• Sonuç bulunamadı

Abdülhamit ve Jön Türkler

Belgede TÜRKLER VE YUNANLILAR (sayfa 125-170)

Sultan II. Mahmut ile Mehmet Ali Paşa Karşı Karşıya

II. Abdülhamit ve Jön Türkler

II. A bdülham it (1876-1909) karşıt tavırları aynı anda sergile- yebilen, itici bir adam dı. Tebaası isyan etm eye başladıkça o da din ve politika konusunda giderek daha fanatikleşiyor ve m o­

dernleşm eye karşı çelişkili tutum lar takınıyordu. Bir yandan Os- manlı M eclisi’ni sindirirken, bir yandan da askeriye ve eğitim sis­

tem lerini genişletmişti. Sabırsızlanan E rm eni azınlık, A vrupa’nın m üdahalesini talep etti ve biri İstanbul’daki O sm anlı B ankası’na olm ak üzere, birbiri ardına saldırılar düzenlenm eye başlandı.

Binlerce, hatta on binlercesinin hayatlarını kaybettiği söyleniyor.

Onların ölümleri, padişahın oldıığıt kadar Erm eni devrimcilerin de suçuydu. Tamahkarlıkları ve ihanetleriyle Ermenilerin Tiirk komşularının nefretini hak ettikleri durumlar olm uş olabilir, ama sıradan halkın fanatik tutkuları bir kez dizginlerinden ku r­

tulunca masumlarla suçlular arasında hiç fark kalmamıştı. 180 Jön T ürkler olarak bilinen, İstanb ul’daki Askeri Tıp Fakülte- si’nde okuyan d ö rt öğrenci tarafından yeraltında örgütlenm iş ve daha sonra P aris’teki liberal T ürk sürgünlerle tem as kurm uş olan grup, II. A bdülham it’in karşısındaydı. M eclisin padişah ta­

rafından indirilmiş eski üyelerinden biri, Paris’ten L a Jeııne Tur- quie adında kışkırtıcı bir dergi yayımlamaya başladı. H e r ırktan ve her inançtan insanın birlikte dirlik düzen içinde yaşayacağı ve ilerleyeceği bir birliği hayal eden grup, adını işte bu dergiden al­

dı. Ne var ki, Jön T ürkler gerçekten güç kazandıklarında, 'yük­

sek idari kadrolarda deneyimsiz oldukları için im paratorluğu b a ­ şında padişah olm adan hayal edem ediler. Bu yüzden de padişah ve onun hüküm etiyle işbirliği yapm aya razı oldular.’181

Son derece saygıdeğer bir T ürk kadını, H alide E dip (Adıvar) Jön T ü rk lcr’in yükselmeye başladığı ilk dönem lerde yaşanan um ut dolu günleri yazar. M üslüm an din adam larıyla Hıristiyan rahipler ve Y ahudi haham lar İstanbul sokaklarında kol kola yü­

rüyerek kardeşlik ve birliğin gelişini kutlam ışlardır. M inareler­

den yükselen ezan seslerinin yeni bir 'birliktelik' çağını m uştu- larcasına kilise çanlarının seslerine karıştığını a n latır.IS2

S onunda A bdülham it Selanik’e sürüldü ve yerine yeni bir p a­

dişah tah ta çıkarıldı. Bu sırada Jön T ü rk le rin önderlerin den biri olan Enver Paşa, Osm anlı hüküm etinde büyük bir güç kazanm ış­

tı. Saplantılı özsever (obsesyonel narsisistik) bir kişilik yapısında, karizm atik bir adam olan Enver P aşa,183 dış görünüm üne çok

ıs" H aslip, Jo a n (1958), s.221.

Isl V olkan, V am ık D. ve llzkow itz, N orm aıı (1984).

I!i:! A dıvar. H alid e E d ib (1926).

|!iS V olkan, V am ık D. ve ltzko\vitz, N orm aıı ( I9S4).

dikkat ederdi ve iyi bir süvariydi. İlk başta Jön T ü rk ler’e göz ka­

m aştıran rom antik bir lider gibi gözükmüş, A vrupalIların da ho­

şuna gitmişti. A ncak can çıkar huy çıkmaz, Jö n T ü rk ler’in A vru­

palI güçlerle yaşadığı balayı, Bingazi, Trablus ve Libya’daki Os- manlı topraklarının İtalyanlar tarafından işgal edilmesiyle kısa sürede sona erdi. Sonra 1912 vc 1913’te Jön T ürkler hâlâ ikti­

dardayken Balkan Savaşları patlak verdi.

Birinci Balkan Savaşı’nda Osm anlı m üstahkem mevkileri Y u­

nanlılar, Bulgarlar ve Sırplar’ın hücum una uğradı; çarpışm aları Y unanlılar, Bulgarlar ve Sırplar kazandılar. D üşen şehirler ara­

sında Selanik ve E dirn e de vardı. Selanik (çok geçm eden T ürki­

ye’nin tarihinde yıldız gibi parlayacak olan M ustafa K em al’in doğum yeri) düştüğünde, yaşlı padişah sürgünden İstanbul’a döndü ve sonunda bu rad a öldü. İkinci Balkan Savaşı E dirn e’nin kurtuluşuna sahne oldu ve Enver P aşa’yı günün kahram anı hali­

ne getirdi. Bu savaşların Birinci D ünya Savaşı’na (1914-1918) bir girizgah olduğu sonradan anlaşılacaktı. Enver Paşa Alm anların safına katıldı.

O dönem de O sm anlı İm paratorluğu’nda yirmi iki ırktan in­

san yaşıyordu ve nüfusun on milyonu Türkçe, on milyonu da A rapça konuşuyordu.184 Geri kalan nüfusun yüzde yirmisi hâlâ Hıristiyandı ve bunlar arasında R um lar da vardı. Anlaşm a Dev­

letleri Osmanlı alem ine egem en oldular ve kazanım larını pay e t­

tiler. A vrupa’daki bütün Osm anlı bölgelerini denetim altına ala­

rak İstanbul’a girdiler. Ekim 1918'de A nlaşm a D evletleri’yle ateşkes im zalandığında, sonradan IV. M ehm et adını alan Şehza­

de V ahdettin, bin yıllık Osm anlı hanedanının otuz altıncı ve son hükümdarıydı. V ahdettin, Jön T ürk örgütünü feshetti. Enver P a­

şa T ürkistan’a kaçtı, sonunda b urada Kom ünistlerin Kızıl O rdu- su’na karşı savaşırken vurularak öldü. Adeti olduğu üzere savaşa bütün m adalyalarını ve nişanlarını takınm ış olarak, general üni­

formasıyla katılmıştı. 10 Ağustos 1920’de IV. M ehm et elçilerini Sevr A ntlaşm ası’nı imzalamaya yetkili kıldı, böylece Türkiye’nin elinde yaklaşık yüz yirmi bin mil kare çorak bozkırdan başka bir toprak kalmıyordu. Bir zam anlar yeryüzündeki en onurlu ve en güçlü im paratorluklardan biri olan Osm anlı İm paratorluğu n e­

redeyse tüm den haritadan silinmişti.

IM Bu bilgi Encyclopaeduı Brilanıüccı'ûs y e r a lm a k ta d ır (1910-191 1).

'B an d ırm a’ Yolculuğu

Sevr A ntlaşm ası’nın im zalanm asından bir yıl kadar önce, I.

D ünya Savaşı’nda tek bir m uharebe bile kaybetm eyen iki T ürk kom utanından biri olan M ustafa Kemal, T ürk yurdunun kalbi A nadolu’da çıkan huzursuzlukların nedenlerini ortaya çıkarm ak, dirlik ve düzeni yeniden sağlam ak üzere İstanb ul’daki Osm anlı hüküm etinden yetki aldı. A nlaşm a D evletleri tarafından alıkon- mam ak için apar topar İstanbul’dan ayrılma planları yapm aya başladı.

15 Mayıs 1919’da yirmi bin Y unanlı İzm ir’e çıkarak A nado ­ lu’yu işgale başladılar.

Yıınan çıkarması A nlaşm a Devletleri’niıı himayesi altında ger­

çekleşti. Yunanistan’ı A k d e n iz ’de Ingiliz yanlısı ileri bir karakol olarak gören, bu tür siyasal hesapların yanı sıra Hıristiyan ve Helen yanlısı, Türk karşıtı hislerin de etkisiyle hareket eden Lloyd George, Yıınan başbakanı Eleııtherios Venizelos'ıın Y u ­ nanistan ’ın İzm ir’i işgal etmeye hakkı bulunduğu iddiasına des­

tek verdi. Yunanistan’a destek olmanın en iyi politika olduğu konusunda Woodrow Wilson ve C lem enceauyu ikna eden Lloyd George, Venizelos’ıın bir Yunan İmparatorluğu fikrini y e ­ niden canlandırmaya yönelik büyük planının yaşama geçirilme­

si için, bu konuda bazı önem li kişilerin onayını alm ak için ge­

rekli girişimleri başlattı. W ilson’un ünlü On Dört İlkesi’nden biri olan ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı Titrklere tanınm a­

yacaktı.1^ (s. 173)

16 M ayıs’ta, Y unanlıların İzm ir’e asker çıkartması sürm ek­

teyken M ustafa Kemal ve adam ları İstanbul’un G alata Köprü- sü'nden B andırm a vapuruna bindiler. B andırm a, İngiltere yapı­

mı, bir Y unanlıdan satın alınm ış bir şilepti ve denize açılacak d u ­ rum da bile olm am asına karşın, M ustafa Kemal 19 M ayıs'ta K a­

radeniz’de küçük bir liman olan Sam sun'a çıkmayı başardı. D a­

ha sonraları Sam sun’a çıkışını, kederli ve mahvolm uş bir ulusun kurtarıcısı olarak doğuşu ve T ürklerin kurtuluş m ücadelesinin başlangıcı olarak görccekti. G erçekten de kesin doğum tarihini bilmediğinden, yaşam ının geri kalanında 19 Mayıs’ta doğduğunu söyleyecekti.

Iî'5 V olkan. V anıık D. ve llz k o u it/. N o n ııa n (1984)

TÜRKLERİN KURTULUŞ SAVAŞI

T

ürk K urtuluş Savaşı esas olarak işgalci Y unanlılara karşı yapılmış olm akla birlikte, iç savaş unsurları da taşıyordu, çünkü kurtuluş hareketi aynı zam anda Osmanlı padişahını ve onun işgal altındaki İstanbul’da bulunan hüküm etini hâlâ des­

teklem ekte olan T ürklere karşıydı. Yüz yıl önce gerçekleşm iş olan Y unan Bağımsızlık Savaşı’ndan hiçbir isim süper-kahram an olarak çıkmamıştı. Türklerse M ustafa Kem al’de üstün bir k ah ra­

m an buldular ve onun çevresinde toplandılar. D aha sonraları, gösterdiği birçok başarıdan ötürü A tatü rk -Türklerin Atası- o la­

rak tanınacaktı.

Sam sun’da İngiliz askerleri vardı, bu yüzden M ustafa Kemal ve adam ları güvende olm ak için içerilere yönelmeliydiler ve d er­

hal A nadolu’nun kalbine doğru hareket ettiler. A tatürk buradaki durum a hakimdi ve ülkesini kurtarm aya ant içmişti. Hiç vakit kay­

betm eden A nadolu’daki diğer vatanseverlerle askeri ve politik güç birlikleri kurm aya girişti. Ne var ki, bir ay içinde Osmanlı hü­

kümeti onun yetkilerini elinden almış ve tutuklanması için emir çıkartmıştı. H er şey aleyhinde olmasına karşın, bir sivil olarak po­

litik direnişi örgütlem eye ve ona yeni yetkiler verecek bir siyasi grup bulmaya kararlıydı. A nadolu’nun Yunanlılar tarafından işga­

li yerel grupların titreyip kendilerine dönm elerine yardım etmiş olmalı, öyle ki yıkılmış, savaş yorgunu ve kederli bir ulus yeni bir enerji buldu ve M ustafa Kemal’in etrafında toplanabildi.

Ü ç arabalık konvoy A nadolu’nun orta yerindeki küçük, tozlu A nkara şehrine girdiğinde yerel gazetede şu haber yer almıştı:

Bu gündüzü yaratan güneşin fecri Erzurum ’da doğmuş, Sivas’ta incilâ ederek (parlayarak) milleti aydınlattı. 186

ISfl E rzu ru m ve Sivas D oğu A n a d o lu ’da iki şehirdir. M u stafa K em al A n k a ra ’ya v arm ad an ö n ce bu şe h irle rd e iki önem li kongre g erçek leştirild i. Bu k o n g reler M ustafa K em al'in d ü şm a n a karşı yeni T ü rk m ücadelesini b aşlatm a çab aların a

'yetki verdi'.

Her yer o hakikat güneşine kalbini, ruhunu açtı.

Türklük âlemi baştan başa tek bir nur kütlesi kesildi...187 Bu, yaklaşık bin yıldır T ürklerle birlikte yaşam akta olan çok sayıda K ürt dahil olm ak üzere, kederli A nadolu halkının M usta­

fa K em al’i yeni bir günün şafağının habercisi olarak gördüğünü açıkça ortaya koyuyor. 'K arizm atik lid er’ tanım ına tıpatıp uyan M ustafa K em al’den birçok kereler simgesel olarak ısıtan güneş şeklinde söz edilm iştir.188

A nkara milliyetçilerin m erkezi haline gelmişti; nihayetinde de çağdaş T ürkiye’nin başkenti olacaktı. M ustafa Kemal ve adam ları A n k a ra’daki yaşam a uyum sağlam aya çalışırken, A n­

laşm a D evletleri T ürklerin anayurdu dahil O sm anlı topraklarını bölm ekle m eşgûldüler. A nlaşm a D evletleri’nin yanıldıkları bir nokta, M ustafa K em al’in milliyetçilik akım ının İstanbul’daki O s­

manlI hüküm etinden destek gördüğünü sanmalarıydı. Sevr ant- laşm ası’nı biraz yum uşatm a arzusuna karşın İngiltere’nin en güç­

lü politikacıları arasındaki görüş ayrılıkları birleşik bir Yakın Doğu politikası geliştirilm esini yavaşlatıyordu. Lloyd G eorge kendini tüm den Y unanlıların Megalo İdea’sına adamıştı, ancak Lord Curzon, Y unan idaresinin Küçük Asya’ya uzanm asından korkuyordu. H indistan’daki İngiliz çıkarlarını temsil eden politi­

kacılar M üslüm an T ürklere karşı sert davranılm asının H int M üslüm anların kinini çekm esinden endişe ediyorlardı.

K endilerine O n İki A da ve Ege D enizi’nin güney sahilinde İzm ir’den A d a n a ’ya uzanan büyük bir A nadolu parçası vaat edil­

miş olan İtalyanlar, Ege ve A kdeniz’deki Y unan etkisine iyi göz­

le bakm ıyorlardı. A d a n a’dan Sivas’taki İtalyan bölgesinin sınırı­

na kadar olan topraklar Fransız kontrolü altındaydı, ancak F ran- sızlar aynca Suriye ile ilgileniyorlar ve İngilizlerden kuşku duyu­

yorlardı. Bağımsız bir E rm enistan hayali kuruluyordu; sınırları daha sonra Birleşik D evletler tarafından belirlenecekti. K ürtle- rin özerkliği tanınm ıştı ve Osm anlı İm paratorluğu A rabis­

ta n ’daki topraklarından m ahrum bırakılmış, Irak İngiliz zonuna yerleştirilmişti. E dirn e’yi de içine alan doğu Trakya, İzm ir’e çı­

187 A ydem ir, Şevket Süreyya (1969), cilt 2, s.201.

188 Bir so n rak i b ö lü m d e liderin ve izin d ek ilerin A ta tü rk ’ü güneş o la ra k alg ılam a­

larının bilinçdışı n ed en i açık lan acak tır.

karm a yapm asına ve İç A n adolu’ya yürüm esine izin verilmiş olan Y unanlılara ayrılmıştı. A nlaşm a D evletleri arasındaki uyuş­

mazlıklara karşın M ustafa Kemal ve onun izindeki milliyetçilere çok iş düşüyordu. Öyle görünüyordu ki sonunda 'korkunç Türk- ler’in adı bile anılmayacaktı. Y unanlılar giderek içerilere doğru ilerliyorlardı, hem bilinç düzeyinde hem de bilinçdışı olarak T ürklere karşı yüzyılların nefretini dile getiriyor ve rahat 'birlik­

telik’ zam anlarını unutuyorlardı. Y unanlılar yeni bir Y unan İm ­ paratorluğu kurarak yepyeni bir kimlik edineceklerse, iki halkın bir zam anlar yaşadığı bilinçdışı 'birlikteliğin’ kökü kazınmalıydı.

M ustafa K em al’in Y unanlıları A n adolu’dan kovm ak için b ü ­ yük bir savaşa girm eden önce birçok sorunu aşması gerekiyordu.

E rm eni devrim cilerin isyanını bastırm ak ve Bolşevik D evrim i’yle meşgul olan R usların, yeni bir T ürk-R us sınırını kabul etm eleri ve G üm rü Antlaşm ası (3 A ralık 1920) uyarınca Kars ve A rdahan bölgelerini teslim etm elerini sağlam ak gerekiyordu. Bolşevikler daha sonra M ustafa K em al’e kurtuluş savaşında yardım etm iş ol­

salar da o asla kom ünist görüşleri benim sem edi.

Sovyetler’le sınırları belirledikten sonra T ürk orduları M alat­

ya D iyarbakır ve V an bölgelerini ele geçirdiler; K ürt isyanını bastırdılar; ve İra n ’ı yeni bir T ürk -İran sınırını kabul etm ek zo­

runda bıraktılar. B undan sonra M ustafa Kemal, U rfa, G aziantep ve A d an a’yı yeniden ele geçirmeye girişti ve Kilikya’yı (Cilicia) işgal etm ek üzere yola çıkmış olan Fransız ordularıyla karşı k ar­

şıya geldi. Fransızlar ganim et üzerindeki paylarından vazgeçm e­

yi yeğlediler ve 10 Ekim 1921’de Franklin Bouillon A ntlaşm a­

sın ı imzaladılar. M ustafa Kemal 1922’de İtalyanları K onya’dan çıkm ak zorunda bıraktı. Tüm bunlar olup biterken A nadolu to p ­ raklarında Y unanlılarla karşılaştı ancak büyük bir hücum başlat­

m aktan kaçındı.

Yunanlılarla Yüzleşm e

Mayıs 1919’da İzm ir’e çıktıktan sonra Y unanlılar içerilere doğru ilerlerken pek az direnişle karşılaşmışlardı; T ürk orduları ilk önem li O sm anlı başşehri olan B ursa’ya gerilediler. Bursa d ü ­ şünce, A n k ara’yı büyük bir panik aldı ve M ustafa K em al’in lider­

liğine karşı sesler yükseldi. O ise yas işareti olarak siyah

örtülc-rin serilm iş olduğu bir kürsüden milliyetçi Büyük M illet Mecli- si’ne hitaben T ürk halkının hazırlıksız olduğunu, bu yüzden de o sıralarda B ursa’yı yeniden alm ak için saldırıya geçm enin akıllıca olmayacağını ifade etti. H itab et gücünü kullanarak ana hedefin A nadolu’yu savunm ak olduğunu vurguladı.

Bu arada Y un anistan’daki politik durum önem li değişim ler geçiriyordu. 'Y eni A gam em non’ lakabı takılan V enizelos seçimi kaybedince iktidardan düşürülm üştü, kuşku yok ki bu halkın böylesine kütlesel bir askeri harekata karşın kalıcı bir to p rak ge­

nişletmesi yolunda pek az başarı kazanılmış olm asına karşı te p ­ kisiydi. Ekim 1920’de K ral A leksandr beslediği m aym unun ısırığı sonucunda gelişen bir hastalıktan ansızın ölüverdi. Bir sonraki ay yapılan seçim de K ralcılar Liberalleri m ağlup etti ve yapılan plebisit (referandum ) K onstantin’i yeniden tah ta çıkarttı. A slın­

da A nlaşm a D evletleri arasında çok az seveni vardı. O rduyu V e­

nizelos yanlısı kişilerden arındırdı ve A n ad o lu ’da daha saldırgan eylem hazırlıklarına başladı.

Y unanlılar yüz yıl önce bağımsızlık m ücadelelerini başlattık­

larında A nadolu’daki çetelere benzeyen kleftlere bağımlıydılar.

Osm anlı H arp A kadem isi’nden m ezun olan M ustafa K em al çe­

telerle hiç ilgisi olm asın istiyordu ve onlardan bir şekilde kurtul­

du. Bu yüzden, Y unanlılar 21 M art 1921’de yeni bir hücum a geç­

tiklerinde İn ö n ü ’de düzenli bir Türk ordusuyla çarpıştılar ve m u­

harebeyi kaybettiler. Bu, aynı yerde İsm et’in kom utasında ikinci T ürk zaferiydi. İsm et Paşa daha sonra İnönü soyadını alarak A tatü rk ’ün ölüm ünden sonra yeni T ürkiye’nin ikinci cum hurbaş­

kanı olacaktı.

T ürklerin zaferden duydukları coşku, Y unanlıların kararlılığı ve Megalo İdea ile aşırı uğraşlarıyla koşuttu. K onstantin, H açlı­

lardan beri Küçük Asya’ya giden ilk Hıristiyan hüküm dar d u ru ­ m undaydı ve A n k ara’ya girmeyi kafasına koymuştu. Y unan o r­

duları A n k ara’ya doğru ilerledikçe yüzyıllardır T ürk toprakların ­ da yaşam akta olan R um lar, özgün anayurtlarına karşı bir vatan­

severlik çılgınlığına kapıldılar ve nicedir kom şuları olan insanla­

ra karşı bir nefret patlam asıyla katliam lar uyguladılar. O rdusunu dağıtm am ak ve Y unanlıları ana m ühim m attan uzak tutm ak için M ustafa Kemal sistemli bir geri çekilme em retti. T ürkler, A nka­

ra ’yla düşm an arasındaki doğal engellerin sonuncusu olan Sa­

karya N ehrini geçtiler. B urada gerçekleşen m eydan m u hareb e­

sinde M ustafa K em al’in bizzat kom uta ettiği T ürkler işgalci Y u ­ nanlıları feci bir bozguna uğrattılar.

T ürklerin büyük taarruz için hazırlıklarını tam am lam aları bir yıl daha aldı. M ustafa Kemal 'T aarru z sabahı T ürklerin gerçek kurtarıcı güneşinin ışığının bütün ihtişamıyla parlayacağı’ k eh a­

netinde bulundu .189 26 Ağustos 1922’de başlayan taarruzun e rte ­ si günü Y unanlılar için her şey bitmiş gibi görünüyordu. Küçük Asya’yı da içine alan bir Y unan İm paratorluğu kurarak bin yıllık bir tarihi tersine döndürm e üm itleri de yok olm uştu. Y unan cep­

hesinin harekat kom utanı esir alındı ve başsız kalan Y unanlılar enselerinde T ürklerin sıcak soluğunu duyarak İzm ir’e doğru geri çekilmeye balşladılar.

İngiliz Dışişleri Bakanı L ord C urzon o sıralar halen işgal al­

tında bulunan İstanbul’daki İngiliz yüksek kom iserliğinin başı Sir H orace R u bold’dan Y unanlıların 'd arm adağın’ oldukları ve arkalarında 'iğrenç bir hayvanlık ve barbarlık izi bıraktıkları’190 haberini aldı. T ürk ordusunu izlem ekte olan T ürk yazar H alide Edip gördüklerinden şaşkına dönm üştü. İzm ir’e yakın küçük bir kasaba olan A laşehir’i tanım larken şöyle yazmış:

Ne Yunanlılar ne de bizim insanlarımız ölülerini gömmeye vakit bulabilmişler. Türk ordusu, diğer şehir ve kasabaların ateşe ve­

rilmesini önleyebilmek için azam i hızla Yunanlıları kovalıyor.

Yunan ordusu kendi başlattığı yangından, kendi başlattığı vah­

şetten kaçıyor. Her iki taraf da birbirine karşı acımasız... Halk şaşkın durumda. Kadınlar, adeta delirmiş gibi, parmaklarıyla çukur kazmaya çalışıyorlar. Sanki cehennem gökten yere in­

miş... 191

T ürk ordusu İzm ir’e ulaştığında şehir, içerilerden gelen R um sığınmacılarla kaynıyordu. Y unan ordusunun büyük bir grubu Türk ordusunun gelm esinden hem en önce şehri boşaltmıştı. G e ­ ride kalan birkaç Y unan birliği de binlerce sığınmacı gibi karam ­ bol içindeydi. Bazıları hâlâ lim anda bulunan A nlaşm a Devletleri

l!W A ta tü rk , M ustafa K em al (1952), s. 174.

I'<" K inross, L ord (1965).

I‘" A dıvar. H alide E dib (1928), s.367.

savaş gem ilerine ulaşm ak için denize atlıyorlardı.

M ustafa Kemal 10 Eylül 1922’de T ürklerin kahram anı olarak İzm ir’e girdi. O na K ral K onstantin’in kalmış olduğu ev tahsis edildi. Kral eve girer girm ez T ürk bayrağını ayakları altında çiğ­

nemişti. Evin girişindeki m erm er basam aklara bir Y unan bayrağı serildi, M ustafa K em al’in bunun üzerinden yürüm esi bekleniyor­

du. Ne var ki o, bir ülkenin o nurunun ayaklar altına alınm am ası gerektiğini ve kendisinin K onsantin’in yaptığı yanlışı tekrarlam a­

yacağım söyleyerek bunu re d d etti.192

Çok geçm eden İzm ir’i alevler sarmıştı; T ürkler yangının su­

çunu Y unanlılar ve E rm enilerde buluyor, onlarsa T ürkleri suçlu­

yorlardı. Bu büyük yangını gören hiç kimse birkaç yıl içinde M ustafa K em al’le bir kez daha iktidara gelmiş olan E leutherios V enizelos’un barış yapacaklarını tahm in edemezdi.

XI. Bölüm

ATATÜRK VE MODERN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

ATATÜRK VE MODERN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Belgede TÜRKLER VE YUNANLILAR (sayfa 125-170)

Benzer Belgeler