zamana kadar var olursa o zamana kadar doğru öğretiler, doğru yollar kaybolmaz, yok olmaz. Ne zaman ki bu öğreti mücevheri yok olsa doğru öğretiler ve doğru yollar da kaybolur, mahvolur.”

ḳoşup tüz bış--runurlar tüz bışrunmaḳları üze ötrü dyanıg bışrunmaḳları küçinte ḳ(a)ltı ḳut bulmaduḳ yalasuḳlarnıs teg sansarḳa ilinteçi yapşıntaçı atḳanmaḳ yapşınmaḳ kösüllerin amırt--ġururlar ḳut bulmış kiçig kölük--lüg tözünlernis teg sansarḳa korkdaçı ürkdeçi ḳorkmaḳ ürkmek kösüllerin boġururlar :: AY 290/23.

“Yüce bilgiden uzaklaştıkları için Bodisattva’lar öğretiyle bilgiyi bir araya getirip birlikte öğrenirler. Öğrenmelerinin gücüyle kut bulmamış canlılar gibi dünyaya gönderilecek, oraya bağlanacak gönüllerin bağlanma düşüncelerini ortadan kaldırırlar. Kut bulmuş küçük vasıtalı asiller gibi dünyadan korkacak gönüllülerin korkma, ürkme gibi düşüncelerini boğarlar.”

(273) .. ötrü tükel bilge t(e)sri t(e)srisi burḳan azrua t(e)srike inçe tip y(a)rlıḳadı :: antaġ ol antaġ ol uluġ azruaya ḳ(a)ltı s(e)n ötünmiş teg .. birök kim ḳayu tınl(ı)ġlar bo nom erdinig boşġunsar tutsar oḳısar nom--lasar süzük kirtgünç kösülin tıslasar eşidserler :: ötrü ol tınl(ı)ġlar üzeliksiz üstünki yig köni tüz tuymaḳ atl(ı)ġ ḳutın aġınçsız evrilinçsiz bulġaylar :: AY 336/15.

“Sonra tükenmez bilgi sahibi Tanrılar Tanrısı Burhan Tanrı Ezrua’ya şöyle buyurdu: ‘Ey Yüce Ezrua, senin rica ettiğin gibi, hangi canlı bu öğreti mücevherini öğrense, okusa, anlasa, doğru ve saf gönülle dinlese, o canlı erişilmez doğru sezi adlı kutu sağlam ve yerinden oynamaz biçimde bulacaklar.”

(274) .. atı kötrülmiş ayaġḳa tegimlig t(e)srim .. birök ol ilig--ler ḳanlar bo nom erdinig boşġuntaçı tutdaçı tört törlüg tirin ḳuvraġ--ın ayayu aġırlayu küyü küzetü tutup ḳ(a)ltı ögi kası k(e)ntü oġlın ḳızın oġşayurça amrayurça ne k(e)rgekin egsüksüz tüzü tüketi birserler.. ötrü biz ḳamaġun ol ilig ḳanıġ küyü küzetü tutup .. ḳamaġ yalasuḳḳa barçaḳa bir yaslıġ ayatġay aġır--latġay biz .. AY 407/21.

“Adı yüce, saygıdeğer Tanrım, öyle ki o hanlar, bu öğreti mücevherini öğrenip anlayarak dört türlü cemaate saygı göstererek koruyup gözeterek, annesi babası kendi evladını seviyor gibi, okşuyor gibi ne gerekiyorsa eksiksiz verseler biz bütün o hanları gözetip koruyarak bütün insanlığın onlara saygı duymasını sağlayacağız.”

(275) atı kötrülmiş t(e)srim bo ıduḳ d(a)r(a)nıġ yüz sekiz sözlep mini oḳısar .. m(e)n ötrü ol orun--ta keli tegingey m(e)n .. birök kim ḳayu tınl(ı)ġlar mini körüp birle sözleşeyin tip saḳınsar--lar ötrü ḳ(a)ltı aşnuḳı törüçe ḳılıp bo dar(a)nıġ sözlesünler dar(a)nısı bo erür :: :: :: AY 536/l.

“Adı yüce Tanrım, bu kutsal büyüyü yüz sekiz kez söyleyip beni çağırırlarsa ben oraya geleceğim. Hangi canlı beni görüp benimle sohbet etmeyi düşünürse bu büyüyü az önce söylediğim biçimde söylesin. Büyü şudur: (…)”

(276) .. al altaġda tavranu .. ançaḳ(a)y--a yme tınmaz siz .. teris [bil]ge biliglig .. taluy ögüzüngüz [ḳıdıġsız] ol .. t(e)srili yalasuḳlı [ḳamaġun tesle]geli umazlar [ḳaltı birök] mis tümen ..kolti

kalplar ertginçe .. ḳatıġlansar birkerü .. bilü umazlar yarımın .. kavıraḳ(a)ya ögdümüz .. t(e)srim sizis yitinç--siz .. edgülüg taluy içinte .. bir tamızımḳ(a)ya ülüşin .. bo buyanıġ evirip .. alḳu tınl(ı)ġlarḳa birür biz .. AY 647/22.

“Hilede acele edip … öylece yine dinlenmezsiniz. Derin bilgili… Büyük deniziniz kıyısızdır.

Belgede On nc Yzyl ncesi Trkesinde Soru (sayfa 126-143)