• Sonuç bulunamadı

Allah’ın Bazı Sıfatlarının Mukayesesi

KUR’ÂN’DA DOLAYLI OLARAK YAPILAN MUKAYESELER

A. Allah’ın Bazı Sıfatlarının Mukayesesi

Kur’ân muhataplarına, onların havf ve recâ halinde sürekli kalabilmeleri için onlara bir takım haberler vermektedir. Daha önce, Kur’ân’ın mümin-fâsık mukayesesini anlatırken, mümin’in Allah’a karşı daima havf ve reca maka-mında, fasık’ın aksi durumda540 olduğu beyan edilmişti. Bu sebeple Kur’ân, gösterdiği doğrultuda hareket edenin bu halinde daim olabilmesi, aksi doğ-rultuda hareket edenin ise tutumunu düzeltmesi için Allah’ın birtakım sıfat-larından karşılıklı olarak haber verir.

Kur’ân, Şeytan’ın durumu ne olursa olsun muhataba her daim vesvese verdiğini, onu Allah’a giden yoldan alıkoymak için çabaladığını her fırsatta

540Bakara 2/218; Yusuf 12/87; Mümtehıne 60/13; Mearic 70/28.

beyan eder.541 İnsanı, “yapmış olduğun bu hatalardan sonra hangi yüz ile O’ndan af dileyeceksin? ya da nasıl olsa Allah affı sonsuz olandır, seni affe-der, dilediğini yap.”542 şeklinde bir takım aldatıcı sözler ile kandırmaya ça-lışmakta böylece onu ya yeis haline sokmakta ya da aşırı umutlanmasına sebep olmaktadır.

Yeis halinde olan kimselere ümit verici olarak Kur’ân: “Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin: Allah bü-tün günahları bağışlar; çünkü yalnız O, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır!’”543 haberini vermektedir. Bunun açıklaması olarak da: çünkü O rahmeti kendi-sine ilke edinmiştir,544 cehaletleri sebebiyle kusur işler ve daha sonra affet-mesi için Allah'a yalvarır, tevbe edip dürüst ve erdemli bir hayat yaşamaya başlarsa O'nun çok bağışlayıcı ve rahmet kaynağı olduğunu görecektir, da-hası geçmişte yapmış olduğu seyyiatı da hasenata tebdil edilecektir545 müj-delerini vermektedir. Bu ayetler ile Kur’ân muhatabına O’ndan asla ümidi kesmemesini, eğer dönüş yaparlarsa affedileceğinin haberini vermiş olmak-tadır.

Diğer taraftan Kur’ân, dünyanın çok aldatıcı bir yapısı olduğunu, Şey-tan’ın da insanlar için çok sinsi bir düşman olduğunu, ve kendisine tabi olanları cehenneme götürdüğünü beyan etmektedir.546 Dünyanın aldatıcı olması: kişinin, keşke ahiretim için hazırlık yapsa idim diye pişman olması durumu için kullanılır. Zira kişi sadece dünyevi nimet ve zevkler ile uğraş-mıştır. Şeytanın aldatıcı olması ise: insanın masiyet işlemekle birlikte Yüce Allah'ın kendisine mağfiret etmesini dilemesidir diye açıklanmıştır.547 Razi

541 Bu konudaki geniş bilgi için şu esere bkz. Ebu-l Ferec İbnü’l-Cevzi (ö. 597), Telbîsü’l-İblîs:

Şeytan’ın Ayartması, çev.: Savaş Kocabaş, İstanbul, Elif Yay., 2005.

542 Lokman 31/33, Fatır 35/5.

543 Zümer 39/53.

544 Enam 6/54.

545 Nisa 4/110; Furkan 25/70.

546 Nisa 4/120; Lokman 31/33; Fatır 35/5-6.

547 el-Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, IV, 411.

ise buna ek olarak, Kur’ân’ın muhatabına hitaben üç kısım insan olduğunu, ilkinin dünya nimetleri ile aldandığını, ikincisinin şeytanın vesveseleri ile aldandığını bundan ötürü de muhatabın bu aldanmalara düşmeyen üçüncü grupta yer alması gerektiği emrini verdiğini söyler. Razi bu görüşünü daha geniş açıklamalı olarak şöyle izah eder: “Mükellef bazen, zihni zayıf, aklı az, görüşü tutarsız olabilir. Bu sebeple en ufacık bir şeyle aldanabilir. Bazen de bu derecenin üstünde olur da, ufacık bir şeyle aldanmaz. Fakat kendisine bir aldatıcı gelip ona o şeyi hoş göstererek, o şeyin kötü yanlarını basitleştirip, ona ondaki (sözde) faydaları beyan ettiğinde, o şeydeki faydalar ve lezzetler, bu aldatıcı kimsenin çağrısı ile birleşince hemen aldanıverir. Bazen de göğsü ve kalbi kuvvetli olur, ne aldanır, ne de aldatılır. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, birinci kısma işaret olsun diye, "O halde sakın sizi dünya hayatı aldat-masın" buyurmuş, mükellefin üçüncü derecede, yani en üstün ve sağlam derecede olabilmesi, böylece de aldanmaması ve aldatılmaması için, ikinci dereceye bir işaret olsun diye, “Çok aldatıcı olan Şeytan da sakın sizi Allah hak-kında aldatmasın.” buyurmuştur.”548

Dolayısıyla Kur’ân, insanın havf ve reca yani hem ümid hem de korku halinde olması gerektiğini, tamamen ümidi kesmemekle beraber nasıl olsa affedileceğim düşüncesini gütmemesi gerektiğini: Doğrusu senin Rabbin insanların zulümlerine karşı yine de mağfiret sahibidir. Öyle ise kullarıma, acıyan, esirgeyen gerçek bağışlayıcının Ben olduğumu anlat; günahları ba-ğışlar, tövbeleri kabul buyururum, lütuf ve ihsanım pek geniştir ama Benim azabımın en can yakıcı azab olduğunu da haber ver!549 ayetleri ile beyan eder. Böylece insanoğlu Allah’ın bir taraftan rahmet, mağfiret sıfatlarını bir taraftan da cezalandırıcı sıfatlarını mukayeseli olarak görür. Muhataba zım-nen; O’nun rahmetinden ümidini kesmemen gerektiği gibi nasıl olsa affedi-leceğim umuduna da bağlanmaman gerekir demiş olmaktadır. Yüce Allah’ın

548 Fatır 35/5. Bkz. er-Râzi, Mefâtîhu’l-Ğayb, XXV, 165.

549 Maide 5/98; Rad 13/6; Hicr 15/49-50; Mümin 40/3; Fussilet 41/43.

karşılıklı olarak zikredilen bu affedici ve cezalandırıcı sıfatlarından sonra seçim tamamen muhatabın elindedir.

Korku ve ümit verme durumunun yanı sıra Kur’ân’da Allah’ın karşılıklı olarak zikredilen başka sıfatları da vardır. Bunlardan birisi de Rahman ve Rahim sıfatlarıdır. Rahman sıfatı Rahim ile aynı kökten türemekle beraber ilki ikinci sıfattan daha mübalağalıdır. İlki dünyada mümin olsun olmasın herkese merhamet ile ikramda bulunan manasında iken ikincisi ahirette sa-dece müminlere bu merhametini lütfeden manasındadır.550 Dolayısıyla mu-hataplara zımnen “Geçici olan bu dünyada iken bir takım lütuflara mazhar oluyorsunuz ama dünyaya nispetle ebedi olan yere gittiğinizde aynı şekilde karşılanmayacaksınız.” ikazı yapılmaktadır.

Allah’ın Kur’ân’da kendisini tarif buyurduğu sıfatlarından bazıları da şunlardır: O güldüren ve ağlatan, öldüren ve hayat veren, zengin eden ve fakirliğe düşüren, yediren ve içiren, kişi hastalandığında ona şifa veren551 mülkün yegâne mâliki olup onu dilediğine veren dilediğinden geri alan, dilediğini aziz dilediğini rezil kılan, geceyi gündüze derc edip, gündüzü geceye dahil eden ve diriden ölüyü çıkaran,552 fayda ve zarar vermeyi dile-diğinde aksine hareket edecek olanı bulunmayandır.553 Bütün bu sıfatlarda Allah muhatabına zıtlıklar içindeki uyumu göstermekte ve her şeyin O’nun imkân tanıması ile oluştuğunu, izni olmadıkça aksi hiçbir durumun vuku bulamayacağını muhataplarına ifade etmektedir. Bu ifade ile zımnen: her şey O’nun imkan tanıması ile gerçekleşecek ise senin sadece bu dünya için çalışman hangi akla uygun düşer sorusu muhatabın idrakine arz edilir. Bu bilgilerden sonra menfi ya da müspet tarzda harekete geçmek tamamen muhatabın seçimine bırakılır. Daha önce de belirtildiği üzere muhatap elbet-te seçiminin sonucundan tamamen mesuldür.

550 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 65.

551 Necm 53/43-44, 48; Şuara 26/79-80.

552 Âl-i İmran 3/26-27.

553 Yunus 10/107; Enam 6/17.