• Sonuç bulunamadı

2.3. KĠġĠLĠK KAVRAMI

2.3.3. KiĢilik Kuramları

2.3.3.4. Alfred Adler‟in Bireysel Psikolojik Kuramı

Adler‟in teorisi, birçok açıdan sosyal psikolojik bir teoridir ve bireyi, grubun diğer üyeleri ile karĢılıklı iliĢki içinde bulunan bir sosyal varlık olarak incelemeye çalıĢır. Bu kuram bireylerin eĢitsizliği görüĢüne dayanmaktadır. Adler kuramında kiĢiliğin geliĢmesinde ve davranıĢ oluĢmasında yetersizlik, güçsüzlük, üstünlük duygularının ve bunlara bağlı karmaĢaların etkili olduğunu belirtmiĢtir. Bu yaklaĢıma göre bireyler, bir amaç için hareket eden ve yaĢamlarında anlamı bulunan olguların dıĢında tam olarak anlaĢılmayan sosyal, yaratıcı ve karar verme yeteneğine sahip varlıklardır (Corey, 2005; Dal, 2009).

Freud‟a göre insan davranıĢı, doğuĢtan var olan bir takım “içgüdülerin” (biyolojik dürtülerin) isteklerine göre biçim alır. Hâlbuki Adler‟e göre insan davranıĢlarının sebebi, birinci derecede sosyal nedenlerdir. Çünkü insan doğuĢtan sosyal bir varlıktır. Adler, hem bilince ve hem de bilinçaltına önem verir. Adler‟e göre bilinçaltı tamamıyla ruh yapısının bir eseridir. Ġç dünyanın en önemli ve güçlü bir yapısıdır. Ġnsanın yaĢam planını Ģekillendiren etmenleri bilinçaltında aramak gerekir. Bilinç de bilinçaltının yansımasından öte bir Ģey değildir. Adler‟in kiĢiliği kavramamıza yardımcı olacak en önemli katkıları arasında; üstün olma çabası, kiĢilik geliĢiminde ebeveyn etkisi ve doğum sırasının önemi sayılabilir (Burger, 2006; Dal, 2009).

KiĢilik bir yaĢam hedefi geliĢtirilmesiyle oluĢur. Bir bireyin düĢünceleri, duyguları, inançları, sahip olduğu görüĢleri, tavırları, karakteri ve eylemleri onun bütünlüğünü ifade eder. Bunların tümünde de kendi seçtiği yaĢam hedefine doğru ilerlemesine yardımcı olan yaĢam planının bir yansıması vardır. Bireysel psikoloji tüm insan davranıĢlarının bir amacı olduğunu ileri sürmektedir. Ġnsanlar kendileri için hedefler belirlerler ve davranıĢ bu hedefler doğrultusunda gerçekleĢir. Bireysel psikolojinin temel varsayımı, ne için çaba gösteriyorsak onun gerçekten önemli olmasıdır (Corey, 2005).

Üstünlük Çabası:

Adler, tüm bireylerin yasama bir aĢağılık duygusuyla baĢladığını savunur. Güçsüz ve çaresiz bir çocuğun yaĢamını devam ettirebilmek için daha büyük ve güçlü yetiĢkinlere bağımlı olması, bunun ilk örneğidir (Burger, 2006). AĢağılık duygusu, (inferiority feeling) bireyin gerçeklere uyan veya uymayan sebeplerle benliğini yetersiz ve küçük görmesidir. Adler‟e göre aĢağılık duygusu, kökeni ve kaynağı ne olursa olsun doğal ve evrensel bir duygudur (Dal, 2009).

Adler‟in Freud‟dan ayrıldığı en belirgin nokta onun üstünlük çabasına verdiği önem olmuĢtur. Adler‟e göre, üstünlük duygusu insanların elde etmek istediği esas güçtür ve cinsel dürtülerden daha kuvvetlidir. Bu duygu bireyin, diğerlerinin yanında, kendisini üstün ve aĢağı olarak tanımlamasına yol açar. Temel aĢağılık duygusu bireyin bebekliği sırasında, gerçekten aciz ve yardıma muhtaçken oluĢur ve yerleĢir. Bireyin yaĢamının geri kalan kısmı bu duygudan kurtulma çabası içinde geçer. Birey diğerlerinden baskın olmak, üstünlük geliĢtirmek için çabalar. AĢağılık duygusu Adler‟in oluĢturduğu kavramlardan biridir (Dal, 2009; Mete, 2006).

Adler (1907)‟e göre neredeyse yaptığımız her Ģey yaĢamdaki engeller üzerinde bir üstünlük kurmak ve böylece aĢağılık duygularımızdan kurtulmak üzere tasarlanmıĢtır. Neden

yüksek not almak, sporda baĢarılı olmak, iktidar sahibi olmak için bu kadar çalıĢırız? Çünkü bunları baĢarmak bizi aĢağılık duygularımızdan bir adım ileriye götürür. Hatta kendimizi ne kadar alçalmıĢ görürsek, üstünlük çabamız da o kadar artar (Burger, 2006).

Adler yetiĢkin kiĢiliğinin oluĢmasında anne ve babaların etkisi üzerinde durmuĢtur. Çocuğun ileriki yıllarında kiĢilik sorunu yaĢamasına neden olacak iki tür anne-baba davranıĢı belirlemiĢtir. Birincisi, çocuklarına çok özen gösteren ve aĢırı koruma sağlayan, dolayısıyla da çocuğunu Ģımartma tehlikesi yaratan anne ve baba davranıĢıdır. ġımartmak, çocuğun bağımsızlığını elinden alır, aĢağılık duygularını arttırabilir ve bazı kiĢilik sorunlarının temelini oluĢturabilir. Ailesi tarafından ĢımartılmıĢ insanların kendi baĢlarına yaĢamakta, kendi kararlarını almakta ve her gün karĢılaĢtığımız sıkıntı ve hayal kırıklıklarıyla baĢa çıkmakta zorlandığını görmüĢsünüzdür. Hata yapsalar bile, çocukların kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek, uzun vadede onların iyiliğine olacaktır. Anne babalar çocukların kendi tercihlerini yapmalarına izin vererek onları Ģımartmaktan kaçınmıĢ olur. Ancak bunu yaparken çok aĢırıya kaçmamak gerekir. Örneğin; idrarı tutamama, yemek yeme zorluğu, gece bağırmaları, sık nefes alma, sürekli öksürük, kabızlık, kekemelik gibi hekimlik psikolojisine giren çocuk kusurları, çocukların hırpalanmaları hali bir yana bırakılırsa, hemen tamamıyla ĢımartılmıĢ, bağımlı çocuklarda görülür. Bu arazlar çocuğun bağımsızlığa ve iĢbirliğine karsı yaptığı protesto Ģekilleridir ve çocuklar baĢkalarının yardımını istemektedir. Ebeveynlerin yaptığı ikinci hata da çocukları ihmal etmektir. Büyüme sürecinde anne babasından çok az ilgi gören çocuklar, soğuk ve Ģüpheci olur. YetiĢkin olduklarında sıcak insani iliĢkiler kurmakta zorlanırlar. Samimiyet onları rahatsız eder, birinin kendilerine yakın olmasından ve dokunmasından hoĢlanmazlar (Burger, 2006; Yurtsever, 2009).

Adler‟in yaklaĢımı, kardeĢler arasındaki iliĢkilere ve ailedeki psikolojik doğum sırasına ve konumuna özel önem gösteren tek yaklaĢımdır. Adler beĢ psikolojik konum saptamıĢtır: en büyük kardeĢ, iki kardeĢten ikincisi, ortanca, en küçük kardeĢ ve tek çocuk. Bireyin aile içindeki yeri hakkında kiĢisel algısı ve yorumu, gerçek doğum sırasından çok daha önemlidir (Corey, 2005; Burger, 2006):