• Sonuç bulunamadı

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi

2. Akıl-Din ilişkisi

2.4. Akıl-Nakil Uyuşmazlığı

Gazâlî, el-Kânûnu’1-Küllî fî’t-Te’vîl adlı eserinde de akıl-din ilişkisi bağla-mında te’ville uğraşanları birtakım gruplara ayırmıştır. Ona göre akıl ile nakil arasında ilk etapta görünürde bir uyuşmazlığın olduğunu ön görenler yer

al-44 Gazâlî, Meâricü’l-Kuds, s. 50; el-İktisâd fi’l-İktisâd, s. 255.

45 Bkz. Gazâlî, el-İktisâd fi’l-İ’tikâd, s. 256 vd.

46 Gazâlî, el-İktisâd fi’l-İ’tikâd, s. 256-257; el-Munkız, s. 67.

62 TYB AKADEMİ / Ocak 2011

maktadır. Bu durumda bazıları yalnız aklı esas almış, düşüncelerini akıl çer-çevesinde kullanmışlardır. Bazıları ise tam aksine sadece nakli esas almış, dü-şüncelerini nakil yönünde kılmışlardır/işletmişlerdir. Ancak akıl ile nakli telif etmeye çalışanlar da olmuştur. Bunlardan bir kısmı aklı esas almış ve nakli akla tâbi kılmışken, diğer bir kısmı da bunun tam aksine nakli esas almış ve aklı ona tâbi kılmıştır. Gazâlî diğer bir grubun bu sayılan dört gruptan farklı olarak hem aklı hem de nakli ayrı ayrı birer esas olarak aldıklarını söyler.

Bunlardan birinci grup, sadece aklı esas alanlardır. Gazâlî’ye göre onlar, nakli ihmal etmişler, dinî esasların kendi akıllarına uygun gelenlerini kabul, gelmeyenleriniyse akıllarına göre yorumlamışlardır. O, bu kimselerin kendi akıllarına uygun düşmeyen nassları olduğu gibi kabul etmenin, halkın sevi-yesine düşmek gördüklerinden, bu seviyeye düşmemek için bu tür nassların yoruma dayalı örnekleme olduğuna hükmederek iman dairesinden çıkmışlar-dır.

İkinci gruba gelince Gazâlî’ye göre bu kimselerin “araştırma” ve “te’vil”in tehlikeli vadisine girmeyi göze alamadıklarından, cehalet sahasında selamette kalmayı tercih ettiklerini, bunların tavırlarının cehaletten başka bir şey olma-dığını, bu kimselerin yolun ilk menzilinde kaldıklarını belirtmiştir. Gazâlî yine de bu grubun peygamberin yalan söylediklerini kabul eden birinci gruptan inanç bakımından daha iyi bir durumda olduklarını belirtir.47

Aklı esas alıp nakli ona tâbi kılanlara gelince, Gazâlî, bunların Kur’an’ı ve mütevatir hadisleri ve bu hadislerden yorumu kolay olanları kabul ettiklerini, akıllarına aykırı düşenlerle yorumu güç olanları reddederek ravilerini yalan-ladıklarını, bu tutumlarından dolayı birçok sahih hadisin reddedilmesi gibi tehlikeli bir sonuçla karşı karşıya kaldıklarını belirtir. Böylece naklin ihmal edildiğini, nakli esas alıp aklı ona tâbi kılanların da onlardan farklı olmadığı-nı, bunların nakli ihmal ederken onların da aklı ihmal ettiklerini, bunların akli ve nazari konularla meşgul olmadıklarından, nazarlarında imkânsızların azal-dığını ve buna paralel olarak yorumların da azalazal-dığını ifade etmiştir. Gazâlî, bunların Allah hakkında cihet belirtmenin mümkün olmadığını bilmedikle-rinden, “istivâ” gibi Allah’a bir yön ifade eden kelimeleri yorumlamaya gerek duymadıklarını belirtir.48

Beşinci gruba gelince Gazâlî, bunların, akıl ile naklin her ikisinin de önemli olduğunu, dolayısıyla aralarında bir çatışmanın bulunamayacağını, her iki-sine de layık oldukları önemin verilmesi gerektiğini ileri sürenler olduğunu belirtir. Gazâlî, akla yalancı diyenin, hiç şüphesiz dini de yalanlamış olacağını,

47 Gazâlî, Faysâlu’t-Tefrika beyne’l-İslâm ve’z-Zendeka, İstanbul, 1990, s. 87.

48 Gazâlî, el-Kânûnu’l-Küll fi’t-Te’vîl, çev. Süleyman Uludağ, (Faysâlu’t-Tefrika beyne’l-İslâm ve’z-Zendeka ekinde), İstanbul, 1990, s. 88-90; Taylan, Necip, İslam Felsefesi, İstanbul, 2006, s. 282.

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem 63

çünkü dinin doğruluğunun ancak akılla bilinebileceğini dile getirir. Bunu da şu şekilde temellendirmeye çalışır: Aklın şahitliği olmasaydı doğru söyleyenle yalan söyleyeni, yalancı peygamberle gerçek peygamberi birbirinden ayırmak mümkün olmazdı. İşte bundan dolayı Gazâlî, akıl ile nakle layık oldukları öne-mi verenlerin en doğru yolu tutan kimseler olduğunu söyler.49 Çünkü bunlar, hem aklı hem de dini birinin diğerine feda edilmeyecek kadar önemli olduk-larını belirtmişler ve sonuçta öncekilerin düştükleri hatalara düşmemişlerdir.

Ancak Gazâlî, bu yolun öyle sanıldığı gibi herkesin kolaylıkla üzerinde yürü-yebileceği bir yol olmadığını da belirtir.50

Çünkü o, “ilimden size az bir şey verildi.”51 ayetine dayanarak, herkesin her noktada din ile aklı telif etmede aynı güce sahip olamayacağına dikkat çeker.

Akıl ile nakli ayrı ayrı önemli sayan kimselere Gazâlî’nin diğer bir tavsi-yesi de akli delillere katiyen yalan denilmemesidir. O, akıl ile din arasındaki ilişkide aklın çok önemli bir konumda bulunduğunu fark etmiş ve aklın yalan-lanmasının, dinin doğruluğunu ispat etme gibi konularda da aklı yalanlama neticesini doğuracağını belirterek, bu konularda dikkatli olunması, temkinli hareket edilmesi gerektiğini hatırlatmaktan geri durmamıştır.52

Bununla birlikte Gazâlî, duyular ve aklın kudretini aşan ve bu ikisinin ku-rallarının işlemediği metafizik dışındaki bütün duyumsal ve akli olan bilgile-rin mantıkla ilişkilendirilmek zorunda olduğunu belirterek, aklın kendi saha-sına giren alanda önemli bir bilgi kaynağı olduğuna dikkat çekmiştir.

Böylece Gazâlî’nin, akıl ve nakilden birini alıp diğerini bırakanlardan ol-madığı, ikisi arasında ölçülü bir denge kurduğu53 görülmektedir. Gazâlî’nin akla karşı tutumu, aklın metafizik alandaki başarısızlığı bir kenara bırakılırsa, olumludur ve o, aklın verdiği hükümleri de doğru kabul etmektedir.

Gazâlî, hem aklı hem de dini, birini diğerine tercih etmeden, dengeli bir şekilde her birini layık oldukları konum çerçevesinde ele almaktadır. Bununla beraber o, duyular ve akla dayanan bazı ilimleri ve filozofların bu konular-da yaptığı açıklamaları konular-da, bazı dinî endişeleri nedeniyle bir değerlendirmeye tâbi tutmadan da edememiştir. Şöyle ki, Gazâlî’ye göre mantık ve matematik, din bakımından tamamen tarafsız ve kesin kanıtlara sahip disiplinlerdir. O, dini savunmak düşüncesiyle felsefe adına bunların eleştirilmesinin dine karşı bir cinayet olacağını, bu gibi şeylerin dini zaafa uğratmaktan başka bir sonuç

49 Gazâlî, el-Kânûnu’l-Küll fi’t-Te’vîl, s. 90.

50 Gazâlî, el-Kânûnü’l-Küll fî’t-Te’vîl, s. 90-91.

51 İsrâ 17/85.

52 Gazâlî, el-Kânûnü’l-Küll fî’t-Te’vîl, s. 91-92.

53 Gazâlî, el-İktisâd fi’l-İ’tikâd, s. 7.

64 TYB AKADEMİ / Ocak 2011

doğurmayacağı kanaatindedir. Zira bu ilimler kesin kanıtlara dayandığı için dini güçlendirmek ve savunmak maksadıyla bunlar hakkında kuşku uyandır-maya kalkışan kişi, sonuçta dini de kuşkulu duruma sokacaktır. Çünkü yanlış yöntemlerle dini destekleyenlerin vereceği zarar, doğru yöntemlerle dini eleş-tirenlerin vereceği zarardan çok daha büyük olur.54