• Sonuç bulunamadı

Ahlak ve Toplum

Belgede Ziya Gökalp sosyolojisi (sayfa 64-67)

GÖKALP SOSYOLOJĠSĠNDE TOPLUM DĠN VE SĠYASET

D. Gökalp Sosyolojisinde Temel Toplumsal Kurumlar

1. Ahlak ve Toplum

Ahlak kelimesi Arapça “hulk” kelimesinin çoğuludur. Hulk, din,tabiat, huy ve karakter gibi manalara gelir. (Kılıç, 2009; 1) Terim olarak ise ahlak, “insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya konan iradeli davranıĢlar bütünü; bu konuyla ilgili ilim dalı”dır.(Çağrıcı, 1989; s.1)

Gökalp‟in ahlak konusunda cevap aradığı temel problem ahlakın kaynağıdır. Yukarıdaki tanımda da görüldüğü üzere ahlak insanın bir Ģeyi iyi veya kötü olarak vasıflandırmasıdır. Peki bir Ģeyin iyi mi kötü mü olduğuna kim, nasıl karar verir? Gökalp‟in bu soruya cevabı gayet açıktır. Ahlaki duyguların kaynağı hayattır. Bu yüzden toplumsal hayatta meydana gelen değiĢim ve geliĢmeler iyi ve kötü anlayıĢları ve ahlak üzerinde etkilidir. (Ağaoğlu, 2015; 27) Gökalp tıpkı Durkheim gibi ahlakın kaynağını toplumda arar. Ahlaki kurallar değiĢen toplumsal vicdana uyum sağlarlar, sağlamak zorundadırlar. Çünkü ahlak kaidelerinin ebedileĢtirilmesi, toplum vicdanıyla uymayan uygulamaların ahlaki kılıflarda yaĢamlarını devam ettirmelerini sağlar. Toplumsal vicdanla ahlaki kurallar arasındaki uyumsuzluk ise fertlerin ahlaki değerlere bağlılığına zarar verir. Kısaca, toplumu ahlaksızlaĢtır.

Gökalp hükümleri ikiye ayırır: Ģeniyet(gerçeklik) hükümleri ve kıymet hükümleri. Ahlakın kapsamına giren hükümler kıymet hükümleridir. ġeniyet hükümlerinde ahlak değil akıl etkilidir. Ġnsanlar dini, ahlaki, bedii kıymet hükümlerini kalpleri ile değerlendirirler ve kabul ederler. Fakat akıl bu kıymet

55

hükümleri sahasına girerek bunları maddileĢtirmek ister. Burada yapılması gereken ahlakı ve aklı kendi sahalarında tutmaktır. Çünkü kıymet hükümlerini Ģeniyetin sahasına sokmak ya da tam tersini yapmaya çalıĢmak toplumları bunalıma iter. Ancak akıl ve kalp arasındaki denge ile huzur sağlanabilir. (Gökalp, 2009; 109) Gökalp‟in kalp ve akıl ayrımı Kant‟ın saf akıl, pratik akıl ayrımına benzer. Ferdi bilinçten beslenen saf akıl Ģeniyet hükümleri, kolektif vicdandan beslelen pratik akıl ise kıymet hükümleri ile ilgilenir. ( Özyurt, 2015; 76) Kant‟ın ahlak felsefesinde tek bir akıl vardır fakat tatbikatta bu akıl saf ve pratik akıl olmak üzere ikiye ayrılır. Pratik akıl ahlakla ilgili tercihlerle ve bu tercihlerin fiile dökülmesi ile alakalıdır. Kant‟a göre ahlak ise olanı değil olması gerekenin bilgisidir. (Kılıç, 2009; 32) Gökalp‟te ahlaki, kıymet hükümleri ile kısıtlar, kıymet hükümleri de Kant‟ta olduğu gibi olanı aramaz, olması gerekeni gösterir.

Gökalp ahlakın toplumsallığı hakkında farklı argümanlar sunar. Bu hususta Gökalp‟in dikkat çektiği nokta ahlak kurallarının tabiatları itibariyle bireyselliğe karĢı olduğudur. Bu kurallar insandan bireysel isteklerini terk etmesini ister. Yani ahlaki davranıĢ sergileyen bir birey kendi çıkarını düĢünmez. Bu anlamda ahlaki eylemin nedeni baĢka bir birey de olamaz. Sonuç olarak ahlakın gayesi toplumdur. Ayrıca ahlaki kuralların mecburiyet ve cazibe gibi iki türlü yaptırımı vardır. Bu kurallar bireyde doğuĢtan bulunmaz, kiĢiye içinde yaĢadığı toplum tarafında öğretilir. Bu kurallara uymak ve uymamak sonucu ortaya çıkan yaptırımları da toplum uygular, yani ahlakın kaynağı yine toplumdur. (Gökalp, 1981; 149)

Gökalp‟in toplum temelli ahlak anlayıĢı Ġslamcı kısım tarafından eleĢtirilir. Ġslamcı kesim için ahlaki kuralların kaynağı dinden baĢka bir Ģey değildir. Örneğin, bu zümrenin önde gelenlerinden Ahmet Naim ahlakın kaynağının din olduğunu ve toplumların ancak bu kanunlara uyarsa yükselebileceğini söyler. (Naim, 2017; 22) Bu ahlak anlayıĢından Ģunu çıkarabiliriz ki Osmanlı toplumunun son zamanlarda yaĢadığı dağılma ve karıĢıklığın sebebi Ġslam ahlakından uzaklaĢılmıĢ olmasıdır. Osmanlı toplumu ancak yeniden Ġslam ahlakına sarılırsa yükselmeye devam edebilir. Fakat tekamülcü bir düĢünür olan Gökalp‟e göre geriye dönüĢ mümkün değildir,

56

toplumsal bunalımdan kurtulmanın yolu millet devrinin geldiğini kabul etmek, bu devire ve bu devrin toplumsal vicdanına uygun ahlaki kuralları bulup çıkarmaktır.

Ahmet Naim‟in Gökalp‟le fikir ayrılığına düĢtüğü bir nokta da fedakarlık, vazife ve sorumluluk duygularının kaynağıdır. Gökalp bu tür duyguları topluma olan bağlılıkla temellendirir. Ahmet Naim ise bu tür duyguların ancak güçlü bir itikat ile temellenebileceğini ifade eder. Ġnsan sorumluluklarını sadece sorumluluk olarak görse fedakarlık yapacak gücü kendinde bulamaz. Ġnsana bu gücü veren dindir. (Naim, 2017; 84) Ahmet Naim‟in fedakarlık için Ģart gördüğü kutsal gücü, Gökalp toplumda görür.

Ahlak olmadan hukuk kurallarından bile istenilen verim alınamaz. ġöyle ki ahlaki yaptırımlar bazen hukuki yaptırımlardan bile daha etkilidir. Kanun gözünde resmi hukuk tarafından suçlu görülen bir insan, halkın hissiyatında yüksek övgülere mazhar olabilir. (EriĢirgil, 1984; 134)

Gökalp‟in ahlak anlayıĢı Ġslam‟ın klasik ahlak anlayıĢından farklı olduğunu görüyoruz. Klasik anlayıĢta ahlaki davranıĢların temelinde Allah rızası ya da korkusu vardır. Fakat, Gökalp bunun yerine toplum temelli bir ahlaki düzen teklif eder. Ġnsan ne kendi ne de baĢka bir bireyin faydası için ahlaki davranır, insan sadece toplum için ve toplumun ona vereceği mükafat ve cezaların yaptırımıyla ahlaki davranıĢlar sergiler. Gökalp‟in bu yaklaĢımı Durkheim‟cı ahlak anlayıĢına benzer. Gökalp‟in ahlaki davranıĢın nedeni olarak toplumu göstermesi, metafiziği ahlaki alandan çıkarma çabası kanaatimizce Durkheim‟da da gördüğümüz laik ve akılcı bir ahlak kurma çabası olabilir. Durkheim‟a göre tamamen rasyonel bir ahlaki eğitim mümkündür. Çünkü bilimsel ön kabülde bu vardır. Gerçek dünyada insan aklının reddedeceği hiçbir Ģey yoktur. Ġnsan aklı gerçekliğe boyun eğer ve dünyaya akıl yoluyla hükmetmeye çalıĢır.( Durkheim, 2016; 26) Toplumu müstakil bir gerçeklik kabul eden ve bu gerçekliğin genel geçer kurallarının tespit edilebileceğini öngören sosyoloji ilminin gösterdiği yolda ahlakı toplumsallaĢtıran Gökalp bu Ģekilde ahlakı aynı zamanda objektifleĢtirmiĢ de oluyordu.

57

Kısaca diyebiliriz ki Gökalp toplumsal hayatı derinden etkileyen ve büyük bir öneme sahip olan ahlak gibi bir konuyu metafizik alana bırakmadı. Toplumun bir ürünü olarak ahlak, tıpkı toplum gibi bilimsel yollarla tespit edilebilir ve incelenebilir hale getirildi.

Belgede Ziya Gökalp sosyolojisi (sayfa 64-67)