4. SIDDÎK HASAN HÂN VE YAġADIĞI BÖLGE
1.3. FETHU‟L-BEYÂN‟NIN KAYNAKLARI
2.1.4. Kur‘ân‘ı Kırâat Vecihleriyle Tefsiri
2.1.4.2. Kırâatlardan Yararlandığı Konular
2.1.4.2.2. Ġ‗râb Analizlerini Yapma
Hasan Hân, çoğu zaman bazı kelimelerde geçerli olan kırâat vecihlerini aktararak i‗râb analizlerinde bulunmakta ve bu Ģekilde sağlıklı bir anlamın ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bunu bazı örneklerle Ģu Ģekilde açıklayabiliriz:
Örnek 1: ― هؽىرٍػبىتٍسًإىك هرٍ يخ وسيدٍنيس يباىيًث ٍمي ىػيًلاىع (Üzerlerinde yeĢil ipekten ince ve kalın
elbiseler vardır.)‖605
Hasan Hân‘ın belirttiğine göre bu âyetin i‗râbında değiĢik anlamlar ortaya çıkaran muhtelif kırâatlar bulunmaktadır. Bu kırâatlar ― ٍمي ىػيًلاىع‖, ― وسيدٍنيس‖, ― هرٍ يخ‖ ve ― هؽىرٍػبىتٍسًإ‖ kelimelerinde geçerlidir. Bu kelimelerde geçerli olan kırâatları üç baĢlık altında vermeye çalıĢacağız. Biricisi ― ٍمي ىػيًلاىع‖de, ikincisi ― وسيدٍنيس يباىيًث‖de, üçüncüsü ise ― هؽىرٍػبىتٍسًإىك هرٍ يخ‖da câri olan kırâatlar. Ġkinci ve üçüncü seçenekteki kelimeleri bir arada ele almamızın nedeni, ikinci seçenekte bulunan kelimelerin izafet (tamlama) ile, üçüncü seçenekte bulunan kelimelerin ise atıf harfiyle birbiriyle irtibatlı olması ve buna bağlı olarak birinin kırâatı diğerini etkilemesi sebebiyledir.
604 Hasan Hân, Fethu‟l-Beyân, c. 4, s. 237. 605 Ġnsân 76/71.
127 1) “ ٍمي ىػيًلاىع”
a) “ ٍمً ٍيًلاىع”; Nâfi‗, Hamza, Ġbn Muhaysın ve Ebû Ubeyde böyle okumuĢlardır.
Bu kırâata göre “ ٍمً ٍيًلاىع” ism-i fâ‗ildir ve takdîrî olarak ref‗ halindedir. zammeli olması
gereken “ي”, bu hareke ile telaffuz açısından dile ağır geldiği için sâkin yapılmıĢtır.
Bu kırâata göre “ ٍمً ٍيًلاىع”, ya ―mübtedâ‖dır (özne) ya da iki âyet öncesinde bulunan ve
cennet ehline dönen ― ٍمً ٍيىلىع يؼويطىيىك‖ cümlesindeki ― ٍمًى‖ zamirine ya da ― هفاىدٍلًك‖ kelimesine ―hâl‖ oluyor. Bu kelime mezkûr her iki ihtimalde de ―üstüne bir Ģey giymek‖ ifadesindeki ―üst‖ anlamındadır.
b) “ ٍمي ىػيًلاىع”; bu kırâata göre kelime ism-i fâ‗ildir, nasb halindedir. Son harfi olan “ي” fethayla okunmaktadır. Buna göre söz konusu kelime zarf-ı mekândır ve cennet ehlinin bedenlerinin elbiseler için adeta bir mekân hükmünde olduğunu ifade etmektedir. Fakat meĢhûr dil bilgini Zeccâc, dilsel açıdan Arapça‘da ism-i fâ‗il formunda bir zarf türünün olmadığını iddia etmektedir. Hasan Hân ise buna itiraz etmiĢ ve “ اىىرىاظك ا ىنطابك ا ىلخادك رادلا ىجراخ (evin içi, dıĢı, bâtını ve zâhiri)”606
örneğini vererek bazı ism-i fâ‗illerin zarf olabileceğini ileri sürmüĢtür.
c) “ ٍمً ٍيلىع”; bu kırâata göre kelime, “يلىع” harf-i cerri ve ― ٍمًى‖ zamirinden müteĢekkil olan birleĢik bir lafızdır. Bu da ―üst‖ anlamını ifade etmektedir.
2. “ وسيدٍنيس يباىيًث”
a) ― وسيدٍنيس يباىيًث‖; cumhûr bu Ģekilde yani izafetli okumuĢtur. ―YeĢil ipekten
elbiseler‖ anlamına gelmektedir.
b) ― هسيدٍنيس هباىيًث‖; Ebû Hayyât ve Ġbn Ebî Able bu Ģekilde yani izafet olmadan
ikisini de tenvîn ve zammeyle okumuĢlardır. Bu takdirde ― هسيدٍنيس‖, ― هباىيًث‖nun sıfatıdır.
Bu kırâata göre de âyetin anlamı ―yeĢil ipekten elbiseler‖ Ģeklindedir.
128 3) ― هؽىرٍػبىتٍسًإىك هرٍ يخ‖
a) ― هؽىرٍػبىتٍسًإىك ورٍ يخ‖; bu kırâata göre ― ورٍ يخ‖ esre, “ هؽىرٍػبىتٍسًإ” ise zammeyle okunmaktadır. Bu takdirde ― ورٍ يخ‖, ― وسيدٍنيس‖un sıfatıdır, ― هؽىرٍػبىتٍسًإ‖ ise “ يباىيًث”ya ma‗tûftur.
b) ― وؽىرٍػبىتٍسًإىك هرٍ يخ”: Bu kırâata göre ― هرٍ يخ‖ zamme ile ― يباىيًث‖nun sıfatı, ― وؽىرٍػبىتٍسًإ‖ ise
kesreyle ― وسيدٍنيس‖nün sıfatıdır. Ebû Amr, Ġbn Âmir, Ebû Hâtim ve Ebû Ubeyde böyle
okumuĢlardır.
c) “ هؽىرٍػبىتٍسًإىك هرٍ يخ”; bu kırâata göre her iki kelime zammeyle okunmaktadır. Bu takdirde ― هرٍ يخ‖, ― يباىيًث‖nun sıfatı; ― هؽىرٍػبىتٍسًإ‖ ise ―ma‗tûf‖udur. Bu kırâat, Nâfi‗ ve Hafs‘ın kırâatıdır.
d) “ وؽىرٍػبىتٍسًإىك ورٍ يخ”: A‗meĢ, Hamza ve Kisâî her iki kelimeyi de kesreli
okumuĢlardır. Bu durumuda ― هرٍ يخ‖, ― وسيدٍنيس‖nin sıfatı, ― هؽىرٍػبىتٍسًإ‖ ise onun
―ma‗tûf‖udur.607
Örnek 2: “ َّلاًإ هدىحىأ ٍميكٍنًم ٍتًفىتٍلىػي ىلاىك ًلٍيَّللا ىنًم وعٍطًقًب ىكًلٍىىأًب ًرٍسىأىف ىكٍيىلًإ اويلًصىي ٍنىل ىكصِّبىر يليسير اَّنًإ يطويل اىي اويلاىق ٍمي ىػباىصىأ اىم اى يػبيًصيم يوَّنًإ ىكىتىأىرٍما [(Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar
sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından baĢka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) Ģüphesiz ona da isabet edecektir.]”608
Hasan Hân, ― ىكىتىأىرٍما َّلاًإ‖ ifadesindeki kırâatları Ģu Ģekilde izah etmektedir:
1) “ ىكىتىأىرٍما َّلاًإ”; bu kırâata göre kelimenin son harfi olan ―ت‖, fethayla okunur.
Bu Ģekilde okunmasının sebebi ise “ ىكىتىأىرٍما”nin ―müstesnâ‖ olmasıdır. Zira bazı özel
durumlar hariç müstesnâlar fethayla okunmaktadır. ―Müstesnâ minh‖, yolculuk
607 Hasan Hân, Fethu‟l-Beyân, c. 14, s. 474-475. 608 Hûd 11/81.
129
etmesi emredilen “ ىكًلٍىىأًب” yani Hz. Lût (a.s.)‘un ailesi, istisna edatı ise “ َّلاًإ”dır. Burada Hz. Lût (a.s)‘ın eĢi yolculuktan istisnâ edilmektedir, aksi takdirde onun da buna dâhil olması gerekir, çünkü o da ―müstesnâ minh‖ olan Hz. Lût‘un (a.s) ehlinden sayılmaktadır.
2) “ ىكيتىأىرٍما َّلاًإ”; bu kırâata göre ―ت‖ harfi zammeyle okunmaktadır. Bu Ģekilde okunduğunda “ ىكيتىأىرٍما” kelimesi “ هدىحىأ” kelimesine ―bedel‖609
olmaktadır. Arapça dil kurallarına göre ―bedel‖in harekesi ―mübdel minh‖in harekesi gibidir. ―Mübdel
minh‖ olan “ هدىحىأ”nun harekesi zamme olduğu için ―bedel‖ olan ― ىكيتىأىرٍما‖nin harekesi de
zammedir. Bu kırâattan çıkan anlama göre Hz. Lût (a.s.)‘un ailesinden herkesin
yolculuk etmesi istenmektedir. Fakat onun eĢi bu kimselerden ( هدىحىأ) istisnâ
edilmektedir.610
Örnek 3: “ ٍميىيؤاىكىريش ٍمًىًد ىلاٍكىأ ىلٍتىػق ىنيًكًرٍشيمٍلا ىنًم وريًثىكًل ىنَّيىز ىكًلىذىكىك (Bunun gibi ortakları,
müĢriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoĢ gösterdi.)”611
Hasan Hân‘a göre bu âyette yer alan ― ىنَّيىز‖, ― ىلٍتىػق‖, ― ٍمًىًد ىلاٍكىأ‖ ve ― ٍميىيؤاىكىريش‖ kelimelerinde farklı kırâatlar bulunmaktadır. Bunların çoğu biribirine bağlı olarak
değiĢmektedir. Özellikle de ― ىنَّيىز‖nin ―ma‗lûm‖ ve ―mechûl‖ Ģeklinde okunabilmesi
diğer kelimelerin kırâatını etkilemektedir. Ona göre bu kırâatlar Ģu Ģekildedir:
1) ―Ma‗lûm‖ olduğu için ― ىنَّيىز‖ deki ― ىز‖ ve onun mef‗ûlu olan ― ىلٍتىػق‖nin son harfi fethalıdır, ― ٍميىيؤاىكىريش‖ ise ― ىنَّيىز‖nin fâili olduğu için son harfi olan ―hemze‖ zammelidir. Buna göre anlam, meâlde verildiği gibidir.
609 Bedel, cümlede geçen iki kelimenin aynı konumda olması hasebiyle i‗râb ve anlam açısından
birbirinin yerine geçmesidir. Bedel olana ―mübdel‖, bedel olunana ―mübdel-ü minh‖ denilmektedir. (Osmân b. Ömer b. Ebî Bekr b. Hâcib, Emâlî Ġbn Hâcib, thk. Fahr Sâlih, Dâru‘l- Cîl, Beyrut 1989. c. 2, s. 787 vd.)
610 Hasan Hân, Fethu‟l-Beyân, c. 6, s. 223-224. 611 En‗âm 6/137.
130
2) ―Mechûl‖ olduğu için ― ىنصِّييز‖ deki ― يز‖, ve nâib-i fâ‗ili olan ― يلٍتىػق‖nun son harfi zammeyle okunmaktadır. Buna göre Ģöyle bir anlam ortaya çıkmaktadır: ―çocukları
öldürme, onlar için süslenmiĢtir.‖ Fakat bu süslemeyi kimin yaptığı belli değildir.
Bunun için bu kırâatı savunanlar ― ٍميىيؤاىكىريش‖un son harfini zammeli okuyup bunun
baĢına bir fiil takdîr etmektedirler. Buna göre Ģöyle bir soru sorulmaktadır: ―ونيز نم (Bu
süslemeyi kim yapmıĢtır?).‖ Bunun cevabı ise ― مىؤاكرش ونيز (Bunu, Allah‟a ortak koĢtukları varlıklar süslemiĢtir.)‖ cümlesidir. Böylece bu süslemeyi yapanın,
müĢriklerin Allah‘a ortak koĢtukları varlıklar olduğu anlaĢılmaktadır.
3) ― ىنصِّييز‖ deki ― يز‖ ve ― يلٍتىػق‖nun son harfi zammeyle okunmaktadır. Fakat bunun devamında gelen kelimeler ikinci kırâattan farklı olarak ― ٍمً ًئاىكىريش ٍميىىد ىلاٍكىأ‖ Ģeklinde
okunmaktadır. Bu durumda ―muzâf‖ olan ― يلٍتىػق‖ ―muzâf ileyhi‖ olan ― ٍمً ًئاىكىريش‖e izafe
edilmiĢtir. ―Muzâf‖ ve ―muzâf ileyh‖ arasına ― يلٍتىػق‖nun ―mef‗ûl‖u olan ― ٍميىىد ىلاٍكىأ‖
girmiĢtir. ― ٍميىىد ىلاٍكىأ‖ kelimesinin fethayla okunmasının sebebi ― يلٍتىػق‖nun ―mef‗ûl‖u
olması hasebiyledir. Bu kırâata göre âyetin anlamı Ģöyledir: ―Allah‟a ortak koĢtukları
varlıkların onların evlatlarını öldürmesi onlara süslenmiĢtir.‖
4) Bir baĢka kırâata göre hem “ ٍمًىًد ىلاٍكىأ” hem de “ ٍمً ًئاىكىريش”in son harfleri
kesrelidir. Bu durumda “ ٍمً ًئاىكىريش”, “ ٍمًىًد ىلاٍكىأ”e ―bedel‖dir. Yani hem gramer hem de
anlam açısından onunla aynı özelliklere sahiptir. Böylece “ ٍمً ًئاىكىريش”den maksat Allah‘a
Ģirk koĢulan varlıkar değil, evlâtlardır. Çünkü müĢrikler tarafından öldürülen evlatlar hem nesep hem de miras açısından onları öldürenlerin Ģerîki yani ortağı
sayılmaktadır.612