• Sonuç bulunamadı

2.5. Okul Güvenliği Üzerinde Belirleyici Olan Değişkenler

2.5.1. Şiddet

Şiddet sözlükte bir hareketin, bir gücün derecesi, sertlik, bir hareketten doğan güç, karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma, duygu veya davranışta aşırılık olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2011). Okul şiddeti; okulun eğitim misyonunu ve güven ortamını tehdit eden, okuldaki öğretmen, öğrenci ve çalışanların can ve mallarını hedef alan her tür yıkıcı, bozucu ve saldırganca eylemdir (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu [TÜBİTAK] ve Ankara Üniversitesi, 2010). Şiddet ile ilgili tanımlamalar dikkate alındığında şiddet; bireyin veya belli bir topluluğun elinde bulundurduğu gücü, tehdit oluşturabilecek bir amaçla karşı tarafa kasıtlı zarar vermesi olarak tanımlanabilir.

Okullarda görülen şiddet davranışına neden olan değişkenlerle ilgili olarak birçok görüş bulunmaktadır. Beyazova ve Şahin’in (2001) ilgili araştırmalarında otoriter baba tutumunun varlığı, kalabalık sınıflar, sosyal baskılar ve dayağın bir disiplin yöntemi olarak kabul görmesinin okuldaki şiddetin başlıca nedenleri arasında olduğunu belirtmişlerdir. Pişkin ve diğerlerinin (2014) şiddete ilişkin belirttikleri ise bunu doğrular niteliktedir. Öğretmenler tarafından cezalandırılan ya da anne-babası tarafından kötü olarak algılanan çocukların, uygunsuz davranışları sürdürmeye devam ettiğini göstermektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Komisyonu’nun (2007) yapmış olduğu araştırmada, ortaöğretim kurumlarına devam

eden öğrenciler arasında son üç ay içerisinde şiddetle karşılaşma oranı % 22, şiddet uygulama oranı ise % 35,5 olarak bulunmuştur.

Şiddetin eğitim açısından öğrenci üzerinde ve okul algısı üzerinde ciddi zararlara yol açmaktadır. Şiddeti yalnızca bedensel olarak algılamamalı, ruhsal ve toplumsal boyutlarının da olduğu dikkate alınması gerekmektedir. Öğretmenden kaynaklanan fiziksel şiddetin, şiddete maruz kalan ya da şahit olan öğrenciler üzerindeki etkilerinin, özsaygı kaybı, abartılı suçluluk duygusu ve kaygı semptomları geliştirmeleri olasıdır ve bu durum da dolaylı olarak onların psiko-sosyal ve eğitsel gelişimlerini engellemektedir (Bulut, 2008a). Öğretmenler tarafından uygulanan şiddet davranışları, öğrencilere önemli ölçüde zarar veren hiçbir yasal, akademik, etik amaç taşımayan ve güç farklılığından kaynaklanan bir davranış biçimidir (Kağıtçıbaşı, 2008).

Okul ortamındaki şiddet davranışları karşısında okul yönetimi ve öğretmenlerin etkili bir tutum ve davranış sergilemedikleri söylenebilir. Kepenekçi ve Çınkır (2003) öğretmenlerin, şiddet olaylarını çoğunlukla bireysel çabaları ile önlemeye çalıştıklarını, okul yönetiminin zorba öğrencilere karşı daha çok sözlü uyarıda bulunduğunu saptamışlardır. Okulda şiddet içeren davranışların görmezden gelinmeden öğretmenler tarafından önlenmeye çalışılması önemlidir. Ancak öğretmen çözüm yollarının bittiğini düşündüğünde, öğrenciye şiddet içeren söz, davranış veya tutum sergilerse bu davranışlar öğrencilerin şiddeti onaylamasını sağlayacaktır (Kurt ve Kandemir, 2006).

Okullarda şiddet olaylarını artıran unsurlardan biri de okula kesici, delici aletlerin getirilmesidir. Okulların birer özel öğrenme çevresi olduğu düşünülürse, bu tür kesici ve delici aletlerin okula niçin getirildiği üzerinde durulması gerekmektedir. Öğrencilerin kesici, delici ve yaralayıcı aletlere ulaşmasının kolaylığı ve okullara bu tür aletleri getirmeleri şiddeti arttıran etkenlerin başında gelmektedir. Alanyazında öğrencilerin kesici ve delici alet getirmesinin okul güvenliğini tehdit ettiğine yönelik araştırmalar bulunmaktadır. Bulut’un (2008b) şiddet olaylarında kullanılan araçların neler olduğu yönünde yapılan değerlendirmede, en çok bıçak kullanıldığı görülmektedir. Ateşli silahlara göre ulaşılması daha kolay olan ve ölümle sonuçlanabilen şiddet olaylarına neden olan bu durum, okullardaki güvenlik zafiyetini

akla getirmektedir. Durmuş ve Gürgan’ın (2005) yaptığı araştırmada, bazı öğrencilerin okul sınırları içerisinde yaralanması ile sonuçlanan kavga olayları ile okula giderken kavga amaçlı delici ve kesici alet taşınması okul içinde ve dışında olabilecek her türlü kavgaya, gençlerin hazırlıklı olarak okula geldikleri ya da kendilerini koruma ve gözdağı verme isteğini doğrular niteliktedir. Güven ve Dönmez’in (2002) araştırmasına katılan öğrencilerin % 54,9’u, okula getirilmesi ve taşınması yasaklanmış suç aleti bulunduran öğrenciler olduğunu belirtmişlerdir. Aynı araştırmada öğrencilerin % 25’i istediklerinde ateşli silah bulabileceklerini vurgulamışlardır. Geyin’in (2007) ilgili araştırmasında, eğitimciler son yıllarda okullardaki en önemli güvenlik sorunu olarak öğrencilerin çakı, bıçak gibi tehlikeli cisimler bulundurmalarını gördüklerini ortaya koymaktadır. Eneç’in (2007) yaptığı araştırmada, erkeklerin % 20’si, kızların da % 3,8’inin yanlarında bıçak, çakı vb. taşıdıkları gözlenmiştir. Konuyla ilgili diğer araştırmada ise, öğrencilerden % 4,3’ünün son bir yılda okula zarar verici bir alet getirdiğini belirlenmiştir (Ekinci, 2016).

Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’ne (2013) göre, okul içinde ve dışında yaralayıcı, öldürücü her türlü alet getirmek yasaklanmıştır. Bunun dışında, bu tür aletleri kullanmak suretiyle herhangi bir kimseyi yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak, öldürmek, maddi veya manevi zarara yol açmak örgün eğitim dışına çıkarma cezası gerektiren bir disiplin suçudur. Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde (2014) okula yaralayıcı, öldürücü aletler getirmek ve bunları bulundurmak, okul değiştirme yaptırımı gerektiren davranışlar arasındadır. Her iki yönetmelikte de bu konuda nasıl bir yaptırım uygulandığı açıkça belirtilmiş olmasına karşın, şu ana kadar kaç öğrenciye söz konusu yaptırımların uygulandığı bilinmemektedir. Bunun nedeni, Milli Eğitim Bakanlığının bu tür verileri kamuoyu ile paylaşmamasıdır. Bir diğer nedeni ise, okul yöneticilerinin, okul adının çevrede olumsuz olarak algılanmaya neden olması ve kendilerinin yöneticilikteki niteliklerinin sorgulanacak endişesiyle, bu tür konularda bilgi vermekten kaçınmalarından kaynaklanmaktadır.