• Sonuç bulunamadı

2. Değer ve Tarih Öğretimi

2.1.1. a Ailede Değerler

Eğitim bakımından en önemli kurumlardan biride ailedir. Hayatımızda birçok davranışların, iyi veya kötü hareketlerin kökü ailede kazanılır, insanlar farkında olmadan aile içinden birçok alışkanlıkları benimsemiş olabilir. Aile bireylerin doğuştan üyesi olduğu en küçük gruptur. Bireyler ilk davranışlarını ailesi ile olan etkileşimi sonucunda kazanır. Bireyin aile içinde kazandığı bilgi, tutum ve değerler sağlam temelli ve diğer değerler ile uyumlu olmalıdır. Aileden sonra toplumun etkisi

başlar. Birey toplum içinde yaşarken gelenek, görenek, örf, adet ve töre ile ilgili değerleri, bilgileri ve tutumları öğrenmeye başlar.

Aile, içinde insan türünün belli bir biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir ölçüde ilk ve etkili biçimde cereyan ettiği, eş, anne, baba, çocuklar (ailenin biçimine göre başka yakınları) arasında belli bir ölçüde içten, sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok bir ölçüde yer aldığı bir toplumsal kurumdur(Ozankaya;1975:203).

Her toplumda aile, en önemli sosyalleştirici kurumlardan biridir. Diğer bir deyimle, toplumun genel değerler sistemi, bu arada siyasal değer, inanç ve duygusal yönelimleri, ilkin ve en başta aile kanalıyla, yeni yetişen toplum üyelerine, yani çocuklara ve gençlere aktarılır, öğretilir(Özbudun;1986:91).

Aile gibi temel bir sosyal grupta karşılıklı olarak işlevlerde bulunan kişiler aile yaşantılarında uymaları gereken belirli temel değerler olduğunu bilirler. Değer ve davranış ne kadar uzun birliktelik sergilerse, o kadar kolaylıkla özleştirilebilir, o kadar da bu birliktelik kurumsallaştırılabilir(Fichter;2004:175).

Toplum yaşamı ile ilgili bu tür değerleri çocuklarına kazandıran ana babalar, onlara sadece yardım etmiş olmakla kalmazlar; aynı zamanda insani yaşam şartlarının sıkıntılarını başkalarının sırtına yüklemek yerine, kendi sorunları olarak algılamalarını sağlarlar. Sağlam temel ilkeler ile donatılmış çocuklar, kritik durumlar karşısında nasıl davranacakları konusunda kararlı olmalarını sağlayan donanıma da sahip olurlar.

Okuma çağına girmemiş çocuğun eğitimi ile daha çok aile meşgul olur. Aile eğitiminde, millî örf ve karakterlerimizin mümeyyiz vasıflarına uygun bir eğitim usulünün esas alınması gerekmektedir(IV. Millî Eğitim Şurası;1949:60).

Ailenin ne olduğundan bahsettikten sonra geriye çocukların ailede bu değerleri benimsemeleri ve kendilerini bu değerlere göre ayarlamaları için nasıl teşvik edilebilecekleri sorusu kalıyor. Beil(2003:19)’e göre; özellikle bu noktada eski

zamanların ana babalarının işi daha kolaydı: Onlar neyi doğal bulduklarını art arda sıralarlar, gerekli gördüklerinde de baskı uygularlar ve kızılcık sopası devreye girerdi; iş de böylece hallolurdu. Oysa bir çocuğa demokratik davranış biçimlerini ve ahlaki yetkinliği otoriter araçlarla öğretmeye ve benimsetmeye çalışmak, doğal olarak kendi içinde çelişmektedir. Emir vermek istemeyen biri, kimi oyun kurallarının niçin konulduğunu, hoşgörü ve barışseverliğin niçin önemli olduğunu gerekçeleriyle açıklamalıdır. Ana baba böylelikle çocuklarını olaylar ve sorunlar üzerinde düşünmeye teşvik eder. Çocukların kendi ahlak anlayışlarını bulabilmeleri için geçerli değerleri enine boyuna değerlendirmeye gereksinimleri vardır ana babaların öngördükleri değer anlayışlarından bağımsız olarak.

Ana babanın değerleri, çocukların davranışlarına yansıdığından, toplumsal değerlere kıyasla çocuk üzerinde daha etkilidir. Bu nedenle, ana baba yönelimleri çocuğun gelişim ortamının önemli bir bölümünü oluşturur(Kağıtçıbaşı;1998:57).

Kısacası, eğer ana babalar, çocuklarının kendilerini emin ve huzurlu hissedecekleri bir ortam yaratmayı başarabilirlerse, çelişkiler sert çatışmalarla sonuçlanmaz; tersine, saygı ve güven gibi değerlerin yaşamdaki yerini ve anlamını öğrenmeleri için olanak tanır. Bu durumda, yaşanan her tartışma, her fırsatta ana babalarla sürtüşmeye girişmek, ahlaki açıdan kişisel sorumluluk kazanmak için biraz da alıştırma olur.

Kuralları ve kaideleri açıklamak her ne kadar gerekli olsa da, çocukların gerçekten buna göre davranıp davranmayacakları genellikle ana babalarının tavrına bağlıdır (nasihat etmek yerine örnek olmak). Özellikle çocukların kendi değer yargılarını geliştirdikleri aile ortamında, hedefler ve günlük yaşamdaki davranışlar birbiriyle örtüşmelidir. Örneğin, bu tutum büyüklerin gerek kendi aralarındaki uygar ilişkilerinde, gerekse onlara gösterilen saygı, huzur ve anlayış gibi değerlerden ödün vermeden, ahlaki açıdan gerekli sınırlamaları nasıl getirecekleri konusunda tutarlı davranışlar olarak sergilenmelidir.

Anne ve babaların değerler konusunda çocuklarına yol gösterebilmeleri ve yardım edebilmeleri için her şeyden önce kararlı ve belli bir tutum içinde olmaları gerekmektedir; bu, katı bir şekilde ilkelerinden taviz vermeyenler ile karıştırılmamalıdır.

Elbette hiçbir insan her zaman örnek bir şekilde davranamaz ve savunduğu davranışlar doğrultusunda adım atamaz. Anne ve babalar çoğu zaman gergin, sinirli, aşırı yük altında ya da sorunludur. Onların arada sırada sabrı fena şekilde taşabilir. Peki, o zaman onları, çocuklarına dostça yaklaşıp, konuşmalarını ve yaptıklarını kendilerinin bile doğru bulmadıklarını, bunun bir hata olduğunu itiraf etmelerine engel olan nedir? Bu tür karşılıklı konuşmalarda, çocuklar kendilerini adam yerine konulmuş hisseder ve büyük olasılıkla davranışlarına eleştirel bir gözle bakmaya daha yatkın olur. Bunun yanında değer yargılarının çeşitliliği karşısındaki şaşkınlığa uğradıklarından, tembellikten, ilgisizlikten ya da tartışmalardan çekindiklerinden asla sınır koymayan, asla ''Yeter artık! Bu kadarı da olmaz!" demeyen ana babalar da vardır kuşkusuz(Beil;2003:20).

Ana babanın, çocuklara zorla kendi kişisel düşüncelerini aşılamaması son derece önemlidir. Vicdan ancak ikna üzerine kurulduğunda, kararlar yaptırım korkusundan değil, iyilik ve insanlık uğruna kendiliğinden alındığında, gelişigüzel etkilenmeyen, güvenilir bir büyüklüğe erişir. Bu nedenle çocukların daha küçüklükten itibaren, kendi yargılarına varabilmeleri için özgür bırakılmaları gerekir. Onları dövülen, oyuna katılmasına engel olunan ya da herhangi bir şeyi aşırılan birisinin kendisini nasıl hissettiğini düşünmeye teşvik eden ve onların yerinde olsalardı kendilerini nasıl hissedeceklerini kafalarında canlandırmalarını isteyen ana babalar, çocuklarının kendiliğinden doğru kararlar alabilmelerine katkıda bulunurlar. Onları artık kritik anlarda "hayır" demeye yönelten, eski otoriter sistemin kontrol ve emirleri değil, kendi iradesi ve kişisel sorumluluk duygusudur.

Benzer Belgeler