• Sonuç bulunamadı

ADLÎ KONTROL YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYULMAMASININ SONUÇLAR

Belgede Adli kontrol (sayfa 126-130)

Ceza Muhakemesi Kanunun 112. maddesinde adli kontrol yükümlülüğüne uymamanın yaptırımı olarak tutuklama öngörülmüştür. Buna göre; adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercinin tutuklama kararı verilebileceği373

düzenlenmiştir. Öğretide ve kanun maddesinin gerekçesinde bu durumun yaptırımının tutuklama gibi ağır bir sonucu öngörmesi, şüpheli veya sanığın, kendisine sağlanan olanağı kötüye kullanmasından dolayı olduğu belirtilmiştir374

. Bu görüşün dayanağı soruşturmada veya kovuşturma sırasında şüpheli veya sanık hakkında, şartları oluşmasına rağmen tutuklama kararı verilmeyerek, adlî kontrol altına alınmıştır. Böylelikle şahsa daha hafif bir tedbir uygulanmıştır. Buna rağmen şahıs, adli kontrol yükümlülüklerini yerine getirmeyerek mevcut durumu kötüye kullanmıştır. Bu sebeple şahsın kendisine uygulanan daha hafif tedbire rağmen, tedbire uymadığı için tutuklamayı hak ettiği kabul edilmiştir.

372

Aynı yönde görüş için bkz. KUNTER/YENĠSEY/NUHOĞLU, s.971

373

CENTEL/ZAFER, s. 359.; ÇOLAK/TAġKIN, Açıklamalı – Karşılaştırmalı – Uygulamalı Ceza Muhakemesi.., s. 365.; UÇDU, s. 75; OCAK, s. 78; ÖZGÜVEN, s. 344; CMK m. 112.

374

ġAFAK/BIÇAK, s. 229; YAġAR, s. 624; CMK’nın 112. madde gerekçesi “…Tasarı, şüpheli veya sanığın, kendisine sağlanan olanağı kötüye kullanmış olmasını göz önünde bulundurarak böyle bir yaptırımı uygun saymıştır. Bu gibi hâllerde tutuklanmaya itiraza ilişkin hükümler, elbette ki, geçerlidir.”

Adli kontrol altına alınan şüpheli veya sanık hakkında yükümlülüğü ihlal ettiğinden bahisle tutuklama kararının verilebilmesi için, öncelikle kasten yükümlülüğe uymamış olması aranacaktır. Kast, şüpheli veya sanığın bilerek ve isteyerek yükümlülüğe uymamasını ifade eder. Tedbirlere uymama hâlinde doğrudan doğruya tutuklama kararı verilemeyecek, önce yakalama emri düzenlenecek, yakalama emri gereğince yakalanan şüpheli veya sanık sorgusu yapıldıktan sonra tutuklanacaktır375

. Bu sorgu sonrasında, adli kontrol yükümlülüğüne uymama kastının delillerle ispatı durumunda tutuklama kararı verilebilecektir. Tutuklama kararı verecek hâkimin tutuklama taleplerinde olduğu gibi olayı araştırma görevi ve yetkisi vardır. Hâkim yükümlülük konusunda şube müdürlüğü tarafından düzenlenen evrakları ve denetim planını inceler, bu konuda adli kontrol altına alınan şahsa sorular sorabilir. Adli kontrol altına alınan şahısın yükümlülüğe uymama konusunda haklı bir mazereti varsa tutuklama kararı vermez, gerekirse adli kontrol yükümlülüğünün şartlarını değiştirebilir veya hafifletebilir. CMK’nın 112. maddesinde açıkça “…verebilir” denildiğinden, bu tabirden anlaşılacağı üzere şüpheli veya sanığın yükümlülüğü kasten ihlal etse bile hâkim takdir hakkını kullanarak tutuklama kararı vermeyebilir376

.

Soruşturma aşamasında denetimli serbestlik şube müdürlüğünün yazısı üzerine veya Cumhuriyet savcısı re’sen şüphelinin adlî kontrol yükümlülüğünü yerine getirmediğini tespit ederse, hâkimden bu hususu belirterek tutuklama talebinde bulunulabilecektir. Daha önce değindiğimiz gibi savcı şahsın haklı mazereti üzerine yükümlülüğü ihlal ettiğini tespit ederse tutuklama talebi yerine adli kontrolün şartlarının değiştirilmesini isteyebilir. Kovuşturma aşamasında ise mahkeme, Cumhuriyet savcısının adli kontrol yükümlülüğünün ihlal edildiğini yazılı veya sözlü olarak ileterek tutuklama istemi veya re’sen yükümlülüklerin ihlâl edildiğini tespit etmesi üzerine tutuklama kararı verebilecektir.

375

KARAKURT, http://www.turkhukuksitesi.com; ALDEMĠR, Hüsnü, Kanun, Tüzük, Yönetmelik ile Diğer Mevzuat Işığında Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Açıklaması, C. I, Ankara 2007, s. 314., ġENTUNA, s.131.

376

Adli kontrol yükümlülüğünü kasten yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında CMK’nın 112 maddesinde “…hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa

olsun…” yetkili ve görevli yargı merci tarafından “hemen” tutuklama kararı

verilebileceği belirtilmiştir. Buradan adli kontrolün uygulandığı tüm suçlarda tutuklama kararı verilebileceği sonucu çıkmaktadır. Hatta tutuklama yasağı hâllerinde dahi tutuklama kararı verilebilecektir377. Böylelikle üst sınır bir yıla kadar olan suçlardaki

tutuklama yasağına istisna getirilmiş olmaktadır378. Ancak CMK’nın 112. maddesinde

“…hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun..” ifadesi yer alması itibariyle

sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda adli kontrole hükmedilmesi hâlinde, adlî kontrol yükümlülüklerini yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilemeyecektir379

.

Suça sürüklenen çocuklar hakkında tutuklama yasağı olması nedeniyle adli kontrol tedbiri uygulandığında, 15 yaşından küçük suça sürüklenen çocuğun kasten tedbire uymaması halinde tutuklanıp tutuklanmayacağı konusunda kanunda bir düzenleme yoktur. ÇKK’nın 21. maddesinde açıkça 15 yaşını doldurmamış çocuklar için üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan suçlar için tutuklanma yasağı öngörülmüştür. Bu hüküm mutlak olduğu için, adli kontrol hükümlerini bilerek ve isteyerek ihlal etse bile suça sürüklenen çocuklar hiçbir şekilde tutuklanamayacaktır380

.

CMK’nın 109. maddesinin 7. fıkrasına, 19.12.2006 tarih ve 5560 sayılı kanunla eklenen fıkra ile tutuklulukta CMK’nın 102. maddesine göre azami sürelerin dolması nedeni ile salıverilenler hakkında salıverildikten sonra suçun öngördüğü cezanın üst sınır koşulu aranmaksızın adlî kontrol yükümlülüklerin uygulanabilmesi öngörülmüştür. Bu şahıslar hakkında adlî kontrol yükümlülüğüne kasten uymamaları hâlinde tutuklama kararı verilip verilmeyeceği hususunda CMK’da açık bir düzenleme yoktur. CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğü daha önceden ertelenmiş olup 01.01.2011

377

TURHAN, Faruk, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2006, s.233; ÖZGÜVEN, s.344; ÖZTÜRK/ERDEM, s.512

378

ÇAKIN, Akın, “KiĢi Özgürlüğü ve Güvenliği Açısından Adlî Kontrol”, Adalet Dergisi, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, S. 30, Ankara Ocak 2008, s. 42; PARLAR/HATĠPOĞLU, s. 467.

379

DARENDE, Yeliz, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunuyla Hukukumuza Giren Adli Kontrol Müessesesi ile Bu Bağlamda Yenilenen Tutuklama Müessesesi”, T.Y. http://turkhukuksitesi.net.hukukforum,(Erişim Tarihi: 15.11.2010) ÖZGÜVEN, s.344

380

tarihinde yürürlüğe girdiğinden henüz bu konuda uygulamada da örnekler yoktur. Fakat kanaatimizce CMK’nın 102. maddesi açıkça tutuklulukta geçecek azami süreyi belirlemiştir. Bu hüküm emredici hükümdür, yoruma açık değildir. Şüpheli ve sanık bu maddeyle infaza dönüşen tedbir niteliğindeki tutuklamadan korunmak istenmiştir. Bu şahıslar hakkında henüz suçlulukları sabit olmamasına karşın tutuklama süreleri itibariyle mağdur oldukları açıktır. İşte bunun önüne geçmek için CMK’nın 102. maddesi kanuna eklenmiştir. Sonuç olarak mevcut düzenlemeler gereğince adlî kontrol altına alınan şahsın yükümlülükleri isteyerek yerine getirmemesi durumunda, bu suç nedeniyle azami süre tutuklu kaldığı için yeniden tutuklama yoluna gidilemeyecektir. Bu durumun çözümü yeni bir yasal düzenleme yerine, yargının sorunlarının çözülmesi ve bu suretle yargının hızının arttırılması ile mümkündür.

Tutuklama kararı verebilecek görevli ve yetkili mahkeme açısından ise; adli kontrol altında bulunan şüpheli veya sanığın adlî kontrol yükümlülüğünü kasten yerine getirmemesi nedeniyle verilecek tutuklama kararı, soruşturma evresinde soruşturmanın yürütüldüğü yargı çevresinde bulunan sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise davayı görmekle yetkili ve görevli olan mahkeme tarafından verilecektir381

. Bu gibi hâllerde tutuklama usulü geçerli olup, tutuklanmaya itiraza ilişkin hükümler geçerlidir382

.

381

ÇOLAK/TAġKIN, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, s. 497 ve 498.

382

NOYAN, Erdal, Ceza Muhakemesi, Ankara 2005, s.263; ġENTUNA, s.131; HACIOĞLU, s.190; “…5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 271/2. maddesindeki “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı

zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.”, 4. fıkrasındaki “Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. 've yine anılan Kanun'un 111/2. maddesindeki “adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edebilir.”şeklindeki düzenlemeler karşısında, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinde ilk defa şüpheli hakkında tahliye ve adli kontrole ilişkin karar verildiği cihetle, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 18. 4.2008 tarihli itiraz üzerine bir karar verilmesi gerektiği dikkate alınmaksızın, yazılı şekildeki gerekçe ile itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülemediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309.maddesi gereğince bozulması lüzumu, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 26.5.2008 gün ve 29640 sayılı Kanun Yararına Bozma talebine atfen C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye ihbar ve dava evrakı birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü.Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşıldığından Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.4.2008 tarih ve 2008/546 değişik iş sayılı kararının; CMK.nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına ve dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE..” Yargıtay 5. CD,16.7.2008 9466- 7622, (EROL, Ceza Muhakemesi Kanunu, s.744. )

Belgede Adli kontrol (sayfa 126-130)