3. MATERYAL VE METOT
3.1. Mimaride Şeffaflık Kavramı
3.1.1. Şeffaflık Kavramı
Literatür genel anlamda değerlendirildiğinde, şeffaflık kavramının birçok
çalışmada saydam ya da saydamlık olarak değerlendirildiği ve kullanıldığı görülmüştür.
Buradan hareketle çalışmanın ilerleyen kısımlarında saydamlık kavramı yerine şeffaflık
kavramı kullanılacaktır.
‘Saydam’, T.D.K. sözlüğüne göre ‘İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki
şeylerin görülmesine engel olmayan (cisim), şeffaf, transparan’ anlamına gelmektedir.
Transparan sözcüğü ise Fransızca kökenli bir kelime olup “transparent” şeffaf anlamına
gelmektedir. Şeffaflık kavramının taşıdığı yan anlam, mecaz anlam ise ‘Açık seçik,
belirgin’dir (www.tdk.gov.tr, Erişim Tarihi: 18.02.2019,20:30).
Şeffaf; yani saydam olma niteliği ya da durumu, sözlük tanımıyla, entelektüel bir
zorunluluğun sonucu- kendiliğinden talebimizin maddesel bir koşulu; kişiliğin bir
özelliği; kurnazlık, yapmacıklık veya ikiyüzlülükten yoksunluk; dolayısıyla saydam
sıfatı, tümüyle fiziksel bir anlam tanımlayarak, eleştirel bir paye olarak işlev görerek ve
hoş olmayan ahlaki imalardan uzakta olma durumuyla anlamlandırılmıştır (Eroğlu 2003:
s. 2).
‘Şeffaflık’ sözcüğü kabul gören bu anlamları ve çağrıştırdığı yan anlamlar dışında
geçmişten günümüze toplum hayatında sürekli değişerek insanoğlunun yaşamında farklı
anlamlarda ve farklı görevlerde kullanılmıştır. Dolayısıyla şeffaflık fiziksel bir özellik
olmakla birlikte kültürel ve sosyal bir kimlik haline gelmiştir. Şeffaflık, kimi zaman
karamsarlık ve çelişkilere karşı duruluğun ve gerçeğin simgesi olurken, kimi zaman farklı
yaşantı arayışlarının veya eleştirel yaklaşımların ana fikri haline gelmiştir. Bazen modada
20
gelip geçen bir esinti olan şeffaflık, bazen de toplumun ayıplarını örten perdeleri
kaldırmak için oluşan tepkilerin temel söylemi olmuştur. Kısacası; modadan sanata,
şiirden edebiyata, politikadan adalete kadar yaşantımızın her alanında kendini gösteren
bir sıfat haline gelmiştir.
Bu ifadelere ek olarak: bir sanat eserinde keşfedilecek bir durum olarak nitelenen
şeffaflık, Gyorgy Kepes'in (1995) " Görmenin Dili " (Language of Vision) adlı yapıtında
daha ileri bir boyutta tanımlanmaktadır. “Eğer; aynı anda iki ya da daha fazla;
birbirlerinin üzerinde yer alan figür görülebiliyorsa, mekânsal boyutların çelişmesiyle
karşılaşılmış demektir. Bu çelişkiyi çözmek için yeni bir görsel özelliğin varlığını saymak
gerekir.” Görsel engel oluşturmadan birbirlerinin içine tamamen girebilen figürler
şeffaflığı kavrarlar. Ancak saydamlık görsel bir özellik olmaktan ötesini içerir, daha geniş
bir mekansal düzeni belirtir (Rowe ve Slutzky, 1997, s. 43). Rowe ve Slutzky şeffaflıkla
ilgili makalelerinde şeffaf olanı, tümüyle saydam olan düşüncesinden uzaklaştırıp bunun
yerine apaçık, belirsiz olan şeklinde ifade etmişlerdir. Bu anlamda şeffaflık, maddenin
kendine özgü bir niteliği olabileceği gibi farklı malzemelerin bir arada örgütlenmesiyle;
algı boyutunda yaratılabilen bir kavram olarak da kabul edilebilir (Mızrak 2001: s. 17).
Rowe ve Slutzky, şeffaflık kavramını ‘somut, sıradan, gerçek’(literal) ve
‘görüngüsel, olgusal’ (phenomenal) olmak üzere iki farklı grupta incelemiştir. Rowe ve
Slutzky' e göre, somut (literal) şeffaflık, sadece şeffaf malzemelerden oluşan, geçirgen
etki üzerine kurulmuş ve arkadaki nesnelerin görünebilmesi durumudur. Somut şeffaflık
düz anlamlı, sıradan, görünür ve kolaylıkla algılanabilir bir niteliktir. ‘Somut Saydamlık’
yalnız sıradan bakışla, bire bir olduğu gibi algılanabilen saydamlık olup, herhangi bir
kurgusallık içermez (Rowe ve Slutzky 1997: s.16). Farklı anlamlara zemin hazırlayan
görüngüsel (phenomenal) şeffaflık ise şeffaf olmayan malzemelerle de kurgulanabilen
çok daha incelikli bir şeffaflık durumudur. Saydamlık, tıpkı düz camda maddenin
kendiliğinden bir özelliği olabileceği gibi tel kafes örneğindeki gibi, bir örgütlenmenin
sonucunda da elde edilebilir (Rowe ve Slutzky, 1997, s.17). Kepes'in tanımladığı şeffaflık
kavramından yola çıkan Rowe ve Slutzky, görüngüsel saydamlığı “iç içe geçen nesneler
görme ve her nesnenin paylaşılan parçayı kendine yorarak bütünlüğünü koruması
durumu” olarak tanımladılar (Eroğlu 2003: s. 3).
Yapılan tüm bu farklı şeffaflık tanımlamalarının yanı sıra, hayatımızın her
noktasına girmiş olan şeffaflık kavramı, çoğu zaman sosyal yaşantımızda da ortaya
21
çıkmaktadır. Hayatımızın tüm alanlarında var olan şeffaflığa sanat ve tasarım
alanlarından örnekler verilebilir. Şeffaflık kavramı; edebiyat, moda, sanat, teknoloji,
heykel, resim, adalet sistemi endüstriyel tasarım, mimari vb. alanlarda karşımıza
çıkmaktadır. Konu kapsamında mimari alandaki şeffaflık kavramı ele alınmıştır.
Rowe ve Slutzky, Walter Gropius'un Bauhaus binasını ve Le Corbusier’nin Villa
Stein yapısını somut ve olgusal saydamlık açısından karşılaştırmaktadırlar (İleriye 2007,
s.7). Bauhaus binasındaki şeffaflık somut şeffaflık olup, sıradan bakışla kolayca
algılanabilen sadece şeffaf malzemelerden oluşmuştur. Bu şeffaflık geçirgenlik üzerine
kurulmuş olup, arkasındaki nesnelerin görünebilmesine olanak sağlamaktadır. Bauhaus
binasındaki somut saydamlık yalnızca saydam malzeme kullanımıyla oluşturulmuştur
(Rowe ve Slutzky 1997: s. 21) (Şekil 3.1).
Şekil 3.2.Bauhaus binası, Walter Gropius, Dessau Almanya, 1926
URL 1: https://www.arkitektuel.com/dessau-bauhaus/ (Erişim Tarihi: 02.03.2019, 21:53)
Le Corbusier'in Villa Stein yapısındaki şeffaflık ise olgusal şeffaflıktır. Bu yapıda
Kepes'in şeffaflığın tanımına özgü mekânsal boyutların karşıtlığı görülmektedir. Yapıda
görüngüsel anlatım vardır ve yapı sürekli bir geçişlilikle yorumlanır. Binanın hacmini,
yatayda kesen dört ve düşey olarak bölen beş katman vardır. Bina, tamamıyla dikkat
çekici bu ızgaralamasıyla, algısal yoruma açıktır (Rowe ve Slutzky 1997: s. 17) (Şekil
3.2).
22
Şekil 3.3. Villa Stein, Le Corbusier, Fransa, 1926URL 2: https://artchist.wordpress.com/2016/11/03/villa-stein-in-garches-by-le-corbusier/villa-stein-in-
garches-by-le-corbusier-7-2/ (Erişim Tarihi: 26.03.2019, 21:14)