• Sonuç bulunamadı

2.3. FİNANSAL PİYASALARDA İNOVASYON

3.1.3. Finansal Krizleri Açıklamaya Yönelik Modeller

3.2.2.3 Şeffaflık ve Derecelendirme Kuruluşları

Kriz ortamında güvensizliğin artmasıyla ve gelecekteki muhtemel kayıpları dikkate alan bankalar birbirlerine borç vermeyi durdurmuş ve tüm kredi piyasası daralmaya başlamıştır. Teminatlı borç senedi piyasasında likiditenin azalması ve piyasanın gerilemeye başlamasıyla birlikte ipotekli konut kredisi veren kuruluşlar bu kredileri yatırım bankalarına satamamaya başlamıştır. Bu gelişmelerle ABD finans kuruluşlarının zararı oldukça büyük miktarlara ulaşmıştır (Hedlund ve Kahn, 2009:6).

Türev işlemlerin faydaları sadece alıcı ve satıcılarına yönelik değildir. Aynı zamanda karmaşık bir yapıya sahip olan bu ürünler, genel olarak risklerin detaylandırılıp, parçalamasına ve bölünmesinden sonra fiyatlamasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca bu ürünlere yönelik risk ölçüm tekniklerinin geliştirilmesi ve bunların bankacılık sistemince sistemin sağlıklılığını olumlu etkilemektedir. Kısaca, bir finansal aracın içerdiği risklerin ve alıcı ile satıcılarının tam olarak bilinmesi durumunda, bu tür karmaşık ürünler, taraflarına sağladıkları yararlara ek olarak finansal istikrar için de faydalı bir hal almaktadır. Fakat tersi durumda, yani söz konusu ürünlerle ilişkili risklerin tam olarak bilinmemesi veya etkin yönetilememesi durumunda da kişilere ve kurumlara, finansal sisteme ilişkin birer ek risk unsuru olabilmektedirler. 2000’li yıllar sonrasında sıklıkla görülen ve yaygınlaşan bu finansal

142

araçların etkin bir risk transferi sağlayabilmeleri, tüm tarafların ilgili ürün ile birlikte yükümlülüklerini yerine getirebilmeleriyle mümkündür. Ancak, 2000’li yıllar sonrası uluslar arası finansal sistem ürünlerin giderek karmaşıklaşıp, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin etkin bir şekilde anlaşılmamasına ya da daha doğru bir ifade ile ilgili yükümlülüklerle ilişkin farklılığın düşük düzeyde kalmasına neden olmaktadır (Sakarya, 2008:10-11).

Bir önceki paragrafta da bahsedildiği gibi dünya finans piyasalarında finansal araç ve kurum çeşitliliğinin gün geçtikçe artması araç ve kurumların karmaşık bir yapıya sahip olmasına neden olmaktadır. Finansal araçların bu karmaşık yapısının anlaşılması önemli sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Herhangi bir yatırımcı için her gün değişen, yenilenen ve farklılaşan finansal araçları izlemek mümkün değildir. Bu kuruluşların özellikle anlaşılır olmama isteği, ciddi bir şeffaflık sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Şeffaflığı önleyen olgulardan biri de piyasada taraflardan birinin diğerine oranla daha az bilgiye sahip olması durumudur. Bu durumda yatırımcılara, firmalara ve diğer

aktörlere bilgi, farklı hızlarla ve farklı biçimlerde ulaşmaktadır. Örneğin; bir şirkete ait finansal varlığın değerini etkileyebilecek, kamuya açıklanmayan ve şirket yönetiminin sahip olduğu bilgiden söz edilebilir. Bu tür bilgilenmenin önüne yasal yaptırımlarla geçilmektedir, ancak suç teşkil etmeyen bilgi sorununu aşmak çok da kolay değildir (Alantar, 2008:2-3). Şeffaflık artıkça, eksik ya da çarpık bilgilenmeden kaynaklı yanlış kararlar alınmayacak, böylece finansal krizler daha az olacaktır. Bu krizde banka ve borsa simsarlarının sahip oldukları varlıkların değeri ve bunların muhataplarının kimler olduğu yeterince şeffaf olarak belirlenememiştir. Bu sorunlar, karmaşık türev ürünlere sahip Lehman Brothers gibi başarısız firmalar tarafından yaratılan risklerin çözümlenmesini zorlaştırmıştır (Karabulut, 2002:405).

Mortgage piyasalarında ürünlerin fiyatlaması konusunda en büyük sorumluluk kredi derecelendirme kuruluşlarına aittir. Kredi piyasalarından menkul kıymet piyasalarına kadar fiyatlama konusunun temelinde bu kuruluşların verdikleri kredi notları yer alır. Kredi notları, risk ve getiri düzeyinin belirlenmesinde tüm finansal aktörler için referans noktasıdır. ABD’de ise derecelendirme kuruluşlarının ürün yerine kurumsal bazda derecelendirme yaptıkları görülmektedir. Menkul kıymetleştirme

143

havuzunu oluşturan ürünler yerine bu ürünleri ihraç eden kurumların derecelendirilmesi risklerin saklı kalmasına, ihraç edilen menkul kıymetin gerçek risklilik düzeyinin ortaya konulamamasına neden olmuştur (Demir vd., 2008:20). Kredi derecelendirme kurumlarının yetersiz kalması ve bu kuruluşlara olan güvenin sarsılması ile düzenleyici ve denetleyici kuruluşların piyasalara müdahalelerde gecikmesi gibi nedenlerle finansal piyasalardaki yaşanan krizin derinleşmesine neden olmuştur (Karabulut, 2002:405).

Mortgage krizinin kredi türevlerine olan güven ve işlem hacimleri üzerinde ciddi etkisinin olduğu görülür. Ancak halen tüm kredi türev ürünleri içerisinde CDS’ler % 98’lik pay ile en yüksek dilimi oluşturmaktadırlar. Aşağıdaki grafiklerden de görüleceği üzere 1-5 yıllık vadeler içinde yatırım yapılabilir derecedeki varlıklara yönelik sözleşmeler % 41’lik oran ile tüm kredi türevleri içinde en yüksek paya sahiptir. Diğer tüm vadeler içinde ise yatırım yapılabilir kredi derecesine sahip varlıklar 2009 ikinci çeyreğinde birinci çeyreğine göre % 4’lük bir artış göstererek pazarın % 65’ini oluşturmuşlardır. 34 Amerikan ticari bankası tarafından satılan korunma oranı 2009 birinci çeyreğe göre % 8 (0,6 trilyon dolar) azalarak 6,5 trilyon dolar olmuştur (Ersan ve Güney, 2009:4).

Şekil 15:Ürün, Kredi Derecesi ve Vadeye Göre Kredi Türevi Kompozisyonu (2009 2.Çeyrek)

144

Derecelendirme kuruluşları ile ilgili en önemli sorun, çıkar çatışmasıdır (Aslan, 2008:17). Bankalarla ve diğer finansal kuruluşlarla ilgili notlar veren derecelendirme kuruluşları, bu firmalar tarafından finanse edilmektedir. Bu durumda değerlendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme yapabilme olasılıkları da giderek azalmaktadır. Öte yandan derecelendirme kuruluşları, firmaların finansal sorunlarını her zaman tespit edememekte, bazen sorunu kısmen veya gecikmeli olarak görebilmektedir. Derecelendirme kuruluşları varlık hakkında, finansal araçları oluşturan bankalar ve bu araçların alıcıları kadar bilgiye sahip olmayabilirler. Ayrıca derecelendirme kuruluşları yalnızca temerrüt riskini derecelendirmektedir. Oysa likidite riski ve derecelendirmenin değişme riskinin de ölçülmesi gerekmektedir. Derecelendirme kuruluşlarından hizmet alan finansal kuruluşlar, kredi derecelendirmesine ilişkin ayrıntılı bilgiye de sahip değillerdir. Son finansal kriz öncesinde de derecelendirme kuruluşları çok etkin çalışamamış, finansal kriz başladıktan sonra finansal kuruluşların kredi notlarını düşürmüştür. 2007 yılının ortasından 2008 yılının ortasına kadar geçen bir yıllık dönemde derecelendirme kuruluşları tarafından 1,9 trilyon dolarlık ipotekli konut kredisi destekli menkul değerlerin notu da düşürülmüştür (Bahena, 2009).

Şekil 16: ABD Kredi Notu ve Sektörlere Göre CDS Dağılımı

Kaynak: (Demir vd., 2008:60).

Yukarıdaki şekilde kredi notuna ve sektörlere göre CDS dağılımları yer almaktadır. Kredi riskinin bir nevi fiyatını gösteren CDS dağılımları krize bağlı olarak

145

yükselmiştir. 2007 yılı öncesi en düşük seviyelerini gören dağılım, krizin ardından en yüksek seviyelerine yükselmiştir. Yatırımcılar kredi riskini taşımak için daha yüksek prim talep etmektedir. Sektörlere göre CDS’ler incelendiğinde ise yatırım sınıfı (AAA– AA–A-BBB) kredi notuna haiz şirketlerin CDS dağılımlarından finans ve inşaat sektörü CDS endeksleri, krizin finans kesimini etkilediğini daha net göstermektedir. Finans kesiminin kredi risk primi inşaat sektörüne oranla yaklaşık 150 baz puan daha fazla artmıştır. Ayrıca finans sektöründeki kredi riskinin belirsizlik daha yüksek gerçekleşmiştir. (Demir vd., 2008, s.60.)

Benzer Belgeler