• Sonuç bulunamadı

ḳaçan Soru Sözcüğünün Anlam Özellikleri

Belgede On nc Yzyl ncesi Trkesinde Soru (sayfa 88-105)

§ 2.1.2.1.A. Sözcük cümle içerisinde aşağıdaki (57) – (80) numaralı tanıklarda

olduğu gibi ḳaçan…-sA(r) yapısında kullanıldığında şarta bağlı “…-DIğIndA” anlamını

kazanır. Ancak, (64) ve (70) numaralı tanıklarda olduğu gibi kimi örneklerde bu şarta

bağlılık sezilmemektedir. Bu işlev, çoğunlukla ḳaçan …-sA® yapısından sonraki ana

cümle yükleminin gelecek zaman, geniş zaman ya da emir kiplerinden birini aldığında

karşımıza çıkmakla birlikte kimi zaman geçmiş zaman kipli yapılarda da karşımıza

çıkmaktadır. Ana cümlenin geçmiş zamanlı olması da temelde eylemin şarta bağlı

olmadığının göstergesi olarak düşünülebilir.

oaçan …+-sA(r) ….+(Çoğunlukla gelecek zaman ve geniş zaman ifade eden yapı ya da kip)8 Yapı

ḳaçan…+F-ŞE+F-KE

Anlam (Çoğunlukla) Eğer gerçekleşirse …-DIğIndA

(57) [ḳıırḳ(ı)z]: küç[l(ü)g o(a)ġ(a)n : y(a)ġ(ı)m(ı)z] boltı: ol üç o(a)ġ(a)n: ögl(e)ş(i)p :(a)ltun yış üze : o(a)b(ı)ş(a)l(ı)m t(e)m(i)ş : (a)nça ögl(e)şm(i)ş : öŋre türk o(a)ġ(a)nġ(a)ru : sül(e)l(i)m t(e)m(i)ş : (a)s(a)ru sül(e)m(e)s(e)r : o(a)ç n(e)ŋ (e)rs(e)r9

(OAÇAN ESİRSER) : ol b(i)zni [o(a)ġ(a)ni

8

Sayıca az olmakla birlikte oaçan …+-sA(r) …-mış kergek ve oaçan …+-sA(r) …-dI gibi yapılara da

rastlanmaktadır.

9 Tunyukuk yazıtının 20. ve 29. satırlarındaki :rsr¶ncX: ibaresi ile 21. satırındaki :rsr¶NcX: ibaresini Giraud, “qaçan äŋirsär (çevremizi kuşatırsa)” (1961: 55); Ergin, “oaçan [n]es (ne zaman bir şey olsa)” (1996: 55, 57; 94, 95)”; Tekin, “oaç nes (20. ve 29. satırlar) ve oaçan nes (21. satır) (ne zaman olsa)” (1994: 9, 11, 13)”; Rybatzki “k(a)ç n(ä)ŋ (passiere was auch immer= her ne ise)” (1997: 53, 60; 103, 108) biçiminde okumuştur. Bizce Giraud’un okuyuşu daha uygun görünmektedir. Uygur dönemi metinlerindem Man I 16-11 ve 32-6’da

knançaq

biçiminde görülen sözcük burada ḳaçnas olarak

okunmuş; Man. III 7-5’te ḳaças biçiminde alınmıştır. M 110-7’de de görülen ve Tekin’in kaçan nes

biçiminde okuduğu sözcüğü Erdal, ḳaçanıs olarak almakta ve hiçbir zaman anlamında kabul etmektedir

(a)lp (e)rm(i)ş : (a)yġuçısi bilge (e)rm(i)ş: ḳ(a)ç(a)n n(e)s (e)rs(e)r (OAÇAN ESİRSER) : öl(ü)rt(e)çi köök T 20, 21.

“Kırgız güçlü kağan düşmanımız oldu, bu üç kağan birbirine akıl danışıp ‘Altay dağları üzerinde buluşalım!’ demişler. Şöyle akıl danışmışlar: ‘Doğu Türk kağanına doğru ordu sevk edelim!’ demişler, ‘Eğer onların üzerine ordu sevk etmezsek, her ne olursa olsun, onlar bizi, kağanları cesur imiş, sözcüleri de akıllı imiş, her ne olursa olsun öldüreceklerdir….’”

(58) türg(i)ş o(a)ġ(a)nta : küür(e)g k(e)lti: s(a)bi (a)nt(a)ġ : ösd(ü)n o(a)ġ(a)nġ(a)ru: sü yorıl(ı)m t(e)m(i)ş : yor(ı)m(a)-s(a)r : bizni: o(a)ġ(a)ni (a)lp (e)rm(i)ş: (a)yġuçısi: bilge (e)rm(i)ş : ḳ(a)ç n(e)s (e)rs(e)r (OAÇAN ESİRSER) bizni : öl(ü)rt(e)çik ök : t(e)m(i)ş: T 29.

“Türgiş kağanından kaçak geldi. Sözleri şöyle idi: ‘Doğu kağanına karşı sefer edelim’ demiş. ‘Sefer etmezsek, kağanı cesur imiş, sözcüsü akıllı imiş, her ne olursa olsun bizi mutlaka öldürecektir’ demiş. ”

(59) .. oaçan birök montaġ osuġ-luġ tınl(ı)ġlarıġ körü y(a)rlıḳasar .. ötrü anta k(e)ntününg asankılıġ uzun yoltaḳı adınlarḳa asıġ tusu kılgalı küsüşlüg maytrı edgü ögi sakınçınıs küçinte ol tınl(ı)ġlar üze olarnınġ ok tümke y(i)ti töz yıltızlarınıs tesinçe ………AY 34 s/17.

“Eğer bunun gibi canlılara bakarak buyurursa.. sonra kendinin hesaplanamayacak kadar uzun yoldaki yabancılara yarar sağlamak, yardım etmek için istekle, şefkat dolu iyi düşüncelerinin gücü sayesinde o canlıların bütününe yedi temel unsur kadar………..”

(60) .. oaçan birök ol tınl(ı)glar ol antag aġır ayıg kılınçlarıntın arınmak tile-ser öz kılmış kılınçlarısa ertingü uyadsar aymansar .. kin keligme üd-teki ayıg yavız tüş birgüsinge artukrak korksar belingleser :: ötrü ol tınl(ı)glar k(a)ltı başda tamtulmış tonta tutunmış köyer otug öçürgeli tavranurça ol tsuy irinçü ağır ayıg kılınçlann aça yada ökünü bilinü kşantı kılmış k(e)rgek :: AY 141/2.

“Eğer o canlılar, bunca ağır kötü davranışlarından arınmak isterlerse .. kendi davranışlarından utanıyor ve ürküyorlarsa, gelecekteki ağır ve kötü karşılıklarından korkuyorlarsa.. işte o zaman ve o canlılar nasıl ki baştan aşağıya tutuşmuş olan ateşi söndürmek için acele edilirse onun gibi, kötü ve ağır günahlarını anlayarak, anlatarak, bilerek ve pişman olarak tövbe etmiş olmalılar.”

(61) .. birök ol küsemiş küsüşi kanmaguça erser ikileyü yene aşnukı torüçe kılsun .. oaçan küsüşi kanguça erser .. ötrü antada kin ürüg uzatı bo d(a)r(a)nı nomug unıtmadın tutmış k(e)rgek tip y(a)rlıkadı:: AY 362/14.

“Eğer istekleri gözü doymayacak kadar çoksa ikinci kez önceki öğretiye göre davransın.. isteği, doyacak kadar olduğunda.. sonra sürekli bu sihirli öğretiyi unutmadan tutmuş olmalıdır, dedi.”

(62) .. oaçan t(e)ngriler kuvragısa katılıp asurılar .. birle süngüşgeli ugrasar sizler .. <ürüg uzatı> sizler ok utdaçı yigedte-çi bolgay sizler .. AY 405/10.

“Tanrılar topluluğuna katılarak şeytanlarla savaşırsanız.. işte o zaman sizler sürekli kazanacak ve üstün tutulacaksınız.”

(63) .. kaçan m(e)n oglum çanarşabıdın bo savıg eşidü teginser m(e)n ötrü anga oglum s(e)n t(e)rkin tavratı barıp ol kişike kün künte ming yüzer karşapan altun birgil tip tutuzgay m(e)n .. AY 442/7. “Ben oğlum Çanarşabıd’ın bu sözünü duyarsam, işte o zaman ona ‘Oğlum, sen acele ile hemen giderek o kişiye her gün sayısız altın ver’ diye.”

(64) : men uluġ küsüşin bu çintamani erdini alıp sizise poşı berür men siz oaçan bur¬an outın bulsar siz meni tit-mes kutġarın sizise kutunuzta bu suyluġ et'öz-de ozalım kurtulmak yol-ka teginelim .. KP LI-5.

“Ben büyük bir istekle bu çintamani mücevherini alıp onu size sadaka olarak veriyorum. Siz Buddha’nın sonsuz mutluluğunu elde ettiğiniz zaman beni reddetmeyin, beni kurtarın! Sizinle, yararlı gücünüz (kut) sayesinde, bu günahlı bedenden kurtulalım ve kurtuluş yoluna ulaşalım!”

(65) ötrü tegin ol beş yüz ḳol-tġuçı -laraġ aşın suvın tonı ’etüki oopı tüketi oıl-tı barça-oan ¬umaru sav oodtı ekkileyü siler-ni körüş-megey men oaçan bur¬an outı-n bulsa men siler-ni barça anta outarġa men tep tedi.. .. KP LXXVI-4.

“Sonra prens beş yüz dilenciye (gereksinim duydukları) gıda, su, giyecek ve ayakkabıları, eksiksiz sağladı. Hepsine veda (teselli veya son dilek) sözleri söyledi: ‘Bir daha sizinle karşılaşmayacağım. Buddha’nın sonsuz mutluluğuna eriştiğim zaman (erişirsem?), o zaman hepinizi kurtaracağım’ dedi.”

(66) [...] ötüt savda ... [inçe sözley]ür , oaçan bo bodisatv]lar körki batıp [...] ança-ta burhan [nomı alo]ınur tep amtı [küntün]ki bodis(a)tv batıp kögüz-[ketegi çö]kmiş [...] ol bodi sögüt [erser] , aşvant sögüt ol HT III 352.

“... b i r rivayette şöyle anlatılmaktadır: ‘Bu Bodhisattvaların heykelleri batıp görülmez olduğu vakit Buddha öğretisi yok olacak.’ Şimdi güneydeki Bodhisattva batıp göğsüne kadar gömüldü. Bodhi ağacı, incir ağacıdır.”

(67) ḳaçan [...] tüşser ötrü bodi sög[üt]--üg [...] oodup yuyur-lar HT III 367. “Yaprakları dökülünce Bodhi ağacının [üzerine] süt dökerek yıkarlar.”

(68) bu muntaġ /nom/ istemek-lig küsüşüm-ke …ksiz iyin ögirip üküş açı/ġ/ /ayaġ/ yol-ta krgekligin tükel /bird/i : yana inçe tip küsüş /ö/ritdi : samtso açari oaçan /yan/turu evrilip kelser : ooço da

yolap ertzün : bu küs/üş/ /imin/ adınsıġ oılmazun tip munçulayu tutuz-dı erdi : Tug. Hüen V 39-15.

“Bu türden isteklerime …-den dolayı sevinip saygı ve mükâfat gibi gerekli her şeyi verdi. Sonra yine, ‘Tripitaka Ustası geri dönüp geldiğinde Koço’yu görüp, geçsin. Söylediklerimden başkasını yapmasın.’ diye ısrar etti.”

(69) ḳaçan … şakimuni tsri bur¬an nom/ı/ aloınsar bu çintan tsri bur¬an sagari pryan-oa kirür tip munılayu söz-leyür Tug. Hüen. V 84-15.

“‘Şakyamuni Burhan’ın öğretisi tükendiğinde bu sandal Tanrı Burhan’ın okyanus (gibi) manastır hücresine girer’ diyor.”

(70) samstso açari üç biş kün munta arıoın tınturz un : oaçan çuu-‘as balıo-oa barıp biz () … ousvuġsi sasram-da ornaşsar … ne krgekin barça bir oalısız … li öge birz-ün tip tutuz/dı/ Tug. Hüen. VI 18-7.

“‘Tripitaka Ustası birkaç gün burada yorgunluğunu gidersin, Çuu-nan kentine gidip Kungvugsi adlı manastıra yerleştiğimizde ne gerekiyorsa eksiksiz versin.’ dedi.”

(71) tirilip kelirler oaçan tamu(luġlarıġ) içürser tikişü saçışu ... ö / / /— taş(ġ)aru önü(p) ... teris oozluğ yol/— ... —lığ .. oaçarlar … —da tüşerler ... M 86-2.

“Dirilip gelirler. Cehennemliklere içecek şey verildiğinde birbirleriyle itişip, vuruşup … … dışarıya çıkıp… derin ve alevli yol ….. kaçarlar düşerler.”

(72) ḳaçan oayu ödün umuġumuz ınaġımız uluġ yrlıoançuçı kösüllüg oasımız tsri tsrisi maitri bur¬an bu yirtinçüke ine yrlıoasar . ol oo oġur-ta maitri tsri bur¬an üskinte kolti sanınça ar¬ant-lar ödinte bu menis kşanti oılıp arımaduo tsui irinçü-lerimin boşuġ olup birdem oz-up outrulup maitri bur¬an-ta bur¬an outısa aloış alıp… TT IV 45.

“Umudumuz, inancımız, bağışlayıcı yüce gönüllü Hanımız Tanrılar Tanrısı Maytrı Burhan bu dünyaya inerek bağışladığında, Maytrı Burhan huzurunda sonsuz sayıda azizler zamanında benim tövbe edip temizlenemediğim günahlarımı bağışlayıp, onlardan kurtularak Maytrı Burhan’ın asaletine hayır dualar ederek…”

(73) ḳaçan kişi-li nom-lı ikigü-ni tarḳarsar . bar-lı yoḳ-lı birle kiterser baştınḳı erür bo

yörüg artuḳ taḳı negü-lüg ol Jin’. A2 32, B 2.

“Kişiyi ve öğretiyi birlikte uzaklaştırdığında; varı ve yoğu birlikte giderdiğinde ilk izah işte budur. Başka nedir ki?”

(74) birök törtünç ḳat sısdaḳı ḳalıġ ḳaçan buṣulsar : örteńser : anta bitimiş ujik-lar şlok-lar egsüser tüşser : ötüńür biz kin ödteki yalasuḳ-lar-nıs töz-in bo bitig-te körüp ötügümüz-ni sıḳurup : ikileyü anı orńadzun-lar : Jin’. A2 35.

“Göğün dördüncü katı bozulsa, yansa, orada yazılmış harfler, mısralar eksilse, düşse; bizden sonra gelecek insanlardan, özü bu kitapta görüp, söylediklerimizi ciddiye almalarını ve ikinci olarak onu (bu kitabı) düzeltmelerini rica ediyoruz.”

(75) …. ḳaçan kişi m(e)nsizin bilü tükeḍser : / ötrü tözün yollar aḳınḳa uzatı tire-nür / Jin’.

B 109.

“Kişi ne zaman bensizliğini bilerek yok etse soylu yollar her zaman akıntıya direnir.”

(76) ḳaçan birök yoḳaṭḍursar b/…-lanmaḳ saḳınç-ıġ : / tegimlig … Jin’ D 263.

“Kişi, …-lanma düşüncesini ne zaman yok etse…”

(77) ḳaçan yaron yarodı erser balıo-oa kirip ört ıdġuçı ösidün tovrar () temiş teg öz sisil-leri sundari oız-ıġ yölemsinip ün köđürüp oađıġ urlamsınu arıġ-ımız sundari-ni yaġı mu eltđi yıġlamsınu büđün balıo uluş içinte uluġ tikirđ soġırt turġurdı-lar •:• IS 227.

“Gün ağardığında kente girip, ateş gönderen acele eder, dedikleri gibi kendi kızı olan Sundari’yi koruma isteğiyle ‘temiz kızımız Sundari’yi düşman mı kaçırdı’ diye bağırıp feryat ederek bütün kentte bir arbede çıkardılar.”

(78) ḳaçan yete kün ertdi erser oamaġ tırđı braman-lar . qasġanmış bulmış oasġanç-lıġ-ın sanı kosül-in üleşgü uġrınta oamaġun için ar-a saışıp oasımaz tesri tesrisi bur¬an-oa yala yasraġu oodġu üç-ün oadaş-ları sundari-ni öz-leri ök ölürmiş-lerin bekiz belgülüg ünđürüsü ınça tep sösleşdi-ler • : • I S 347 .

“ Y e d i g ü n g e ç t i ği n d e d i n d a r o l m a y a n B r a h m a n l a r , k a z a n d ı k l a r ı n ı p a y l a ş m a a n ı n d a H a n ı m ı z T a n r ı l a r T a n r ı s ı B u d a ’ y a i f t i r a at t ı ğı i ç i n k a r d e ş l e r i S u n d a r i ’ y i öl d ü r d ü k l e r i n i a ç ı k ç a i t i r af e t t i l e r . ”

(79) ḳaçan ol moġoç-lar bidil¬ım-oa tegdiler erser ol yultuz tebremedin şük turdı U I 6 7. “O büyücüler Bedelhem’e vardıklarında o yıldız hareket etmeden sabit bir şekilde durdu.”

(80) .. birök oayu-ta ¬açan yalasuġ ajun-ınta toġmaġ-ı bolsar yme .. anta irinç çıoay bolup toġa teglüg yme bolgay.. U II 29 12.

“Fanilerin dünyasında ne zaman doğsa, orada yine sefil ve fakir olarak hastalıkla yaşayacak.”

(81) .. birök oayu-ta ¬açan yalasuġ ajun-ınta toġmaġ-ı bolsar yme .. anta irinç çıoay bolup toġa teglüg yme bolgay.. U II 30 38.

“Fanilerin dünyasında ne zaman doğsa, orada yine sefil ve fakir olarak hastalıkla yaşayacak.”

(82) ulatı bu bu tınlġ-lar ajun-ınta nes ¬açan erser toġmay- bolmaz tip belgülüg ol U II 35 25.

“‘Böylece bu dünyada hiçbir zaman doğmayacaktır’, denilerek belgelenmiştir.”

(83) (…) ḳaçan birök utġuraḳ tegingülüg ödi ġolusı kelser . . neteg ġılmış erser az ///[ayı]ġ tüş birür yine ök tsri burḫan inçe tip yarlıġadı . . U III 89 13.

“Gitme zamanı geldiğinde, nasıl yapmışsa az /// kötü karşılık verir. Yine Tanrı Burhan şöyfle buyurdu: (…)”

(84) ḳaçan ḳayu kün elig [yėti] kolti [alt]ı yüz [tümen] yıl-l[arnıs ert] -me[kis]e altı paramit-lıġ uday taġ-nıs töpüsinte sarvatyan tükel bilge bilig-[lig] kök ḳalıḳ-nıs yüzin-[te sekiz yigirmi türlüg] es[ey]ük edgülüg tilgenin ėtilmiş biligsiz biliglig ḳarasġu ḳararıġ-ıġ ḳalısız [yinte]m tarḳardaçı nomluġ y(a)ruḳ-[ın bėş ajun tınl(ı)ġ]-lar [o]ġlanısa tüzü yada yarlıḳadaçı maitri burhan-lıġ kün t(e)sri bo yėrtinçü yėr s[uv]d[a] tuġa b(e)lgüre y(a)rlıḳasar (…) bolzun MT H122.

“Onlarca gün, sayısız yıl geçtiğinde Uday Dağının tepesinde Sarvatyan adlı eksiksiz bilgi sahibi göğün on sekiz türlü özel, iyi tekerleğini, süslenmiş, kötü bilgili karartıyı hiç bırakmadan bütünüyle giderici öğretili parlaklığını beş dünyanın insanlarına yayarak buyurucu Maytrı Burhanlı Gün Tanrısı bu dünyada buyursa …. Olsun.”

(85) ayurlar: bittimiz ḳaçan ḫālī bolsalar ısrurlar sizis üze ernekleri uçını öðkedin Ku.T. 25/1a1. “(…) ‘inandık’ derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar.”

(86) neteg bolġay ḳaçan keldürse-miz ḳamuġ ümmetdin tanuḳluḳ keldürse-miz seni bu ögür üze tanuḳ Ku.T. 26//16b3.

“Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!”

(87) ḳaçan bėrse siz olarḳa terlerini küḍezigliler zinā ḳılmaġlılar hem tutmaġlılar örtügli düşmanlar kim kim tansa mmānḳa çın-oḳ yoḳaldı anıs ‘ameli ol āḫiret içinde ziyānlıġlardın Ku.T. 27/19b3.

“mehirlerini verdiğiniz zaman; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.”

(88) ḳaçan oḳınsa ḳur‘an ḳulaḳ tutuslar asar hem tek turuslar bolġa kim yarlıkasa sizler Ku.T. 28/62b2

“Kur‘an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”

(89) bütünlükin mü’minler anlar kim ḳaçan yād ḳılınsa Tasrı ḳorḳar kösülleri ḳaçan oḳınsa olar üze [āyātları] arturur olarḳa bitmek İḍileri üze kösül ururlar Ku.T. 28/65a1.

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.”

(90) negü ötnü alsa yana birse terk / asar birgeler nes ḳaçan kolsa terk KB 2805.

“(Bir kişi) ricayla aldığı bir emaneti iade ederse (kendisinden alınanı) istediğinde, ona da o emaneti verirler.”

(91) ülegü nes er tutġu begler oalın / oaçan oolsa tutġay yaġısı ilin KB 3030.

“Beyler mal dağıtmalı ve çok asker tutmalıdır; ne zaman isterse, düşmanın memleketini ele geçirir.”

(92) tilek birle massa yırao yir yaoın / oaçan körse yüzin bulur can ilek KB 3325. “İstekle yürüyünce, uzak yer yakın olur; arzuladığı yüzü görünce, can sahibini bulur.”

(93) ḳaçan söz sorar erse begler sasa / uzatma sözüsni ay ersig tosa KB 4126. “Beyler sana bir şey sorarlarsa, ey cesur yiğit, cevap ver, fakat sözünü pek uzatma.”

(94) menis evke kelmek turur ol masa / oaçan kel tise sen kelir ol sasa KB 5019.

“O benim evime gelecek; ne zaman gelmesini gelmesini emrederseniz, o zaman huzurunuza çıkacaktır.”

(95) bulġa9 öküş bolsa oaçan biligis yiter / yasşa9 telim sayrab anı tamġa9 9atar DLT [BA] I, 467-8.

“Karışıklık çok olduğunda bilgin kaybolur, yanşak çok söylerse ağzının kurumasından çenesi yorulur.”

(96) ḳaçan körse anı türk / budun asa anıs aydaçı / munar tegir uluġluk / mundanaru keslinür DLT [BA] I, 352-10.

“Onu Türk boyları görse, bu adam için ‘büyüklük buna yaraşır ve ululuk bunda kesilir’ der.”

(97) sen oaçan barsa sen DLT [BA] III, 207-22. “Sen ne zaman gidersen.”

(98) ḳaçan barsa sen denir ki ‘gitmiş olsaydın, gitseydin’ demektir DLT [BA] I, 403-13.

AY 34ş/18, 191/2, 319/4, 395/16, 395/23, 412/14, 415/19, 433/15, 442/7, 442/15, 526/1, 544/19, 550/14, 584/19, 592/11, 625/7; U III 58 12, 86 18; Ku.T. 30/70al, 28/56a2, 37/84bl, 25/lal, 25/20b3, 26/5a3, 26/16b3, 26/29a3, 26/32a2, 26/34bl, 26/48b3, 26/50al, 26/52bl, 26/61bl, 26/67b3, 26/68b2, 26/69a2, 26/7la2, 26/71bl, 26/95a2, 26/97a2, 27/19b3, 27/20b3, 27/35b2, 28/13b3, 28/61 a3, 28/62al, 28/62b2, 28/65al, 28/71b3, 28/76a2, 28/80b2, 29/4a3, 29/5a2, 29/29a3, 29/61a3, 29/64bl, 29/65al, 30/21b3, 30/38bl, 30/49b2, 30/55b2, 30/55b3, 30/57a3, 30/70a1, 31/14a 2, 31/22b2, 31/26a2, 31/28a3, 31/29bl, 31/75b3, 31/77a3, 31/77b2, 32/6al, 32/34a3, 32/35bl, 33/5bl, 33/7bl, 33/lla2, 33/16a3, 33/16bl, 33/17a2, 33/31b3, 33/57a 1, 33/58a1, 34/8b3, 34/9b2, 34/19b2, 34/24bl, 34/45a3, 34/72a3, 34/82b3, 34/83a3, 35/3a2, 35/3b2, 35/6bl, 35/18bl, 35/20bl, 35/29a3, 35/43a2, 35/63b3, 35/68a3, 35/72a3, 35/83b2, 36/22a3, 36/26b2, 36/29a2, 36/32b2, 36/41a3, 36/42b3, 36/53al, 36/92al, 36/102a2, 36/106a3, 37/6a3, 37/6bl, 37/15bl, 37/16al , 37/17a3, 37/19b2, 37/35b3, 38/5al, 38/6b2, 38/7a2, 38/8al, 38/57a2, 38/59a2, 38/60a2, 38/64b3, 38/76al, 30/59bl, 30/75b3, 30/76a2, 30/79b3, 30/85al, 30/86al, 34/19bl, 35/6a2, 35/25b2, 37/14al.

§ 2.1.2.1.B. Yalnızca Budist Uygur metinlerinde yoğun olarak görülen bir özellik

olarak kaçan soru sözcüğü cümle içerisinde ḳaçan…-DUkDA yapısında kullanıldığında

çoğunlukla geçmişte gerçekleşen “…-DIğInDA” anlamını kazanır. Geçmişte gerçekleşen

eylemin cümledeki bir diğer göstergesi, cümlenin geçmiş zamanlı olmasıdır. (99), (100),

(102) – (111) ve (113) numaralı tanıklar ḳaçan…-DUkDA …-DX (lAr) türünden

kullanımlardır. Bunun dışında kalan (101) ve (112) numaralı tanıklarda ise cümlenin

yüklemi geçmiş zaman dışında emir kipiyle çekimlenmiştir.

oaçan …+-DUkD A …+(Çoğunlukla geçmiş zaman ifade eden kip)

Yapı

oaçan+F-ZFE+F-KE

Anlam (Çoğunlukla geçmişe ilişkin) …-DIğIndA

(99) :: oaçan y(a)run y(a)rudukda yme ök ulug tirin kuvrag üze tegriglep tapın-guluk udunguluk ed tavarlar alıp raçag(a)rh kentdi[n] sıngar kutlug [gr(a)t(ı)rakut atl(ı)g] [ta]g erti erser .. "D……. barıp :: t(e)ngri t(e)ngrisi burkan [adakın]-[ta] yin[çürü töpün yükünüp] [yıd yıpar hua çeçek 'WY… ] kılıp ..ongarula üç yolı tegzinip kitip birtin sıngar olurup ayasın

kavşurup .. ağır ayamakın t(e)ngri t(e)ngrisi burkan yööninge titrü körüp inçe tip ötünti :: AY 94/4.

“Gün doğduğunda yine büyük cemaati toplayarak tapınmak için gerekli malzemeyi alıp Raçagarh adlı kent tarafındaki Grakırakut dağına ulaştı ve Tanrılar Tanrısı Burkan’ın ayağı önünde secde edip güzel kokularla, çiçeklerle bezedi. (Sonra) sağa doğru üç kez dönerek oturdular ve bağdaş kurdu.. Saygıyla Tanrılar Tanrısı Burkan’a doğru bakarak şöyle dedi.”

(100) ḳaçan öz ordusınga kirtükde ya bokünki kün üze bahşımız şakımunı t(e)ngri t(e)ngrisi burkan k(e)ntü özi mening tapıgımın ayagımın algalı ordumka karşımka kirü y(a)rlıkadı.. AY 420/17.

“Sarayına ulaştığında bugünkü üstadımız Sakya Hükümdarı Tanrılar Tanrısı Burkan, hizmetimi ve saygımı almak için benim sarayıma girerek buyurdu..”

(101) :: bo d(a)r(a)nı üze ot birle kayınturmış isig suvug yüz sekiz kata arvap çopunta kodup törtdin yıngak bıntavır tartıp anta kin timin ol suv içinte kirip arıtı yunsun .. oaçan yuna tüketdükde ol yunmış suvug mandal içinteki aş içgü birle suv-da töksün .. kaçan yunmışda kin yangı arıg ton kedip mandaltın ünüp bir arıg ev içinte kirip ulug y(a)rlıkançuçı köngül-üg yügerü k ı l ı p ayıġdın titi li p edgüde yaratınġuoa köni ongaru süzük köngül turgursun .. AY 478/7.

“Bu tılsımdan hareketle ilaçla (otla) kaynatılmış suyu sekiz kez büyüyle çevirip ilacından (otundan) ayırarak dört tarafa çeksin ve sonra o suyun içerisine girerek yıkansın. Yıkanması bittiğinde o suyu Mandala (büyülü yuvarlak kap) içindeki yiyeceklerle birlikte suya döksün. Sonra yeni elbiseler giyip büyülü yuvarlak kaptan çıksın ve temiz bir eve girerek merhametli yüce gönlü yücelterek kötülüklerden arınarak iyi yaradılışa ve doğru gönle yükselsin.”

(102) :: oaçan yirke tegdükde bodıs(a)t(a)v yene inçe tip sakıntı .. inçip bo bars torukı küçsüzi ugrınta anın mini yigeli umaz tip ötrü bodıs(a)t(a)v örü turup ınaru berü körüp bı bıçgu tilep bulmadı .. AY 616/15.

“Yere indiğinde, Bodisatav şöyle bu pars çok zayıf ve güçsüz olduğu için beni yiyemez, diye düşündü. Sonra ayağa kalkarak önüne arkasına bakındı, kesici alet, bıçak aradı (ama), bulamadı.”

(103) … oaçan anta tegdük/te/… /i/lig klti t/i/p ertisü ög/irip/ tolp begin işi/n başın/ utru önüp biş mant(a)l … yükünüp : öge aşırınt () … layu uduz-up ordusısa kigürti : Tug. Hüen. V 2-1. “Oraya vardığında … hükümdar geldi diye çok sevinip bütün beyleriyle, hanımlarıyla karşılayarak beş Mandala … secde ederek saygıyla sarayına davet etti.”

(104) iki ilig-ler başın ouvraġ on bere yirke tegi-tuz-ġulayu iltdi-ler : o/açan/ ad(r)ılġuluo yirke tegdükte öpüşüp yıġlaşıp ıoılamao ları sönmedi : Tug. Hüen. V 40-14.

ağlaştılar, hıçkırıkları dinmedi.”

(105) türk /y/oçul bodun ertisü ayam-lig /bo/ltı : inçü ¬an-dın berü nes /u/lar-nı amırtourġalı köntürgeli bolmadı : oaçan ¬an vudi atlġ ¬an-oa tegdükde tolp süü sin tebretip oamaġ küçin /ön/türüp oatıġlantı Tug. Hüen. VI 43-22.

“Türk halkı çok (*****) oldu. İnci Han’dan beri onları sakinleştirmek hiç mümkün olmadı. Han, Vudi adlı hana gittiğinde bütün orduyu toplayarak tüm gücünü toplayarak hazırlandı.”

(106) ıdok nomtakı ujik-lar yme taoı kiz--leglig erdi oaçan hanme atl(ı)g elig han üdinte ol elig beg kentü süzök kösüli uġr[ınta] tülinte [bur]han körkin körme[kte] [te]ris oarasġu tün-de dsien hav atl(ı)ġ tesrim kertü kösülin-n uçurmao üze sudur nom k(e)ldökde ao at üze ançata tınl(ı)ġ-lar nomug kördi--ler eşidti-ler ers[er] yme , ança teslig erdi-ler , HT VII 519.

“Kutsal kitaptaki harfler de gizli idi. Hanme adlı hükümdar zamanında o hükümdar kendi arı gönlü zamanında kendi Burhan güzelliğini bile göremeyeceği kadar karanlık gecede, Dsien Hav’ın doğru gönlünü uçurmak üzerine olan kitap geldiğinde kır at üzerindeki kişiler öğretiyi gördüler ve duydular öylece ona bilir duruma geldiler.

(107) [ol] uġur-da bo iki açari-lar--ıġ ooıtġalı aytı oaçan keltökde han öskinte kigür--üp sav-ka olġurtdı HT VII 662.

“O dönemde bu iki ustayı çağırmalarını söyledi, onlar geldiğinde Han, sarayına davet edip sohbet için oturttu.”

(108) ḳaçan bizise sanlıg boltok--da bulġao oıltaçı-lar-nıs etöz-in bıçtımız suyn yorıdaçı-larıġ süvri süsün sançtımız yel-de kar-ta tünemek-tin at üze anın tapsız bolup ot em yme tusulm[adı ...] HT VII 817.

“Bize bağlandıklarında ortalığı karıştıranların bedenlerini biçtik, ara bozucuları sivri süngülerle süngüden geçirdik. Rüzgârda ve karda at üzerinde gecelemekten rahatsız olup ilaç bulmak mümkün olmadı.”

(109) t(e)rken [te]gin t(e)srim samtso açari [i]k[e]gü birle bardı beg-ler [ü]ze kavzatıp oaçan anta [te]gdökde han y(a)rlıġ y(a)rlı--[oa]mış-ıġ taş oılıp bir-r yintem täris şastr-lar-daoı nom-larıġ sözlep tıltaġ-nıs tüş-nüs ooşatı ut-lısın ayıtdı HT VII 1278.

“Veliaht, Tripitaka Usta ile birlikte gitti, oraya vardıklarında beyler etraflarını kuşattı. Han’ın fermanını bir yana bırakarak sürekli derin şastralardaki öğretiyi söyledi ve sebepleri ve karşılıkları kıyaslayarak uygun olanı sordu.”

(110) oaçan yeu was han el ornısa olortoota nomuġ şazınıġ artoorao ayadı kötürdi HT VIII 510. “Yeu Wang Han tahtına oturduğunda öğretiye son derece saygı gösterdi.”

(111) oaçan tüşgülük oron-oa tegdökte uluġ mandal-lıġ oron yaratıp pauşis ş(a)mnanç-ta ulatı elig ş(a)mnanç-lar-oa yalsuz samtso açari bahşı bolup ç(a)hşap(a)t berdi adın açari-lar tanuo boltı HT VIII 1677.

“Konaklama yerine geldiklerinde büyük sunaklı konak inşa edip Pauşing adlı rahibe ve diğer rahibelere yalnız Tripitaka Usta hocalık edip öğretiyi sundu ve başka ustalar buna tanık oldu.”

(112) üç yavlao yol-taoı tınl(ı)ġ-lar-nıs emgek-ler-ise umuġ ınaġ bolayın : kim-ler birök körserler eşidser -ler : o[a]maġ-un bodi kösül öritzün-ler : oaçan birök ertdök-te bo bir tüş etöz-leri : bir teg tuġzun-lar sukavati uluş-ta : BTT 13.46.01-15.

“Üç fena yoldaki canlıların sıkıntılarına umut olayım, inanç olayım. Kim görse, duysa Bodhi gönül beslesin. Zaman geçtiğinde, bu meyve olan vücutları hep birden Sukhavati topraklarında doğsun.”

(113) q’c’n ’’nt’ | | t’kdwkd’ CHIEN P’U SA nynk • q’syncyq kwyrkl’ ’’rsl’n lyq ’wrwn t’

TSO yn • q’m’q ’srynkw q w ’ twyts wk t’ ’wl’dy t’pyq ’wdwq y y y k l’ry ’ wyz’ • q’nyncsyz kwnkwl yn | | t’pyq ’wdwq qyldy l’r •:• SDB 389.

Belgede On nc Yzyl ncesi Trkesinde Soru (sayfa 88-105)