• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2. KURAMSAL ÇERÇEVE

2.8. Ailenin Çocuğun Dinî Gelişimi Üzerindeki Etkisi

İnsan gelişimini, döllenmeden başlayarak ölene kadar devam eden bir süreç olarak tanımlayabiliriz. “Gelişme, organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimi ile düzenli ve sürekli olarak değişmesidir. Gelişme, gelişim sürecinde ortaya çıkan üründür”( Aliyeva, 2011, s. 10). Bireyin, yapısal idrak mekanizmaları ve nitelik bakımından değişikliklerinin tümüne birden gelişim denilebilir.

İnsan kendini güçsüz hissettiğinden dolayı, kendinden üstün bir varlığa ihtiyaç duymuş ve bir tanrı veya daha doğrusu bir din arayışında bulunmuştur. İnsanın yaratılışından kendisine verilmiş olan aşkın olana inanma duygusuna kutsal kitabımız olan Kuran’ı Kerimde, insanın İslam fıtratı üzere doğduğu bildirilmiştir (Rum Suresi, 30/30). Bu dinî arayış veya dinî inanma olgusunun insanlarda hangi yaşlarda ortaya çıktığı, bunda çevrenin etkisi olup olmadığı, olduysa nasıl olduğu konusu bizim için çok önemlidir( Aliyeva, 2011, s. 3).

İnsanın gelişim alanları birbiriyle paraleldir. Dolayısıyla dinî gelişimi psikolojik ve sosyal gelişimden ayrı düşünemeyiz. Çünkü “İnsan sosyal bir varlıktır. Bir topluluk içinde yaşar. Başkalarına ihtiyaç duyar ve onlardan birçok şey öğrenir” (Peker, 2014, s. 130). Toplum içinde yaşayan çocuk ise “Bir fotoğraf makinesi gibi her hareketi alır ve onu zihnine yerleştirir. Kendi davranışlarını da, gördüğü hal ve hareketlere göre şekillendirir. Bu sebeple anne-baba ve ailenin büyükleri, çocuğun zihinsel ve davranışsal gelişiminde birinci derecede rol oynar” (Ertuğrul, 2013, s. 99). Çocuklar, ebeveynlerinin birer yankısıdır. Ebeveynler çocuklara nasıl seslenirlerse, çocuklar da aynı karşılığı verirler. Dolayısı ile çocuklar anne-babalarından sadece davranışlarını değil, onların vicdan (inanç)larını da kopya ederler (Güneş, 2012, s. 76). “Bunu çok iyi bilen bilinçli aileler, küçük yaştan itibaren çocuklarına, hayatın prensiplerini, uyulması gereken kurallarını ve olumlu davranışları kazandırmaya çalışırlar. Ve çocuklarına bu konuda örnek olurlar” (Erdil, 1991, s. 48).

İmam-i Gazali, ailenin çocuğun dinî gelişimi üzerindeki etkisinin önemini şu sözüyle vurgulamıştır. ‟Çocuk, anne baba elinde emanettir. Kalbi kıymetli bir cevher gibi temizdir. Mum gibi her şekli alabilir. Bütün yazı ve şekillerden uzaktır. Temiz bir

toprak gibidir. Hangi tohum atılırsa, öyle büyür. İyilik tohumu ekilirse, din ve dünya saadetine kavuşur “ (Çamdibi, 1988, s. 38). Ayrıca, bu konuda Miskeveyh çocuğun her nakşa kabilyeti olduğu gibi meylettirilen her şeyi almaya da kabiliyeti vardır. “Eğer çocuğa aile ve yakınları tarafından hayır öğretilirse, hayır üzere büyür, dünya ve ahirette mesut olur…” (Canan,1992, s.23).Nitekim meşhur Ahlakçı Kınalı Zade bu durumu; ”Etfalin(çocukların) levh-i idraki(fıtratları)sade olmakla her canibe(yöne) kabildir(meyillidir)”(Canan,1992,s.21) diye ifade eder.

Yapılan araştırmalar psiko-sosyal ve pedogojik açıdan, ailenin çocuk üzerinde büyük ölçüde etkili olduğu, çocukta dini duygu ve düşüncenin gelişmesinin aileden aldığı din eğitimine bağlı olduğu vurgulanmıştır (Gülmez, 2008, s. 66). Anne-babalar, çocukların din eğitimi üzerinde farkında olarak veya olmayarak, doğrudan veya dolaylı etkiye sahiplerdir. Hatta diyebiliriz ki diğer faktörler arasında en önemli etkiye ebeveynler sahiptir. Bu dönemde çocuklar, farklı dinlerle, farklı insanlarla ilgilenmezler. “Onların dini inanç ve davranışları güçlü ve etkili bir şekilde anne -baba tarafında şekillendirilir”(Gülmez, 2008, s. 66).

Çocuk, aile de gördüğü her türlü ibadet ve davranışa yönelerek, onları kendisine örnek alır. Evde bulunan fertlerin Allah’a ibadet ederken yaptığı hareketler, söylediği kelimeler, çocuk tarafından dikkate alınır, çocuk bu bilgiyi kendi bilincine yerleştirir sonra onu yavaş yavaş benimsemeye başlar. Böylece bu dönemde, çocuğun diğer gelişim süreçleri ile beraber dinî duygusu da gelişmeye başlamış olur (Aliyeva, 2011, s. 16). Çünkü “Çocuklar yetişkinlere, ‘güvenilir rol model’ kimseler olarak ihtiyaç duyarlar. Yetişkinler çocuklara dinî değerleri formal ve informal eğitim etkinlikleriyle öğretmekle kalmaz aynı zamanda kendi inançlarını onlarla paylaşırlar” (Gürses &Kılavuz, 2011, s.160).

Yukarda ifade edildiği gibi,çocuk için aile ve çevre ortamı bazı değerlerin kazanıldığı yerdir. Çevre ve aile ortamı bir spor salonudur. Çocuk o ortamda kendini geliştirecek ve orada hayata hazırlanacak, bütün karakter özelliklerini yani olumlu veya olumsuz davranışlarını, dinî inançlarını burada temellendirecektir. Çünkü “İnsan, varlığının özünü ailesinden alır. Bu özü, ailesinden gelen değerlerle geliştirir, biçimlendirir, yapılandırır. Tüm psikologların, kişiliğin oluşmasında büyük etkisini vurguladıkları

çocukluğun ilk yılları, derin ve köklü aile ilişkileri içinde geçer” (Apaydın, 2001, s. 321). Apaydın ayrıca, çocukların dini gelişiminin, onların ruhsal, sosyal, zihinsel, ahlaksal ve kişilik gelişimini de yakından etkilediğini söyler. Dolayısıyla bireyde sağlıklı bir dinsel gelişim olması ancak sağlıklı bir kişilik ve ahlak gelişimi ile mümkün olabilir Çocuğun belli bir inançla doğmadığını, inanmaya eğilimli/yatkın olduğu ancak, anne ve babasının onu kendi dinsel inançlarına göre şekillendirdiğini belirtmektedir (Apaydın, 2001, s. 327-329). Dolayısıyla “çocuk önce taklit ve özenti ile giriştiği davranışları zamanla özümseyerek onlarla özdeşleşir ve zamanla kendi davranışları haline getirir” (Gülmez, 2008, s.65 ). Böylece çocuklar bu yaşanılmış ortamlarda geliştirdiği ilişkilerle istenilen değerleri kazanma imkânı bulur.

Din bir disiplindir. İnsanın doğasında vardır. İnsan çok yönlü istek ve ihtiyaçlarını ancak sonsuz bir kudrete sığınmakla elde edebilir. İnsanın tüm davranışları ve buna bağlı olarak gelişimi birbiriyle ilişkilidir. İnsan yaratıcısına tam şuurla bağlanmak ve ona inanarak kendini güvende hissetmek ister. Yüce bir varlığa inanmakla büyük ruhsal destek kazanır, kişiliğini ve inancını sağlamlaştırır Ve böylece bir taraftan kişiliğini oluştururken, diğer taraftan duygularını ve davranışlarını pekiştirir, geliştirir. Bu pekiştirme ve geliştirme ise ancak, en tesirli eğitimciler, ebeveynler, yani ailenin etkisiyle olmaktadır.