• Sonuç bulunamadı

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi

2. Akıl-Din ilişkisi

2.5. Akıl-Din İlişkisinde Akla Konulan Sınırlama

Gazâlî, filozofların din açısından zararsız ilimlerdeki başarılarına bakarak, metafizik konularda da yanlış fikirlere sahip olmadıkları hatasına düşülme-mesi gerektiğini belirtir. Çünkü bir meslekte uzman olan kişinin, her meslekte uzman olması mümkün değildir.55 Gazâlî’ye göre, aklın anlamakta âciz kaldığı esas alan tabiat ötesi (ilahiyat-metafizik) alandır. Gazâlî metafizik alanda aklı kullanmayı bir tahta parçası üzerinde denize açılmak gibi tehlikeli bir mace-ra olamace-rak görür. Böyle bir macemace-raya atılan kimsenin kurtulma şansının da az olduğunu belirtir. Akıl, ahlakla ilgili konularda, özellikle de ilahiyatla (metafi-zik) ilgili konularda yetersiz bir bilgi aracıdır. Allah’ın din ve peygamber gön-derme hikmeti de bu noktada yatar. Dinlerin de özellikle ahlak ve ilahiyatla ilgili hususları kendilerine konu edinmelerinin hikmeti de budur.56

Yine tabiat ilimleri içinde tıp, deneysel fizik, kimya, astronomi, meteoro-loji, zooloji ve botanik gibi pozitif ilimlerin de din bakımından inkâr edilme-sinin uygun düşmeyeceğini, bunların kelami ve naklî delillerle çürütülemeye-ceğini ileri sürer.57 Ancak ona göre sebep-sonuç ilişkisi ve dolayısıyla mucize meselesi, beden-ruh ilişkisi, ruhun ebediliği ve ölümden sonra cesede dönüp dönmeyeceği gibi, klasik felsefede “tabiat” disiplinleri içinde incelenen meta-fizik meselelerle ilahiyata ilişkin problemlere gelince, bu konularda filozofla-rın ileri sürdükleri görüşler, hem dinî hem de felsefi bakımından tartışmaya açıktır. Onların ilahiyata dair bilgileri, matematiğe ait bilgileri gibi tahminden arınmış, kesin kanıtlara dayalı bulunsaydı aralarında asla ihtilaf çıkmazdı. O, bu ihtilafın asıl sebebini, mantığın çeşitli bölümleri için şart koşulan rasyonel kesinlik ölçütlerinin, ilahiyat meselelerine uygulama imkânından yoksun bu-lunmasına58 bağlar.

Nitekim Gazâlî, filozofların görüşlerini eleştirdiği yirmi meselenin her

bi-54 Gazâlî, Tehâfütu’l-Felâsife, B. Sadak, İstanbul, 2002, s. 41-42; el-Munkız, s. 22-23.

55 Gazâlî, el-Munkız, s. 39.

56 Gazâlî, el-Munkızu mine’d-Dalâl ve Tasavvuf İncelemeleri, çev. S. Uçan, İstanbul, 2008, s. 337, 342, 385.

57 Nasr, Seyyid Hüseyin-Leaman, Oliver, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Ş. Öcal-H.T. Başoğlu, İstanbul, 2007, s. 318.

58 Gazâlî, Tehâfütu’l-Felâsife, s. 45.

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem 65

rinde onların kanıtlarını sık sık keyfî hüküm verme, tahayyül, aldatma, tena-kuz, kafa karışıklığı ve bâtıl gibi kavramlarla niteleyerek bu kanıtların kesin-lik ifade etmediğini, aynı yöntemlerle bunların aksinin de savunulabileceğini vurgulamış, bu tür meselelerin beşerî akılla çözümlenemeyeceğini, bunun için vahyin kılavuzluğuna ve bâtıni keşfe ihtiyaç bulunduğunu belirtmiştir.59

Onun bu konularda Tehâfutü’l-Felâsife adlı eserinin temel iddiası, ilahiyat meselelerinin çözümünde aklın yetersizliğinden dolayı bir Müslüman için en doğru tutumun, bu meselenin çözümünde dinî açıklamaları kabul etmenin ge-rekli olduğudur. Bu noktadan hareketle, filozofların başlıca ilahiyat meselele-rinin çözümüne dair ileri sürdükleri spekülatif iddialarının kesin ve ikna edici kanıtlara dayanmadığını, yine onların kullandığı yöntemlerle ortaya koyan Gazâlî, rasyonel delillerle kanıtlanması mümkün olmadığı hâlde ezelî evren ve ezelî zaman fikrini savunmakla İslam’ın hür ve yaratıcı Allah inancından saptıklarını, Allah’ın ilmini beşerî bilgiyle karıştırarak değişken varlıklar hak-kındaki bilgilerin değişmesinin onu bilende de değişiklik meydana getireceği öncülünden hareketle, Tanrı’nın yalnız kendisinin bilincinde olduğunu veya tümelleri yahut bütün eşyayı tümel bir bilgiyle bildiğini iddia etmek suretiyle Allah’ın bilgisini sınırladıklarını, Platon’dan beri devam eden ruhun basitliği ve madde olmadığı şeklindeki iddiaya dayanarak, ahiret hayatının sadece ru-hani bir hayat, ahiret mutluluğunun da akli ve ruhi duyumlamalardan ibaret olduğuna inanmalarıyla cismani dirilişi reddettiklerini, ayrıca duyu hazları veya elemleriyle ilgili Kur’an’ın tasvirlerini halkın ahlaki eğitimini amaçlayan semboller olarak değerlendirdiklerini belirtir.

Sonuç olarak Gazâlî, bütün bu fikirleri dinin temel kaynaklarından biri olan Kur’an-ı Kerim’de yer alan sarih açıklamalara ters düştüğü ve peygam-berleri yalanlama anlamı taşıdığı için filozofların tekfir edilmesi gerektiği ka-naatine varmış; bu meselelerin dışında kalan dinî konuların İslam mezhepleri arasında da tartışmalı olduğu dikkate alınarak filozofların bunlarla ilgili gö-rüşlerinin bidat sayılmasının uygun olacağını ileri sürmüştür.60

Önemli bir nokta da Gazâlî’nin, Tehâfüt’teki çeşitli vurgulamalarıyla Kur’an’ın ilahiyata dair açıklamalarını benimsemekle rasyonel bakımdan hiç-bir sakınca görmediğini ifade etmesidir. Zira o, bu açıklamaların, akli yön-temlerle kanıtlama imkânının bulunamaması nedeniyle, onların akla aykırı olduğu anlamına gelmeyeceğini belirtir. Böylece Gazalî’nin, akıl üstü olmak-la, akla aykırı olmak arasında kesin bir ayırım yaptığı61 görülmektedir.

59 Gazâlî, Tehâfütu’l-Felâsife, s. 109, 135, 185.

60 Gazâlî, el-Munkız, s. 42-43.

61 Çağrıcı, a.g.e., s. 499.

66 TYB AKADEMİ / Ocak 2011

Gazâlî’ye göre Aristoteles’i takip eden İslam filozoflarının başlıca hatası, akıl ile dini uzlaştırma isteklerinden ileri gelmektedir. Zira onlar, bu iki şe-yin ne derece zıt olduğunu, birini feda etmeden diğerinin kabul edilemeye-ceğini anlamıyorlardı. Gazâlî kategorik olarak bu filozoflar tarafından ruhun ölmezliği, ruhların tekrar cesetlerle birleşmesi ve Allah’ın külliler hakkındaki bilgisine dair yapılmış bütün akli izahları reddetmiş ve İslam dininin bu üç konuda onlara muhalif olduğunu ifade etmiştir.62

Netice itibarıyla denilebilir ki Gazâlî, metafizik varlık alanının bilgisini in-san için imkânsız görmemektedir. Onun imkânsız gördüğü ve kabul etmediği husus, bağımsız aklın kendi başına bu alana nüfuz etme ve bu alanla ilgili doğru sonuçlara ulaşma imkânına sahip olduğu iddiasıdır. İslam dünyasında Gazâlî böyle düşünmekle kalmamış ondan beş asır sonra 17. yüzyılda Batı’da Descartes’la aklın tek başına metafizik alanın bilgisine sahip olamayacağı tek-rarlanmıştır. Ona göre Tanrı’nın sonsuz ve sınırsız özü, yaptığı işler ve gön-derdiği vahiylerde aklın algılama alanını aşan akıl üstü birçok şeyin bulunma-sı hiç de garip karşılanmamalıdır.63

Son merhalede denilebilir ki Gazâlî, özellikle metafizik alana nüfuz etme konusunda akla hemen hemen hiçbir yetki tanımamaktadır. Bu çerçevede onun niçin felsefenin “metafizik” alanla ilgili kısmını reddettiği de anlaşıl-maktadır. Çünkü o, aklı, fizik âlemi kavrayan ve bu alanla ilgili konularda diğer algı yetileriyle ortaklaşa hüküm verebilen bir yeti olarak görmekte, me-tafizik âlemi erişemeyeceği bir alan olarak değerlendirmektedir. Bu tür de-ğerlendirmeye onu sevk eden, metafizik âlemle insanlığın irtibatını sağlayan

“peygamberlik” olgusunun var olmasıdır. Bazı araştırmacıların da ifade ettiği gibi, aslında Gazâlî, dinin esaslarıyla çatışmadığı sürece filozofların ilmî gö-rüşlerini kabul etmeye her zaman açık görünmektedir.64

Gazâlî’nin el-Munkız adlı eserinde insan aklının aşkın problemler alanında son sözü söyleyemeyeceğini ifade ederek akla bir sınır koyduğu doğru olmak-la beraber, Gazâlî’nin bilgi anolmak-layışında tamamen sezgisel bir bilgi temeline dayandığını söylemek de tamamen doğru olmaz. Onun görüşleri bütüncül bir yaklaşımla ele alındığında denebilir ki, o akıl ile sezgiyi birleştirmeye çalışan, akılla başlayıp sezgide son bulan bir hakikat anlayışına yer vermektedir.65

Böylece düşünürümüzün akıl ile din ilişkisini her birini kendi sahası için-de, birini diğerine feda etmeden ele almakla aslında dinle dine aykırı olmayan bir felsefeyi de uzlaştırmaya çalıştığı söylenebilir.

62 Ülken, Hilmi Ziya, İslam Düşüncesi, İstanbul, 2000, s. 220.

63 Descartes, Felsefenin Temel İlkeleri, çev. M. Akın, İstanbul, 2002, s. 65-66.

64 Karadaş, Cafer, Gazâlî, İstanbul, 2004, s. 76-78; Akdağ, Mehmet, Gazâlî’de Bilgi Problemi, (Basıl-mamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010, s. 62 vd.

65 Şerif, M. M. (ed.), İslam Düşünce Tarihi, İstanbul, 1990, s. 193.

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem 67

Bibliografya

Akdağ, Mehmet, Gazâlî’de Bilgi Problemi, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010.

Bolay, S. Hayri, Aristo Metafiziği ile Gazâlî Metafiziğinin Karşılaştırılması, İstanbul, 1980.

Çağrıcı, Mustafa, “Gazzâlî” Diyanet İslam Ansiklopedisi, Çubukçu, İbrahim Agah, Gazâlî’de Şüphecilik, İstanbul, 1996.

Descartes, Felsefenin Temel İlkeleri, çev. M. Akın, İstanbul, 2002.

Ece, Hüseyin Kerim, İslam’ın Temel Kavramları, İstanbul, 1999.

Erdem, Hüsamettin, “Gazâlî’de Bilgi Meselesi”, İslam Araştırmaları, 13 (3-4) İstanbul, 2000.

Erdem, Hüsamettin, Bazı Felsefe Meseleleri (Felsefeye Giriş), Konya, 2009.

Gazâlî, Faysâlu’t-Tefrika beyne’l-İslâm ve’z-Zendeka, İstanbul, 1990.

Gazâlî, el-İhyâ’u Ulûmid-Dîn, çev. A. Serdaroğlu, İstanbul, 1974.

Gazâlî, el-İktisâd fî’l-İ’tikâd, çev. H. Akın, İstanbul, 2005.

Gazâlî, el-Hikmetü fî Mahlukillah, çev. Heyet, Ankara, trs.

Gazâlî, el-Kânûnü’l-Küll fî’t-Te’vîl, çev. Süleyman Uludağ, (Feyselu’t-Tefrika Beyne’l- İslâm ve’z- Zendaka ekinde), İstanbul, 1990.

Gazâlî, Meâricü’l-Kuds, çev. S. Özburun, İstanbul, 1998.

Gazâlî, Mihakku’n-Nazar (Düşünmede Doğru Yol), çev. A. Kayacık, İstanbul, 2002.

Gazâlî, Mişkâtü’l-Envâr, çev. S. Ateş, İstanbul, 1996.

Gazâlî, Mizânü’l-Amel, çev. R. Barışık, İstanbul, 1970.

Gazâlî, el-Munkızu mine’d-Dalâl ve Tasavvuf İncelemeleri, çev. S. Uçan, İstanbul, 2008.

Gazâlî, el-Munkızu mine’d-Dalâl, çev. A.S. Furat, İstanbul, 1972.

Gazâlî, Mustasfa min İlmi’l-Usûl, Mısır, 1322.

Gazâlî, Tehâfutu’l-Felâsife, B. Sadak, İstanbul, 2002.

el-İsfahânî, Ebû’l-Kâsım, Mutluluğun Kazanılması, çev. L. Doğan, İstanbul, 1974.

Karadaş, Cafer, Gazâlî, İstanbul, 2004.

Nasr, Seyyid Hüseyin-Leaman, Oliver, İslam Felsefesi Tarihi, çev. Ş. Öcal-H.T. Başoğlu, İstanbul, 2007.

Suyûtî, Celâleddîn, el-Câmiu’s-Sağır, Kahire, 1954.

Şahin, Naim, Bir Bilgi Kaynağı Olarak Kur’an’da Akıl, Konya, 2010.

Şerif, M. M. (ed.), İslam Düşünce Tarihi, İstanbul, 1990.

Taylan, Necip, Gazâlî’nin Düşünce Siteminin Temelleri, İstanbul, 1994.

Taylan, Necip, İslam Felsefesi, İstanbul, 2006.

Topaloğlu, Bekir, Kelam İlmi (Giriş), İstanbul, trs.

Ülken, Hilmi Ziya, İslam Düşüncesi, İstanbul, 2000.

Al-Ghazali’s Conception of The Relation Between Reason and Religion Prof. Dr. Hüsamettin Erdem

Abstract

Al-Ghazâlî says that man holds an intermediate position between the animals and the angels, and that his most distinctive characteristic is having reason that he describes as the most valuable thing God has created for man. This is because man through reason recognizes his raison d’être and the truth of things, perceiving the causes and levels of existent beings. So, he gets rid of ignorance and becomes free from satanic whims through reasoning.

Viewing reason as the source, origin and means of knowledge, al-Ghazâlî holds that its judgments are correct. He attaches a great importance to reason in getting the knowledge of things as well as in

68 TYB AKADEMİ / Ocak 2011

knowing and affirming God, the Prophet, and religion, asserting that reason leads to felicity both in this world and in the hereafter. He adds that only through reason man can reach the mystery and truth of things and know the wisdom in them. He considers reason the source of religion, the addressee of divine speech, and the condition of human responsibility.

Though he approves of the authority of reason in mathematics, logics, and experimental physics, he is convinced that reason cannot solve metaphysical problems and thus needs the aid of intuitional perception and divine revelation in this realm. Man can reach the knowledge of such a metaphysical realm. But for this, he should perform spiritual exercises, do away with his bad moral habits, severing all relations with the world and turning towards God by all his existence. In order for the light of truth to rise and radiate onto his heart, man first should prepare himself for receiving this knowledge and then ask God for it. So, one can speak of three sorts of knowledge in the thought of al-Ghazâlî as sensible, rational, and spiritual.

According to al-Ghazâlî, reason can find the straight way only with the guidance of religion. In return, religion appears and survives thanks to reason. The relation between these two is like the re-lation between a building and its foundation: Reason is the foundation while religion is the building.

Just as the foundation is meaningless if there is no building, the building makes no sense if there is no foundation. While religion is an external reason, reason is an internal religion. They help and support each other. This point is made in the hadith, “If one has no reason, one has no religion, either.” Thus, such a person has no religious responsibility. If religion severs relation with reason, it cannot offer any use. While reason has a general knowledge of religion, religion has both the universal and individual knowledge of things.

In the relationship al-Ghazâlî envisages between reason and religion, reason is mostly a means that enables us to understand the messages given by the Prophets. But were not for reason, that message ne-ither could be understood nor affirmed. Al-Ghazâlî holds that if one denies reason, one denies religion, too. He claims that the judgments of reason should be adopted provided that its failure in the metap-hysical realm is put aside. So, al-Ghazâlî pays a balanced attention to both religion and reason without preferring one of them to the other.

To al-Ghazâlî, the realm that reason is unable to understand is the metaphysical realm. Reason is an inadequate means of knowledge especially in moral and metaphysical issues. This is why God sent reli-gion and prophets. However, al-Ghazâlî does not see it impossible for man to reach the knowledge of the metaphysical realm. What he sees impossible is that reason can reach this knowledge independently and by itself. Al-Ghazâlî recognizes almost no authority for reason to reach this realm, confining its power of knowing to the physical realm. The reason behind this conviction of his is the existence of prophets who bridge humanity and the metaphysical realm.

Key Words: al-Ghazali, reason, religion, theology, metaphysics, revelation

Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi Prof. Dr. Hüsamettin Erdem

Özet

İnsanın hayvan ile melek arasında yaratıldığını belirten Gazâlî, onun en temel ayırıcı özelliğinin ve Allah’ın insan için yarattığı en değerli şeyin akıl olduğunu söyler. Zira akıl gücüyle insan yaratılış gayesi-ni ve eşyanın hakikatigayesi-ni kavrar; varlığın sebep ve illetlerigayesi-ni, varlık mertebelerigayesi-ni idrak eder, bilgisizlikten kurtulur ve burhan ışığıyla şeytanın vesveselerinden uzaklaşır.

6

Gazâlî, yüksek bir şerefe sahip olan aklı, bilginin kaynağı, esası, doğduğu yer sayar ve onun verdiği hükümlerin de doğru olduğundan söz eder. O, nesneleri bilmede, Allah’ı, peygamberi ve dini bilip tas-dik etmede akla büyük bir değer vermiş, aklın hem dünya hem de ahiret mutluluğuna vesile olduğunu belirtmiştir. Gazâlî, eşyanın sırrına, hakikatine ve bâtınına da ancak akılla ulaşabileceğimizi, bunların edep ve hikmetini ancak akılla bilebileceğimizi ve çözebileceğimizi belirtir. Gazâlî aklı dinin kaynağı, ilahî teklifin muhatabı, sorumluluğun dayanağı olarak kabul eder.

O, aklın, matematik, mantık ve tabiat bilimlerinin tecrübeye dayalı alanlarındaki yetkisini kabul etmekle birlikte, metafizik problemlerin çözümünde aklın âciz olduğunu ve bu alanda çözüme ulaşabil-mek için bâtıni keşfe ve vahyin desteğine ihtiyaç bulunduğunu düşünulaşabil-mektedir. Ancak insan böyle bir metafizik varlık dünyasının bilgisine de ulaşabilir. İnsanın buna ulaşabilmesi için, önce nefis tezkiyesine girişmesi, kendisinde bulunan kötü sıfatları yok etmesi, her türlü dünyalıktan alakasını kesip bütün var-lığıyla Allah’a yönelmesi gerekir. Kalpte hakikat nurunun gelişip parlaması ve ortaya çıkabilmesi için, önce insanın bu bilgiye yetenekli hâle getirilmesi, sonra da Allah’ın bu bilgiyi kuluna vermeyi istemesi gerekir. Netice itibarıyla Gazâlî’de duyu, akıl ve bâtıni keşf olmak üzere üç tür bilgi kaynağından söz edilebilir.

Gazâlî’ye göre akıl, ancak dinin yol göstericiliğinde doğru yolu bulabilir. Din de ancak akılla ortaya çıkar ve varlığını sürdürebilir. Akıl ile din, bir bina ile bu binanın temeline benzer. Akıl temeldir, din ise binadır. Nasıl ki bina olmayınca temel yeterli değilse, temel olmayınca da bina bir işe yaramaz. Şeriat hariçten bir akıl, akılda dâhilden bir şeriattır. Bunlar birbirlerine yardım ederler, birbirlerine kuvvet verirler. Hadiste de ifade edildiği gibi “Aklı olmayanın dini de yoktur”; dolayısıyla dinî sorumluluğu da yoktur. Din, akılla olan ilişkisini kopardığı anda dinden hiçbir şey çıkmaz. Akıl, genel olarak din hakkın-da külli/tümel bilgilere sahiptir; fakat din, hem genelin, hem de tikelin, detayın bilgisine sahiptir.

Gazâlî’ye göre akıl ile din arasındaki ilişkide akıl, büyük ölçüde peygamber tarafından verilen haber-lerin anlaşılmasını sağlayan bir araç/alet olarak anlaşılır. Ancak akıl olmasaydı ne peygamberin haberi anlaşılırdı, ne peygamberin getirdiği haber doğrulanırdı. Gazâlî aklı yalanlayanın dini de yalanladığını belirtir. Onun açısından aklın metafizik alandaki başarısızlığı bir kenara bırakılırsa, aklın verdiği hü-kümler doğru kabul edilmelidir. O, hem aklı hem de dini, birini diğerine tercih etmeden, dengeli bir şekilde her birini layık oldukları konum ve durum çerçevesinde ele almaktadır.

Gazâlî’ye göre, aklın anlamakta âciz kaldığı esas alan tabiat ötesi (ilahiyat-metafizik) alandır. Akıl, ahlakla ilgili konularda, özellikle de ilahiyatla (metafizik) ilgili konularda yetersiz bir bilgi aracıdır.

Allah’ın din ve peygamber gönderme hikmeti de bu noktada yatar. Fakat o metafizik varlık alanının bilgisini insan için imkânsız görmemektedir. Onun imkânsız gördüğü ve kabul etmediği husus, bağım-sız aklın kendi başına bu alana nüfuz etme ve bu alanla ilgili doğru sonuçlara ulaşma imkânına sahip olduğu iddiasıdır. Gazâlî özellikle metafizik alana nüfuz etme konusunda akla hemen hemen hiçbir yetki tanımamaktadır. Çünkü o, aklı, fizik âlemi kavrayan ve bu alanla ilgili konularda diğer algı yetileriyle ortaklaşa hüküm verebilen bir yeti olarak görmekte, metafizik âlemi ise erişemeyeceği bir alan olarak görmektedir. Onu bu tür değerlendirmelere sevk eden neden, metafizik âlemle insanlığın irtibatını sağ-layan “peygamberlik” gibi bir olgunun var olmasıdır.

Anahtar Kelimeler: Gazâlî, akıl, din, ilahiyat, metafizik, vahiy Gazâlî’de Akıl-Din İlişkisi / Hüsamettin Erdem

71