• Sonuç bulunamadı

A. ġEYHĠN GÖZETMESĠ GEREKEN USÛL VE ÂDÂB

1. ġEYHĠN SAHĠP OLMASI GEREKEN AHLAKĠ VE ĠLMÎ

Bir hadîs Ģeyhinin sâhip olması gereken en önemli hasletlerin baĢında ihlâslı olmak özelliği gelmektedir denilebilir. Bu gereklilik, birçok muhaddis tarafından ifâde edilmiĢtir. Konunun daha somut hale getirilmesi açısından; Ġbnü‟s-Semmâk (ö. 183/799)‟ın öleceğini anladığı sırada Allah‟a dua ederken hadis meclislerinde öğrenim ve öğretiminde sadece kulları Allah‟a sevdirmek ve Allah‟ı da kullara

179

Hatîb, a.g.e. II, 459. 180

Ġbnü‟s-Salâh, Ebû Abdillah ez-Zübeyrî‟nin “Hadis yazmaya yirmi yaĢında baĢlamak güzel görülür. Çünkü yirmi yaĢında akıl olgunluğuna ulaĢır.” dediğini, Musa b. Ġshâk‟ın “Kûfeliler çocuklarını hadis öğrenimine küçük yaĢta baĢlatmazlardı. Yirmi yaĢını doldurmalarını beklerlerdi.” ve Musa b. Harun‟un “Basralılar on yaĢında, Kûfeliler yirmi yaĢında ġâmlılar da otuz yaĢında hadis yazarlardı.” sözlerini nakletmektedir (bkz. Ġbnü‟s-Salâh eĢ-ġehrezûrî, Mukaddimetü‟bni‟s-Salâh, Dâru‟l-kitâbi‟l- ʻArabî, Beyrut 2010, s. 76). Muhammed Mustafa el-Aʻzamî, tâbiûn devrinde talebelerin yaklaĢık yirmi yaĢlarında hadis öğrenimine baĢladıklarını söylemektedir. Bk. el-Aʻzamî, Muhammed Mustafa,

41 sevdirmek amacını güttüğünü ifâde etmesine181

yer verilebilir. Ġbnü‟s-Semmâk‟ın son anlarında ilk söylediği Ģey gösterdiği gayret ve ortaya koyduğu eserler değil; aksine hâlis niyetidir. Bu tavır, hadis öğrenim ve öğretiminde ihlâsın diğer hedeflerden daha öncelikli görüldüğüne iĢâret etmektedir.

Hadîs Ģeyhinin sahip olması gereken vasıflarından biri de Allah Rasûlü‟nün hadîslerine karĢı hürmetkâr olmaktır. Hadisi din kabûl eden182

muhaddisler, bir ibâdet neĢesi içerisinde hadis tahammül ve edâsına yönelmiĢler, aynı motivasyonlarını eser telif ederken de sürdürmüĢlerdir. Meselâ, el-Buhârî‟nin,

Sahîh‟ine her hadisi önce gusül abdesti alıp ardından iki rekât namaz kıldıktan sonra

koyması183 hadîse hürmetin göstergelerinden biridir.

Muhaddisin sâhip olması gereken mühim hasletlerden birisi de tevâzudur. Bunun en güzel örneklerinden birini Muhammed b. Gâlib el-Mukrî‟de görmekteyiz. Bir öğrencisi günün birinde el-Mukrî‟ye gelmiĢ, el-Mukrî öğrencisine “Böyle bir günde benim sevap kazanmam için yorduğun bu ayaklara nasıl teĢekkür edebilirim ki?” deyip ardından öğrencisine bizzat su ikram ederek ayaklarını yıkamıĢtır.184

Bir baĢka güzel örneği de önde gelen hadis hâfızlarından Ġbn Râhûye‟de görmekteyiz. Ġshâk b. Râhûye‟ye “Sen mi yoksa Ahmet mi daha büyük?” diye sorulduğunda, “YaĢta da, diğer Ģeylerde de o benden daha büyüktür.” karĢılığını vermiĢtir.185

el-Hasan b. Umâre (ö. 153/770) yanındayken Misʻar (ö. 155/772)‟a bir hadis sorulduğu zaman rivayette bulunmayıp muhatabına “Ebû Muhammed‟e sor!” derdi.186 Bu örnek de ilmî tevâzunun güzel yansımalarından biridir.

Hadis Ģeyhinin, herhangi bir rivayetin yayılmasına arzu duyması ve bunun için çaba göstermesi, kendisinde bulunması gereken vasıflar arasındadır. Alî b. Hucr (ö. 244/858)‟a nispet edilen aĢağıdaki ifadeler, kendisinin talebelerine hadis aktarımında bulunmaya karĢı duyduğu arzuya iĢaret etmektedir: “Ben otuz üç

181

Hatîb, a.g.e. III, 354.

182 Muhammed b. Sîrîn, “Bu hadîs dindir! Dîninizi kimden aldığınıza dikkat edin!” diyerek hadis ehlinin bu yaklaĢımını ifâde etmektedir. (bkz. Ġbn Ebî Hâtim er-Râzî, el-Cerh ve‟t-taʻdîl, Dâru ihyâi‟t- türâsi‟l-ʻArabî, Beyrut 1952, II, 16).

183

Hatîb, a.g.e. II, 327. 184 Hatîb, a.g.e. IV, 241-242. 185 Hatîb, a.g.e. VII, 366. 186 Hatîb, a.g.e. VIII, 324.

42

yaĢımda iken Irak‟tan ayrıldım. Kendi kendime keĢke bir otuz üç yıl daha yaĢasam da topladığım hadislerden bir kısmını rivâyet etsem, dedim. O günden sonra otuz üç yıl, sonra bir otuz üç yıl daha yaĢadım. Ben hâlâ Irak‟tan ayrılırken temennî ettiğim Ģeyi arzulamaktayım.”187

Meseleye benzer bir açıdan yaklaĢan meĢhûr muhaddis Süleymân b. Mihrân el-AʻmeĢ (ö. 148/765), hiçbir hadis rivâyet etmeyen bir Ģeyh gördüğünde onu tokatlamak istediğini belirterek188 hadis öğrenimini tamamlayan bir Ģeyhin hadislerin öğretimi için çalıĢmamasının ve hadis rivayetinde bulunmamasının kabûl edilemez bir davranıĢ olduğunu belirtmektedir.

Hadis Ģeyhinin sahip olması gereken bir diğer haslet de öğrendiği ilimle âmil olmaktır. Süfyân es-Sevrî‟nin, ilk ibâdetin susmak, sonra hadis öğrenmek, sonra hadîs ezberlemek, sonra hadisin içerdiği hükümleri hayatına taĢıyıp amel etmek, sonra da hadîslerin toplumda yayılması için gayret göstermek189 olduğunu söyleyerek bu haslete vurgu yaptığı görülmektedir.

Cömertlik, hadis bilginleri tarafından önemsenen bir haslettir. Bunun güzel örneklerinden birini Ġbrahim b. Tahmân (ö. 163/779)‟da görmekteyiz. Onun güzel ahlaklı, maddi durumu iyi, cömert biri olduğu, insanlara yemek ikrâm etmeyi sevdiği, onlarla ilgilendiği ve kendisine gelenleri yemek yedirmeden bırakmadığı söylenmektedir.190

el-Hüseyin b. el-Velîd en-Neysâbûrî (ö. 203/818)‟nin ise insanlara bol bol hediye verdiği, insanlar mahcûb olup minnet altında kalmasınlar diye de kendisiyle yemek yiyen insanların sevap kazanmasına vesile oldukları için ona iyilik yapmıĢ olduklarını söylediği kaydedilmektedir.191

Muhaddislerin önem verdiği ilmî hasletlerden birisi Ģeyhin aslını yani kendi kitâbını muhâfaza etmesidir. Aslını muhâfaza edemeyen muhaddisler hadis dünyasında itibarlarını koruyamamaktadırlar. Kitabını titizlikle koruyan

187

Hatîb, a.g.e. XIII, 362. 188 Hatîb, a.g.e. X, 9.

189 Hatîb, a.g.e. VI, 492. Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi li ahlâkı‟r-râvî ve âdâbi‟s-sâmiʻ adlı eserinde Dahhâk b. Müzâhim (ö. 105/723)‟in “Ġlmin ilk kapısı susmaktır. Ġkincisi dinlemek, üçüncüsü amel etmek, dördüncüsü bu ilmi yaymak ve öğretmektir.” dediğini nakletmektedir (Hatîb, el-Câmiʻ, I, 194). Bu iki söz birbirini desteklemektedir.

190 Hatîb, a.g.e. VII, 14-15. 191 Hatîb, a.g.e. VIII, 725.

43

muhaddislerden birisi Ebû Zürʻa er-Râzî (ö. 264/878)‟dir. O, kitabını bir muhaddise ödünç vermiĢ, altı ay sonra kitabını geri aldığında ilk yaptığı iĢ kitabını baĢtan sona kontrol etmek olmuĢtur. Kitabında yedi yerde değiĢiklik yapıldığını görünce öfkelenmiĢ ve kendisinden izin alınmadan kitabında değiĢiklik yapılmasına sert tepki göstermiĢtir. DeğiĢikliği yapan muhaddise tek tek değiĢtirdiği yerleri göstererek değiĢmeden önceki Ģeklini söylemiĢtir.192

Bu olay, Ebû Zürʻa‟nın kitabındaki tüm hadisleri ezber olduğunu ve kitabı ezbere destek olarak kullandığını göstermektedir.

Bir hadis Ģeyhi, ilmî emânete sâhip çıkmalı, tahammül ettiği hadisleri yanlıĢ aktarmaktan elinden geldiğince kaçınmalıdır. Bu minvalde olmak üzere bazı Ģeyhlerin yaĢlanarak hâfıza fonksiyonlarının bozulması (ihtilât/teğayyür) tehlikesi ile karĢılaĢtıklarında edâ ameliyesini bıraktıkları olmuĢtur. Ehl-i hadîsin bu konudaki hassasiyetini göstermesi açısından Ģu olay önemlidir: Halîfe el-Mehdî (ö. 169/785)‟nin vezîri Ebû Ubeydillah, meĢhur muhaddis ġerîk (ö. 178/794)‟ten hadîs semâ etmek istemiĢ, ġerîk ise hafıza fonksiyonlarının bozulduğunu ve hadisleri yanlıĢ rivâyet edebileceğini söyleyerek bu isteği geri çevirmiĢtir. Vezîrin, sadece doğru olduğundan emin olduğu hadisleri rivâyet etmesini söyleyerek ısrâr etmesi üzerine ġerîk, hadislerinin cerh edilmesinden ve zayıf bir râvî konumuna düĢmekten endiĢe ettiğini öne sürerek bu ısrarlı teklifi reddetmiĢtir.193

Muhaddislerce, hadis Ģeyhinde aranan ilmî vasıflardan biri de eser telifinde bulunmaktır. Meselâ, Yahya b. Muhammed, kuĢluk vaktinde babasının Ģahsi kütüphanesine girmiĢ ve onu eser telif ederken görmüĢtür. Kandilin yandığını fark eden Yahya b. Muhammed, babasının geceden beri eser telifiyle meĢgul olduğunu ve bu iĢe yoğunlaĢması sebebiyle zamanın farkına varamadığını anlamıĢtır.194

Yahya b. Muhammed b. Yahya (ö. 267/880)‟nın yaĢadığı bu hâdise, muhaddislerin eser telifi hususunda sahip oldukları arzuyu göstermektedir.

Bir hadis Ģeyhi, kendisinin ve talebelerin hatalarını düzeltmeli, böylece hadislerin yanlıĢ aktarılmasına engel olmalıdır. Örneğin, Muhammed b. Racâ (ö. 207/822), bir hadîsi Bağdat‟ta rivâyet etmiĢ, Bağdat‟tan ayrılınca kitabına bakmıĢ ve

192 Hatîb, a.g.e. XII, 40. 193 Hatîb, a.g.e. X, 391. 194 Hatîb, a.g.e. IV, 663.

44

senette Hz ÂiĢe‟nin (ra) olmadığını görmüĢtür. Bu hatayı bir mektupla Bağdat‟ta kendilerine hadis tahdîs ettiği kiĢilere bildirmiĢtir.195

Hadis rivâyetinde hata etmek bir cerh sebebidir. Bazen muhaddislerin yaptıkları hataların kendilerine olan güveni kaybetmelerine sebep olduğu göz önüne alındığında Muhammed b. Racâ‟nın bu riski göze alıp hadisin yanlıĢ öğrenilmesine sebep olmak istemediği görülecektir.

Muhaddislerin kendi hatalarını düzeltecek daha bilgili kimselere gidip kitaplarını onlara kontrol ettirdikleri bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse, Âsım b. Ali (ö. 221/836), Bağdat‟a gelerek kitaplarını muhaddislere kontrol ettirmek istemiĢtir. Onu Ebubekir el-Esrem (ö. 261/874-75 [?])‟e yönlendirmiĢler, o da Âsım‟ın kitaplarını elli mecliste (oturumda) kontrol ederek yanlıĢlarını düzeltmiĢtir.196

Bazı muhaddisler de yapılan yanlıĢı meclislerinde düzeltmekte ve hatta yanlıĢ yapılmasına tahammül edememektedir. Örneğin Abdullah b. Ġdrîs (ö. 192/808), kendi hadîs meclisinde hadis kıraat ederken yanılan bir öğrencisine öfkelenmiĢ, onu azarlamıĢ ve o gün baĢka bir hadis rivâyet etmeyerek bu hatayı cezalandırmıĢtır.197

Bir hadîs Ģeyhi talebelerine karĢı mümkün olduğunca her konuda rehber olmalıdır. Meselâ Ahmed b. Hanbel, Ġmam Buhârî‟ye büyük Ģehirlerde ilmin daha iyi öğrenilip daha fazla kiĢiye aktarılacağını söyleyerek onun Horasan‟a gitmeyip Bağdat‟ta kalmasının isabetli olacağını ifâde etmiĢtir. Bu tavsiyeye uymayan el- Buhârî ilerleyen yıllarda Ahmed b. Hanbel‟i dinlemediği için hayıflanmıĢtır.198

Bir kısım muhaddisler, hadis talebi maksadıyla muhtelif Ģehirlere giden talebelerine yeni gittikleri yerlerde faydalanabilecekleri önemli muhaddislerin adlarını vererek hem onların bu merkezlerde en üst düzeyde yetiĢmelerine imkân sunmuĢlar; hem de talebelerini baĢka hocalara gönderme erdemini göstererek ilmî açıdan tevazu göstermiĢlerdir. Meselâ Ahmed b. Hanbel, Basra‟ya gitmek maksadıyla veda etmek için yanına gelen öğrencisi Muhammed b. Ahmed el- Cûzcânî‟ye, orada Muhammed b. Yahya ez-Zühlî (ö. 258/872)‟den ayrılmamasını,

195

Hatîb, a.g.e. III, 191. 196 Hatîb, a.g.e. VI, 298. 197 Hatîb, a.g.e. XI, 73. 198 Hatîb, a.g.e. II, 343.

45

ondan hadîs dinlemesini, zira ez-Zührî‟nin hadîsini ondan daha iyi bilen ve kitâbı daha sahih olan birisinin bulunmadığını199 söyleyerek rehberlik etmiĢtir.

Kimi zaman da öğrencilerin en iyi muhaddisleri sormaları üzerine hocaları onlara bu konuda rehberlik yaparlardı. Meselâ Ahmed b. Saîd ed-Dârimî (ö. 253/867), Ahmed b. Hanbel‟e ġuʻbe (ö. 160/776)‟nin hadisini kimden yazması gerektiğini sormuĢ, o da Ebû Dâvûd (ö. 275/889)‟dan yazmasını tavsiye etmiĢtir.200

Muhaddislerin yazdıkları eserleri önde gelen hadis Ģeyhlerine arz edip onların görüĢlerini aldıkları da olurdu. Ebû Dâvûd‟un Sünen‟i yazdıktan sonra bu eserini Ahmed b. Hanbel‟e arz ettiği, onun da, kendisine sunulan bu çalıĢmanın kaliteli ve güzel olduğunu belirttiği kaydedilmektedir.201

Bir hadis Ģeyhinin aynı zamanda talebelerinin dünyevî sıkıntılarını ve ihtiyaçlarını gidermeye çalıĢan biri olması da erdemli bir davranıĢtır. Çünkü tahmin edilebileceği gibi hadis talebelerinin çoğu uzak memleketlerden gelmekte, gurbette kendi ihtiyaçlarını karĢılayacak aile ve akrabaları bulunmamaktadır. Bu talebelerin hadis öğrenimine devam edebilmeleri için maddi açıdan desteklenmeleri gerekmektedir.

Belirtilen durumu örneklendirmek gerekirse, Abdullah b. el-Mübârek maddi durumu yerinde ve eli açık bir hadis Ģeyhidir. Kendisi Tarsus‟a çok gider, Rakka‟da bir handa konaklardı. Bu handa maddis ihtiyaçlarıyla ilgilendiği ve kendisinden hadis dinleyen bir genç vardı. Ġbnü‟l-Mübârek yine bir defasında hana geldiği vakit genci göremedi. O gencin, borcundan dolayı hapse atıldığını öğrendi. Bunun üzerine gencin borcunu kapatarak onu hapisten çıkarttı. Hapishane görevlilerine de gence borcunu kimin ödediğini söylememeleri için tenbihatta bulundu.202

Diğer taraftan Abdullah b. el-Mübârek, hadis talebelerine çeĢitli burslar vererek de onların öğrenimine destek olmuĢtur. HemĢehrileri tarafından dünyanın her tarafında para dağıtıp kendi halkını unuttuğu yönünde bir eleĢtiriye muhatap olunca, hadîs talebelerine çok değer verdiğini, burs verdiği öğrencilerin hadîs öğreniminde

199

Hatîb, a.g.e. IV, 659. 200 Hatîb, a.g.e. X, 37. 201 Hatîb, a.g.e. X, 76. 202 Hatîb, a.g.e. XI, 396-397.

46

gayretli ve çalıĢkan gençler olduğunu, eğer onları desteklemezse maddi imkânsızlıklar sebebiyle hadîs öğrenimlerinin akâmete uğrayacağını söyleyerek kendini savunmuĢtur.203

Hadis Ģeyhinin, öğrencileri maddi anlamda destekleyebilmesi bir yere kadar iyi derecede maddi olanaklara sahip olmasını gerektirmektedir. Her hadîs Ģeyhi bu olanaklara sahip olamayabilmektedir. Bu bağlamda hayır sâhiplerini talebelerle buluĢturmak da onların sıkıntısını gidermenin bir baĢka yoludur. Meselâ, el-Hasan b. Umâre‟nin memleketinden uzaklarda hadis yazan garip bir örgencisi vardı. Birgün el-Hasan‟a gelip memleketine dönmek maksadıyla onunla vedalaĢtı. el-Hasan ona kendisinin de geçim sıkıntısı çektiğini söylemiĢ, eline bir not tutuĢturarak öğrencisini bir hayırsevere göndermiĢtir. Bu hayırsever de o öğrenciye yüklü miktarda nakdî yardım yapmıĢtır.204

Hadis Ģeyhi talebelerinin durumunu takip edip onlarla ilgilenmeli, onlara değer verip taltîf etmelidir. Ahmed b. Hanbel‟in Ebûbekir el-Merrûzî (ö. 275/888)‟yi bir iĢ için görevlendirdikten sonra ona, söylediği her sözde ve yaptığı her harekette arkasında olduğunu söyleyerek cesâretlendirmesi öğrencisine değer verdiğini ve güvendiğini göstermektedir.205

Hâlid b. HıdâĢ (ö. 223/838), hadis hocası Hammâd b. Zeyd (ö. 179/795)‟in kendisine karĢı olan ilgisini anlatmıĢ, hadis tahammülü için diğer memleketlere yaptığı yolculukları bitirip memleketine döndüğü zaman hocasının kendisini çağırtıp ziyâfet verdiğini belirtmiĢtir.206

Bu davranıĢ bir hocanın öğrencisine değer verip ona ilgi göstermesinin güzel örneklerinden biridir.

Bazı talebeler Ģeyhin özel halkasının müdâvimleridir. ġeyh bu talebelerle diğer talebelerle kurduğu iliĢkiden daha samimi ve daha yakın bir iliĢki kurar. Ahmed b. Hanbel‟in bu kabil öğrencilerinden biri Ebû Muhammed Fevrân (ö. 256/870)‟dır. Onun, Ahmed b. Hanbel‟in talebeleri içerisinde öne çıkardığı, kendisiyle ünsiyet kurup özel olarak oturduğu, ikramda bulunduğu, hediyelerini

203

Hatîb, a.g.e. XI, 397. 204 Hatîb, a.g.e. VIII, 325. 205 Hatîb, a.g.e. VI, 105. 206 Hatîb, a.g.e. IX, 245.

47

kabul ettiği, borç aldığı kiĢilerden biri olduğu söylenmektedir.207

Ahmed b. Hanbel bu talebesine o kadar güvenmektedir ki; oğlu doğduğu zaman çocuğunun ismini onun koymasını istemiĢtir.208

Benzer Belgeler