• Sonuç bulunamadı

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: PLATON FELSEFESĠNDE MİTOS’UN GEREKLĠLĠĞĠ

Philosophia faaliyeti düĢünüldüğünde diyalektike methodos bağlamında logosun sahip

olduğu önem açıktır. Logos, diyalektike methodos bağlamında psukhe‘de mevcut olan kuvvetin açığa çıkartılması ve epistemenin meydana gelmesi için adım adım iĢlemekte, hazırlayıcı bir iĢlev üstlenmektedir. Bu boyut philosophia faaliyetinin logosa dayanan cihetini yansıtmakta ancak zaman zaman yetersiz kalmaktadır.203

Buna karĢı,

philosophia faaliyetinin diğer cihetini temsil eden kalos‟un sophos üzerinden

temaĢasına dayanan eros boyutu logosun eksik kaldığı noktada yeni bir imkân sunmaktadır. Philophia bağlamında erosun üstlendiği rol, logosun eksik kaldığı noktada

mitosun açtığı imkânı anlama noktasında önemli bir zemin sunmaktadır. Bu bağlamda eros-kalos-mitos iliĢkisine bakmak gerekmektedir.

Şölen diyaloğunda eros üzerine yapılan söylevlerden Sokrates‘in sophos olan

Diotima‘dan naklen aktardığı ―eros mitosu‖ ve eros üzerine Diotima ve Sokrates arasındaki diyalog eros ve kalos arasındaki iliĢkiyi yansıtmaktadır. Bu mitosa göre,

Eros Penia (yoksulluk, çaresizlik) ile Poros (bolluk, çare)‘un çocuğu olarak dünyaya

gelmiĢ. ―Aphrodite‘in doğduğu gün ana karnına düĢtüğü için Sevgi bu Tanrı‘nın kulu, yoldaĢı olmuĢ. Aphrodite güzel, o da yaradılıĢtan güzele düĢkünmüĢ.‖204

Eros, anne ve babasının özelliklerini aynı anda taĢımaktadır. Hem Penia gibi bir yoksunluk, eksiklik, çaresizlik içerisindedir, hem de babası Poros gibi güzelin, iyinin peĢindedir. Eros anne ve babasından tevarüs ettiği özellikleriyle bolluk ve yoksulluğu, çare ve çaresizliği, ölüm ve ölümsüzlüğü, bilgi ve bilgisizliği değiĢken bir dengeye bağlı olarak barındırmaktadır. Eros‘un bu karĢıt nitelikleri taĢıması onun bir Ģeyden yoksun olması ancak o yoksun olduğu Ģeyi elde etmek için de önemli bir imkânı taĢıyor olmasına iĢaret etmektedir. Diotima bu yapısına bağlı olarak Eros‟un daima iyi ve güzel olanı arzuladığını, bu arzusundaki nihai amacının ise ―tene ve cana göre güzellik içinde doğurma‖205

yoluyla sonsuzluğun elde edilmesi olduğuna iĢaret etmektedir. Bu

203 Logos‘un philosophia faaliyeti bağlamında yetersizliğine üçüncü bölümde iĢaret edilecektir. 204 Platon, Şölen-Dostluk, 203c, s.46.

64

bağlamda eros ―…ister istemez ölümsüzlüğün sevgisidir.‖206

Ġnsanı ölümsüz kılacak eylem yaratma eylemidir. Dolayısıyla hem ruhun ürünleri olan düĢünceler hem de ―Homeros, Hesiodos‖ gibi büyük Ģairlerin ürünleri bu ölümsüzlük arzusuna dayanmaktadır.207

Diotima Eros‘un kalos ile olan iliĢkisininin aĢama aĢama gerçekleĢtiğine, önce güzel bir bedenle baĢlayan yolculuğun ―hep var, doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik‖208

olan güzelliğin kendisinin temaĢası ile son bulduğuna iĢaret etmektedir:

Bu dünyanın güzelliklerinden baĢlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel iĢlere, güzel iĢlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın: Bu bilgi de o tek baĢına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan baĢka bir Ģey değildir.209

Bu pasajda, philosophia faaliyetinin amacı olan İyi ve Güzel‟in eidosunun bilgisine ulaĢmak için philosophianın iki cihetinden birisi olan eros ön plana çıkmaktadır. Diotima‘nın sunduğu resimde eros, psukhe‘yi kalos üzerinden derece derece yükselterek İyi ve Güzel‟in temaĢasına imkân sunmaktadır. Bölünmüş Çizgi‟de nasıl ki diyalektike methodos‘a bağlı olarak epistemeye giden süreçte birer basamak olan ancak engel teĢkil etme riskini de barındıran ―eoiken‖ ve ―hupotheseos‖ alanlarını aĢmak gerekiyorsa, eros‟un kalos üzerinden sahip olduğu bilmek/tanımak imkânı bağlamında da basamak teĢkil eden bu alanları aĢmak gerekmektedir. Diotima‘nın beĢ aĢamalı olarak resmettiği sevginin her bir aĢaması ―eros‖ adını almıĢ olsa da İyi ve

Güzel‟in eidosuna ulaĢma imkânı sunan eros daha alt seviyede bulunan eros çeĢitlerini

aĢmayı gerektirmektedir.210

Bu aĢma ve yükselme neticesinde eros da diyalektike

methodos gibi felsefenin amacı olan eidos‟un temaĢası ve tanınması için önemli bir

imkân barındırmaktadır. S 206 Platon, Şölen-Dostluk, 207a, s. 51. 207

Platon, Şölen-Dostluk, 209a-210a, s. 53-54. 208 Platon, Şölen-Dostluk,210e-211a, s. 55. 209 Platon, Şölen-Dostluk, 211c, s. 56 210 Platon, Şölen-Dostluk, 205b, s. 48.

65

Diyalektiğin aracı olan logos‘un akıl yürütme, argümanlar sunma, muhatabı aporiaya sürükleme üzerinden sunduğu bilme imkânını eros güzele duyulan aĢk, iĢtiyâk

yani duygu (pathos) üzerinden sunmaktadır. Philosophia‘nın bir cihetini teĢkil eden

eros, logosun sunduğu kanıtlamalar, kesinlik gibi episteme bağlamında önem arz eden,

ön plana çıkan hususların çizdiği sınırın dıĢında istemek, arzu etmek, hayranlık duymak gibi duygusal zeminde tahakkuk etmektedir. Logosun episteme yolunda akla, muhakemeye dayanan bir imkân sunmasına karĢı eros duygulara dayanarak bir imkân sunmaktadır. Ġnsan ruhunun farklı güçlerine tekabül eden bu iki imkân birbirinin dıĢlamaksızın bütüncül bir perspektifle philosophia‘nın amacı olan eidos‘un temaĢası, dolayısıyla epistemenin imkânı bağlamında önem arz etmektedir. Bu bütüncül bakıĢın aksine Platon‘da eros‘un göz ardı edilerek philosophia‟nın sadece logos‘a dayanan

diyalektik ile sınırlandırılması Platon‘un anlaĢılması noktasında önemli bir eksikliğe

sebep olacaktır.

Bu bütüncül bakıĢta logos‘un diyalektike methodos bağlamında üstlendiği rol ve iĢleve karĢı, mitos, erosun güzel ve iyiye arzu duyan duygusal boyutuna tekabül etmektedir. Mitos, tıpkı eros gibi insanın duygusal yönünü temsil etmektedir. Aynı zamanda tıpkı philosophia‘nın bir ciheti olan erosun mahiyetinin ve philosophia dolayımıyla sahip olduğu imkânın ifade edilmesi bağlamında tercih edilen söylem türü olması gibi, insan varlığının logos ile yakalanmasının ve ifadesinin mümkün olmadığı hususlarda önemli bir imkân sunmaktadır.211

Dolayısıyla insanın sahip olduğu akıl ve duygu yönüne bağlı olarak philosophia bağlamında karĢımıza çıkan diyalektike

methodos ve eros‘un birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayan ikiliğinin söylem

düzleminde mukabilleri logos ve mitos olarak karĢımıza çıkmaktadır. Eros‘un göz ardı edildiği philosophia yaklaĢımının eksik kalması gibi mitosun tamamen değersizleĢtirilip

logosun hâkimiyeti üzerinden iĢleyen bir söylem de philosophia bağlamında eksik

kalacaktır. Dolayısıyla Platon felsefesini bütüncül bir bakıĢla anlamak için bu bütünün bir parçası olarak mitosun philosophia bağlamında sahip olduğu imkân ve iĢlevlerin açıklanması gerekmektedir.

211 Sölen diyaloğuna bakıldığında Diotima‘nın eros‘u bir mitosla tanımlayıp, niteliklerini zikrettiği; aynı Ģekilde eros üzerine söyleminin mitosun temel niteliklerinden biri olan uzun bir monologla bitmesi eros ile mitos arasındaki iliĢkiye iĢaret etmektedir.

66

2.A. Felsefî Lafzî Ġmaj Olarak Mitos

Platon‘un sisteminde mitosun iĢlevlerini anlamak için ilk olarak onun mahiyetinin, nasıl bir yapıya sahip olduğunun açıklığa kavuĢturulması gerekmektedir. Mitos, bir gelenek içinde doğan ve Ģifahi olarak nesilden nesile aktarılan bir tür anlatıdır. Ancak diyaloglarda gelenekten bazı unsurları kullanmakla birlikte Platon‘un kendisinin oluĢturduğu mitoslar da bulunmaktadır. Ġster gelenekten alınsın ister Platon‘un oluĢturduğu olsun mitosun varlık bulduğu mekân dildir. Dil mekânı içinde, bu mekânın sunduğu imkânlar ile mitos ne yapmaktadır? Mitos dilin sunduğu imkânlar ile bir tür gerçeklik hakkında resim örneğinde olduğu gibi mimetik yapıya sahip görüntüler, yansımalar meydana getirmektedir. Dolayısıyla dil(lafızlar) aracılığıyla meydana getirilen mimetik bir ürün olan mitosu, bir tür hakikatin lafzi imajı olarak nitelemek mümkündür. Mitosun lafzi imaj oluĢunun ne anlama geldiğini ve lafzi imaj olarak

mitosun ne iĢe yaradığını anlamak için imajın ne olduğuna bakmak gerekmektedir.

2.A.1. Mimetik Bir Yaratım (poiesis) Olarak Ġmaj

C. Collobert, imajın Ģu dört kelimeyle açıklanabileceğine iĢaret etmektedir: eikôn,

eikasia, eidôlon and phantasma.212

Patterson ise Platon‘un imaj için mimema,

phantasma, eikôn, eidôlon, homoioma kavramlarını kullandığına iĢaret etmektedir.213

Bu kavramlara bakıldığında Yunanca kelimelerden ―eikôn: taklit, imaj; aynadaki imaj; temsil; suret, görüntü.‖214; ―eidôlon: görüntü, görünüĢ; tözsel olmayan herhangi bir form; suya ya da bir aynaya yansıyan imaj; kopya.‖215

anlamlarını taĢır. Phantasma ise ― görünüĢ, görü, hayal‖216

anlamlarına iĢaret etmektedir. Eikôn sıklıkla retorik bir

212

Catherine Collobert, ―The Platonic Art Of Myth-Making: Myth as Informative Phantasma‖, Plato and Myth, s. 88.

213 Richard Patterson, Image and Reality in Plato‟s Metaphysics, Indiana: Hackett Publishing Company, 1985, s. 30

214

Liddell and Scott, ―eikon‖ A Greek-English Lexicon, Oxford: Clarendon Press, 1996, s.485. 215 Liddell and Scott, ―eidôlon‖ A Greek-English Lexicon, s. 483.

216 Liddell and Scott, ―phantasma(θάνηαζμα)‖ A Greek-English Lexicon, s. 1916. Bu kelime ―θανηάζμαηα‖ olarak Devlet 510a‘da geçmektedir.

67

perspektifle ―analoji‖ ve ―karĢılaĢtırma‖ anlamlarında da kullanılmaktadır.217

Bu kelimelerle birlikte düĢünüldüğünde imajın genel olarak ―temsil‖ ve ―taklit, kopya‖ anlamlarını yansıttığı görülmektedir. Bu noktada imajın kopya anlamı doğrudan imaj oluĢturmanın mimetik bir etkinlik olduğuna iĢaret etmektedir.

Bu bağlamda lafzi bir imaj olarak mitosu anlamak için, imaj yaratmanın mimetik bir faaliyet olması sebebiyle mimesisin nasıl bir etkinlik olduğuna iĢaret etmek gerekmektedir. Birinci bölümde Platon‘un mimetik bir yapıya sahip olması, dolayısıyla muhataplara hakikati yansıtmayan kopyalar sunması sebebiyle mitosu eleĢtirdiğine iĢaret edilmektedir. Ancak devamında mimesis eleĢtirisinin episteme zeminine dayanıyor olup olmaması bağlamında değerlendirilmesi gerektiğine iĢaret edilmiĢtir.218

Dolayısıyla mimesis‟in Platon tarafından bizzat mahiyeti gereği reddedilmediği, belli Ģartlara bağlı olarak durumun değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaĢılmıĢtır.

Platon sisteminde merkezi kavramlardan biri olan mimesis‘in olumlu olarak anlaĢılması için bazı noktalara iĢaret etmek gerekmektedir. Mimesis, ilk etapta taklit anlamı üzerinden anlaĢılmakla birlikte Platon düĢüncesinde daha derin ve temel bir anlamının olduğu teslim edilmelidir. Mimesis‟in, Sofist diyaloğunda tekhne tasnifi içerisinde ele alınması buna iĢaret etmektedir. Mimesis, her Ģeyden önce bir yaratma (poiesis)219 faaliyetidir ve bütün bir doğuĢu, değiĢimi, hareketi kapsayan oluĢla (genesis) doğrudan iliĢkilidir.220 Dolayısıyla mimesis‟in sadece taklit olarak anlaĢılması ve eleĢtirilmesi yanlıĢ olacaktır. Basit ifade ile taklit olarak nitelenen bu yaratma faaliyetinin mahiyetinin ne olduğuna bakmak gerekmektedir. Timaios diyaloğunda

Demiurgos‘un kosmosu yaratmasının mimetik bir faaliyet olarak gerçekleĢmesi de mimesis‟in yaratma boyutunun en çarpıcı örneğidir. Bu örneğin mimesis‟in

anlaĢılmasında katkısı olacaktır.

Platon, önceki düĢünürlerden Parmenides ve Heraklitus‘un ―varlık (on)‖ ve ―oluĢ (genesis)‖ hakkındaki yaklaĢımlarını bir araya getirmiĢtir. Parmenides gibi varlık‘ın değiĢmez olduğunu kabul etmekle birlikte değiĢimi temellendirmek için

217 David Ambuel, Image and Paradigm in Plato‟s Sophist, Las Vegas/Zurich/Athens: Parmenides Publishers, 2007, s. 74. Eikôn, eidôlon and phantasma kelimelerinin iliĢkileri için Bkz. David Ambuel, Image and Paradigm in Plato‟s Sophist, s. 70-75.

218 Bkz. s. 20-26.

219 Platon, Sofist, 265b, s. 295.

68

Heraklitus‘u takip ederek genesise alan açmıĢtır. Bu telifin güzel bir örneği Timaios‟ta sunulmaktadır.221

Burada paradeigma asıl, diğeri ise onun logosa uygun ‗sureti (eikon)‘ ve ‗kopya‘sıdır. ĠĢte burada paradeigma ile eikon arasındaki iliĢki mimetik karakterde bir poiesis (yaratma)‘tir. Bu resimde genesis de kosmosun yaratımı da mimetik bir faaliyettir. Bu da bir fail (yaratıcı) olarak Demiurgos‘u gerektirmektedir. Demiurgos, her yaratıcının eserine kendisine benzeteceği gibi, paradeigma olarak kendisini alır. Buna göre, ―kosmos, paradeigmata itibariyle demiurgos‘un eikonu‘dur. … bunun doğal bir sonucu olarak, genesis, paradeigme düzlemi itibariyle aslı olan ousia‘nın bir mimesis‘i (taklit) olacaktır. Demek ki mimesis‘in genesis ile olan iliĢkisinin kökeni demiurgos‘un poiesis‘ine dayanmaktadır.‖222

Bu yönüyle mimesis‟in basit bir taklit olmadığı, Platon sisteminde çok daha temel bir fonksiyonun olduğu dikkat çekmektedir.

Timaios diyaloğunda evrenin meydana getiriliĢinin anlatıldığı bölümlerde bu

faaliyetin doğrudan mimetik bir faaliyet olduğu dikkat çekmektedir. Buna göre bir Demiurgos‘un bakıĢını yönelttiği, her zaman aynı kalan bir örnek vardır (paradeigma‘nın eidos‘u). Bir de Demiurgos‘un meydana getirdiği, oluĢa tabi, gözle görülebilen bu örneğin kopyası vardır. (paradeigma‘nın imitation‘ı). Bir de bu oluĢa gelen Ģeylere yatak olan, doğan her Ģeyi içine alan ve besleyen bir alan vardır.223

Platon burada aktarılan mimetik eyleme bağlı olarak var olan üç varlık alanını Ģöyle özetler: ―Ne olursa olsun Ģimdilik Ģu üç çeĢidi kafamıza yerleĢtirelim: Olanı, olanın olduğu yeri, bir de olanın kendisine göre meydana geldiği örneği.‖224 Burada açıkça görülmektedir ki, mimesis‘in gerçekleĢmesi için üç unsur gereklidir. Ġlk olarak paradeigma, ikinci olarak o örneğe bakılarak, ona göre meydana getirilecek kopya (eikon) ve bu kopyanın meydana getirileceği mekân.

Timaios diyaloğunda aktarıldığı Ģekilde mimetik bir eylem neticesinde

Demiurgos‘un evreni yaratması ve bu yaratmanın dil ortamında yine mimetik bir ürün olan mitos vasıtasıyla yeniden yaratılması Ģu noktaya dikkat çekmektedir. Mimesis‘e dayanan yaratma eyleminin ontik ve epistemik iki boyutu vardır. Demiurgos‘un gerçekleĢtirdiği yaratama eylemi ontolojik düzlemde bir örneği (paradeigmata) taklit

221

Platon, Timaios, 29c, Çev. Erol Güney ve Lütfi Ay, Ġstanbul: Sosyal Yayınlar, 2001, s. 25. 222 Oğuz HaĢlakoğlu, Platon Düşüncesinde Tekhnê, s. 69.

223 Platon, Timaios, 48e-49a, s.48-49. 224 Platon, Timaios, 50d, s. 51.

69

ederek oluĢa getirdiği gibi, mitik söylemin kendisi de bu yaratmayı taklit ederek epistemik düzlemde bilinir kılınmasına zemin sunmaktadır. Dolayısıyla mimetik yaratma eyleminin bu çift boyutunun dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ġmaj yaratmanın da mimetik bir faaliyet olduğu dikkate alındığında Demiurgos‘un eylemine benzer bir durumun imaj için de söz konusu olduğu açıktır. Ġmaj için de bir örnek, örneğe bakılarak meydana getirilen bir taklit ve bu taklit için gerekli bir mekân söz konusudur. Platon özelinde örnekler, Platon‘da philosophianın amacı olan eidostur, felsefî hakikatlerdir. Bunlara bakılarak oluĢturulan imajlar, diyaloglarda sıklıkla kullanılan benzetmeler, istiareler, mitoslardır. Örneklere bakılarak imajlar yaratmanın mekânı, vasatı ise dildir. Ġmajın amacı, taklit ettiği örneğin farklı bir düzlemde yani dilde temsilini sunmaktır. 225

Collobert‘in imajla ilgili bir diğer tespiti ise, kopya olması cihetinden imaja dikkat edildiğinde, onun varoluĢunun tözsel bir varoluĢ olmadığı; bir Ģeye bağlı olarak, bir Ģey sayesinde oluĢa geldiği; kendilik temsilinin bulunmadığıdır.226

Dolayısıyla imajın varoluĢu onun kaynağına bağlıdır. Diğer yandan Platon‘un Kratylos diyaloğunda iĢaret ettiği gibi, imajın imaj olabilmesi için nesneyi tüm özellikleriyle yansıtmaması gerekmektedir. Aksi halde tüm nitelikleriyle birlikte bir nesneyi üretmek, o nesneden iki tane olması anlamına gelmektedir, dolayısıyla nesne-imaj iliĢkisini sağlayamamaktadır.227

Bu durum imajın zorunlu olarak tamamlanmamıĢ bir kopya olmasını gerektirmektedir. Nesne ile ortak en az bir özelliği olan, bununla birlikte nesneye özdeĢ olmayan imaj, nesneyi bir açıdan yansıtır ve temsil eder.

Tözsel olmayan ve gönderimsel imaj, asıl olanın (kaynağın) bir kopyası, yansıması ve benzeridir. Bir yandan kopya olarak imaj, aktüel objenin mükemmel olmayan bir yansımasıdır ve bu suretle onu yoksunlaĢtırır, zayıflatır. Diğer yandan, imajın tamamlanmamıĢ olması gerekir, aksi

225

Burada oluĢturulan mukayese bağlamında model-kopya-mekan(khora)‘a iĢaret edilmekle birlikte bir nokta daha önem arz etmektedir. Nasıl ki fail olarak Demiurgos modeli temaĢa ehliyet ve yeterliliğine sahipse ve kopyayı modele uygun olarak yaratıyorsa, imajı yapan kimsenin de aynı yeterliliğe sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla bu üç alanda mukayeseye ek olarak failin de zikredilmesi gerekmektedir.

226 Catherine Collobert, ―The Platonic Art Of Myth-Making: Myth as Informative Phantasma‖, Plato and

Myth, s. 89.

70

halde nesnenin kendisi olur. O halde imajın niteliklerini Ģu Ģekilde sıralamak mümkündür: Yoksulluk, kusurluluk ve eksiklik.228

Ġmajın bir örneğe dayanması; tözsel varoluĢunun olmaması; yoksul, kusurlu ve eksik olması bağlamında bir imaj türü olarak felsefi mitosa bakıldığında, mitosun

temaşanın konusu olan kimi felsefî hakikatlerin, oldukları gibi yansıtıldığı bir yapıda

olmadığı dikkat çeker. Bu bağlamda mitos, hakikatlere birer iĢaret olacak Ģekilde dilin sınırlılığıyla çevrilmiĢ olarak yoksul, kusurlu ve eksiktir. Bu durumda temaĢanın konusu olan hakikatleri temaĢa ediliyormuĢ gibi açık olarak sunmaz. Dolayısıyla bir mitosa muhatap olmak, temaşa ile kazanılan epistemeye muadil bir bilgi sunamaz. Bunun yerine bir iĢaret olarak mitos o hakikatlerin varlığına bir delâlet, bilgiye götürecek felsefi yürüyüĢe bir çağrıdır.

2.A.2. Lafzî Ġmaj Olarak Mitos’un Geçerlilik ġartları

Ġmajın genel nitelikleri hakkında aynılık-gayrılık iliĢkisine; imajın bir Ģeyin kopyası olması hasebiyle tözsel olmayıĢına ve kopyası olduğu nesneyi olduğu gibi değil bir açıdan yansıtıyor olmasına; mitosun bu bağlamlarda konumuna iĢaret ettikten sonra

mitosun lafzi imaj olarak nitelendirilmesinin zeminine iĢaret etmek gerekmektedir. Mitos bir anlatı olarak dilin varlık alanı içerisinde yer almaktadır. Dolayısıyla mesela

ressamın boyalar aracılığıyla, heykel tıraĢın mermer aracılığıyla yansıttığı, görünür kıldığı imajı, ―myth-maker‖229

dil aracılığıyla yansıtmaktadır. Onun kullandığı malzeme lafızlardır. Mitos formunda lafızlar aracılığıyla bir hakikatin eikonik ifadesi, bir anlamda o hakikatin dil içerisinde var kılınarak temsil edilmesidir. Bu anlamda mitos bir gerçekliğin dil içinde çizilen resmidir. Buna ek olarak mitos onu dinleyen muhatabın zihninde o hakikatin canlandırılması, yeniden oluĢturulması için eikonun canlandırma, görselleĢtirme imkânı sayesinde imajın iletilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla mitosu,

228 Catherine Collobert, ―The Platonic Art Of Myth-Making: Myth as Informative Phantasma‖, Plato and

Myth, s. 89.

229 Luc Brisson Platon‘un mit kullanımı üzerine yazdığı kitabının adı ―Plato the Myth Maker‖ olduğu ve bu ifade kitaptan mülhem kullanıldığı için ―Myth maker‖ tabirinin tırnak içinde kullanımı uygun görülmüĢtür.

71

hem bir tür hakikatin lafız aracılığıyla oluĢturulan bir temsili olması hem de muhatabın zihninde bu hakikati görselleĢtirerek yeniden canlandırması sebebiyle ―lafzi imaj‖ olarak nitelendirmek mümkündür.230

Ancak burada oluĢturulan lafzi imajın rolü o hakikatleri olduğu gibi muhatabın bilgisinde var kılmak değildir, bir tür iĢaret olarak muhatabı hakikate yönlendirmektir.

Lafzi imaj olarak mitosun hakikat ile iliĢkisinin anlaĢılması için dil içerisinde vücut bulan mitosun nasıl hakikate sevk edeceğinin anlaĢılması gerekmektedir. Mitos dil vasatında, bazı bağıntılarla kurgulanmaktadır ve bu yapı hakikatin örtük formunu içermektedir. Dianoia ve noesis faaliyetleriyle irtibatlı olarak mitos içinde mündemiç olan hakikatlerin bu bağıntılar üzerinden açığa çıkartılması mümkün görülmektedir. Bu sebeple mitosun lafzi imaj olarak hakikat ile iliĢkisinin Çizgi diyagramı‟nın bütünü üzerinden okumak gerekmektedir.

Mitosu ―lafzi imaj‖ olarak nitelendirdikten sonra dil vasatında oluĢturulan, taklit

aracılığıyla bir hakikatin temsilini sunan imajın kim tarafından oluĢturulduğu, neyin kopyasını sunduğu ve nasıl kopya ettiği gibi sorular gündeme gelmektedir. Bu sorular zorunlu olarak birbirlerini gerektirmekte ve içermektedirler. Çünkü, imajın kim tarafından oluĢturulduğu aynı zamanda o kimsenin eriĢim imkanına bağlı olarak neyin imajının yapıldığına belirlemektedir. Yine benzer Ģekilde o kimsenin sahip olduğu yeterlilik ve imkâna bağlı olarak nasıl yapıldığını da belirleyecektir. Dolayısıyla bu sorulara art arda sıralı olarak değil de iç içe geçmiĢ Ģekilde cevap vermek daha isabetli olacaktır.

Ġmajı üreten kiĢinin kim olduğu, imajın dayandığı örneğin hangi varlık düzeyinde olduğu ve imaj üreten kiĢinin örnek hakkında bilgisinin yeterliliği imaj üretme söz konusu olduğunda önemlidir. Bu hususlar imajın baĢarılı Ģekilde iĢlemesi için gerekli bazı Ģartlara iĢaret etmektedirler. Ġlk olarak imajı üretilecek aslın hangi varlık düzeyinde yer aldığı doğrudan o asla eriĢim imkânının sınırlarını belirlemesi dolayısıyla önem arz etmektedir. Örneğin, tüm insanların ortak duyumsamasına konu olan eoiken alanında yer alan bir nesnenin imajı ile herkesin kolaylıkla eriĢimine imkân

230 Catherine Collobert, ―The Platonic Art Of Myth-Making: Myth as Informative Phantasma‖, Plato and

72

olmayan eidos alanı söz konusu olduğunda yapılacak imaj zorunlu olarak farklıdır. Buna paralel olarak imajı üreten kimsenin yine varlık düzeylerine de bağlı olarak

Benzer Belgeler