• Sonuç bulunamadı

XIX. YÜZYIL ORTALARINDA ANTALYA’NIN İDARÎ TAKSİMATI TEŞKİLAT

2.2. ANTALYA’NIN İDARÎ TEŞKİLAT

2.2.12. Şehir Mimarı ve Yapım-Onarım Faaliyetler

Osmanlı Devleti’nde, imar, bayındırlık ve beledi yapı denetimini gibi görevleri icra eden o zamanın mimarlık okulu olan Hassa Mimarları Ocağı adlı kurumdur. Bu örgüt esas olarak Yeniçeri Ocağı’nın bir parçasıydı. Osmanlı İmparatorluğundaki bu resmi mimarlık örgütünün başı “Ser Mimârân-ı Hâssa olup, diğer memurlara da “Hassa Mimarı” denir. Hassa mimarının görevi adındaki hassa kelimesinin tersine, sadece sarayın yapı işleriyle değil, saray dışında merkezde ve eyaletlerdeki yapı işlerini yöneten, denetleyen bir örgüttür. Hassa mimarlarının

154

Karantina (Quarante) İtalyancadan dilimize girmiş bir kelime olup, karantinalarda genellikle tecrit süresi kırk gün olduğu için, bu süreden daha kısa tecritler için de bu kelime kullanılagelmiştir. Ünver, S., “Osmanlı Tababeti ve Tanzimat Hakkında Yeni Notlar”, Tanzimat, C.II, MEB., İstanbul, 1999, s.947.

155

Sarıyıldız, G., “Karantina Meclisi’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri”, Belleten, s.222, C.LVIII, TTK, Ankara, 1994, s.329.

156

Sarıyıldız, a.g.m. , s.229-362 ; Hayta N.-Ünal, U., Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Hareketleri (XVII Yüzyıl Başlarından Yıkılışa Kadar ), Gazi Kitapevi, Ankara, 2003, s.109 ; Ünver, S., a.g.m., s.946-947.

157

vazifeleri şunlardır: Hükümdarın ve hanedan üyelerinin binalarının yapım ve onarımını yürütmek, miri binaların plan ve projelerini yürütmek, hamam, imaret gibi vakıf binalarının, su yolu, bent, köprü, konaklama yerleri gibi beledî ve bölgesel ulaşım tesislerinin yapım ve onarımını organize etmek, kentin genel alt yapısal tesislerinin (su yolu lağım gibi) yapım, onarımına nezaret etmek ve yangın, pislik, geçit, su yollarının kapanmasını önleyici tedbirler almak, mevcut yapı nizamına uymayan binalara onay vermemek ve gerekirse yıktırmak onların göreviydi. Hassa mimarlarının ikinci görevi de, vakıflara ait binaların onarımını bizzat yönetirken bu onarımları teknik bakımdan denetlemektir. Bir devlet görevlisi olan mimarların onarımı denetlemesi ve keşfi yapması, vakıf mütevellilerinin suistimallerini ortadan kaldırdığı gibi, vakıfları denetlemekle görevli olan kadıya da işlerinde yardımcı olmaktaydı.158

Osmanlı Devleti’nin İstanbul dışındaki diğer kent merkezlerinde onarım ve yapım işlerinde marangoz, dülger, duvarcı, sıvacı ve taşçı gibi ustalık gurupları, bir inşaat esnafı oluşturmuşlardı. Bu esnaf kendi yöneticisini doğrudan seçemez, kadının önerisiyle padişah tarafından bunların başına bir “mimarbaşı” atanırdı. Mimarbaşı, hem kethüdalık işlerini yürütüyor hem de yapılan işleri denetliyordu.

XVIII. yüzyılda Hassa Mimarları Ocağı, yapısal olarak sarsılmış ve bu alanda yeni değişikliklerin yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu yüzyılda bayındırlık işlerinde görev alacakların ocağa girmeden bir ön eğitim niteliğinde olan Mimar-ı Mülazım Ocağı kurulmuştur. XIX. yüzyılda bu ocağın toplumun ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle, 1801’de Hassa mimarlarının Mühendishane’de kurs görmeleri önceliği aranmışsa da 1807’de bu önlemden vazgeçilmiştir. II. Mahmut döneminde 1831’de Şehreminlik ve Mimarbaşılık birleştirilerek Ebniye-i Hassa Müdürlüğü kurulmuştur. XIX. yüzyılın ortalarında Osmanlı Devleti’nde, yerli ve azınlık mimarların yanı sıra, özellikle askeri kurumlarla ilgili imar faaliyetlerinde, yabancı mimarlarda görev yapmışlardır.159

Osmanlı şehirlerindeki hukukî, idarî, askerî, malî, sosyal, dinî ve eğitim amaçlı kurumlar tamire ihtiyacı olduğu zaman şu bürokratik işlemlerden geçmekteydi. Tamire muhtaç olan kurumda görev yapan kimse bir “arzuhal” veya ehl-i örften olan kurumun yönetici konumundaki kişi tarafından yazılan “takrîr” diğer bir deyişle resmi yazı ile mahkemeye veya doğrudan merkezi yönetime başvurarak görev yaptığı kurumun tamire muhtaç olduğunu acilen mahkeme, şehir mimarı, ustalar ve ehl-i vukuf denilen kişiler tarafından mahalline gidilerek keşfin yapılıp, gerekli olan “tamirat defteri” yani keşif raporunun çıkarılması istenilmekteydi. Mahkeme uygun gördüğü takdirde, sunulan “arzuhal”

158

Ortaylı, İ., Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler I, 2. Bs., Turhan Kitabevi Yay., Ankara 2004 , s. 73-74.

159

Ödekan, A., “Mimarlık ve Sanat Tarihi (1600-1908)”, Türkiye Tarihi 3 Osmanlı Devleti 1600-1908, 6. Bs., Ed. Sina Akşin, Cem Yay., İstanbul 2002 , s. 434-435.

veya “takrîr”in ihtiva ettiği konuya dayanarak bir “i’lâm-ı şer’iyye”yi yazıp dersaadete göndermekte ve nasıl davranılması gerektiğini belirten “ferman-ı şerifin” verilmesini istemekteydi. Eğer, tamirat isteği merkezi hükümet tarafından müsbet karşılanırsa, tamiratın yapılması doğrultusunda “ferman-ı âlî” yazılır, ve bu ferman mahkemye ulaştığı takdirde şer’iyye siciline kaydedilir ve mahkeme hemen harekete geçip, “mahkeme naibinin birisi,

şehir mimarı, neccar (marangoz), taşçı ve demirci” gibi ustalar ile tamir işlerinden

anlayanlardan oluşan bir komisyon kurulurdu. Bu komisyon, tamir edilecek yere giderek orayı inceler, masrafları, kullanılacak malzemeler ve gereken işçi sayısını tespit ederek “tamirat

defterini” hazırlayıp mahkemeye sunardı.160 Ayrıca Müslüman olmayan halkın bu tür işleri için de kadı ve mimarbaşının izni gerekmekteydi.

İncelediğimiz döneme ait XII Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nde dini bir kurumun tamiri için mahkemeye yapılan bir takrir başvurusuna rastlanmaktadır. 21 Muharrem 1280 tarihli belgede Teke Sancağı evkaf müdürü Hasan Tahsin Efendi’nin mahkemeye takrîrle başvurarak, Cami-i Cedid mahallesinde bulunan çevresinde İslam hanesi olmadığı ve bu hal üzere boş bırakılmış ve yıkılmaya yüz tutmuş olan mescid-i şerifin ve ihya edilmesi için kendisine evkaf müdürü olarak bu mescit için vakf edilmiş menzilin ‘icareteyn’ yani kiralatılmak görevinin verilmesi konusunda takririni Antalya mahkemesine sunmuştur. Mahkemede bu hususu mahallinde keşf etmek üzere Antalya müftüsü Mehmet Emin Efendi ve belde mimarlarından oluşan bilirkişi heyetiyle, incelemeler yaptırmış ve sonuçta, bu hususun Hasan Tahsin Efendi’nin takririne uygun olduğu ortaya çıkmış ve kendisine vakıf menzilini kiralatma izni vakfın akıbeti açısından uygun görülmüştür.161 Hemen akabininde gelen belgeye göre Hasan Tahsin Efendi elindeki hüccet-i şer’iyyeye binaen bu menzili talibine icâr etmiştir.16221 Muharrem sene 1280 nolu belgeye göre Antalya’nın Cami’-i Atik mahallesinde bulunan Şeyh Gülşenî türbesinin yıkılıp gitmesini ve zarar görmesini önlemek amacıyla bu mahalde bulunan boş vakıf arazisinin icâreteyn usûlü ile kiralanması için takrirde bulunulmuş ve bu takrir mahkeme kâtibi İsmail Hakkı Efendi ve belde mimarlarından oluşan bilir kişi heyeti ile mahallinde keşf edilmiş ve evkaf müdürü Hasan Tahsin Efendi’ye bu arsanın icareteyn ile kiralanması konusunda hüccet-i şer’iyye verilmiştir.163

XII Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nde şehir mimarları olarak, Duşan usta oğlu Nikola ve Rodoslu Anton164 ve Karahozoğlu Yani ve Duşan oğlu Vasili165 Karagöz oğlu

160

Özdemir, R., “Osmanlı Döneminde Antalya’nın Fiziki ve Demografik Yapısı (1800-1867)”, XI. Türk Tarih Kongresi (5-9 Eylül 1990), C. IV, TTK Yay., Ankara 1994, s. 1378-1379.

161

AŞS., XII/79b Benzer nitelikte belge, XII/81a hemen akabininde gelen 83b belgesine göre mahkemenin Hasan Tahsin Efendi’ye verdiği hüccet-i şer’iyye binaen icâr ile talibine verilmiştir.

162 AŞS., XII/80b 163 AŞS., XII/80b 164 AŞS., XII/79b. 165 AŞS., XII/80b.

Yani ve Anton 166 isimleri geçmektedir.

2.2.13. Muhtar

Muhtarlık kurumu II. Mahmut zamanında ilk kez İstanbul mahallerinde 1829 yılında kurulmuştur. Günümüzde de varlığını koruyan bu kurum, Osmanlı İmparatorluğu’nda resmen kuruluncaya kadar köylerde “Kethüda”, “İhtiyar”, kimi zamanda “muhtar” ismiyle anılan kişilerin köyün temsilcisi olarak görev yaptığı mahallelerde ise mahalleye ait işlerin imamlar tarafından görüldüğü bilinmektedir.167

Muhtarların en mühim vazifeleri mahallelerin güvenliğinin sağlanmasıydı. Bunun için başka şehir ve köylerden mahallerine yabancı gelir gelmez, durumu araştırılıp ellerinde mürûr tezkeresi olup olmadığına bakılırdı. Gelen izin belgesini almışsa, niçin geldiği, nerede kaç gün kalacağı sorulur, durumu uygun görülürse Defter Nazırına bildirilip, kalması için izin istenirdi. Gerekli belgeleri yoksa ve şüpheli görülüyorsa, geldiği yere geri gönderilmesi konusunda Defter Nazırı, mütesellim ve kadıya haber verirlerdi.168

İncelediğimiz döneme ait XII Numaralı Antalya Şer‘iyye Sicili Defteri’nde ismi geçen muhtarlar şunlardır: Muhtâr Hâcı Mehmed Cân169, Mustafa bin Hüseyin170, Muhtar debbağ el- Hâcc Mustafa, Hacı Mehmet171 , Hüseyin Ağa ibn-i Halil,172 muhtâr Mustafa bin Musa,173 Hüseyin bin Ali174, Sabah Efendi ve Abdulbâkî Efendi175, Muhtar Bekir176, el-Hâcc Osman bin Süleyman177. 166 AŞS., XII81a. 167 Çadırcı, M., a.g.e., s.38. 168 Çadıcı, M., a.g.e, s.39. 169

AŞS., XII/22b. Cami-i Atik mahallesi muhtarı.

170

AŞS., XII/35a Çakırlar karyesi muhtarı.

171

AŞS., XII/59a. Cami-i Atik Mahallesi muhtarları.

172

AŞS., XII/78a Garipce karyesi muhtarı.

173

AŞS., XII/94a Çandır muhtarı.

174

AŞS., XII/94a Kurma muhtarı.

175

AŞS.,XII/5a ; XII/97b Mecdeddin mahallesi muhtarları.

176

AŞS., XII/131a Aşık Doğan mahallesi muhtarı.

177