• Sonuç bulunamadı

Afgan Direnişini El Kaide’ye Götüren Süreç

Jeostratejik önemi sebebiyle tarihi boyunca işgallere ve istilalara maruz kalan Afganistan’da otoriteyi tam anlamıyla sağlayan, istikrarlı bir yönetim yapısı hiçbir zaman oluşamamıştır. Daha önce de belirtildiği gibi, 1978 yılında komünistler tarafından gerçekleştirilen Nisan Devrimi, Sovyet işgalinin bir nevi habercisi konumundadır. Davud Han’ı devirerek iktidarı ele geçiren komünistler, Nisan Devrimi’ni gerçekleştirmiş ve Nur Muhammed Terakki devlet başkanı olmuştur. Ancak bu andan itibaren güç ve nüfuz savaşları devam etmiş, devrimi birlikte yapan isimler ya öldürülmüş, ya da sürgüne gönderilmiştir. Komünist parti içindeki bu iktidar kavgası sebebiyle önce Nur Muhammed Terakki idam edilmiş, ardından Moskova yönetimi ile ters düşen Hafızullah Emin Sovyetler tarafından öldürülmüş, sürgünde bulunan komünist lider Babrak Karmal otoriteyi sağlayamamış ve 27 Aralık 1979’da Sovyet birlikleri Afganistan’a girmiştir.176

SSCB’nin başarısız olduğunun görülmeye başlandığı dönemde, 1986 yılında Babrak Karmal’ın yerine polis şefi Dr. Muhammed Necibullah getirilmiştir. 1988 yılında Gorbaçov bir açıklama yaparak, Afgan topraklarını yaklaşık on ay içerisinde terk edeceklerini ancak Afganistan’la ilişkilerinin düzelmesini umduklarını ve bu nedenle Necibullah hükümetine destek vereceklerini belirtmiştir.177

SSCB’nin Afganistan topraklarında hezimete uğramasının arkasındaki en önemli unsurun Afgan halkının direnişi olduğu açıktır. Afgan halkı bu direnişi ılımlı ve radikal bazı örgütler vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Radikal direniş örgütü olarak adlandırabileceğimiz iki ana grup vardır. Bunlardan birincisi, Hizb-i İslami’dir. Hizb-i İslami, direnişin en güçlü grubu olmakla birlikte, lideri Gulbeddin Hikmetyar’ın öğrenciliği döneminde kurduğu Müslüman Öğrenciler Örgütü’nden doğduğu belirtilmektedir. Hikmetyar aynı zamanda, 1978 yılında gerçekleşen komünist darbenin ardından rejime karşı ilk silahlı direnişi başlatan isimdir. Direnişin ikinci büyük grubu Cemiyet-i İslami olup, lideri Tacik asıllı profesör Seyyid Burhanuddin Rabbani’dir. Cemiyet-i İslami iki kez Hizb-i İslami ile birleşmeyi denese de uzun ömürlü bir ittifak gerçekleştirilememiştir.178

Ilımlı olarak addedebileceğimiz direniş örgütlerinin belli başlıları krallık rejimini savunan Mevlevi Muhammed Nebi’nin lideri olduğu Hareket-i Inkılab-i İslami, çağdaş ve komünist olmayan bir rejim isteyen Seyyid Ahmet Geylani’nin liderliğini yaptığı Peyman-ı İttihad-ı İslami ve bir molla olan Sibgetullah Müceddidi’nin lideri olduğu Cephe-i Azadir-i

176 Courtois, S., Komünizmin Kara Kitabı, İstanbul, Doğan Kitapçılık, 2000, s.935’den aktaran Mutanoğlu, a.g.e., s.41

177 Mutanoğlu, a.g.e., s.44 178 Armaoğlu, a.g.e., s.897-898

Afganistan’dır. Ancak savundukları görüşlerden de anlaşılacağı üzere dağınık bir görüntü arz etmişler ve bir araya gelememişlerdir. Direniş her ne kadar başarılı olsa da direniş örgütlerinin fazlalığı ve dağınıklığı, SSCB işgalinin bitişinin ardından Afganistan’ın birlik ve bütünlük sağlayamamasındaki başat unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.179

Afgan direnişçilerin birçok farklı örgüte tabi olması ve bu örgütlerin ülke siyasetine yönelik beklentilerinin farklılığı Afgan topraklarındaki savaşın bitmesini engellemiştir. Kabil’i ele geçirmek için savaşan örgütler, Necibullah hükümetinin düşmesinin ardından Kabil’de kendi aralarında çatışmaya başlamışlardır. Kurulan kısa süreli ititfaklar ve saf değiştirmelerle geçen sürenin ardından Nisan 1992’de Peşaver’de toplanan cihatçı örgütler Afganistan İslam Devleti’nin kurulduğunu açıklamışlardır. Buna göre Sibgetullah Müceddidi devlet başkanı, Gulbeddin Hikmetyar başbakan ve Seyyid Rabbani’nin komutanlarından olan Ahmed Şah Mesud savunma bakanı olmuştur. Müceddidi’nin başkanlık süresinin bitiminin ardından Rabbani ve Hikmetyar birlikte Ortadoğu ülkelerine ziyaretler gerçekleştirerek yardım taleplerinde bulunmuşlardır. Din alimlerinin de arabuluculuk yapmasıyla imzalanan dört farklı anlaşma, gruplar arasındaki çekişmeyi durdurmuş gözükürken Gulbeddin Hikmetyar’ın kendisine suikast düzenleneceğini öne sürerek kabine toplantısına katılmaması ve mücahitleri ile birlikte başkenti bombalamaya başlaması önü alınamaz bir iç savaşın başlangıcı olmuştur.180

İç savaş sürerken Peştunların çoğunlukta olduğu Kandahar kentinde bulunan Molla Muhammed Ömer liderliğindeki öğrenci hareketi Taliban, 1994 ve 1995 senelerinde Hikmetyar’ın kontrolünde bulunan bölgeleri ele geçirmiş, Raşit Dostum’un yardımıyla Kabil’i almış ve daha sonra Hikmetyar ile anlaşarak 1996 Eylül’ünde Ahmed Şah Mesud’un kuzeye doğru çekilmesine sebep olmuştur. Başkente tamamen hakim olan Taliban, İslam devletini kurduğunu açıklayarak Molla Muhammed Ömer’i İslam halifesi ilan etmiştir. Taliban döneminde öne çıkan iki önemli husus, iç güvenliğin bir süre de olsa sağlanması ve üç sene süren kuraklık dönemidir.181

SSCB işgalinin sona erdiği 1988’den sonra önce ülkesi Suudi Arabistan’a giden daha sonra yönetimle yaşadığı sıkıntılar sebebiyle Sudan’a geçmek zorunda kalan Usame bin Ladin, Sudan’ın da sınır dışı etmesi üzerine Afganistan’a tekrar dönmüştür. Bu dönemde bir ağ kurmaya ve merkez edinmeye çalışan Ladin, Taliban’ın İslam devletini kurmasının ardından daha rahat bir ortam bulmuş ve Afganistan’ı üs olarak kullanmaya başlamıştır. Bu sürecin

179

Armaoğlu, a.g.e., s.898 180 Mutanoğlu, a.g.e., s.46 181 Mutanoğlu, a.g.e., s.46-48

ardından daha yüksek sesle cihat çağrıları yapmaya başlayan Ladin’in giderek genişleyen uluslararası bir ağa da sahip olmaya başladığı görülmektedir. 1996 yılında Cihat İlanı’nı yayınlayan Ladin, 2000 yılında tüm Müslümanların cihat etmesi için şemsiye örgüt olacağını açıkladığı “Yahudiler’e ve Haçlılar’a Karşı Cihat İçin Dünya İslam Cephesi”ni kurmuş ve Amerikan yurttaşlarını ve müttefiklerini öldürmenin bütün Müslümanların görevi olduğunu açıklamıştır.182

Afganistan’da Taliban tarafından İslam devletinin kuruluşundan itibaren El Kaide ile iktidarın ilişkileri olumlu seyretmiştir. Usame bin Ladin ve yakın adamları Afgan topraklarını davalarının ismiyle münhasır ‘üs’ olarak kullanmış ve bunun karşılığında İslam devletine ekonomik ve askeri alanda yardımlarda bulunmaya, askeri eğitim vermeye başlamışlardır. Bu süreç ABD işgali ve dolayısıyla Taliban’ın devrilmesine kadar devam etmiştir.

Benzer Belgeler