KONUŞMA TAM METNi
5
KARMA EVLİLİKLERDE AİLEVİ VE ÇEVRESEL SORUNLAR
Alev Türker
Türk-Alman Kültürel İşbirliği Derneği
Türk‐Alman Kültürel İşbirliği Derneğinde yaklaşık 70‐80 kişilik bir topluluk olarak hepimiz ; ülkesel, ırksal, dinsel faklılıklar açısından karma evlilikler yaptık ve hemen hemen yaklaşık 20‐30 yıldır bu evlilikleri sürdürmekteyiz. Bu karma evliliklerin büyük bölümü, aynı şehirde oturan farklı ırklardan değil; farklı ülke, şehir ve dinlerden gelen insanları kapsamakta. Bu nedenle biz karma evlilikler konusuna çevresel ve toplumsal perspektiften bakmak istedik.
Bölge tarıma yöneliktir. Arap ve Türk kültürü ağırlığını hissettirir. Şehirleşmiş görüntüsüne rağmen taşra özellikleri ağır basar. Yöre insanı yabancılara karşı hoşgörülü, ilgili, misafirperver hatta aşırı meraklıdır. İş ve sosyal hayatta akraba ilişkileri ve eski dostluğa dayanan bağlan son derece kuvvetlidir.
Çukurova tarih boyunca değişik dinleri ve mezhepleri yanyana
yaşadığı için ; tutucu değildir. Kadınların ve erkeklerin ayrı topluluklar oluşturması doğal karşılanır. Kadınlar oyun gurupları, kabul günleri, ev gezmeleri ile sosyal yaşamlarını sürdürürken; erkekler sadece erkeklere özgü klüplerinde; veya kahvehanelerinde kağıt oyunları, içki ve yemek muhabbetleriyle dış yaşamı oluştururlar.
Derneğimiz bu panoramaya; Avrupaʹdan gelen arkadaşlarımızı da eklemiştir. Hemen belirtmeliyim bu karma evliliklerde;
erkekler bu bölgeden; kadınlarsa hep bölge dışındandır.
Bazı örneklerle konuya girelim.
Erkek Türk ‐ Kadın Alman
Almanyaʹda evlendiler ; Türkiye de yaşamaya başladıktan kısa bir süre sonra; koca kadına bazı kurallar koydu, öncelikle bir Türk kadım gibi davranmasını ve bir Türk ismi almasını istedi.
Kadın bu tür sorunlarla birlikte; dil, yemek, kültür farkı gibi başka faktörlerden de etkilendi; bunalıma girdi ve bir kez intiharı denedi. Bunun üzerine kendisine yaklaşım biraz da olsa ılımlılaştı. En önemlisi ona bir iş bulundu. Bu onun kişiliğini yeniden bulmasını sağladı; kendisiyle ve çevresiyle barıştı. Eşi öldü ama kendisi hala Türkiye de yaşıyor.
Erkek Türk ‐ Kadın Avusturyalı
Avusturyaʹda evlendiler ; çocuklar‐mutlu evlilik derken Türkiyeʹye geldiler. Ekonomik nedenlerle erkeğin anne ve babasıyla oturmaya başladılar. Eski Osmanlı kuralcı, diktatör aile yapısına; erkek; karısının ʺgelinʺ olarak itaat etmesini istedi.
Ayrıldılar, çocuklar babada kaldı. Kadın Avusturyaʹya geri döndü.
Erkek Türk ‐ Kadın Alman
Almanyaʹda öğrenciyken evlendiler. Hemen çocukları oldu. 10 yıllık evliyken Türkiyeʹye döndüler. Erkek büyük bir firmada üst düzey yöneticiydi, önce karısının giyim tarzını sonra da ortama uyumsuzluğunu eleştirdi. Kadının dil sorunu vardı, ayrıca yöneticinin hanım hanımcık karısı rolünü oynamak istemiyordu;
kavgalar sıklaştı, erkeğin alkol problemi de eklenince ayrıldılar.
Her ikiside yeniden evlendi. Kadın ikinci evliliğini yine bir Türkle yaptı ve Türkiyeʹde yaşıyor.
Erkek Türk ‐ Kadın İsviçreli
İsviçreʹde evlendiler. Erkek Türkiyeʹye dönünce; erkek kültürü içinde yaşamaya başladı. Her akşam kadın evde; koca erkek arkadaşlarıyla; klüpler, yemekler, içki sohbetlerinde.
Türkiyeʹdeki dostları bunun çok normal olduğunu, buna alışması ve kabullenmesi gerektiğini söyleseler de uzun sürmedi;
ayrıldılar. Kadının iki yıldır bir Alman partneri var ve adanı kadının kendisine dönmesi için uğraş veriyor.
Bu olumsuz örneklerden bazı ortak yönler çıkarabiliriz.
1‐ Geleneksel ataerkil aile baskısı ve erkeğin kadını geleneklere uyumunda zorlaması.
2‐ Erkeklerin daha önce vaad ettiği şeyleri çevresel baskıyla gerçekleştirememesi.
3‐ Ve yine erkeğin, kadını uyum sürecinde, yalnız bırakması.
Bütün bu problemler; bu evliliklerde; ortam değiştiğinde ortaya çıkıyor; ve beklentiler yön değiştiriyor.
Olumsuz örneklerin dışında elbette olumlu örnekler çok fazla.
Şimdi bu olumlu örneklerin üzerinde durarak konuyu biraz daha açmaya çalışalım. Bizden böyle bir çalışma istendiğinde;
arkadaşlarımız arasında mini bir anket yaptık ve buradan hareketle bazı saptamalarda bulunduk.
Öncelikle bütün karma evliliklerde her iki tarafın ailesi bu evlilikleri başlangıçta asla onaylamadı; reddettiler; uzun bir zaman sonra kabullendiler. Bu olumsuz etmen; zaten bir dolu problemle karşılaşan yabancı partner için; zorluklan dayanılmaz hale getirdi.
Bu ankette cevaplandırılmasını istediğimiz bir soru : ʺ Yaşadığınız yerde ve kurduğunuz ailede kimliğinizi kaybettiniz
mi? ʺ idi. Asla; ama değişime uğradık ; galiba Türkleştik dediler.
Din farklılığı hiç kimsede sorun olmamıştı. Aksine bu farklılık, onların çocuklarının hem noeli kutlamasına; hem de oruç tutmasına yol açmış ; hayatlarına renkli nüveler kazandırmıştı.
Ancak buna karşılık dil ; çevre kirliliği, gürültü, eğitim sistemi, iklim, kuralsızlık, programsızlık istisnasız büyük sorunlar oluşturuyordu. Toplumsal erik baskı da bu olumsuzluklara bir ivme kazandırıyordu.
Örneğin yurtdışında veya İstanbulʹda yaşayan bir çiftte; kadının tek başına bir sinemaya veya bir yemeğe gitmesine koca ses çıkarmazken ; aynı çift burada yaşıyorsa ; kadın bunu yapamıyordu. Tam tersine burada erkek toplumunda ; erkek‐
erkeğe sokak hayatı özendiriliyor ; buna uymayan erkek, erkek toplumundan soyutlanıyor, kadınlar daha mutaasıp, giyim kalıplarına ve dar bir sosyal yaşama adapte olmak zorunda bırakılıvordu.
Ayrıca burada 20‐30 yılı geçirmek dahi, şehrin yerlileri tarafından kabul görmek, içlerine girmek için yeterli değildi . Çünkü burada doğup büyüyenler ; ailevi bağlarının ; hatta okul arkadaşlıklarının bile pek dışına çıkmıyor, yabancılara belli bir mesafe koyuyordu. Uzun yıllar dışarda yaşamış bu yörenin insanları bile ; yurtdışında ki çevresel, toplumsal ve hukuki modelleri savunduklarında; onlara itici geliyordu. En önemli sorunlardan biri de iş problemidir. Eğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilseniz öğretmenlik dışında hiçbir mesleği resmi olarak yapamazsınız, mülk sahibi olamazsınız, araba dahi alamazsınız. Bu da erkeğe yabancı kadına bir nevi ekonomik dayatma hakkı sağlayabiliyor. Bu çalışma bize bazı gerçekleri de hatırlattı. Biz dernek üyeleri hangi milletten, ırktan ve dinden gelmiş olursak olalım; yaşadığımız bu ortak paydada eşlerimiz de dahil hepimiz aynı dili konuştuğumuzu ; aynı şeylerden yalandığımızı, dozu farklı da olsa bir kültür şoku yaşadığımızı ve birbirimizle en azından buranın yerli halkıyla olamadığımız kadar bütünleştiğimizi farkettik.
Geriye dönüp baktığımızda dernek üyelerimizin karma evlilikleri büyük oranda başardığını görüyoruz. Ama derneğimizin bu başarıda ; planlanmamışta olsa bir uyum terapisi işlevini yerine getirdiğini, bir birlik oluşturduğunu ve bu birlikten bize savaş gücü kazandırdığını inkar edemeyiz.
Bambaşka bir çevreye geldiğinizde; yeni bir birey olarak her şeye sıfırdan başlayacak gücü kendinizde bulmalısınız. Çünkü geride sizi siz yapan bazı unsurları bırakıyorsunuz.
Örneğin yıllarca eğitimini aldığınız mesleğinizi burada yapamıyorsunuz.Hukuki nedenlerin dışında; iş imkanı da oldukça sınırlı. Ailenizi ve dostlarınızı; alışveriş yaptığınız bakkalınızı; yaşadığınız şehrin size verdiği güveni de arkanızda bırakarak sadece bir yuva kurmak adına bu savaşa adım atıyorsunuz. Başaramayacağınızı hemen anlarsanız sorun yok.
Geriye dönüş süreciniz ne kadar kısa ise ; eski yaşantınıza adaptasyonunuz o kadar kolay. Ancak hayatınızın büyük bir bölümünü bu evlilikle bu çevrede geçirdiyseniz ; maalesef mutsuz da olsanız bu birlikteliği sonlandırmanız oldukça güç.
Çünkü: yıllar önce bıraktığınız çevreniz artık yok ; arkadaşlar, anneler, babalar, iş imkanı gibi hepsi çok gerilerde kaldı. Ayrıca artık bu topluma ait çocuklarınız var. Onlar bu kalışımın bu çevrenin birer unsuru.
Gençken kaybetmeyi göze aldığımız değerlere rağmen; herşeye yeniden başlayabilecek gücünüz vardı ama burada kök saldınız.
Yarım asırlık bir ağacı ; naturel dokuya ne kadar aykırı olursa olsun yerinden söküp almaya kimse kıyamaz. Hemen yanı başınızdaki eşiniz, yuvanız artık yoksa da; siz buraya aitsiniz.
20 yıl önceki mahrumiyetler ve zorluklar günümüzle kıyaslanmayacak kadar büyüktü. Globalleşen dünyanın ; hangi ırk, din ve ülkeden olursanız olun sizi kuşattığım ; bilgisayar, internet gibi teknolojik gelişmelerin en uzak ülkeleri ve kültürleri bile bir adım ötemize getirdiğini biliyoruz. Artık şehirler ve ülkeler birbirlerine benzer oldu. Yıllar önce özlemini çekip
ulaşamadığımız herşey; imkanlarımız ölçeğinde ulaşılır oldu.
Bundan sonraki süreçte karma evliliklerin, geçmişteki kadar büyük mücadele gerektirmeyeceğini umut ediyorum.
Sonuç
Bizler; yani geriye kalanlar, yani bu karma evlilikleri hala sürdürenler; nasıl başardık? Zeki bir insansanız ; çevreye uyumunuz daha kolaydır ; bu size çevrenizdeki olumsuzlukları daha kısa zamanda olumlu yöne çevirebilme şansı tanır. Yaşam planlarınızı kısa değil uzun vadede ve doğru planlıyorsanız ; daha az üzülürsünüz. Dürüst; dışa dönük; açık sözlü, sıcakkanlı bir insansanız ; toplum tarafından onaylanırsınız. Bölgesel etiğe uyuyorsanız; ahlaki davranış biçiminiz; yöre insanıyla örtüşüyorsa; dışlanmazsınız.
Elbette ; karma ve karma olmayan tüm evliliklerde hatta bireyin çevresiyle kurduğu tüm temaslarda fedakar ve anlayışlı iseniz ; bunlar kabul görme aşamanızda lehinize yazılan pozitif puanlardır.Ama bütün bu saydığımız unsurlar aslında tüm evlilikler için geçerli değil mi ?
KONUŞMA TAM METNİ