2. BÖLÜM: KÜLTÜREL BAĞLAMDAKİ ÇALIŞMALAR: BOYUT,
2.5. ALİ SELAMİ SARGUT’UN EMİK, ETİK VE TÜRETİLMİŞ ETİK
2.5. ALİ SELAMİ SARGUT’UN EMİK, ETİK VE TÜRETİLMİŞ ETİK
kaynaklı olarak, emik yaklaşım kullanılarak kültür arasındaki farklılık ya da benzerlikler üzerinde çalışmak olanaklı değildir.
Kültür konusunda etik yaklaşımla yürütülen araştırmalarda kültürlerin benzerlikleri veya farklılıkları üzerinden hareketle kültürler arası bir karşılaştırma yapılması söz konusudur.
Şükrü Özen 1995 yılında düzenlenen, “Kamu Yönetimi Yazınımız ve Örgütler-Yönetim Çalışma Alanı: Tehlikeli İlişkiler, Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri”
notlarında belirttiği gibi etik yaklaşıma dair özellikleri:
Davranışın sistemin dışındaki bir boyuttan incelenmesi,
Araştırma sürecinde kültürler birbirleriyle karşılaştırılması,
Araştırmanın çerçevesi ve yapısı bu analiz üzerinde çalışan araştırmacı tarafından ortaya koyulması,
Araştırmada kullanılan kıstasların net ve evrensel olduğu kabul edilmesi şeklinde sıralanmaktadır (Aktaran: Aykaç, Durgun, & Yayman, 2003, s.
319-347).
Etik yaklaşımın kavramların evrenselliği savunusu, her bağlamda geçerli olduğu savunulan bir yöntemin kullanılmasından ötürü eleştirilse de kültürlerin arasındaki farklılık ve benzerlikleri karşılaştırma imkânı sunduğundan özellikle değerlerle ilgili çalışmalarda daha geçerli sonuçlar alınabileceği düşünülmektedir (Erkenekli, 2012, s.
224).
Etik yaklaşıma karşı olan araştırmacılar, başka bir yerel çalışmadan elde edilen veri ya da kuramları, farklı değerler sistemine sahip bir kültüre uygulamanın zorlama etik kapsamına girdiğini savunmaktadırlar. Zorlama etik yöntemsi, Smith ve Bond’un Kültürlerarası Sosyal Psikoloji ( “Social Psychology Across Culture” ) isimli eserinde ifade ettiği gibi Amerika’da yapılan araştırmalar çerçevesinde ortaya konulan kıstasların, farklı çerçevelerde farklı örneklemlerde uygulandığı takdirde aynı sonuçları vereceğini öngören bir sistemdir (Aktaran: Sargut, 2001, s. 86).
Hofstede, Kluckhohn ve birçok araştırmacının yürütmüş olduğu kültürlerarası çalışmalarda görülen farklı ülkelerde kullanılan benzer kavramların, o toplumun toplumsal kültürü içindeki niteliği, etkinlik derecesi ve kullanım şekillerinin her bir ülke için farklı bir desen oluşturduğunu göstermektedir. Bu çerçevede zorlama etik yaklaşımı yetersiz hale gelmekte ve türetilmiş etik yaklaşımının kullanım ihtiyacı doğmaktadır.
Etik yaklaşım daha çok Batılı ülkelerde kategorileştirmede kendi kültürel özellikleri evrensel olarak kabul ettikleri yönetim ve örgütlenme kuramlarında kullanılmaktadır.
Diğer bir deyişle kendi toplumlarının norm ve davranış kalıplarını diğer toplumların sahip olduğu kültürel yapılara uygulamaktadırlar. Oysa farklı kültürlerde yürütülmekte olan emik çalışmaların sonucu oluşturulacak olan, türetilmiş etik yaklaşımı belirtilen tüm sorunların çözümü olacaktır. Sonuç olarak kültürlerin kendi özgü nitelikleri göz ardı edilmeksizin kültür gibi geçerliliğe sahip, genellemenin oluşturulması zor bir konuda yerel yani emik geçerliliğini kaybetmeksizin araştırma yapmak ancak “türetilmiş etik yaklaşımı” ile söz konusu olacaktır. Bu noktada, her ülkenin sahip olduğu toplumsal ve bireysel kodlamaları, o ülkedeki kültürel değerler dizisine farklı seviyelerde ve farklı aşamalarda etkide bulunmaktadır.
Etik, emik ve türetilmiş etik yaklaşımların niteliğini Sargut’un (2001) kullanmış olduğu çizim yöntemiyle gösterildiğinde; Emik yaklaşımı için aşağıdaki şekilde kullanılan bir sosyolojik araştırmayı temsil etmektedir.
Şekil 6. Emik Yaklaşım Kaynak : (Sargut, 2001, s. 89)
Bu çalışmada Kültür A ve Kültür B her bir kültür için önemli bulgulara ulaşılabilmektedir. Bu bulgulara “emik yaklaşım” ile ulaşıldığından başka bir toplumun sahip olduğu kültürel yapı için geçerli olamayacaktır.
Etik yaklaşımı aşağıdaki şekilde kullanılan sosyolojik bir araştırmayı temsil etmektedir.
Kültür A ve Kültür B her bir kültürün kendi kültüründe yaptığı araştırma verilerine dayanarak, bu verileri evrensel ölçütler olarak kabul edip Kültür A ve Kültür B’ yi dışarıdan analiz etmektedir. Burada “etik yaklaşım” yöntemi temel alınarak sosyolojik bir araştırma yürütüldüğünden ulaşılan bulguların geçerliliği tartışma konusudur.
Şekil 7. Etik Yaklaşım Kaynak : (Sargut, 2001, s. 89)
Türetilmiş etik yaklaşımı ise aşağıdaki şekilde kullanılan sosyolojik bir araştırmayı temsil etmektedir. Kültür A ve Kültür B için ortak olan kesişim kümesinde yer alan toplumsal olgular kültürlerarası çalışmalarda değer eğilimleri incelendiği takdirde kültürel farklılığın korunduğu işlevsel bir model oluşturacaktır (Erkenekli, 2012, s. 226).
Şekil 8. Türetilmiş Etik Yaklaşım Kaynak : (Sargut, 2001, s. 89)
Hofstede’in (1980) İş Hayatındaki Toplumsal Değerlerin Uluslararasındaki Farklılıklarının Kültürel Sonuçları (“Culture’s Consequence’s International Differences in Work-Related Values” ) isimli eserinde, Bireycilik-Ortaklaşa Davranış Boyutu gibi toplumsal kültürde birbirine benzer iki kavramı değerlendirilirken türetilmiş etik yaklaşımının kullanmıştır. Kültür A ve Kültür B kesişiminde ilgili değer eğilimlerinin oluştuğu görülmektedir.8
Kültür, birey ve doğa üzerinde yürütülen çalışmalarda bilim insanları ilgili topluma ve kültüre içeriden araştırmacıların modellemelerinden bağımsız şekilde nitelikler üzerine mi, yoksa dışarıdan ölçülebilir içerikler üzerine uzun zamanlı gözlemlere mi odaklanmalıdır sorusuna yanıt aranmıştır. Bilim insanlarının pozitivist ve anti pozitivist bilim yaklaşımı kabullerine göre kültür üzerinde yürüttükleri çalışmalarda etik ve emik yaklaşımını yöntem olarak kullanmaktadırlar. Pozitivist yaklaşım, bilgiyi sadece duyuları ile ulaşabilecek maddesel bir nesnel gerçeklik olarak nitelendirmektedir. Oysa anti pozitivist yaklaşım bireyin hiçbir deneyiminin, nesnelerin bireyin üretimi olmasından kaynaklı olarak, nesnel bir nitelik taşıyamayacağını savunmaktadırlar. Anti pozitivist yaklaşım bireyin ontolojik olarak öznel bir canlı olduğunu kabul etmekte, kültür olgusunun da bireyin beyninde oluşan bir yapı olduğu görüşündedir. Yani birey kültür çalışmalarında, bireylerin yaşadıkları kültürün içindeki bakış açıları yerel bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini savunan bir düşünce sitemine sahiptir.
Bilim insanları da, etik veya emik yaklaşımlarından bir tanesini benimsemektedirler.
Diğer bir deyişle; tercih edilmeyen yaklaşımın varlığı göz ardı edilerek, tamamıyla yerel veya tamamıyla evrensel ön kabuller üzerinden çalışmalarını yürütmektedirler.
Dolayısıyla kültürlerarası çalışmalarda etik ve emik yaklaşımın uygulanmasında ortak bir fikir birliği bulunmamaktadır. Psikologlar, kültürü yerel bir bakış açısıyla değerlendirmeyi benimserken; davranışçı psikoloji üzerinde yürütülen çalışmalarda, dışsal etik yaklaşımın yöntem olarak kullanılmaktadır.
8 Kluchohn’un 1951 yılında ilk basımı yapılan; ikinci basımı 1962 yılında yapılmış olan “Values and Value Orientations in The Theory Of Action: An Exploration in Definition and Classification” isimli eserinde de türetilmiş etik yaklaşımının kullanıldığı görülmektedir.
Kültürlerarası çalışmalarda kültürlerin birbirleriyle benzerliklerinin ve farklılıkların ortaya konulması büyük önem taşımaktadır. Kültür odaklı çalışmaların bilimsel geçerliliğe sahip bilgilere ulaşmasının zorluğu görülmektedir. Ancak türetilmiş etik yönteminin değer eğilimlerine ilişkin yürütülen çalışmaların bilimsel geçerliliği konusundaki kuşkuyu azaltan etkisi görülmektedir. Bu çerçevede; türetilmiş etik yöntemi bireyin davranışlarının etkinliğini yerel veya evrensel bir yaklaşımla yadsımayan, ulaşılan verilerin sorgulanmasını hafifletici bir yöntem sunduğu görülmektedir. Hofstede’e göre toplumsal bilgi epistemolojik açıdan öznel olan birey tarafından kurgulanmıştır.
Hofstede’in yaklaşımına göre toplumsal kültür bireyin bu öznel deneyimleriyle şekillenmektedir. Dolayısıyla toplumlar arasındaki farklılıklar kadar benzerliklerinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Kültürlerarası çalışmalar bu benzerlik ve farklılıklarının biyolojik veya bireyin ortak paylaştığı sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal.
vb. yapıdan mı kaynaklandığına rehberlik etmektedir. Kültürlerarası çalışmalar ülkelerin her birinin değer eğilimlerini belirleyen bir yaklaşım ile insan ve toplum bilimlerinde bütün değil, bazı olguların evrensel geçerliliğe sahip olduğu kabul edilmelidir.
Hofstede’in (1980) Kültürün Sonuçları ( “Culture’s Consequences”) isimli kültürlerarası alanda ışık tutan kitabında, kültürel boyutlarla ilişkilendirilebilecek dışarıdan bilim insanlarının çok sayıda yürüttüğü çalışmalardan elde edilen veriler kullanılmaktadır. Bu bağlamda, Hofstede’in ulusal kültürü boyutları oluştururken değerlendirdiği çalışmaları açıklamak, bu boyutların içerik ve niteliklerini yansıttığından öncelikle bu çalışmaları incelemek gerekmektedir.
2.6. EDWARD TWITCHELL HALL KÜLTÜREL BAĞLAMDAKİ