• Sonuç bulunamadı

3.1. Kırgız Destanlarında Tören ve Kutlamalar

3.1.1. Sosyal hayatla ilgili tören ve kutlamalar

3.1.1.1. Doğum ile ilgili törenler

3.1.1.1.2. Ad Alma Töreni

Bakıldığında tarih sahnesinde yer almış hemen hemen her topluluk ad verme olayına önem vermektedir. Dönemin coğrafi ve kültürel şartlarına göre değişkenlik gösteren adlandırma olayı zamanla dini ve sosyal etkileşimler ile bir ritüel haline gelmeye başlar. Halk hikayelerinden efsanelere kadar ad verme motifi yaratıcı tarafından işlenmektedir. Bakıldığında Türk destanlarında da bu ritüel önemli bir yere sahiptir. Ad almayan çocuk içinde bulunduğu toplumda birey olarak yer alamamakta, özgün bir kimliğe sahip olamamaktadır.

Türklerin de kendine münhasır bir ad verme töreleri vardır. Yapılan ad verme törenleri Eski Türklerde çoğu zaman sıradan olmamakla birlikte, zamanla halk içinde kabul edilen önemli bir ritüel haline gelmiştir. Çünkü Türk toplumunda verilen isim ile çocuğun zengin, başarılı, sağlıklı olması amaç edinilir. İnanışa göre verilen isim ile çocuğun kaderi arasında bir ilişki vardır. Bununla birlikte çocuk, sahip olduğu isim ile toplumda birey olarak yer edinmiş, yaptıkları ile kendini o topluma ispatlamıştır. Tarihin ilk yazılı kaynaklarından bu yana Türk toplumlarında ad verme de barındırdığı ritüeller ile gelenek haline gelmiştir. Rastgele ad verilmediği gibi Türkler eğer çocukları erkek ise sahip olduğu bir özellik ya da sergilemiş olduğu bir hünerine bakarak belirlemiştir (Baytok, 2018, s. 6).

Eski Türklerde erkek çocuğa, ya kendini ispatlayana kadar ad konmaz ya da doğumdan hemen sonra verilen isim zaman içinde değişebilirdi. Kendini kanıtlayacak yaşa geldiğinde erkek çocuğa yaptığı önemli işi hatırlatacak ya da geleceği için dilek manası taşıyan bir ad verilirdi. O dönem Türklerde buna “er at” (erkek adı) derlerdi. Ancak Türklerin İslam ile tanışmasından ve bu dinin buyruğuna girmesinden sonra bu töre toplum içinde önemini yitirmiştir (Boratav, 1984, s. 88).

Her Türk topluluğunda olduğu gibi Kırgızlarda da ad verme önemli bir olay kabul edilir. Bu geleneğe de her geleneğe verildiği gibi özel bir önem verilir. Kırgız topluluğu ad verme için ‘at koyuu’ tabirini kullanırlar. Önemli kabul edilmesinin sebebi hem eski Türk döneminde hem de İslam sonrası dönemde barındırdığı inanışlar açısından kutsal bir görevdir. Kırgızlara göre doğan çocuğa verilen ad ile toplum içinde bir statü kazanması, toplum içine dahil olması sağlanır (Baytok, 2018, s. 14).

İncelediğimiz metinlerde çocuğa ad verip bir kimlik sahibi etmek önemli kabul edilmiştir. Çocuğun doğumu sırasında ya da doğduktan birkaç gün sonra tertip edilen toy ile herkes davet edilir. Baktığımız da dünyaya gelmiş olan çocuğa ad verme farklı motifler ve zamanlarda karşımıza çıkmaktadır. Yapılan bu törenlerin önem arz etmesi çocuğun doğumunun ilginç olması ya da kağanın çocuk olması genel bir sebep olarak görülür. Kırgız destan metinlerinde isim farklı kişiler tarafından konulur:

*Çocuğu olmayan kişilerin çocuk sahibi olmasında vesile olan hekim tarafından konulur.

*Toplumun ileri gelen bilgin yaşlıları tarafından tören eşliğinde konulur.

*Çocuğuna ad bulamayan kahramanlar, Tanrı’ya dua ederek isim söylemesini isterler.

*Yapılan tören sırasında çocuğun sağlıklı olması için dua edilir ve ikramlar verilir.

Manas adlı Kırgız destanında, halkın ileri gelenleri bir araya gelerek dünyaya gelen Manas’ın adını belirler. Manas adlı bir yiğidin doğacağını haber eden Adilbek başta olmak üzere babası ve akrabaları bir araya gelerek istişare meclisi kurulur ve ismi belirlenir (İnayet, 2017, s. 76).

“Adilbek, Balta, Cakıp Bay, “Getir buraya çocuğu, İşaretleri var mı?” diye, Müşahede ettiler. El ucundan tutarak Avucuna baktılar. Sağ elinin ayasından, “Manas” adını buldular. Bekletmeden aniden, Akbalta şöyle konuştu:

“Bu Tanrı’nın lütfudur. “Manas” adını kaldırıp Yeniden ad verelim.” Çoktur yapacak işi diye, Yokmuş başka kişi diye, “Manas” adını değiştirip, “Çon Cindi” adını koydular. Avucunun ayasından,

Bunu burada bırakalım.”

(İnayet, 2017, s. 76).

Eşimkul Menen Zuura adlı Kırgız destanında, Karmış adlı zengin bir beyin oğlu olan Eşimkul, ihtiyarlamış olmasına rağmen çocuğu olmamıştır. Eşi Zuura ile birlikte onlarca şeyhe gitmesine rağmen defalarca aldatılmıştır. Yollara düşen Eşimkul ve Zuura bir halk hekimine rastlar ve bitkisel ilaçlar sayesinde çocukları olur. Bunun üzerine çocuğun ismini halk hekiminin vermesini isterler (Çelebi, 2007, s. 145-147).

“Hekim kalkıp konuştu: Özleyip bulduğun biriciği Selametle sev, dedi. Azımsama bir tane, diye İyiliğini iste, dedi. Söylediğim sözümü İçinde sakla, dedi. Cesur bir ere sahiptir Biriciğinin başı, diye,

Düşman ona karşı çıkamaz. Yirmiye geldiğinde yaşı diye, Altın Kökül Genç Aydar Senin balanın adı olsun diye, Ergenlik çağına geldiğinde Karşısına çıkamaz düşmanı, diye, Kakülü altın renkli yaratılmış”

(Çelebi, 2007, s. 145-147).

Kırgız destanlarından biri olan Boston destanında, Buuba Han Tanrı’dan çocuk ister ve iki tane çocuğu olur. Ancak çocuklarına ad bulamaz. Halkın ileri gelen yaşlılarını Buuba Han çağırır ancak kimse isim koyamaz. Bunun üzerine Buuba Han gökyüzüne doğru bakarak Hüda’ya ad ver diye yalvarır (Yıldız, 2009, s. 38-39).

“Gökyüzüne bakıp, Hüda’ya “Ad ver” diye yalvardı. Gökyüzünde güneş kapandı, Bulut çıkıp şekilden şekile girdi. Böyle olmadık işi kim bilir? Ateş çıkıp parlayıp,

Hava bozulup, gök gürleyip Bulut yeri kapladı,

Yoğun bulut içinden Bembeyaz bir bulut ayrıldı, Çoğalıyor gibi göründü, Ortaya gelip indiğinde O buluta baksan, Asa-musa elinde, Ak sakalı top gibi, Başına ak külah giymiş, Abası sırtında,

Hızır gelip, Han’a yöneldi.

“Sen Hüda’dan çocuk istedin, Dileğini kabul etti,

İkiz çocuk verdiğinde

Ad bulamayıp korka korka bakınarak, Aklını şaşırdı.

Erkek çocuğun maharetli olsun, Boston diye adı olsun,

Ömrü uzun, sağlıklı olsun. Kuvveti güçlü alp olsun.

Kızının adı Karaçaç, Aklı herkesten fazlaca, Hareketi ondan başka türlü,

Her yönden tam olsun.” Hepsi elini açmış, Ellerini yukarı kaldırıp Yüzüne sürdü.

Ak sakallı ihtiyar Gözden kayboldu. Duranların hepsi Gördüğüne inanmayıp Hepsi şaşa kaldı.

Han Buuba şimdi sevindi. Bundan sonrasını dinleyelim Çocuktan haber alalım, Dikkatlice söyleyelim. Arzu edip çok yıllar Altmışını aştığında, Yetmişine bastığında, İkiz çocuk görmüş, Özleyip onları Hızır kollayıp gelmiş. Erkek çocuğun adını Boston koymuş.

Kızın adını rehberlik edip Karaçaç diye koymuş. Hanın gönlü şad olmuş. Hanım bahtlı olmuş”

Kız Darıyka destanında, Hz. Ali ile evliliğinden çocuğu olan Darıyka çocuğuna ad koymak için hazırlıklar yaparak ihtiyarları çağırır. Bunun üzerine bir araya gelen ihtiyarlar kesilen hayvanlar ve ikramlardan sonra görüşüp çocuğun ismini koyarlar (Türker, 2010, s. 94).

“Onlara ayrı hayvan kestirip,

Konuk etmek için hazırlandı, Kız Darıyka Maksadı, ihtiyarların görüşüp,

Çocuğa isim koymaları idi.

Aksakallar, acele etmeden yemek yediler, Arkasından art arda kımız içtiler.

Hatırlayıp Ali’nin söylediklerini, Çocuğa Şaysılda ismini verdiler. Onların her birine verdi birer at, Giydirdi hepsine değerli kıyafet. Öylece topluluk döndü evine,

Eğlendiler, hediyeler aldılar düğün bitince”

(Türker, 2010, s. 94).