• Sonuç bulunamadı

2. DURALİ YILMAZ’IN ROMANLARI

2.1. FETVA YOKUŞU

2.1.2. Kahramanlar

2.1.2.1. Tarihsel Gerçekliği Olan Kahramanlar

2.1.2.1.4. Şeyhülislamlar

“Sözlükte “yaşlı kimse, reis, bilge” anlamlarındaki şeyh ile İslâm kelimesinden oluşan şeyhü’l-İslâm tabiri, İslâm dünyasında önde gelen ulemâ ve sûfîlere verilen bir şeref unvanı olarak X. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış, daha sonra “âlimlerin en kıdemlisi, reisi” mânasını kazanarak bir unvan halinde kullanılmıştır.”25

“Şeyhülislâmlığın dinî bir müessese haline gelişi Osmanlılar devrinde gerçekleşmiştir. Osmanlılar’da şeyhülislâmlığın kuruluş tarihi ve bu makama ilk defa kimin tayin edildiği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Uzun yıllar Bursa kadılığı yapan Molla Fenârî’nin 828’de (1425) Bursa müftülüğüne tayin edilmesi genellikle Osmanlılar’da müftülük ve şeyhülislâmlığın başlangıcı kabul edilmiştir. Ancak bunu, XVI. yüzyılda bütün ilmiye teşkilâtını temsil ve kontrol eden şeyhülislâmlık kurumu ile özdeşleştirmek doğru değildir. Aslında şeyhülislâm unvanı İstanbul müftüsü için kullanılmış ve devletin XVI. yüzyıl başlarında geçirdiği siyasî ve bürokratik değişimin rolüyle önemi artmıştır. “Müftilenâm” da denilen şeyhülislâmların makamı zamanla meşihat ve meşîhat- ı İslâmiyye şeklinde de anılmıştır. XVII. yüzyılda şeyhülislâmlık yahut meşihat siyasî nüfuzu daha da artan bir kurum hüviyetine bürünmüş, ardından sürekli gelişmiş, hizmetli sayısı artmış, XIX. yüzyıldaki idarî düzenlemeler sırasında şeyhülislâmlar kabine üyesi olmuştur.”26

Romanda tarihte gerçekten yaşamış şahsiyetlerden seçilen kahramanlardan sayı olarak en fazlasını şeyhülislamlar oluşturur. Zira Fetva Kapusu’ndaki düzenin bozulmasıyla birlikte neredeyse her ay sık sık şeyhülislam değişiklikleri yaşanmıştır.

21 Ağustos 1651 tarihinde Ramazan ayında halk Süleymaniye Cami’nde toplanıp tepki gösterirken halkın arasında al bir atın üzerinde Şeyhülislam Karaçelebizade vardır. Başlangıçta kendi halkıyla ters düşmüş olan şeyhülislam efendi, sonunda kendini halkın arasında bulmuş ve ne yapacağını şaşırmış bir halde titrerken okuyucunun karşısına çıkar.

1826 yılında yeniçeri ocağı kaldırılırken isyan eden yeniçeriler, dönemin şeyhülislamının fetvası ile idam edilmişlerdir. Ağa Kapusu’nun yeniden faaliyete

25 Mehmet İpşirli, “Şeyhülislâm”, TDV İslam Ansiklopedisi, TDV İslâm Araştırmaları Merkezi, 2010,

(çevrimiçi), https://islamansiklopedisi.org.tr, 02 Ocak 2019, c. 39, s. 91.

59 geçirilmesinden önce yapılan değişikliklerden biri olan giriş kapısının üstüne yerleştirilen mermer levhada yazılı mısralardan hareketle Cellat Taşı’nın, yeniçerilerin talimi konusunda fetva yazan zatın Şeyhülislam Tahir Efendi olduğunu kavradığını görürüz. Ayrıca yeniçerilerin bu fetvaya karşı çıkmaları üzerine, onların öldürülmesi konusundaki fetvayı da yine Tahir Efendi vermiştir. Şeyhülislam Tahir Efendi iki atın çektiği yeşil çuha kaplı küçük bir araba ile Fetva Kapusu’na gelir ve adamlarıyla birlikte Ağa Kapusu’na yerleşir. Tahir Efendi’nin başında ak sarığı sırtında ise beyaz çuha kaplı kürkü vardır. Eskiden Yeniçeri Ağası’nın oturduğu üç katlı bina artık şeyhülislama tahsis edilir.

Bir Cuma günü ulemanın Süleymaniye Cami’ine gittikleri esnada Şeyhülislam Tahir Efendi, Cellat Taşı ile karşı karşıya gelir. Tahir Efendi’nin derinleşen alın çizgileri, yeniçerilerin acı bir sonla biten kaderlerine yazılmış bir ağıt gibidir ve gözlerinden iki damla gözyaşı akar. İntikam gününün iki büyük ortağı olan Cellat Taşı ve Tahir Efendi karşı karşıyadır. Şeyhülislam Tahir Efendi’nin adeta bir vicdan muhasebesi yaptığını düşünebiliriz.

Şeyhülislam Tahir Efendi’nin görevini sürdürdüğü yıllarda bir Ramazan ayında intikam gününün sadrazamı Sadrazam Benderli Mehmet Selim Sırrı şeyhülislamlık makamına iftar için ziyarete gelir. Tarihsel gerçekliği olan kahramanların roman kurgusu içerisine ustalıkla yerleştirildiğine şahit oluruz. Ertesi akşam bu defa şeyhülislam efendi birkaç adamı ile birlikte sadrazamın ziyaretini iade eder.

1828 yılının baharına gelindiğinde seksen bir yaşındaki Tahir Efendi iyice çöker ve ne kadar unutmaya çalışsa da o büyük katliamı unutamaz. Altı mayıs günü bu defa sırtındaki beyaz kürkü yerine siyah bir kürk ile Tahir Efendi, iki adamla birlikte avludan çıkarken Cellat Taşı’na takılan gözleri sulanır. Tahir efendi Fetva Kapusu’ndan bir at sırtında ayrılır. O gün gelen bir fermanla şeyhülislamlıktan azledilmiştir. Hanımı ve iki hizmetçisi ise küçük kafesli pencereleri olan bir araba ile giderler.

Bir saat sonra yeni Şeyhülislam Abdülvehhab Efendi saçaklı ve süslü bir al atın üzerinde Fetva Kapusu’na gelir. Sırtında beyaz çuha kaplı şeyhülislamlık kürkü,

60 başında da yeşil şeritli ak sarığı vardır. Bu yeşil şerit, onun Peygamber sülalesinden gelen seyyitlerden olduğunu belirtmektedir. Durali Yılmaz, romanında yer verdiği tarihi şahsiyetlerin kıyafetlerine Osmanlı geleneklerine göre vurgu yapmaktadır. Onların kıyafetleri hakkında bilgi verişi zaman zaman oldukça detaylı olmaktadır.

1833 yılı ramazanın dokuzuncu akşamı Sultan Mahmut, Şeyhülislam Abdülvehhab Efendi’nin iftar sofrasına konuk olur. Böylelikle biz zaman zaman sultanların şeyhülislamlık makamını ziyaret ettiklerini öğrenmiş oluruz.

Ramazanın yirmi sekizinci sabahı Şeyhlislam Seyyit Abdülvehhab Efendi vefat eder. Cellat Taşı, Fetva Kapusu’na gelip yerleşen yeni Şeyhülislam Mekkizâde Mustafa Asım Efendi’nin tavrında ve bakışlarında Sultan Mahmut’un tavrını ve bakışlarını görür. Onun gelişinden sonra yeniçerilerin ruhları Fetva Kapusu’na uğramaz olurlar.

1888 yılında şeyhülislam on yıldır bu vazifeyi ifa eden Üryanizâde Ahmet Esat Efendi’dir. Fetva Kapusu yine birtakım değişikliklere ev sahipliği yapar. Sultan Abdülhamit, Fetva Kapusu’na yeni ilaveler yaptırır. Osmanlı mahkeme arşivi Fetva Kapusu’ndaki taş binalarda muhafaza altına alınır. Bu binalar Şer’i Siciller Arşivi adıyla isimlendirilir.

1909 yılının şubatında Mehmet Ziyaüddin Efendi Rumeli kazaskerliğine getirilir. Dört gün sonra ise Şeyhülislam olur. Abdülhamit Han, Şeyhülislam Ziyaüddin Efendi’nin fetvasına dayanılarak tahttan indirilir. Ziyaüddin Efendi, bu fetvayı istemeyerek ve sultanın öldürülmesini önlemek için imzalar. Tarihimizde şeyhülislamların bazı zamanlarda istemeyerek de olsa şartların getirdikleri nedeniyle bazı fetvalar verdiklerini görüyoruz. Şeyhülislam Ziyaüddin Efendi’nin fetvasıyla Sultan Abdülhamit’in tahttan indirilişi çok önemli tarihi olaylardan biri olarak romanda yerini alır.

8 Mayıs 1916 günü yeni gelen şeyhülislam beş yıl aradan sonra tekrar şeyhülislamlık makamına gelen çatık kaşlı Musa Kâzım Efendi’dir. Kendisi ona bakanlara sanki birileri tarafından yönetilen bir kukla görünümü verir. Musa Kâzım Efendi’nin tekrar şeyhülislam olarak Fetva Kapusu’nda boy göstermesinden sonra, Talat Bey ikinci kez buraya gelir. Fakat bu kez Talat Bey olarak değil, sadrazamlık

61 kaftanını sırtına geçirmiş bir paşa olarak avlu kapısından içeriye girer. Romanda Sadrazam Talat Paşa’nın ve Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi’nin koca imparatorluğu dünyayı saran Birinci Dünya Savaşı yangının içine itiverdiğini okuruz. 1918 yılının 8 Ekim günü Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi sivil bir arabaya binerek gider ve bir daha dönmez.

Bir hafta sonra Dağıstanlı Ömer Hulusi Efendi başında sarığı, sırtında şeyhülislamlık kürküyle gelir ancak onun yeni görevi yirmi beş gün kadar sürer. Fetva Kapusu’nda o eski günlerdeki şeyhülislam değişikliklerinde yaşanan heyecanlardan eser yoktur artık. Herkeste bir bedbinlik ve yılgınlık hali görülür. Hemen hemen her ay bir şeyhülislam değişikliği yaşanır. Âl-i Osman Devleti’nin mânevi ayağı olan Fetva Kapusu çöker.

Şeyhülislam Haydarizâde İbrahim Efendi’yi romanda, 16 Mart 1920 Pazar sabahı İngilizler’in İstanbul’u işgal edişine karşı gözyaşları içerisinde pencereden bakarken görürüz. İşgalden sekiz gün sonra Şeyhülislam İbrahim Efendi Fetva Kapusu’ndan çıkıp giderken kimse onu uğurlamaz. Bundan sonra Fetva Kapusu’na gelen iki şeyhülislamdan ilki Tokatlı Mustafa Sabri Efendi, ikincisi ise Dürrizâde Abdullah Efendi’dir. Fetva Kapusu’nda en çok sıkıntıyı çeken şeyhülislam olan Abdullah Efendi fazla dayanamayarak yirmi gün sonra çekip gider. 31 Temmuz günü şeyhüslislam olarak dördüncü kez Fetva Kapusu’na gelen Mustafa Sabri Efendi iki ay sonra ortadan kaybolur.

Günlerden 26 Eylül 1920 tarihi yaşanırken Rumeli Kazaskeri Mehmet Nuri Efendi Fetva Kapusu’na şeyhülislam olarak döner ancak daha önce görülmedik ve duyulmadık bir şekilde onun sırtında şeyhülislamlık kürkünün olmadığını gören ulemâ efendiler çok şaşırır. Şeyhülislam beyaz şeyhülislamlık kürkü yerine geniş kollu ve uzun, kocaman bir cübbeyi andıran siyah bir biniş giymiştir. Onun yirmi bir günlük görev süresi boyunca Fetva Kapusu daha fazla yalnızlığa ve sessizliğe bürünür. Takvimler 17 Ekim 1920’yi gösterdiğinde Mehmet Nuri Efendi siyah binişini çıkarır ve sivil elbiseleri ile Fetva Kapusu’ndan ayrılır. Fetva Kapusu on gün boyunca yeni şeyhülislamını bekler. 27 Ekim Pazar günü Mehmet Nuri Efendi bu kez sırtında bembeyaz bir kürk, başında kocaman ak sarığı ile gelir.

62 Şeyhülislam Mehmet Nuri Efendi, 2 Kasım 1922 tarihinde herhangi bir alim olarak Fetva Kapusu’ndan uğurlanır. Onun gidişinden sonra bir yıl boyunca Fetva Kapusu’na ne yeni bir şeyhülislam gelir ne de yeni bir sadrazam uğrar. Çünkü 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırılmıştır. Cellat Taşı ise bu gelişmeyi 1923 yılının sonbaharının başlangıcında Halife Abdülmecit Efendi Fetva Kapusu’na geldiğinde öğrenir.

Benzer Belgeler