• Sonuç bulunamadı

Ġsimden TüremiĢ Fiiller

Neferât 12.000, bunlar dahi bî-hisâb yanmıĢ ve kanmıĢ kavmdır

1. bir Ģeyi ovarak sürmek, dokundurmak

1.2. TÜREMĠġ FĠĠLLER

1.2.1. Ġsimden TüremiĢ Fiiller

Ġsim kök ve gövdelerini fiil yapmaya yarayan eklerdir. Yani bu ekler kök ile beraber isimden isim yapan eklerden ya da fiilden isim yapan eklerden sonra gelebilir. Korkmaz ve Ergin isimden fiil türeten eklerin sayı olarak diğer eklere nazaran az olduğunu belirtmektedir (Korkmaz 2007a: 109 ve Ergin 2002: 179). Ergin bununla birlikte bu tür eklerin gövdelerden fiil yapmakta çok az kullanıldığını umumiyetle köklerden fiil yaptığını söylemektedir (Ergin 2002: 179).

Ergin, bu grupta yer alan eklerin anlamlarının genellikle dayandıkları isimlere bağlı olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte Ergin, bu eklerin eklendikleri isimleri fiil haline getirmek dıĢında baĢka mana ile ilgili rol oynamadıklarını dile getirmektedir. Ergin, kısaca bu grupta yer alan eklerin hususî iĢlevlerinin olmadığını

181 belirtmektedir (Ergin 2002: 179). Bu hususta Korkmaz, Ergin‟den farklı bir düĢünceye sahiptir. Korkmaz isimden fiil türeten eklerin gerçekten de eklendikleri isimleri “olma” ya da “yapma” bildiren geçiĢli veya geçiĢsiz birer fiile dönüĢtürdüklerini söylemekte ve bu bağlantının ekin eklendiği ismin anlamıyla doğrudan alakalı olduğunu söylemektedir. Korkmaz örnek olarak +A- ekinin boşa- ve dile- fiillerinde “yapma”, bun+a- ve kan+a- fiillerinde “olma” bildirdiğini dile getirmektedir. Bu durumun isimden fiil yapan eklerin genel ve ortak özelliği olduğunu söyleyen Korkmaz, böyle bir oluĢumun fiilde, söz dizimi açısından da bir iĢlev değiĢikliğine yol açtığını belirtmektedir. Korkmaz, eğer isimden fiil türeten ekler arasında iĢlev ayrılıkları olmasaydı Türkiye Türkçesinde 19 ayrı ekin ortaya çıkamayacağını da söylemektedir. Korkmaz, “Eklerin böyle bir türlülük göstermesi, elbette hem aralarındaki işlev ayrılığından, hem eklendikleri adların ses ve hece yapılarındaki değişik durumlardan hem de bu eklerin aynı zamanda hangi kök ve gövdelere gelebildikleri konusunda belirli eğilimlere bağlı bulunmalarındandır”

demektedir. Korkmaz, bu gruba giren eklerin en önemli özelliğinin, eklendikleri ad kök ve gövdelerini “olma, oluĢ bildirme”, “yapma, yapıĢ bildirme” özelliğinde birer fiile dönüĢtürmeleri olduğunu söylemektedir (Korkmaz 2007a: 110).

Korkmaz‟ın da söylediği gibi bu grupta yer alan ekler yalnızca ismi “olma”

ve “yapma” iĢleviyle birlikte fiilleĢtirmemekle, kendi iĢlevlerini de bu isimlerin anlam alanlarıyla birleĢtirmektedir. Türkiye Türkçesinde olduğu gibi XVII. yüzyıl Türkçesini yansıtan Seyahatnâme‟de de isimden türemiĢ fiiller benzer Ģekillerde dilin kullanım sahasına çıkmaktadırlar.

AĢağıda isimden fiil yapan ekler ve bu eklere örnek teĢkil edecek metin içerisindeki cümleler yer almaktadır.

1.2.1.1. +lA-

Türkçenin genel anlamda olduğu kadar Seyahatnâme‟de de en iĢlek isimden fiil türeten eklerinden biridir. Toprak, eski Türkçe döneminden itibaren sıkça kullanılan bu ekin hem geçiĢli hem geçiĢsiz fiiller türettiğini söylemektedir. Ek semantik olarak sonuna geldiği isme “yapmak, etmek, olmak, vurmak, kılmak” gibi

182 çok çeĢitli anlamlar yükler (Toprak 2005: 65). Hacıeminoğlu bu ekin her çeĢit isme gelebildiğini hem etken-geçiĢli, hem oluĢ bildiren geçiĢsiz, hem de taklidî fiiller türettiğini söylemektedir. Hacıeminoğlu “Bu ek ile yapılan fiiller mânâ, mahiyet ve yön bakımından da çok çeşitlidir. Fiile esas teşkil eden isim tabanının durumuna göre, ekin görevi de değişmektedir. Gerçi isimden türeyen fiillerde umumiyetle mânâ ağırlığı isim tabanındadır. Ancak –la-/-le- ile yapılan fiillerde ek, isme her defasında farklı mahiyetler kazandırmaktadır.” demektedir (Hacıeminoğlu 1992: 218). Ergin de bu ekin isimden fiil türeten ekler içerisinde en iĢlek ek olduğunu belirtmektedir.

Misallerinin sayılamayacak kadar çok olduğunu söyleyen Ergin, isimden fiil yapmak gerekince hemen bu eke baĢvurulduğunu dile getirmektedir (Ergin 2002: 180).

Türkçede isimden fiil türeten birçok ek bulunmasına karĢın her dönem iĢlekliğini koruyan +lA- eki bu özelliği ile pek çok iĢlevi de üzerine almaktadır.33 Bu ek eklendiği fiilden sonra genellikle –n, –ş ve –t ekleriyle birleĢerek yeni anlamlı fiillerin ortaya çıkmasına neden olur. Farklı dönemleri araĢtıran araĢtırmacıların +lA eki hakkındaki açıklamaları Seyahatnâme‟deki kullanım alanı için de geçerlidir.

Metnin taranan bölümünde +lA eki ile isimden fiilleĢmiĢ kelimeler Ģunlardır:

adımla- “yürümek.” <adım+la-<āt+ım+la- (KBS 49) (Tekin 1995: 172) [15a]

Ol asırda hakîr Ġslâmbol kal„asını dâ‟iren-mâdâr adımladığımızı beyân eder.

[16a]

Bayram PaĢa merhûmun kal„a hâricinde leb-i deryâda binâ etdüği rasîfler telattum-ı deryâdan harâb olup bu add etdüğimiz adımları sene (---) târîhinde Ġbrâhîm Hân asrında Âhûrkapu'dan içeri adımlayup Yedikulle'ye varılup hisâb olunmuĢdur.

33 Bu ekin iĢlevleri, çatı ekleriyle kullanılıĢı konusundaki görüĢler ve yabancı sözcüklerle kullanımı hakkında bilgi için bk. (Akalın 2011: 92), (Hacıeminoğlu 1992: 218-225), (Uygur 2005: 347-351).

183 ağla- “göz yaĢı dökmek.” <ağ+la- <ıg+la- (OTWF 451) (KBS 56) (EUTS 57)

[161b]

Ve meĢ„aleleri içre gûnâ-gûn Ģükûfelerden sünbül ve erguvân ve lâle ve reyhân doldurup meĢ„al sapların atlaslarla sarup mahmil-i Ģerîfin ardı sıra sadâ-yı Allâh Allâh ile bu kadar bin âdem ubûr etdikde el-azametullâh kimin cânı var kim vâlih [ü] hayrân olmayup ağlamaya (…)

alkıĢla- “övmek amaçlı el çarpmak.” <alka34-Ģ+la- 3/[96b]

Göreyin seni, her umûra niçe ihtimâm-ı sa„y-ı tâm ü bezl-i ihtimâm edüp uğur-ı hümâyûnıma niçe bezl-i kudret edersin?! Âkıbetin hayr ola" deyü bir kat hil„at-ı fâhire ve bir yeĢil-gûn çuka ile semmûr kürk gelüp paĢa eynine geyince cemî„i dîvân çavuĢları "Hil„atin mübârek olsun ve yaĢın uzun olsun.

Tanrı pâdiĢâha çok yıllar ömürler versin!" diye alkıĢlayup paĢa, Dârüssa„âde ağasına bir kise altun ve bir semmûr kürk ihsân edüp gitdi.

anla- “idrak etmek.” <aŋ+la- (OTFW 429) (EDPT 186) [22a]

Ahvâl-i cidâlin haber-i sıhhatin alup derhâl kırala gelüp bir hayli kelimât edüp kıral ġeyh Maksûd'un maksûd [u] merâmı zamîrinden anlayup (…)

[23a]

Zîrâ anlar ile âlem-i sabâvetden beri ülfetimiz sebebiyle ve reĢîd ü necîb olmamız cihetiyle fesâhat [ü] belâğat üzre lisân-ı Yûnânı ve lisân-ı Latini anlardım.

[337b]

34 Kelimenin kökü için bk. (EDPT 139) (DRSL 38)

184 Eğer benî Âdem olsalar paĢa dahi adam gibi selâm verirdi" deyü efvâh-ı nâsda dehhâl u ta„ân âdemler bu gûne güft u gû ederlerdi. Ammâ PaĢa-yı zî-Ģân halkın anladığı gibi değil idi.

arĢınla- “arĢın ile ölçmek.” <arĢın+la- (KBS 80) [128b]

Ammâ sene (---) târîhinde Sultân Murâd Hân-ı Râbi„ Revân seferinde iken Kâ‟immakâm Bayram PaĢa Galata'yı ta„mîr [ü] termîm etdükde vech-i dîvârı beyâz kirec ile badana etdükde vech-i dîvârdan mi„mâr arĢını ile arĢınlayup cümle burc [u] bârûları ile hisâb olunup on sekiz bin mi„mâr arĢını ihâta etmiĢdir.

aĢla- “aĢılamak” <aĢ-ı+la (KBS 86).

[159a]

Esnâf-ı aĢlamacıyân-ı eĢcâr-ı müsmirât: Neferât 500, bunlar bir alay sulehâ-yı ümmetden mübârek âdemlerdir kim her Ģecerin güzîdesinden birer nev-nihâlleri bî-semer dırahtlara aĢlayup âbdâr meyve verir. Hattâ bir üzüm asmasında yigirmi elvân üzüm nihâli aĢlayup yigirmi gûne engûr verir.

avla- “avı canlı ya da ölü olarak ele geçirmek.” <av+la- <ab+la- (KBS 89) [146b]

Bunlar pâdiĢâh içün sığın ve karaca ve tablalı avlayup pasdırma ederler.

ayakla- “ayak ile adımlayarak ölçmek.” <ayak+la-<adak+la- krĢ. ayaklan- (KBS 92)

3/[154b]

Andan ayaklayıp dâ‟iren-mâdâr kubbesinin cirmi (---) ayakdır.

185 ayırtla- “ayıklamak.” <ayırt+la-<adır-t+la- (EDPT 70)

[253a]

Ġbtidâ bu hapsi balığın pâk ayırtlayup onar onar kamıĢa dizüp ma„denos ve kerefis ve soğan ve pırasayı pâk hûrde kıyup darçın ve fülfül-i siyâh ile halt edüp bir kat kerefis ve ma„denivâzı pilaki tavası içine döĢeyüp bir kat hapsi döĢeyüp ba„dehû Tarabefzûn'un âb-ı hayâta benzer su zeytûn yağın döküp germâ-nermâ âteĢde bir sâ„at piĢüp gûyâ nûr olup tenâvül eden nûr-ı pür-nûr olur.

bağılsa- “bağıĢlamak.” krĢ. bağıĢla- <bağıĢ+la- (TaĢ 2009: 98) Ģ<l [257b]

Bize yüz tekne söğüĢ piĢmiĢ koyun etleri ve böğrilce çorbaları ve bal suları ve bozalar ve pasta ve Ģılharcı ve sızballar getirüp niçe yüz pençe-i âfitâb gılmân ve bâkireler hizmet edüp ale's-sabâh Gönye ağası refîkımız sâhib-i hâneye bir dülbend bâğılsadıkda cihân anın oldu.

bağıĢla- “bir malı karĢılık beklemeksizin baĢkasına vermek.” <bağıĢ+la- (EDPT 321)

[132b]

Ġskender-i Zülkarneyn'in Aleksandıra nâm deyrinin yerinde Sultân Süleymân Hân binâ edüp savâbın rûh-ı Cihângîr'e bağıĢlayup cihân savâbın etmiĢdir.

[294a]

Hattâ Kapudan Hüsâmzâde hakîre bir makramasın bağıĢlayup mü-levves oldukda Melek Ahmed PaĢa huzûrunda âteĢe yakup gül-i pembe-misâl oldu.

bağla- “bir Ģeyi bir Ģeye veya yere tutturmak.” <ba-ğ+la- (KBS 104) [9a]

186 Hâlâ keĢtîler bağlamak içün demir halkalar vardır, durur.

[147b]

Andan Hazret-i Ömer Ģed bağlayup bî„at edüp ser-çeĢme-i (---) sipâh-ı azebân oldu.

baĢla- “bir iĢ için harekete geçmek.” <baĢ+la- (EDPT 381) [21b]

ġehrimiz içre kırk elli bin Arab askeri tenâsül bulup günden güne ziyâde olup hadlerinden hâric evza„ [u] etvâr etmeğe baĢladılar.

[64b]

Lâkin DiĢlen Hüseyin PaĢa askerin kırduğı haberi gelince hemân ol sâ„at taraf-ı Ģehriyârîden cümle vüzerâ [vü] vükelâlara hatt-ı Ģerîfler yazılup sene (---) târîhinde mühür Tokat kal„asında Halîl PaĢa'ya gidüp Erzurûm'da Abaza PaĢa'yı muhâsaraya baĢladılar.

bekle- “bir yeri gözetmek, korumak.” <bek+le- (OTWF 433) [27a]

Hâlâ Ġslâmbol'da Baba Ca„fer Zindânî âsitânesin bekleyenler anların zürriyetindendir kim Ģecerelerinde böyle tahrîr olunmuĢdur.

[129b]

On birinci hâkim, yine yeniçeriyân ocağı mûmcularından bir ihtiyâr mûmcu gediği ile nevbet bekler.

besle- “yedirmek” <bes(i)+le- (KBS 134) [151a]

Benzer Belgeler