• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 7: VERGİ TÜRLERİ

7.2. Aşar Vergisi

Osmanlı İmparotorlu’ğunda öşür veya âşâr namı altında, türlü toprak mahsûllerinden devlet nâm ve hesabına alınmakta olan vergiler, fıkıh kitaplarında bahis mevzuu edilen şekli ile, dinî bîr vecîbe mâhiyeti arzeden ve bu sıfatla zakat yahut sadaka ile karıştırılması mümkün olan şer 'ı öşür 'e nazaran, mâhiyet ve nisbet itibârı ile büyük farklar göstermektedir. Gerçekten, yukarıdaki izahattan anlaşılmış olacağı vecihle, fıkıh

ıstılahı olarak, şer'î Öşü-rün ancak Mekke, Medine, Hicaz ve Yemen v. b. gibi bâzı arap memleketlerine inhisar eden bir imtiyaz şeklinde mevcut kalabilmiş olan öşrî toprakların (sadaka veya zakat mahiyetindeki dinî borçlarından başka mükellefiyeti olmayan) müslüman sahipleri tarafından ödenmesi ve nisbetinin de toprağın sulanma şeklîne göre: onda-bir ile onda-yarım arasında olması icâp eder.

Halbuki Osmanlı imparatorluğunda türlü tarihî, içtimaî veya iktisadî sebepler ile sahiplerinin mülkü olan öşrî toprakların mıkdarı pek az kalmış idî. Bu İmparatorlukta, yüksek mülkiyet ve murakabe hakkı (rakaba) fetih esnasında İslâm cemâati menfâatine vakfedilerek, devletin idaresine verilmiş veya zamanla sahipsiz kalarak, beytü ‘l-male intikal etmiş topraklar ile teşekkül ettiği kabul edilen mîrî arâzi idare tarzı hemen-hemen bütün memleket topraklarına teşmil edilmiş bulunuyordu. Bu idare tarzında ise, çiftçiler devlete ait toprakların dâimî ve irsî bîr kiracısı durumunda bulunduklarından, “Öşür adına” her sene mahsûlden bİr hisse şeklinde devlet nâm ve hesabına alınmakta olan vergilerin hukukî mâhiyeti, ancak toprak kirası (icâre) veya bir paylaşma haracı (harâc-i mukasama) faraziyesi ile izah edilebilmektedir (Barkan, 1997;485).

Toprak mahsullerinden alınan aşar, en eski vergilerden olup, Osmanli Devlieti'nin kuruluşundan yıkışına kadar tatbik edilmis, ve umumi devlet varidatinin ortalama dörtte birinden fazlasıni teşkil etmiştir.

Aşar şer'i tekaliftendir. Tahsil sureti ve sarf mahalli şer'en tayin ve tahsis edilmiştir. Vaktiyle sulak arazide, masraf ve zahmetsiz alınan mahsulden tarn öşür, dolap ve makina gibi alet ve edevatla, masraf yapilarak elde edilen mahsulden yarım öşür alınırdı. İmparatorlugun istila devrinde, arazinin mükellef oldugu aşar, timar ve zeamet namiyla askere ve has adiyla vezir ve ümeraya verilir, bakiyesi havassi humayun itibar edilerek devlet hazinesine terk olunurdu. Timar ve zeamet sahipleri, bölgeleri dahilindeki diger vergilerle birlikte aşarı da cibayet ederler ve hasilati ile mahalli masrafları karşılarlardi. Havassi humayun ile ümeraya ait yerlerde, aşar hususi memurlar eliyle toplanırdı (Eldem, 1994:173).

Öşür, aynı yerdeki bütün mahsûllerden de aynı oranda alınmamıştır. Nadir olmakla birlikte Müslüman ve Hristiyanlann ödedikleri öşür oranlarının farklı bulunduğu yerler

vardır (Kütükoğlu, 1999: 531). Öşrün senelik ürüne göre oranı, toprağın verim kabiliyetine, sulama şartlarına, ziraat çeşitlerine ve mahalli örf ve adetlere göre değişiklikler arz etmekte, bazen her kaza ve hatta her köy için ayrı ayrı tayin edilmiş bulunmaktadır. Mesela Kütahya'da bu oran 8 kilede 1 kile iken, Urfa livasmda 10 kilede 1,5 kiledir (Barkan, 1980: 800).

Aşar vergisi tarım kesiminde her üründen alınmakta idi. Hububat ve hububat çeşitlerinden, bostanlarda yetiştirilen ürünlerden, meyve ağaçlarından, bağ ve üzüm mamullerinden, otlaklardan ve diğer zirai mahsulden öşür alınmış ve tahsili de aynî, nakdî ve maktu olmak üzere üç şekilde uygulanmıştır (Öztürk, 1996:184).

Öşür, kaideten harman yerinde demetler döğülüp hububatın taneleri samanından temizlendikten sonra ve çiftçi hububatını ambarlamadan önce "salari" denilen memurlar tarafından teşir ediliyordu. Dolayısıyla aşarın tahsilatı için devlet, mükellefin ayağına gitmekte idi. Böyle olunca da aşar tahsili için devlet bir taraftan tüm mükelleflere ulaşıp vergisini tahsil etmek, diğer taraftan da aynî olarak yapılan tahsilatları çürümeden değerlendirmek zorundaydı. Bu husus ise verginin maliyetini arttırdığı gibi verimliliğini azaltmaktaydı (Coşkun, 1997: 43-44).

Hazine ihtiyacları arttikça bu düzen bozulmuş, timar ve zeametlere ait aşara devlet el koyarak, bir veya birkaç seneliğine mültezimlere satmaya başlamıştır. Bu hal Tanzimat’ın ilanına kadar devam etmiştir (Eldem, 1994:173).

Tanzimat Fermanı, İmparatorluğun farklı bölgelerinde farklı oranlarda toplanmakta olan öşrü, her yerde gayrı safi üzerinden yüzde on olarak saptıyordu. Ancak devletin mali bunalımının yoğunlaştığı dönemlerde öşrün oranı yüzde on beşe kadar yükselmiştir. İltizam sisteminin sürdürülmesi küçük üreticilerin üzerindeki vergi yükünü daha da arttırmıştır. Hasat yerine gelen mültezim, kendi takdirine göre her üreticinin ödeyeceği miktarı saptamaktaydı. Böylece büyük toprak sahipleri kollanıyor, küçük üreticiler daha çok yüksek oranlarda vergi ödüyorlardı (Pamuk, 1994:100).

1846 yılında timar ve zeametler lagvolunmus, ve sahipleri tekaüde sevkedilmişlerdir. Bu arada zaman zaman aşarın emaneten idaresine teşebbüs edilmiş ise de, iyi netice alinamadıgından, her defa ihale ve ilzam usulüne avdet zarureti hasil olmuştur. Bununla

beraber bu usulün köylüye tahmil ettigi ağır külfetleri hafifletmek maksadiyla müteaddit nizamnâmeler neşredilmiştir.

Birinci Meşrutiyet’ten sonra maliye nezaretinde kurulan "Islahati maliye" komisyonunun tavsiyesi üzerine, 1878’den sonra iltizam usulünün terki ve aşarı emaneten idaresi bir defa daha kararlaştırılmış fakat 1884 ylına kadar iyi kötü idare edilen tahsilat, o tarihte yeniden ihale usulüne cevrilmiştir (Eldem, 1994:174).

Aşar vergisinin tahsili işlerinin sebep olduğu fenalıklar, İmparatorluğun zîrâî iktisadiyâ-tında, ictîmâî yapısında ve devlet mâliyesinde meydana getirdiği tahripler ile daha uzun müddet devam etti. Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunun ilk senelerinde inkılâpçı bir hamle ile o zamanki devlet varidatının üçte birine yakın bir kısmını te'min eden bir gelir kaynağını feda etmenin tehlikelerini göze alarak, türlü yolsuzlukların kaynağını kurutmak isteği ile çıkarılan 1925 ‘deki kanun ile aşar kaldırılmıştır.

Aşar vergisinin mahallelerdeki toplamı 31612’dir.Mahalleler içerisinde en fazla a’şar bedeli ödeyen 685.6 kuruş ile Balıklı Mahallesi’dir.Bunun sebebi ise bu mahallede 16 hanenin çiftçilikle uğraşmasıdır..En az aşar vergisini 68 kuruş ile Komarlar Mahallesi vermiştir. Bostan öşrü sadece dört mahallede dört mükellef vardır.

Hendek köyleri içerisinde en fazla aşar vergisi bedeli ödeyen Akyazı Divanı’dır. Bağ öşrü ise Sadece Akyazı ve Yeknüvid Köyünde iki mükellefden ibarettir.

Tablo 29. Aşar Vergisinin Hendek Köyleri’nde Dağılımı

Hane

sayısı Aşar Bostan Öşrü

Mükellef Kuruş Mükellef Kuruş

Yuvalık 74 70 6735 --- --- Çarığıkuru 61 50 3082 --- --- Akyazı 119 110 10331 1 10 Yeknüvid 11 9 756.5 1 2 Toplam 265 239 20904.5 2 12

Tablo 30. Aşar Vergisinin Hendek Mahalleleri'nde Dağılımı

Hane sayısı Aşar Öşrü Bostan

Kuruş Mükellef Kuruş Mükellef

Arab İmam 30 150 12 1 1 Başpınar 21 144 14 --- --- AşağıTabi‘Başpınar 12 124 8 --- --- Dereboğazı 50 681 25 --- --- Hacı Ali 16 173.5 6 --- --- Cennet 29 412 19 12 1 Komarlar 18 68 3 13 1 Çorbacı 25 125 5 --- --- Kemal Efendi 20 416 15 10 1 Beşnar 5 183 2 --- --- Balıklı 18 685.5 17 --- --- Toplam 244 3162 126 36 4

Benzer Belgeler