• Sonuç bulunamadı

ABD tipi pragmatik üniversite

Belgede Bilim ve Gelecek Kitaplýðý - 45 (sayfa 168-173)

Amerikan üniversite sistemi piyasa odaklı olarak nitelendiril-miş olsa da, tarihsel bir süreç içerisinde incelendiğinde “prag-matik” üniversite tipi demek daha doğru olacaktır. Günlük yaşa-mın gereksinimlerine göre, çeşitli üniversite tipleri arasında bir sentez arama şeklinde geçen bir süreç izlenmiş ve kapitalizmin gelişme aşamaları ile ilgili olarak da sonunda “piyasa merkezli”

üniversite modeli oluşmuştur. “Eğer bir bilgi günlük hayatta işe yarıyorsa o bilgi doğrudur yaramıyorsa yanlıştır” formülasyonu pragmatizmi tanımlayabilir. Dikkat edilirse, böyle bir yaklaşım hem karma üniversite modellerini, hem de piyasa odaklı üniver-siteyi açıklayabilir.

Amerika’da üniversitenin kuruluşu İngiliz işgali dönemine denk gelmiştir. Kuruluşu, İngiltere’den göç edenlerin 1636 yı-lında Harvard Üniversitesi’nin öncülü olan Harvard Koleji ola-rak kabul edilir. Başlangıçta amaç sadece papaz yetiştirmekti.

Aslına bakılırsa, müfredatı ve bunun bir göstergesi olarak da eği-tim düzeyi dikkate alındığında, o günkü Harvard’a üniversite-den çok lise demek çok daha doğru olacaktır. Hemen arkasından Fransa’dan gelenler de Kuzey’de üniversiteler kurmaya başladı-lar. 1870 li yıllardan sonra ise bu kurumlar klasik anlamıyla üni-versite misyonu kazanmaya başladılar ve sonunda 1783 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte de, üniversite-lerin ulusal özellikleri gündeme geldi.

Başlangıç koşullarına tekrar dönecek olursak, güneydeki İngi-liz üniversite tipi “kültür-bilgi” üniversitesi olarak adlandırılan İngiliz modeline uygundu. Amaç başta kilise olmak üzere, elit-lerin eğitimli, kültürlü hale gelmesi idi. Bu yaklaşım öncelikle sınıfsal farklılıkları, sonrasında da ırkçılığı destekler ve pekiştirir nitelikteydi. Alt gelir grupları ve/veya zencilerin üniversiteyi dü-şünmeleri bile olanaksızdı. Elitler düşünsel anlamda da güçleni-yor ve bu sistem ayrımı daha belirgin ve legal hale getirigüçleni-yordu.

Bu açıdan bakıldığında, güneyde İngiliz üniversite sisteminin yerleşmesinin sadece İngilizlerin oraya gelmesine değil, aynı za-manda güneydeki köleci sisteme en uygun sistem olmasından kaynaklanıyordu.

Amerika’nın kuzeyinde ise üniversiteyi Fransız göçmenleri kurmuştu. Başlangıçta doğal olarak Bonapartist Fransız sistemi modeline uygun bir yapıdaydı. Yani, yurttaş ve bürokrat yetiş-tirmeye yönelik ve kiliseden bağımsız bir kurumdu. Bağımsızlık sonrası da, bu üniversite tipinin kuzey anlayışına uygun olduğu görüldü çünkü kuzey, güneye göre daha eşitlikçi, laik ve demok-rattı. ABD kapitalizminin gelişimindeki temel dinamiğin kuzey-de olduğu düşünülürse, Fransız sisteminin kuzey-de buraya çok uygun olduğu görülecektir.

1865 yılında iç savaş sona erip, birlik sağlanınca güneydeki bütün köleler özgür oldu. Kısa bir süre sonra da oy kullanma hakkını kazandılar. Ancak bu haklar kısa süre içinde güneyli beyazlar tarafından geri alındı. Yine de ABD’nin güneyinde köle-liğe dayanan tarım ekonomisi sona erdi. Savaştan önce ABD’nin güney ve kuzey tarafları eşit zenginlikteyken, savaştan sonra gü-ney ekonomik yıkıma uğradı ve kuzey öne geçti. Bu süreç için-de üniversite sisteminiçin-de için-de için-değişiklikler olmaya başladı. Esas

olarak kuzeydeki Fransız üniversite sistemi tüm ülkede ağırlık kazanmasına karşın, güneyli toprak sahiplerinin güçlerini bütü-nüyle yitirmemesi üniversitelerde Fransız/İngiliz karma sistemi-ni getirdi. Yesistemi-ni devlet için bürokrat yetiştirme işlevi, kültürlü elit yetiştirme işlevi ile beraber ele alınıp devlet pekiştirildi. Bunun tarıma dayalı ekonominin başka bir düzlemde devam ettirilmesi için gerekli olduğu düşünülebilir.

Amerika’da kapitalizmin gelişmesi coğrafi konumundan ötü-rü dış müdahalelerden uzak, görece bağımsız ve sorunsuzdu.

Ancak üretimin artması için bilimsel gelişmeye ciddi bir gereksi-nim vardı. İşte bu noktada Alman üniversite tipi çok uygundu ve bilgi temelli üniversiteler ABD’de yaygınlaşmaya başladı. Kısa bir süre içerisinde egemen hale geldi ve bu sayede dünyada bilim-sel gelişmelerin merkezi haline geldi. Alman tipi üniversitenin, ABD’de Almanya’dan daha üzün süre uygulandığı söylenebilir.

Tek başına araştırma üniversiteleri adı altında kurumlar (sadece lisansüstü eğitim veren) yayılırken, Alman tipinin İngiliz veya Fransız tipiyle beraber etkin olduğu üniversiteler de vardı.

Amerika’da piyasa tipi üniversitenin kuruluşu ise İkinci Dün-ya Savaşı sonuna denk gelir. Savaştan güçlenerek çıkan ABD’de kapitalizmin geldiği aşama itibariyle sistemin sürdürülebilmesi için piyasa merkezli ve onun gereksinimlerine göre şekillenmiş bir üniversite tipi gerekiyordu çünkü piyasa egemen ideoloji ha-line gelmişti. Bu dönemde üniversite eğitimi kitleselleştirilerek elitlere yönelik olmaktan çıkartıldı. Artık sadece ve sadece piya-sanın istediği işi bilen, deyim yerindeyse, başka hiç bir şeyden anlamayan üniversite mezunları verilmeye başladı. Piyasanın gereksinimlerine göre yeni programlar hatta fakülteler açılmaya başladı. Bunun yanı sıra üniversitelerin bizzat kendisi de piya-saya açılarak işletme haline getirildi. Aslında ABD sisteminde en başından beri özel üniversiteler olduğu için bu süreç kolayca aşılmış ve sancılı olmamıştır. Örneğin Illinois Üniversitesi Rek-törü, daha 1906 yılında “üniversite entelektüel bir araç olduğu kadar ticari bir işletmedir ve işletme yasalarına göre yönetilmez-se çökmesi kaçınılmazdır” diyebilmektedir. 1929 kriziyle üni-versitelere kamudan ayrılan payda belirgin düşüşlerin görülme-si, üniversitelerin piyasa koşullarına uyum sağlaması gerektiği

“gerçeğini” göstermesi ile birlikte de ciddi olarak bu konu ele alınmaya başlanmıştı. Bugün, üniversiteler sadece ders vererek değil ama aynı zamanda bilimsel buluşlarını satarak veya yer-leşke alanlarını (hatta logolarını bile) kiralayarak kazanç elde etmektedirler.

Amerikan sisteminde amaç sadece piyasaya eleman yetiştir-mek veya piyasadan kazanç elde etyetiştir-mek değildir. Burada esas amaç bir ideoloji olarak piyasanın başat hale getirilmesidir ve Sovyet sisteminden temel farklılığı buradadır. Sığ bir bakışla,

“Sovyet sisteminin de kendi ‘piyasası’ için uğraştığı” söylenebil-se de, ikisi arasındaki temel farkın ideolojik olduğu, piyasa ve üretim ideolojilerinde olduğu açıktır (Günal 2013: 32-5).

Piyasa üniversitesi, tıpkı Fransız bürokratik üniversitesi gibi, bütünüyle iki kültür sorunuyla var olmuştur. Dahası, iki kültür sorununu piyasa ideolojisi içerisinde bütünüyle eriterek, sanki böyle bir sorun yokmuş veya hiç olmamış, olduysa da tarihin bir konusudur düzeyine indirmiştir.

Bitirirken

Bilimin çeşitli dallarının birbirinden uzaklaştırılması sadece basit bir yöntem sorunu değil ama aynı zamanda bilimin kont-rol edilmesinde önemli bir araçtır. Aslında hiçbir bilim dalının, birbirine ne denli uzak görünse de, amacı diğerinden farklı de-ğildir; tüm bilim dalları aynı soruya yanıt arar, sadece kullandık-ları materyal birbirinden farklıdır. Bilim tüm zihinsel deneyim ve süreçlerin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmeli ve kulla-nılabilmelidir. İki kültür sorunu ideolojik olarak ancak bilimleri bir bütün olarak gören bir bakışla çözülebilir ve bu konuda en kapsamlı yaklaşım Marksizmdedir; kullandığı diyalektik yöntem ve maddeci tarih anlayışı sorunu çözer niteliktedir: “Biz, yalnız tek bir bilim tanıyoruz, o da tarih bilimidir. Tarih iki yönden incelenebilir. Tarihi, doğa tarihi ve insanlar tarihi diye ikiye ayı-rabiliriz. Bununla birlikte, bu iki yön birbirinden ayrılmazlar;

insanlar var oldukça, insanlar tarihi ve doğanın tarihi karşılıklı olarak birbirlerini koşullandırırlar.” (Marx ve Engels 1987: 36).

Veya “Tarihin kendisi doğa tarihinin, doğanın insan durumuna dönüşmesinin gerçek bir parçasıdır. Daha sonra, insan biliminin

doğa bilimlerini kapsayacağı gibi, doğa bilimleri de insan bili-mini kapsayacaktır: sadece bir tek bilim olacaktır.” (Marx 1976, 181).

Böyle bir bakış açısına göre oluşan üniversite ise Sovyet tipi üniversitedir. İki kültür sorununun hem kaynağının hem de çö-zümünün üniversitede olduğu düşünülürse, yapılacak şey için tarif gereksizdir.

KAYNAKÇA

Akalın, M. A. 2010. Toplumcu Tıp. Sovyetler Birliği Deneyimi, İstanbul: Ya-zılama Yay.

Collini, S. 2001. Önsöz, İki Kültür, Snow, C.P. içinde, Ankara: Tübitak Yay.

Crowther, J.G. 1936. Soviet Science, London: Kegan Paul.

Günal, İ. 2013. 50 Soruda Üniversite, İstanbul: Bilim ve Gelecek Kitaplığı, Güner, K. 2013. Şimşeğin Çocuğu Niko, Bilim ve Gelecek 117: 8-15.

Marrou, H.I. 1956. A History of Education in Antiquity, Sheed &Ward, Marx, K. 1976. 1844 El Yazmaları: Ekonomi Politik ve Felsefe, Ankara:

Sol,Yay.

Marx, K. ve Engels, F. 1987. Alman İdeolojisi, Ankara: Sol Yay.

Nalbantoğlu, H. Ü. 1994. Türkiye’nin VII. Beş Yıllık Kalkınma Planında Önerilebilecek Bilim ve Teknoloji Politikasına İlişkin Bazı Sosyolojik Saptamalar, Bilim ve Teknoloji. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel ihtisas Komisyonu Raporu, İçinde,Ankara: DPT.

Sayılgan, A. 1967. Sovyetlerde Eğitim ve Türk Öğrencileri. Komintern Okulla-rından Lumumba Üniversitesine, Ankara..

Snow, C.P. 2001. İki Kültür, Ankara: Tübitak Yay.

Sönmez, B. 2013. Kuzey, 3.baskı, İstanbul: İletişim Yay.

Belgede Bilim ve Gelecek Kitaplýðý - 45 (sayfa 168-173)