• Sonuç bulunamadı

3.1. BULGULAR VE YORUMLAR

3.1.5. Açıklayıcı Tablolar

Tablo 71: İletişim Araçlarına Güven ile Medyanın Tutum ve Davranışlar Üzerindeki Etkisine Ola İnanç İlişkisi

İletişim Araçları

Medyanın Tutum Ve Davranışlarınız Üzerinde Etkisi

Olduğuna İnanıyor musunuz? Total

Türü EVET HAYIR İNTERNET 52 39 91 57,1% 42,9% 100,0% RADYO 15 3 18 83,3% 16,7% 100,0% GAZETE 12 10 22 54,5% 45,5% 100,0% TELEVİZYON 23 16 39 59,0% 41,0% 100,0% KİTAP, DERGİ 39 24 63 61,9% 38,1% 100,0% HİÇBİRİ 35 32 67 52,2% 47,8% 100,0% Total 176 124 300 58,7% 41,3% 100,0% X² = 6,173 df =5p p =0,29

Tablo 71’ e göre, her bir medya aracına olan güven ile medyanın davranış ve tutumlar üzerindeki var olan inanç arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05 olduğu için).

Fakat tablo 71’e göre, bazı önemli noktalar dikkat çekmektedir. Medyanın tutum ve davranışlar üzerindeki etkisine dair var olan inanç konusunda radyoya güvenenler ve kitap /dergiye güvenenler, televizyon, gazete ve internete güvenenlerden daha yüksek oranda eleştireldir. Çünkü radyoya güvenenler, yüksek oranda (% 83,3) medyanın tutum

ve davranışlar üzerindeki etkisinin olduğunu düşünmektedirler. Tam aksine medyanın tutum ve davranışlar üzerindeki etkisinin olmadığını düşünenler açısından baktığımızda en yüksek oranın %45,5 gazete, %42,9 internet ve % 41 televizyon cevabını vermişlerdir.

Tablo 72: İletişim Araçlarına Olan Güven İle Şiddet İçeren Film Ve Programların Kötü Örnekliğine Olan İnanç Arasındaki İlişki

İletişim Araçları

Sizce Şiddet İçeren Film Ve Programlar Kötü Örnek

Oluyor mu? Total

Türü EVET HAYIR İNTERNET 54 37 91 59,3% 40,7% 100,0% RADYO 9 9 18 50,0% 50,0% 100,0% GAZETE 20 2 22 90,9% 9,1% 100,0% TELEVİZYON 34 5 39 87,2% 12,8% 100,0% KİTAP, DERGİ 50 13 63 79,4% 20,6% 100,0% HİÇBİRİ 50 17 67 74,6% 25,4% 100,0% Total 217 83 300 72,3% 27,7% 100,0% X² = 21,984 df =5 p = 0,00

Tablo 72’ ye göre; p<0,05 anlamlılık kuralına göre tablomuzda p<0,05 olduğundan iletişim araçlarına güven ile şiddet içeren film ve programların kötü örnekliğine olan inanç arasındaki istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır. P=0,00 olduğu için iletişim araçları farklılaştıkça, katılımcıların görüşlerinde anlamlı bir fark saptanmıştır.

Uygulamamıza katılan öğrencilerin % 90,9’u iletişim araçlarından gazetenin daha güven veren bir iletişim aracı olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda şiddet içeren film ve programların kötü örnek olduğunu düşünmektedirler. İnternete güvenenler %

54,0‘u, radyoya güvenenlerin % 9,0’u, televizyona güvenenlerin % 87,2’si, kitap ve dergiye güvenenlerin % 79,0’u şiddet içeren film ve programların kötü örnek olduğunu düşünmektedirler. Yukarıdaki tabloda, televizyona güvenenler ile güvenenlerin şiddet içeren film ve programların kötü örnek olduğunu düşünmelerindeki oranın yüksek olması dikkat çekmektedirler.

Tablo 73: İletişim Araçlarına Olan Güven İle Şiddetin Sorunların Çözümünde Önemli Bir Araç Görülmesi Arasındaki İlişki

İletişim Araçları

“Şiddet, Sorunların Çözümünde En Önemli

Araçtır.” Sözü Sizce Doğru mudur? Total

Türü EVET HAYIR İNTERNET 13 78 91 14,3% 85,7% 100,0% RADYO 5 13 18 27,8% 72,2% 100,0% GAZETE 1 21 22 4,5% 95,5% 100,0% TELEVİZYON 7 32 39 17,9% 82,1% 100,0% KİTAP, DERGİ 4 59 63 6,3% 93,7% 100,0% HİÇBİRİ 7 60 67 10,4% 89,6% 100,0% Total 37 263 300 12,3% 87,7% 100,0% X² = 8,970 df = 5 p = 0,11

Tablo 73’e göre, her bir medya aracına olan güven ile şiddetin sorunların çözümünde en önemli araç olduğuna var olan inanç arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05 olduğu için).

Farklı iletişim araçlarına güvenen öğrencilere, şiddetin sorunların çözüm aracı olarak görüp görmedikleri sorulmuştur. İnternete güvenen öğrencilerin % 14,3‘ü radyoya güvenenlerin % 27,8’i, gazeteye güvenenlerin % 4,5’i, televizyona güvenenlerin % 17,9’u, kitap ve dergiye güvenenlerin % 6,3’ü, şiddeti, sorunların

çözümünde en önemli araç olarak görmektedirler. Buna karşılık, İnternete güvenen öğrencilerin % 85,7’si radyoya güvenenlerin % 7,2’si, gazeteye güvenenlerin % 95,5’i, televizyona güvenenlerin % 82,1’i, kitap ve dergiye güvenenlerin % 93,7’si, şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görmemektedirler. Tablo 73’teki verilere baktığımızda öğrencilerin genel toplamda % 87,7’si şiddeti çözüm aracı olarak görmemektedirler.

Tablo 74: İletişim Araçlarına Olan Güven İle Yaşanılan Dünyayı Tehlikeli Algılama Arasındaki İlişki

"Genel Olarak Söylersek Tehlikeli Bir Dünyada Yaşamaktayız." Düşüncesine Ne Derece Katılırsınız?

Total İletişim Araçları Türü KESİNLİK LE KATILMI YORUM KATILMIYOR UM KARARSIZI M KATILIYOR UM KESİNLİKLE KATILIYOR UM İNTERNET 9 10 20 35 17 91 9,9% 11,0% 22,0% 38,5% 18,7% 100,0% RADYO 4 2 2 9 1 18 22,2% 11,1% 11,1% 50,0% 5,6% 100,0% GAZETE 2 1 3 11 5 22 9,1% 4,5% 13,6% 50,0% 22,7% 100,0% TELEVİZYON 2 4 11 16 6 39 5,1% 10,3% 28,2% 41,0% 15,4% 100,0% KİTAP, DERGİ 5 5 6 32 15 63 7,9% 7,9% 9,5% 50,8% 23,8% 100,0% HİÇBİRİ 4 7 5 25 26 67 6,0% 10,4% 7,5% 37,3% 38,8% 100,0% Total 26 29 47 128 70 300 8,7% 9,7% 15,7% 42,7% 23,3% 100,0% X² = 30,667 df =20 p = 0,06

Tablo 74’ e göre, p<0,05 anlamlılık kuralına göre tablomuzda p<0,05 olduğundan medya araçlarına güven ile tehlikeli dünya algısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir

İnternete güvenenlerin % 20,9’u tehlikeli bir dünyada yaşadıkları fikrine katılmamakta, % 57,2’si ise tehlikeli bir dünyada yaşadıklarını düşünmektedirler.

Gazetelerin incelenmesi ile yapılan bazı araştırmalarda şiddet haberlerinin yazılı medyada da pervasızca yer aldığı görülmektedir. Bir gazetenin incelemesiyle yapılan bir araştırmada, Ekim 2005’te toplam 130 adet şiddet haberi saptanmıştır. Yani günde otalama 4.33 kez şiddet haberi yayınlanmıştır ve yayınlanmayan gün sayısı sadece ikidir. Haberlerin çoğunda gizlilik ilkelerine uyulmamıştır. Başbakanlık aile araştırma kurumunun (1995) üç gazetede yaptığı medya içerik analizinde ise, iki ay içerisinde 540 adet şiddet içeren haber saptanmıştır (Aydın ve Güler, 2010).

Tablo 75: Ortalama TV İzleme Saati İle Şiddet İçeren Film ve Programların Kötü Örneklik İçerdiği Algısı Arasındaki İlişki

Televizyon İzleme Saati

Sizce Şiddet İçeren Film Ve Programlar Kötü

Örnek Oluyor mu? Total

EVET HAYIR 1-2 SAAT 122 41 163 74,8% 25,2% 100,0% 2-5 SAAT 57 25 82 69,5% 30,5% 100,0% 5-9 SAAT 2 8 10 20,0% 80,0% 100,0% HİÇ İZLEMİYORUM 36 9 45 80,0% 20,0% 100,0% Total 217 83 300 72,3% 27,7% 100,0% X² = 15,848 df =3 p = 0,00

Tablo 75’ e göre, ortalama Tv izleme saati ile şiddet içeren film ve programların kötü örneklik içerdiği algısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<0,05 olduğu için).

Öğrencilerin televizyon izleme saati arttıkça, televizyonu zararlı görme oranı düşmektedir. Fazla televizyon izleyenler televizyonun zararlı olmadığını ileri sürmektedirler. Ortalama 1-2 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 74,8’i televizyondaki şiddet içeren dizilerin kötü örnek olduğunu düşünmektedirler. Buna karşın ortalama 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 20,0’si televizyondaki şiddet içeren dizilerin kötü örnek olduğunu düşünmektedirler. Genel olarak öğrencilerin % 72,3’ü “Şiddet içeren film ve dizilerin kötü örnek oluyor mu?” sorusuna “evet” cevabını vermişlerdir.

Yapılan bazı araştırmalar, çocuklukta televizyon izleme süreleri ile yetişkinlikteki saldırgan davranışlar arasında ilişki olduğunu saptamıştır. (Johnson, Cohen, Smailes, Kasen ve Book, 2007; Eron, 1987; Huesman, Eron, Dobow ve Seebuer, 1987; Lefkowitz, Eron, Walder ve Huesman, 1977) Televizyonun izlenme süreleri açısından araştırmamızda ortaya konulan veriler, daha önce yapılan araştırmaları doğrular niteliktedir.

Televizyon programlarında bulunan yüksek dozdaki olumsuz görüntüler ve uzun süreli ekran tutsaklığı olumsuz davranışların gözlenmesi ve birey üzerindeki yakın veya uzak zaman dilimlerinde davranış değişikliği oluşturma olasılığı hususunda risk oluşturmaktadır (Emanetoğlu, 2006: 239).

Tablo 76: Ortalama TV İzleme Saati İle Kendimi Yeterince Güçlü Hissettiğimde Adaleti Kendim Sağlarım Düşüncesi Arasındaki İlişki

Televizyon İzleme Saati

“Kendimi Yeterince Güçlü Hissettiğimde Adaleti

Kendim Sağlarım” Sözü Sizce Doğru mudur? Total

EVET HAYIR 1-2 SAAT 56 107 163 34,4% 65,6% 100,0% 2-5 SAAT 33 49 82 40,2% 59,8% 100,0% 5-9 SAAT 6 4 10 60,0% 40,0% 100,0% HİÇ İZLEMİYORUM 14 31 45 31,1% 68,9% 100,0% Total 109 191 300 36,3% 63,7% 100,0% X² = 3,770 df =3 p = 0,28

Tablo 76’ ya göre, öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile kendimi yeterince güçlü hissettiğimde adaleti kendim sağlarım düşünceleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05 olduğu için).

Ancak araştırma bulgularımız içerisinden bazı sonuçlar dikkat çekmektedir. Özellikle öğrencilerin verdikleri cevaplara baktığımızda televizyon izleme saati arttıkça öğrencilerde adaleti sağlama adına şiddete başvurma eğilimi artmaktadır

Ortalama 1-2 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 34,4’ü kendini yeterince güçlü hissettiğinde adaleti kendisinin sağlayabileceğini düşünmektedirler. Buna karşın ortalama 2-5 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 40,2’si, 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin% 60,0’ı hiç televizyon izlemeyenlerin % 31,1’i, kendini yeterince güçlü hissettiğinde adaleti kendisinin sağlayabileceğini düşünmektedirler. Sonuç olarak araştırmamıza katılan öğrencilerden televizyon izleme saati yüksek olan öğrencilerin adaleti sağlama adına her an şiddete başvurabileceklerini söyleyebiliriz.

Tablo 77: Ortalama TV İzleme Saati İle Şiddet Sorunların Çözümünde Önemli Bir Araçtır Düşüncesi Arasındaki İlişki

Televizyon İzleme Saati

“Şiddet Sorunların Çözümünde En Önemli

Araçtır.” Sözü Sizce Doğru mudur? Total

EVET HAYIR 1-2 SAAT 18 145 163 11,0% 89,0% 100,0% 2-5 SAAT 11 71 82 13,4% 86,6% 100,0% 5-9 SAAT 6 4 10 60,0% 40,0% 100,0% HİÇ İZLEMİYORUM 2 43 45 4,4% 95,6% 100,0% Total 37 263 300 12,3% 87,7% 100,0% X² = 23,944 df =3 p = 0,00

Tablo 77’ ye göre; p<0,05 anlamlılık kuralına göre tablomuzda p<0,05 olduğundan öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç görme arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. p=0,00 olduğu için öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç görme arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmuştur.

Araştırma bulgularımıza baktığımızda öğrencilerin şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç görme yaklaşımı televizyon izleme oranıyla doğru orantılı olarak artmaktadır.

Ortalama 1–2 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 11,0’i şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görmektedirler. Buna karşın ortalama 2-5 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 13,4’ü, 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin% 60,0’ı hiç televizyon izlemeyenlerin % 4,4’ü, şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görmektedirler.

Sonuç olarak, televizyon izleme saati değişkeni dikkate alındığında öğrencilerin televizyon karşısında geçirdikleri süre, şiddetin bir sorun çözüm aracı olarak görülmesi konusunda onların tutumlarını belirleyen önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz.

Tablo 78: Ortalama TV İzleme Saati İle Geceleri Dışarıda Yalnız Dolaşmak Tehlikelidir Düşüncesi Arasındaki İlişki

Televizyon İzleme

Saati

"Geceleri Dışarıda Yalnız Dolaşmak Tehlikelidir." Düşüncesine Ne Derece Katılırsınız? Total KESİNLİKLE KATILMIYORUM KATILMIYORU M KARARSIZI M KATILIYORU M KESİNLİKLE KATILIYORU M 1–2 SAAT 17 27 22 60 37 163 10,4% 16,6% 13,5% 36,8% 22,7% 100,0% 2–5 SAAT 12 7 11 33 19 82 14,6% 8,5% 13,4% 40,2% 23,2% 100,0% 5–9 SAAT 6 0 2 1 1 10 60,0% ,0% 20,0% 10,0% 10,0% 100,0% HİÇ İZLEMİYO RUM 6 8 5 17 9 45 13,3% 17,8% 11,1% 37,8% 20,0% 100,0% Total 41 42 40 111 66 300 13,7% 14,0% 13,3% 37,0% 22,0% 100,0% X² = 24,930 df =12 p = 0,01

Tablo 78’ e göre; p<0,05 anlamlılık kuralına göre tablomuzda p<0,05 olduğundan öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görme arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. p=0,01olduğu için öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görme arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmuştur

Ortalama 1-2 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 59,5’i geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görmektedirler. Buna karşın ortalama 2-5 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 63,4’ü, 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 20,0’si hiç televizyon izlemeyenlerin % 57,8’i, geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görmektedirler.

Televizyonu hiç izlemeyenlerle 5–9 saat arası izleyenleri karşılaştırdığımızda oranlar arasında yüksek oranda farklılaştığını görmek mümkündür. Yoğun olarak televizyon karşısında duranların hiç izlemeyenlere göre geceleri sokaklarda dolaşmayı tehlikeli bulmadıkları sonucuna varabiliriz. Buradan televizyonun şiddete karşı duyarsızlaştırıcı etkisini açıkça görmekteyiz.

Medyadaki şiddetin yarattığı şiddete karşı duyarsızlaşma olgusuyla ilgili sonuçlara göre, çocuklar ve gençlerin şiddet içeren filmler izledikçe gerçek dünyadaki şiddete daha az tepki vermekte, başkalarının yaşadığı acı ve sorunlara karşı ilgisiz kalmakta, empati duymamakta ve toplumda giderek artan şiddet olaylarına daha fazla hoşgörü göstermektedir (Rtük, 2005: 16).

Toplumun şiddet olayları karşısında son derece duyarsızlaştığını anlamak çok da zor değildir. Çünkü araştırmacılar tarafından toplumsal duyarlılığı ölçme amaçlı yapılan testlerde toplumun duyarlılık düzeyi çok düşük çıkmaktadır. Bir araştırmacı toplumun duyarlılığını ölçmek için yere yatıyor ve şiddete uğramış birisi izlenimi veriyor ve Ankara’nın en işlek caddesinde saatlerce yerde kıvranmasına rağmen hiç kimsenin ilgisini çekemiyor. Haberlerde şiddete uğrayan bir insana karşı toplumdan hiç kimsenin ilgi göstermediği sahnelerine çok rastlıyoruz. Dolayısıyla bu haberleri izledikçe de duyarsızlığımız artıyor.

SONUÇ

Tartışma ve Araştırma Sonuçlarının Değerlendirilmesi

Yarım yüzyılı aşkın süredir medyanın ve bir medya aracı olarak televizyonun insan davranışı üzerindeki etkileri araştırılmakta ve bilimsel platformlarda tartışılmaktadır.

İlk bakışta bu teknolojinin kitleler üzerindeki olumlu etkileri göze çarpar. Televizyon yayınlarının izleyici üzerinde dünyadan, yaşadığı ortamdan daha fazla haberdar olma, bilgilendirme, eğlendirme gibi işlevleri gerçekleştirme olanağı vermesi en önemli özelliklerindendir

Görsel ve sözel bir iletişim aracı olarak televizyonlar, özellikle çocukluk dönemi yaşlarında etkin izler bırakmakta ve modeller oluşturmaktadır. Bazı araştırmacıların birleştikleri konu; saldırganlığı izlemenin, saldırganlığa yol açtığıdır. Araştırmaların büyük çoğunluğu neden sonuç ilişkisinin göz ardı edilemez olduğunu belirtir. Araştırmacılar saldırganlığı izlemek, özellikle kısa vadede saldırganca davranma olasılığını arttırmaktadır, şeklinde açıklamalarda bulunmaktadırlar. Buna karşın görsel medyadaki şiddeti izlemenin şiddet doğurduğuna yönelik yapılan pek çok çalışmanın yanında olumlu yönde bir etkisinin olduğunu ileri süren araştırmacılar da vardır. Bunu tez danışmanım Doç. Dr. Ramazan YELKEN “Negatif Öğrenme” kavramı ile açıklamaktadır. Negatif öğrenmeyi olumsuzlukları izleyerek, yanlış olduğunu ve zararlı olduğunu öğrenmek şeklinde açıklayabiliriz. Yanlışı seyreden izleyici sonuçlarını gördüğü için kendi hayatında uygulamaktan vazgeçmektedir. Bu yaklaşımla ilgili araştırma yapılmamakla birlikte düşünce olarak ifade edilmektedir.

Çocuğun çevresinde gördüğü davranışları taklit etmesi sosyal öğrenmenin temelinde yatar. Sosyal öğrenme bireyin dünyaya gelmesiyle başlayan bir olgudur. İnsan doğumdan ölüme kadar sosyal çevre ile iç içedir. Bu sebeple sosyal öğrenme çevre birey ilişkisi açısından ele alınan bir olgudur. Saldırgan davranış toplumlar ve kültürler arasında farklılaşmaktadır.

Günümüzde televizyonun bilinç aşılama, tutum değiştirme, davranışı yönlendirme gibi etkileri çok daha fazla tartışılmakta. Etkilenmeye en açık olan grubun ise çocuklar ve gençler olduğu çeşitli araştırma bulgularıyla ortaya konmaktadır. Bundan dolayı

araştırmamızın merkezini toplumun önemli bir kesimini teşkil eden ortaöğrenim gençliği oluşturmaktadır.

Bu çalışmada görsel medyadaki şiddet görüntülerinden veya medyadaki şiddet içeren programlardan ortaöğretimde okuyan gençlerin etkilenip etkilenmedikleri araştırılmıştır. Özellikle bazı gençlerin toplumsal yaşamda çevreye yansıttıkları şiddet içeren davranışlarda görsel medyadaki şiddet içeren görüntülerin etkisi var mıdır? Sorularına cevap aranmıştır.

Araştırma verileri çeşitli ortaöğrenim kurumlarında öğrenim gören 13-19 yaş grubunu oluşturan random olarak tespit edilmiş 300 örgenciden oluşturulmuştur. Öğrencilerin 134’ünü, oran olarak % 44,7’sini kız öğrenciler, 166’sını, % 55,3’ünü ise erkek öğrenciler oluşturmuştur. 300 öğrenciden 245’i anne mesleğini ‘ev hanımı’ dır. Yüzdelik oran olarak % 81,7 gibi bir oranla çok yüksek bir oranı temsil etmektedir. Öğrencilerin aile yapısının % 90 gibi yüksek bir oranda çekirdek ailelerden oluşmaktadır. Araştırma verilerimize yapacağı etki açısından televizyon izleme saatinin önemi büyüktür. Araştırma örneklemimizi oluşturan öğrencilerin % 54,3’ünün bir- iki saat,% 27,3’ünün iki- beş saat, % 3,3’ünün beş -dokuz saatleri arası televizyon izledikleri tespit edilmiştir. Araştırma bulgularımıza göre ortaöğretim öğrencilerinin % 85’inin (Tablo 17) televizyonun etkisi ile karşı karşıya olduğu saptanmıştır. Araştırma verileri öğrencilerin % 29,0 ile (Tablo 16) “şiddet, aksiyon, macera” içeriğini en yüksek oranda tercih ettiğini ortaya koymuştur Ayrıca Tablo 17’deki verilere baktığımızda öğrencilerin % 40,0 gibi çok yüksek bir oranının şiddet içeren diziler izlediği bulgusuyla karılaşıyoruz. Öğrencilere hangi iletişim aracına güvendikleri sorulduğunda internet % 30,3, radyo % 6, gazete % 7,3, televizyon % 13, kitap- dergi % 21 oranlarında gerçekleşmiştir. Yapılan araştırma sonucunda öğrencilerin % 58,7’sinin tutum ve davranışlarını medyanın etkilediği ortaya çıkmıştır.

Yapılan araştırmanın önemli sonuçlarından birisi de, öğrencilerin %74,3 (Tablo25) gibi büyük bir oranının her an bir suçun faili olabileceklerini düşünmelerinin tespit edilmiş olmasıdır. Ayrıca önemli bulgulardan birisi de gençlerin % 50,3’ünün bu ülkede sorunların yasal yollarla çözüleceğine inanmamasıdır.

Tablo 67’de öğrencilere; “Kendimi yeterince güçlü hissettiğimde adaleti kendim sağlarım.” sözü sizce doğru mudur? Sorusu yöneltildi. Öğrencilerden apartmanda oturanların % 38,8’i, müstakil evde oturanların %26,7’si “evet” cevabını vermişlerdir.

Öğrencilerin geneline baktığımızda % 36,3’ü “Kendimi yeterince güçlü hissettiğimde adaleti kendim sağlarım.” görüşüne katılmaktadırlar. Tablo 67’deki verilerin genel dağılımına baktığımızda öğrencilerin % 36,3’ünün bu görüşe katılması dikkat çekmektedir. Tablo 65-66-67’deki toplam verilerine baktığımızda verilerin gayet örtüştüğünü görebiliriz. Verilere göre çoğunluklu olarak öğrencilerin medya algılarında ciddi ölçüde sorunlar olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca tablo 66’da öğrencilerin % 66,7’si televizyonun zararlı olmadığını düşünmektedirler ve yüksek oranda şiddet içeren dizi ve programlar izlemektedirler (Tablo 67).

Araştırmamızın can alıcı noktası diyebileceğimiz bulgular, öğrencilerin televizyon izleme saatleri ile şiddeti sorunların çözümünde en önemli araç olarak görmeleri arasındaki ilişkide odaklanmaktadır.

Bu konuda tablo 77’deki veriler önemlidir. Tablo 77’ye göre, ortalama 1-2 saat televizyon izleyen öğrencilerin %11,0 i şiddeti, sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görmektedirler. Buna karşın ortalama 2-5 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 13,4’ü, 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 60,0’ı hiç televizyon izlemeyenlerin % 4,4’ü, şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç olarak görmektedirler (Tablo 76).

Araştırma bulgularımıza baktığımızda öğrencilerin şiddeti sorunların çözümünde önemli bir araç görme yaklaşımı televizyon izleme oranıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. Öğrencilerin televizyon karşısındaki geçirdikleri süre şiddete karşı geliştirdikleri tutumlarının belirlenmesinde etkili olmuştur. Bu bulgular araştırmamızın sorularına ışık tutacak nitelikte önem taşımaktadır.

Tablo 78’deki sonuçlar araştırmamızın amaçları açısından dikkat çekicidir. Tablo 78 televizyondaki şiddeti izlemenin, gerçek hayattaki şiddeti normal görme veya gerçek hayattaki şiddete karşı duyansızlaşma açısından kayda değerdir. Öğrencilere “Geceleri dışarıda dolaşmak tehlikelidir. Düşüncesine ne derece katılırsınız?” Sorusu yöneltildiğinde; ortalama 1-2 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 59,5’i geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görmektedirler. Buna karşın ortalama 2-5 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 63,4’ü, 5-9 saat televizyon izleyen öğrencilerin % 20,0’si hiç televizyon izlemeyenlerin % 57,8’i, geceleri dışarıda dolaşmayı tehlikeli görmektedirler.

Televizyonu hiç izlemeyenlerle 5–9 saat arası izleyenleri karşılaştırdığımızda oranların farklılaştığını görmek mümkündür. Yoğun olarak vaktini televizyon karşısında geçirenlerin hiç izlemeyenlere göre geceleri sokaklarda dolaşmayı tehlikeli bulmadıkları sonucuna varabiliriz. Buradan ortaya çıkan sonuç televizyonun şiddete karşı duyarsızlaştırıcı etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Geceleri dışarıda dolaşmanın tehlikeli olmadığını düşünenler, dışarıda olabilecek tehlikeli sonuçları gayet normal görmektedir veya olabileceklere karşı duyarsızdırlar. Özellikle böyle düşünenler de televizyon izleme saati yüksek olan katılımcılardır

Sonuç olarak, araştırma sonuçları televizyonun duyarsızlaştırma etkisini de dolaylı olarak ortaya koymuştur.

Anket değerlendirmemiz SPSS istatistik programında analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Bulguların analizinde frekans ve yüzde dağılımları kullanılmış, ayrıca öğrencilerin okul türü, cinsiyet, yaş, sınıf, anne öğrenim durumu, konut tipi, iletişim araçları türü, televizyon izleme saati değişkenlerine göre, görsel medyadaki şiddetin ortaöğrenim gençliği üzerindeki etkisini belirleyebilmek için Kİ KARE (Chi-Sguare) testi kullanılarak 0,05 düzeyinde anlamlılık aranmıştır.

Araştırmamızdan çıkan sonucu özetleyecek olursak, ortaöğrenim gençliği görsel medyadaki şiddet içerikli sunumlardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu etkilenme çevreye, şiddet davranışları olarak yansımaktadır. Bu bağlamda araştırmamızın önemli bir toplumsal sorunun çözümüne ışık tutması açısından büyük değeri olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.

Bulgularda sonuç olarak öğrencilerin seyrettiği televizyon programlarından etkilenerek, normal hayatlarında da şiddeti bir hayat tarzı gibi görerek sorunlarını çözmede kullandıkları ortaya konulmuştur. Medyanın gençlerin tutum ve davranışlarını belirlemede etkili olduğu, şiddet içeren film ve programların gençler için kötü örnek olduğu ve gençlerin filmlerdeki kahramanların kullandığı yöntemlerle kendi problemlerini çözmek istedikleri ortaya çıkmıştır.

Sonuç ve Öneriler

Günümüzde medya insanlık tarihinin hiç bir döneminde görülmediği kadar fazla hayatımızın etkin ve belirgin bir parçası haline gelmemiştir. Medyadan yoksun bir hayat düşünmek bile insanları korkutmaktadır. “Modern hayat” medyasız düşünülmeyecek bir

niteliğe bürünmüştür. Çünkü modern hayatın çarkları medya tarafından döndürülmektedir. Örneğin, modern toplumlarda iş gücünün yüzde 50 ile yüzde 80’i medya sektöründe yoğunlaşmış durumdadır. Yine işten artan zamanlarda medya ve medyanın ürünleriyle doldurulmaktadır. Bir an için medya araçlarının hayatımızdan çekildiğini düşündüğümüzde, hayatın duracağı, anlamını yitireceği ve tüm ilişkilerin kopma noktasına geleceği düşünülmektedir. Böylelikle medyanın farklı düzlemlerde, farklı boyutlarda ve oranlarda da olsa bilincimizi, kimliğimizi oluşturduğu, hislerimizi, düşüncelerimizi, hayatımızı yönlendirdiği, hatta biçimlendirdiği söylenebilir. Medya bizi etkilerken, aynı zamanda kendisi de toplumun ihtiyaçlarına ve isteklerine cevap verecek şekilde değişerek, toplum tarafından dolaylı da olsa etkilenmektedir.

Günümüzde şiddet kavramı çoğu insanın alıştığı, kanıksadığı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Görsel ve yazılı medyada şiddetin değişik biçimlerinin göz önüne serilmesi, şiddet uygulama biçimlerinin adeta öğretilmesi, kimi şiddet davranışlarının özendirilecek boyutlarda süslenerek sergilenmesi, şiddetin yaşamımızdaki varlığını sürdürmesine ve kalıcı bir yer edinmesine neden olabilmektedir.

Günümüzde televizyon, tüm kitle iletişim araçları içerisinde belki de en kolay

Benzer Belgeler