• Sonuç bulunamadı

Eav 1975’te bulunmuştur. Eav yeni doğan ve küçük çocuklarda AGE nin önemli bir sebebidir (110,111).

Adenovirüsler 70 – 90 nm büyüklüğünde, zarfsız, lineer çift sarmallı Deoksiribonükleik asit (DNA)virüsü olup Adenoviridae familyasında bulunur. Kapsidi ikosahedraldir. Kapsid 240 hekson ve 12 penton olmak üzere 252 kapsomerden oluşur. Her penton bir taban ve fiberden meydana gelir. Genus spesifik antijen hekzonda lokalize durumdadır, ancak kapsidin iç bölümüde bulunduğundan çoğunlukla koruyucu antikor cevabını uyarmaz. Tip spesifik antijenler hekzon ve fiberdedir, virionun yüzeyinde bulunurlar, serum nötralizan antikor oluşumuna sebep olurlar. Fiber kuvvetli bir hemaglutinindir ve virüsün hücre reseptörlere bağlanmasından sorumludur. Adenovirüsler hemaglütinasyon özelliğiaçısından A’dan F’ye kadar 6 gruptanoluşmaktadır. Gastroenterite en çok sebep olan enterik serotipler Ad 40 ve Ad 41, F grubunun içerisindedir. Nadir olarak A grubundan 31, 12, 18 serotipleri, B grubundan 3 ve 7 serotipleri ve C grubundan ise 1, 2, 5 ve 6 serotipleribulunmuştur (5, 110).

2.3.1. Patojenite

Eav fekal – oral yolla bulaşır. Yiyecek ve su bulaşmada aracı olarak bildirilmemiştir. Dışkıda Eav’ların yayılması, diyareden ortalama 2 gün önce başlar ve humoral immun cevap gelişmesine rağmen diyarenin durmasından 5 gün sonraya kadar toplam 10 – 14 gün sürer (5, 110).

Rotavirüsun yaptığı gibi benzer yollarla diyare oluşturur. Adenovirüs serotip 40 ve 41 tarafından entorositlerde meydana getirilen hasarvillus atrofisi ve kript içinde kompanze hiperplaziye nedenolur. Sonrasında ise sıvı kaybı, malabsorbsiyon oluşur. İnfeksiyon serumda nötralizan antikorlar ve hemaglütinasyon inhibisyon antikorlarını uyarır. Nötralizan antikorlar aynı serotiple reinfeksiyona karşı uzun süreli koruma sağlar (5).

2.3.2. Korunma

Salgın kontrolü uygun sanitasyon ve kişisel hijyene dikkat etmekle sağlanır. İnfeksiyoz virüsler 56°C’de, ultraviyole ışığına maruziyetle veya formalin ile hızla inaktive olur. Aşı çalışmaları sürmektedir (5).

2.3.3. Epidemiyoloji

Türkiye’de toplumsal olarak Adenovirüsler akut ishalataklarının %4’ünde (%2–6), hastaneye yatırılan çocuk hastaların %2-22’sinde görülmektedir. Ayrıca asemptomatik kontrollerin %1 –2’si adenovirüs yayar. Hastanelerde salgınlar bildirilmiştir. Eav infeksiyonu en sık 2 yaşın altındaki çocuklarda olur. Adenovirüs tip 40 ve 41 infeksiyonuna yakalanma için ortalama yaş sırasıyla 12 ve 19 aydır. Fakat daha büyük çocuklar ve erişkinler de infekte olur. Eav tip 40 ve 41 infeksiyonları mevsimsel bir özellik göstermeksizin bütün yıl boyunca görülebilir (5).

2.3.4. Tanı

Antijeninteşhis ve tespiti için adenovirüsün 40 ve 41 tip spesifik antikorlarının kullanıldığı yâdaadenovirüs spesifik grup monoklonal antikorlarının sıklıkla kullanıldığıELISA ve latex aglütinasyon teşhis için en uygun yöntemlerdir. Birçok yönden avantajları bulunmaktadır. Özellikle ucuz, hızlı ve basit, EM ile karşılaştırıldığında ise %98 sensitivite ve spesifiteye sahip olması en büyük avantajlarından olmaktadır. Buna karşılık bazı virüsvaryantları deney ile tespit edilmeyebilir. EM ile enterik ve diğer serotipler ayırt edilemez. Adenovirüslerin kültürü yapılabilir, fakat enterik serotiplerin üretimi güçolmakta, transforme akciğer fibroblastı olan Graham 293 gibi veya Chang konjunktival hücreler gibi bazı özel hücre dizileri gerekir. Enfekte hücreler yuvarlaklaşıp, bazofilik intranükleer inklüzyonlar oluşur, karakteristik stopatik etki çoğunlukla 3, 7 günde gelişir, ancak bu süre 28 güne çıkabilir. Rutin klinik tanı için viral kültür uygun değildir(5, 110).

Eav oluşturduğu hastalık rotavirüs gastroenteritine benzerlik göstermektedir. Ancak bu hastalık rotavirüs gastroenteritine nazaran daha az ciddi ve daha uzun süreli bir seyir gösterir.

İnkübasyon periyodu 3 – 10 gün olup diğer virüslarda görülen 1–3 günlük süreden daha uzundur. Hastalık tipik olarak 5 – 12 gün sürer. Diyare genellikle suludur, hastaların %97’sinde görülür, diyare süresi tip 40 için ortalama 9 gün ve tip 41 için 12 gündür. Çocukların 1/3’ünde, daha uzun süreli diyare ( >14 gün ) ve çocukların %79’unda 1 – 2 gün süren kusma görülür. Bazen düşük ateş ve solunum yolu semptomları görülebilir. Rotavirüs infeksiyonuna göre dehidratasyon daha az sıklıktadır (5).

2.3.5. Tedavi

Adenovirüslerin sebep olduğu gastroenterit için spesifik tedavi yoktur. Dehidratasyon nadirdir ve genellikle hafiftir. Bu sebeple hastaların çoğu ORS ile tedavi edilir(5).

3. GEREÇ VE YÖNTEM

Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği’ne Ocak 2011 ve Aralık 2015 tarihleri arasında başvuran 1 ay-16 yaş arası 1912 çocuğun gaita örnek sonuçları retrospektif olarak incelendi. Hastane kayıtlarında hasta dosyasına ulaşılamayan, eksik verileri olan ve bir aylıktan küçük olan hastalar çalışmaya dâhil edilmedi. Çalışmaya ishal, karın ağrısı, ateş, kusma ve dehidratasyon gibi semptom ve bulgular ile başvuran ve gaitada adenovirüs ve/veya rotavirüs antijen pozitifliği saptanan 129 hasta (Grup 1) alındı. Ayrıca çalışma süresince çocuk polikliniklerine benzer yaş, cinsiyet,

semptom, şikâyetlerle başvuran ve gaita örneklerinde adenovirüs ve rotavirüs antijeni negatif olan 130 hasta (Grup 2) dâhil edildi.

Çalışmaya alınan tüm vakalar standardize edilmiş bir klinik takip formu ile değerlendirildi. Klinik takip formu daha önceki benzer araştırmalarda araştırılmış ve rotavirüs ve/veya adenovirüs enfeksiyonuna zemin hazırlayabilecek risk faktörleri ve klinik tablolarını da içerecek şekilde hazırlandı. Tüm vakaların hastane dosya kayıtlarından demografik veriler (yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, hastaneye başvurduğu ay, yatış süresi), eşlik eden hastalıklar, klinik tablo (ishal varlığı, ishal sayısı, kusma, ateş, karın ağrısı, iştahsızlık ve halsizlik gibi nonspesifik şikâyetler, nörolojik bulgu), hematolojik parametreler (beyaz küre sayısı, hemoglobin düzeyi, platelet sayısı), biyokimyasal parametreler (glukoz, üre, kreatin, sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), albumin düzeyleri), C-reaktif protein (CRP), probiyotik ve antibiyotik kullanımı gibi veriler kaydedildi.

Grup 1’deki vakalar rotavirüs pozitif, adenovirüs pozitif ve hem rotavirüs hem de adenovirüs pozitif olmak üzere üç gruba ayrıldı. Üç grup arasında klinik ve laboratuvar parametreleri istatistiksel olarak karşılaştırıldı.

Çalışmada toplanan verilerin analizi, istatistiksel yazılım paketi SPSS 18 (StatisticalPackage for the Social Sciences – IBM®, Chicago, IL, USA) kullanılarak yapıldı. Değişkenlerin normal dağılım gösterip göstermediği görsel (histogram) ve analitik yöntemler (Kolmogorov-Simirnov test) kullanılarak değerlendirildi. Normal dağılım gösteren değişkenler ortalama ± SD, normal dağılım göstermeyen değişkenler ise ortanca (minimum- maksimum) değerler verilerek gösterildi. Bağımsız grupların karşılaştırılmasında Student-t testi kullanıldı. Oranla belirlenen değişkenlerin istatistiksel analizleri ki-kare testi ile yapıldı. P < 0,05 istatistiksel değerlendirmede anlamlı kabul edildi.

Bu çalışma Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nun 07.10.2016 tarihli 317 numaralı kararı ile onaylanmıştır.

4. BULGULAR

Çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde ayaktan ya da yatarak takip edilen rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitifliği saptanan 129 hasta

(Grup 1) ve rotavirüs ve adenovirüs negatif olan 130 hasta(Grup 2) olmak üzere toplam 259 çocuk alındı.

Grup 1’deki olguların 78’i (%60,5) erkek ve 51’i (%39,5) kızdı. Grup 2’deki olguların ise 83’ü (%63,8)’i erkek ve 47’si (%36,2) kızdı. Grup 1’deki olguların yaş ortalamaları 21,7 ± 30,0 ay (1-184 ay) iken, grup 2’deki olguların yaş ortalamaları 23,6 ± 32,2 ay (1-180 ay) idi.Grup 1’deki hastaların %62,1’inin yaş aralığı 6-24 ay arasında idi. Grup 1’deki olguların ortalama vücut ağırlıkları 9,4 ± 4,2 iken, grup 2’deki olguların ortalama vücut ağırlıkları 10,6 ± 7,5 idi.Grup 1’deki vakaların ortalama hastanede yatış süreleri 5,4 ± 2,9 gün (1-16 gün) iken, grup 2’de bu süre 4,6 ± 2,4 gün (1-14 gün) idi. Her iki grup arasında cinsiyet (p = 0,575), yaş (p = 0,416) ve vücut ağırlığı (p = 0,3) ve hastanede yatış süreleri (p = 0,129) açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p > 0,05). Vakaların demografik verileri Tablo 7’de verilmiştir.

Tablo 7. Vakaların demografik özellikleri

Demografik özellikler Grup 1

(n=129) (ortalama ± SD) (oran) (minimum-maksimum) Grup 2 (n=130) (ortalama ± SD) (oran) (minimum-maksimum) p değeri Cinsiyet (E/K) 1,52 1,76 0,575

Ortalama yaş (ay) 21,7 ± 30,0

(1-184) 23,6 ± 32,2(1-180) 0,416

Vücut ağırlığı (kg) 9,4 ± 4,2 10,6 ± 7,5 0,300

Hastanede yatış süresi (gün) 5,4 ± 2,9 (1-16)

4,6 ± 2,4 (1-14)

0,129 Grup 1; Rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitif grup, Grup 2;Rotavirüs ve adenovirüs negatif grup

Her iki grupta da hastaların en çok yaz aylarında hastaneye yatırıldıkları tespit edildi. Şekil5’de her iki grubun hastaneye yatış yapıldıkları aylar gösterilmektedir.

Şekil 5.Grup 1 ve 2’ deki olguların hastaneye yatırıldıkları aylar(Grup 1; Rotavirüs ve/veya

adenovirüs pozitif grup, Grup 2;Rotavirüs ve adenovirüs negatif grup)

Grup 1’deki vakaların başvuru şikâyetleri incelendiğinde; hastaların 124’ünde (%96,1) ishal, 94’ünde (%72,9) kusma, 67’sinde (%51,9) ateş, 35’inde (%27,1) iştahsızlık, 11’inde (%8,5) karın ağrısı, 10’unda (%7,8) halsizlik ve ikisinde (%1,6) nörolojik bulgular varken, 103’ünde (%79,8) probiyotik kullanımı ve 72’sinde (%55,8) antibiyotik kullanımı mevcuttu.

Grup 2’deki 130 vakanın başvuru şikâyetleri incelendiğinde; hastaların tamamında ishal (%100), 93’ünde (%71,5) kusma, 82’sinde (%63,1) ateş, 33’ünde (%25,4) iştahsızlık, sekizinde karın ağrısı (%6,2), sekizinde (%6,2) halsizlik ve üçünde (%2,3) nörolojik bulgular varken, 98’inde (%75,4) probiyotik kullanımı, 84’ünde (%64,6) antibiyotik kullanımı ve bir (%0,8) hastada da gaita kültüründe üreme tespit edildi.

Grup 1’de ortalama ishal sayısı 11 ± 3 (3-25) iken, grup 2’de ortalama ishal sayısı 9 ± 3 (5-25) idi.Grup 2’deki vakalarda ishal varlığı (p = 0,023) ve 0-10 arasındaki ishal sayısı (p = 0,001) istatistiksel olarak daha yüksek iken, grup 1’de 11-15 arasındaki ishal sayısı (p = 0,001) grup 2’den daha fazla idi.

Her iki grup arasında kusma, ateş, karın ağrısı, iştahsızlık, halsizlik ve nörolojik bulgular ile probiyotik ve antibiyotik kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p > 0,05). Tablo 8’degrup 1 ve 2 arasında başvuru şikâyetleri ve uygulanan tedaviler göre karşılaştırma verilmiştir.

Tablo 8.Grup 1 ve 2 arasında başvuru şikâyetleri ve uygulanan tedaviler açısından karşılaştırma Grup 1 n (%) Grup 2 n (%) p değeri Başvuru şikâyetleri İshal 124 (96,1) 130 (100) 0,023 İshal sayısı 0-10 11-15 16-20 > 20 61 (47,2) 59 (45,8) 8 (6,2) 1 (0,8) 103 (79,2) 23 (17,8) 3 (2,3) 1 (0,7) 0,001 Kusma 94 (72,9) 93 (71,5) 0,812 Ateş 67 (51,9) 82 (63,1) 0,070 Karın ağrısı 11 (8,5) 8 (6,2) 0,466 İştahsızlık 35 (27,1) 33 (25,4) 0,750 Halsizlik 10 (7,8) 8 (6,2) 0,615 Nörolojik bulgular 2 (1,6) 3 (2,3) 0,659 Tedavi Probiyotik kullanımı 103 (79,8) 98 (75,4) 0,391 Antibiyotik kullanımı 72 (55,8) 84 (64,6) 0,149

Grup 1; Rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitif grup, Grup 2;Rotavirüs ve adenovirüs negatif grup

Tablo 9’dagrup 1 ve 2’deki olgulara ait laboratuvar verilerinin ortalama değerleri ile laboratuvar değerleri arasındaki istatistiksel karşılaştırma verilmiştir. Her iki grup arasında CRP düzeyleri, hematolojik ve biyokimyasal parametreler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p >0,05).

Parametreler Grup 1 Ortalama+SS

Grup 2 Ortalama+SS

p değeri

Beyaz küre sayısı (K/µL) 12,6 ± 9,1 11,6 ± 5,1 0,494

Lenfosit sayısı (K/µL) 4,8 ± 3,0 4,8 ± 2,9 0,567 Hemoglobin düzeyi (g/d) 11,2 ± 1,7 11,2 ± 1,6 0,094 Platelet sayısı (K/µL) 367± 59 402± 158 0,593 Glukoz (mg/dl) 85 ± 20 91 ± 29 0,511 Üre (mg/dl) 22,7 ± 20,7 20,7 ± 14,3 0,465 Kreatin (mg/dl) 0,4 ± 0,2 0,4 ± 0,1 0,106 Sodyum (mmol/L) 136,4 ± 5,3 134,5 ± 4,7 0,111 Potasyum (mmol/L) 4,1 ± 0,7 4,1 ± 0,6 0,339 Klor (mmol/L) 109 ± 7,2 106 ± 6,5 0,847 Kalsiyum (mg/dl) 9,4 ± 0,7 9,5 ± 0,7 0,261 ALT (U/L) 33,5 ± 26,6 26,8 ± 14,5 0,800 AST (U/L) 55,1 ± 29,1 48,5 ± 21,3 0,075 Albumin (gr/dl) 3,7 ± 0,6 3,6 ± 0,5 0,424 CRP (mg/dl) 1,4 ± 1,1 2,9 ± 1,7 0,310

ALT: alanin aminotransferaz, AST: aspartat aminotransferaz; CRP: C-reaktif protein; Grup1; Rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitif grup, Grup 2;Rotavirüs ve adenovirüs negatif grup

Grup 1’deki olgular birlikte bulunan ek hastalıklar yönünden incelendiğinde; sıklıkla 15 (%11,6) olguda akciğer enfeksiyonu, dördünde (%3,1) akut lenfoblastik lösemi ve dördünde (%3,1)kistik fibrozis tespit edildi.

Grup 1’deki olguların gaita örneklerinde antijen pozitiflikleri incelendiğinde; 92’sinde (%71,3) rotavirüs, 26’sında (%20,2) adenovirüs ve 11’inde (%8,5) hem rotavirüs hem de adenovirüs antijen pozitifliği saptandı.

Rotavirüs Adenovirüs Rotavirüs ve Adenovirüs 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Gaita Antijen Pozitifliği

Şekil 6.Grup 1’deki vakaların gaita antijen pozitiflikleri

Rotavirüs pozitif gruptaki hastaların laboratuvar değerlerinden üre, albümin ve CRP değerleri ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p<0,05).Adenovirüs pozitif gruptaki hastaların laboratuvar değerlerinden beyaz küre sayısı, üre, albümin ve CRP değerleri ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p <0,05). Rotavirüs ve Adenovirüs pozitifgruptaki hastaların laboratuvar değerlerinden beyaz küre sayısı, üre, albümin ve CRP değerleri ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p<0,05) (Tablo 10).

Grup 1’deki hastalara ait başvuru anındaki laboratuvar değerleri ile antijen pozitiflikleri arasındaki ilişkinin karşılaştırılmasıTablo 10’da gösterilmektedir.

Rotavirüs pozitif gruptaki hastalarda ishal, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p <0,05). Adenovirüs pozitif gruptaki hastalarda ishal, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p<0,05). Rotavirüs ve Adenovirüs pozitifgruptaki hastalarda kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p<0,05). Her üç grup arasında nörolojik bulgular, probiyotik kullanımı ve antibiyotik kullanımı açısından anlamlı fark yoktu (p > 0,05)(Tablo 11).

Grup 1’deki hastalara ait başvuru şikâyetleri ve uygulanan tedaviler ile antijen pozitiflikleri arasındaki ilişkinin karşılaştırılmasıTablo 11’de gösterilmektedir.

Tablo 10.Grup 1’e ait başvuru anındaki laboratuvar değerleri ileantijen pozitiflikleri arasındaki ilişkinin karşılaştırılması

+ r p değeri r p değeri r p değeri

Beyaz küre sayısı

(K/µL) 0,958 0,248 0,675 0,035 0,894 0,042 Lenfosit sayısı (K/µL) 0,592 0,364 0,773 0,252 0,873 0,258 Hemoglobin düzeyi (g/d) 0,827 0,069 0,839 0,143 0,498 0,396 Platelet sayısı (K/µL) 0,553 0,392 0,758 0,347 0,606 0,374 Glukoz (mg/dl) 0,493 0,455 1,023 0,402 0,583 0,498 Üre (mg/dl) 0,559 0,018 ⃰ 0,802 0,001 ⃰ 1,022 0,014٭ Kreatin (mg/dl) 0,478 0,274 0,987 0,059 0,734 0,133 Sodyum (mmol/L) 0,463 0,165 0,995 0,322 1,018 0,756 Potasyum (mmol/L) 0,982 0,745 0,894 0,067 0,398 0,068 Klor (mmol/L) 0,641 0,468 0,749 0,165 0,823 0,134 Kalsiyum (mg/dl) 0,888 0,213 0,656 0,589 0,835 0,422 ALT (U/L) 0,461 0,366 0,766 0,325 0,437 0,153 AST (U/L) 0,902 0,431 0,743 0,238 0,426 0,274 Albumin (gr/dl) 0,614 0,001 ⃰ 0,371 0,022 ⃰ 0,589 0,004 ⃰ CRP (mg/dl) 0,278 0,023 0,247 0,004 0,677 0,012

Grup 1; Rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitif grup

Tablo11.Grup 1’deki vakalarınbaşvuru şikâyetleri ve uygulanan tedaviler ile antijen pozitiflikleri arasındaki ilişkinin karşılaştırılması

Klinik Tablo Rotavirüs + Adenovirüs +

Rotavirüs ve Adenovirüs +

r p değeri r değerip r p değeri

Başvuru şikâyetleri İshal 0,774 0,011 ⃰ 0,213 0,045 ⃰ 0,395 0,057 İshal sayısı 0-10 0,753 0,441 0,658 0,123 0,493 0,274 11-- 15 0,378 0,213 0,825 0,621 0,559 0,165 16-20 0,486 0,392 0,441 0,334 0,478 0,369 > 20 0,463 1,184 0,647 0,412 0,943 0,411 Kusma 0,902 0,002 ⃰ 0,958 0,001 ⃰ 0,722 0,004٭ Ateş 0,614 0,069 0,592 0,052 0,907 0,068 Karın ağrısı 0,898 0,018 ⃰ 0,827 0,043 ⃰ 0,915 0,031٭ İştahsızlık 0,278 0,015 ⃰ 0,533 0,005 ⃰ 0,614 0,076 Halsizlik 0,943 0,434 0,657 0,286 0,469 0,174 Nörolojik bulgular 0,715 0,616 0,619 0,477 0,376 0,589 Tedaviler Probiyotik kullanımı 0,317 0,248 0,628 0,409 0,486 0,334 Antibiyotik kullanımı 0,306 0,364 0,786 0,734 0,463 0,247

5. TARTIŞMA

Çocukluk çağı ishalleri, dünya genelinde beş yaş altı ölüm sıralamasında perinatal hastalıklar ve alt solunum yolu enfeksiyonu sonrasında üçüncü. sırada yer almaktadır. Etken ne olursa olsun özellikle süt çocukluğu döneminde risk fazladır çünkü hem hemostatik sıvı mekanizmaları hem de bağışıklık sistemleri tam olarak gelişmemiştir (94,95).

Gastroenteritlerin yenidoğan ve küçük çocuklarda sporadik olgular şeklinde görülen klinik formunda major patojenin virüsler olduğu belirtilmektedir (112-114). Virüslere bağlı gastroenteritler fekal-oral yolla bulaşır veiki yaş altındakilerde daha sık görülür ve ağır seyreder. Kuluçka dönemi 2-4 gündür. İnfekte kişilerin dışkısında semptomlar başladıktan sonraki 21 günde virüs atılımı devam edebilir (115).

Rotavirüs, tüm dünyada bebek ve küçük çocuklarda görülen ishallerin; özellikle hastane yatışlarına ve bebek ölümlerine neden olan ağır ishal tablosunun en sık nedenidir (32). Rotavirüs ishali nedeniyle dünya genelinde her yıl yaklaşık 25 milyon poliklinik başvurusu olmakta, 2 milyon çocuk hastaneye yatırılmakta ve 600.000’den fazla çocuk kaybedilmektedir (116). Bir başka deyişle, rotavirüs ishali nedeniyle her dakika bir çocuk kaybedilmektedir (22,62,64). Parashar ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada; rotavirüsün, yılda yaklaşık 139 milyon ishal vakasına yol açtığı; bunların 25 milyonunun polikliniklere başvurduğu, 2 milyonunun hastaneye yattığı ve 440.000’inin ölümle sonuçlandığı bildirilmiştir (32, 61).

Çevre koşulları ve sosyoekonomik parametreler gözetilmeksizin günümüzde hala dünya üzerinde bütün çocuklar 5 yaşından önce rotavirüs ile en az bir kez enfekte olmaktadır. Hastalığın klinik seyri vakaların yaşına, altta yatan hastalığa ve toplumların sağlık sistemlerinin koşullarına göre değişmekle beraber, insan rotavirüs enfeksiyonunun klinik bulguları temel olarak virüsün barsak üzerindeki etkisiyle ilişkilidir. Barsak duvarında oluşan hasarın şekli ve zamanlaması aslında diğer ishal etmenleri ile benzerdir (96). Enfeksiyon ne kadar küçük yaşta geçirilirse klinik o kadar ağır seyreder; hastanede yatış ve ölüm riski de o kadar artar (11).

İnci ve ark.’nın (117) çalışmasında rotavirüs enfeksiyonu olan hastalarda erkek / kız oranı 69/63 bulunurken, Avustralya'da Grimwood ve ark.(118)erkek/kız oranını 67/41 olarak bulmuşlardır. Kılıç ve ark.’nın (119)2000 yılında Gaziantep de ≤ 5 yaş 112 vakalı rotavirüs pozitif gastroenteritli çocuklarda yaptıkları bir çalışmada ise cinsiyet açısından anlamlı bir farkın olmadığı bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda ise 129 adenovirüs ve/veya rotavirüs pozitif

gastroenterit olguları değerlendirildi ve erkek / kız oranı literatürle uyumlu olarak 1,52 olarak bulundu.

Mete ve ark.’nın (120) rotavirüs pozitif gastroenteritlihastalarda yaptıkları bir çalışmada olguların yaş ortalamasını: 38,74±41,45 ay, Dalgıç ve ark.’nın (121) çalışmasında ise olguların yaş ortalaması 15 ay olarak bulunmuştur. Çalışmamızdaki rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitifliği saptanan hastaların yaş ortalaması 21,7 ± 30,0 ay (1-184 ay) idi.

Yaş gruplarına göre rotavirüs pozitifliği dağılımı incelendiğinde; Gül ve ark. en yüksek oranı (%44,7) 1-2 yaş arasında bulmuşlardı. Aynı çalışmada 0-1 yıl arası vakalarda rotavirüs pozitifliğinin %26,3 ve 2-3 yaş arasındaki vakalarda bu oranın %13,2 olduğu bildirilmiştir (3). Bozdayı ve ark.’nın (122)çalışmasında rotavirüs pozitif saptanan çocukların %39’unun bir yaşın altında, %70’inin ise iki yaşın altında olduğu bildirilmiştir. Akdoğan ve ark. (123) ise rotavirüs pozitif gastroenteritinin en sık 6-12 ay arasındaki çocuklarda görüldüğünü bildirmişlerdir. Çalışmamızda da benzer şekilde rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitifliği saptanan vakaların %62,1’i 6-24 ay arasında idi.

Kurugöl ve ark.’nın çalışmasında rotavirüse bağlı gastroenterit nedeniyle hastanede yatış süresi rotavirüs negatif olanlara göre önemli derecede daha uzun bulunmuştur (81). Albano ve ark.(124) ve Colomba ve ark.‘nın (125) çalışmalarında da benzer şekilde hastaneye yatan viral ishallerden rotavirüs enfeksiyonlarının yatış süresinindaha uzun olduğu saptanmıştır.İspanya’daki Lopez ve ark.’nın yaptığı çalışmada da, rotavirüs nedenligastroenteritte yatış süresi diğer gastroenterilere göre daha uzun bulunmuştur (126).Ancak çalışmamızda rotavirüs ve/veya adenovirüse bağlı gastroenterite yatış süresi diğer nedenlerle yatırılan gastroenteritlere göre daha yüksek olsa da her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi. Bu durumun hastane izolasyon şartları ve yatak kapasitesine bağlı hastaların daha erken dönemde taburcu edilmesi ile ilişkili olabileceği kanısındayız.

Rotavirüsün yıl içindeki dağılımı coğrafyaya göre değişmekle beraber, ılıman iklimlerde soğuk aylarda artış göstermektedir (127). Kuzey yarımküredeki ülkemizde ve diğer Orta Avrupa ülkelerinde Aralık, Ocak, Şubat ve Mart gibi kış aylarında, güney yarımkürede ise yağışlı ve soğuk mevsimler olan Haziran, Temmuz ve Mayıs aylarında rotavirüs daha sık saptanmıştır (128-130). Tropikal ülkelerde rotavirüs yılın her döneminde görülürken bazı ülkelerde ise kurak dönemlerde daha sık gözlenmektedir. Literatüre bakıldığında rotavirüs

enfeksiyonlarının sonbahar ve kış aylarında yoğunlaştığını bildiren çalışmalar mevcut iken (4,118); kış ve ilkbahar aylarında artış olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur (106). Genel olarak rotavirüs enfeksiyonları daha çok kış aylarında görülmekle birlikte son yıllarda yapılan çalışmalarda özellikle rotavirüs aşılarının kullanıma girmesinden sonra epidemiyolojisinde değişikliklerin görüldüğü bildirilmektedir (131,132). Adenovirüs gastroenteritleri de yılın büyük bir bölümünde ortaya çıkabilir, yaz aylarında biraz daha sık görülür (133, 134). Ülkemizdeki çalışmalarda Bulut ve ark. (4) Eylül ve Kasım aylarında, Karlıklı (135) Aralık, Ocak ve Şubat aylarında rotavirüs enfeksiyonlarınındaha sık görüldüğünü bildirmişlerdir. Gül ve ark. (3) rotavirüs pozitif olguların dağılımınınOcak-Şubat döneminde %47,8, Mart-Nisan döneminde %21,7olarak bildirmişlerdir. Aynı çalışmada adenovirüs enfeksiyonu Ocak-Şubat aylarında %75oranında görülürken, Kasım-Aralık aylarında %25 oranında saptanmıştır (3). Çalışmamızda ise Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları rotavirüs ve adenovirüs gastroenteritine en sık rastlanılan ay olmuştur.

Rotavirüs ishallerinde ateş, ishal ve kusma en sık rastlanan semptomlardır, tek başına veya değişik kombinasyonlar halinde görülebilir (96).Román ve ark. ve Rodrigues ve ark.’ının çalışmalarında rotavirüs enfeksiyonlarında kusma ve ateşin diğer etkenlere göre daha fazla görüldüğü saptanmıştır (136,137).Reither ve ark. Kuzey Gana’daki çocukluk dönemi akut ishallerinde epidemiyolojik, klinik ve mikrobiyolojik özelliklerini araştırdıkları çalışmada, rotavirüs pozitif hastalarda ateşin diğer etkenlere göre daha yüksek oranda görüldüğünü bildirmişlerdir (138).Coffin ve ark. da yaptıkları çalışmada rotavirüs gastroenteritlerinin ateş, kusma ve ishal+kusma ile yüksek oranda seyrettiklerini bildirmişlerdir (139). Bizim çalışmamızda da literatürlerle benzer şekilde rotavirüs ve/veya adenovirüz gastroenteritine bağlı en sık görülen başvuru şikâyetleri sırasıyla ishal, kusma, ateş, iştahsızlık, karın ağrısı ve halsizlik idi. Ayrıca, rotavirüs ve/veya adenovirüse bağlı gastroenteritli olgularımızda 11-15 arasındaki ishal sayısı diğer nedenlere bağlı gastroenteritli hastalara göre istatistiksel olarak yüksek idi.Rotavirüsun nadiren de olsa santral sinir sistemi tutulumuna neden olarak ensefalopati ya da meningoensefalit gibi ağır klinik tablolara yol açtığını gösteren çalışmalar mevcuttur (102,103). Çalışmamızdaki rotavirüs ve/veya adenovirüs pozitifliği saptanan hastaların%1,6’sında nörolojik bulgular da vardı.Rotavirüs ve/veya adenovirüs saptanan olgularımız başvuru şikâyetleri açısından kendi aralarında değerlendirildiğinde ise; sadece rotavirüs pozitif, sadece adenovirüs pozitif ve hem rotavirüs hem de adenovirüs pozitif olan hastalarda ishal, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki tespit edildi. Her üç grup arasında mevcut şikâyetlerde öncelik açısından

anlamlı bir fark yoktu. Bu durumun viral enfeksiyonların değişik kombinasyondaki bulgular ve semptomların seyri ile ilişkili olabileceğini düşünmekteyiz.

Crawford ve ark yaptığı bir çalışmada rotavirüs enfeksiyonunun yayılımı, viremisi, extraintestinal organ patogenezini açıklamak için 5 günlük ratlara intragastrik olarak rotavirüs verilmiştir. Ratlarda kanda rotavirüs spesifik antijen ve enfeksiyöz rotavirüs ELİSA yöntemi ile organlarda doku formalin ile fikse edilerek histolojik ve immünohistokimyasal olarak rotavirüs araştırılmış. Rotavirüs enfeksiyonu sonrası viremi saptanmıştır (94). Rotavirüs enfeksiyonlarından sonra görülen viremi ekstraintestinal tutuluma yol açmaktadır (140).

Rotavirüs ishali nedeniyle yatırılan hastaların yaklaşık 2/3’ünde karaciğer enzimlerinde 2 kat artış görülmektedir (99). Klinik olarak önemli olmayan bu enzim artışı, hastalığın düzelmesiyle beraber kendiliğinden normale dönmektedir.Rotavirüs enfeksiyonlarında CRP artışı ile ilgili yapılmış az sayıda ki çalışmalardan biri Dalgıç ve ark.‘na (121) aittir ve bu çalışmada rotavirüs pozitif hastalardaki CRP ortalaması; 1,8±3,7 mg/dL (normal değer <0,5) olarak bildirilmiştir.Izuddin ve ark. bir yıl boyunca akut ishalle başvuran çocuklarda rotavirüsü %22 oranla en sık buldukları çalışmasında, rotavirüs pozitif vakalarda elektrolit imbalansının

Benzer Belgeler