• Sonuç bulunamadı

1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.6. Günümüzde Ana Baba Çocuk ĠliĢkisi

1.6.1. ĠĢlevsel Olmayan Aile ĠliĢkileri

ĠĢlevsel olmayan aileler; birbirleriyle uyuĢamayan, ailenin bir üyesinin devamlı ve sistemli olarak diğer aile üyelerini kötüye kullandığı bir aile biçimidir. Bu tür ailelerde büyüyen çocuklar çoğunlukla bu tarz bir düzenin normal olduğunu zannederler. ĠĢlevsel olmayan aileler için genel algı, bu ailelerin ayrılmak veya boĢanmak üzere olduklarıdır. Fakat birçok aile birlikte yaĢamaya devam etmektedir. Genelde aile ortamında ana babanın yanlıĢlarının birbirini tamamlaması sonucunda güçlü evlilik bağları bulunmaktadır (Yenilmez, 2012).

Ana-babaların çocuklarına yönelttikleri tutumlarının esasında kendi çocukluk yıllarındaki ana babalarıyla olan iliĢkileri bulunmaktadır. Gerçek anne sevgisinden yoksun olan bireyler, yetiĢkin yaĢamında genelde sert ve geçimsiz olmaktadırlar. Özellikle 0-3 yaĢ döneminde yaĢanan “duygusal yoksunluk” gerek zihni, gerek duygusal ve toplumsal geliĢim gerilemesine ve gecikmesine sebep olabilmektedir. Dolayısıyla böyle bir insanın dünyasına sıcak annelik duyguları yerleĢtirmek oldukça güçtür (Yavuzer, 1993). Bir çocuğun ana babasına en çok muhtaç olduğu, en zayıf ve çaresiz olduğu çocukluk yıllarında, kendisine rehberlik yapmasını beklediği ana babasından duygusal yoksunluk yaĢaması halinde, çocuğun kiĢilik Ģifrelerini ortaya koymasını beklemek doğru olmaz (GüneĢ, 2015). Bu durum çocuk için bir yere ait olamama ve güvensizlik duygusuna sebep olmaktadır. Ana babaları tarafından ilgi göremeyen çocuklar, ana babalarının yaĢamlarının kendi yaĢamlarından daha değerli olduğu duygusuna kapılmaktadırlar. Bu durumla karĢılaĢan çocuklar saldırgan

davranıĢlar gösterebilmektedir. Gençlikte okuldan kaçma ve suça karıĢma durumları görülebilmektedir. Çocuklar eĢyalara, arkadaĢlarına ve yakın çevresine zarar vermektedirler. Bu durum ileri yaĢamlarındaki iliĢkileri de etkilemektedir (Yenilmez 2012). Çocukların ailelerinde gördükleri sevgi eksiklikleri, ana babanın ilgisizliği, yokluğu, aile yapısı gibi sebepler çocukların davranıĢ problemlerinin daha da büyümesine ve suça itilmesine, evden kaçmasına, intiharlara sebebiyet verebilmektedir (Özbek, 1982). Özellikle anneden mahrum bırakılma, farklı düzey davranıĢ bozukluklarının sebebidir. Örneğin, “kısmi mahrumiyet” beraberinde endiĢe, aĢırı sevgi gereksinimi, güçlü bir intikam duygusu ve bunlardan doğan suçluluk davranıĢı bunalımını getirebilir. Ġç dünyasındaki zorlukları bu tür tepkilerle yanıtlayan çocuğun sinir sisteminde bozukluklar davranıĢ ve karakter yapısında dengesizlikler görülebilir (Yavuzer, 1993). Çocukluk çağlarında yaĢanan iliĢki azlığı ve sevgi yoksunluğu, bütün yaĢam boyunca etkisini sürdürür. Amerikalı psikologlara göre ilk çocukluk dönemlerindeki anne çocuk iliĢkilerinde yaĢanan büyük bozukluklar yetiĢkin çağlarda sinirsel ve hatta psikotik bozuklukların ortaya çıkmasına, özellikle depresyon ve Ģizofreni gibi hastalıklara neden olabilmektedir (YenibaĢ, 2018).

Bu tarz çocuklar ailesi tarafından yeterince sevilmediğini, ilgilenilmediğini düĢünen çocuklardır. Ancak insan sadece kendi çocuğunu değil, diğer çocukları da sevmelidir. Yapıcı ve Yapıcı (2004), bu konuyla ilgili “kendi çocuğu dıĢındakileri sevmeyen her insan, kin okyanusuna bir damla daha eklemektedir” demektedir. Sevginin her yaĢ için önemi tartıĢılmaz. Çocuğa sevginin gösterilmemesi bazı olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Fakat çocuğun hiç sevgi görmemesi kadar aĢırı sevgi görmesinin de aynı Ģekilde olumsuz etkileri bulunmaktadır (Yenilmez, 2012). AĢırı sevgi gösterilmiĢ çocuklarda yapacağı davranıĢlarla ana babasını üzeceği endiĢesine kapılacakları için onlarla düĢünceleri çeliĢse bile kendi duygu ve düĢüncelerini ortaya koymaktan çekinmektedirler. Bu çocuklar daha ilk çocukluk döneminden itibaren ana babalarından sevgi alıyor olsalar da, aldıkları bu sevgi, koĢullu sevgidir (GüneĢ, 2015). Sevgi, karĢılık beklenmeden ve Ģart koyulmadan gösterildiğinde değerlidir. Sevgi kavramı çocuğun kabul ediliĢini, onu benimseyip Ģefkat gösterilmesini, ona değer vererek hiç yakınmadan sabırla büyütüp yetiĢtirmeyi içermektedir (Yenilmez, 2012). Sevgi koĢula bağlanmıĢsa çocuk, ana baba sevgisini

alabilmek için kendi dünyasını yaĢamak yerine, onların istediği gibi olmak zorunda kalmaktadır. Ana babanın keyfi yerinde değilse, çocuğun sevgi ihtiyacı hep ötelenmektedir (GüneĢ, 2015). Aile bireylerine cinsiyet, doğum sırası, ailedeki rol ve yetenekler sebebiyle eĢit olmayacak biçimde yaklaĢım sergilerler. Normal olmayacak biçimde aĢırı kıskançlık göstererek diğer bireylerin davranıĢlarını denetlemeye çalıĢırlar (Yenilmez, 2012). Zengin’in (2009) araĢtırmasına göre ailelerin çocuklarına göstermiĢ olduğu saygı konusunda “evet saygılılar” diyen çocuklar olsa bile bazı aileler; çocuğun sözünü kesmekte, onu kıyaslamakta, özel alanına müdahale etmekte, etiketlemekte, çocukların farklı olmasına izin vermemektedir. Çocuk ayrı bir dünyadır ve sadece kendisiyle kıyaslanmalıdır (Teber, 2014). Aksi halde çocuklar üzerinde bazı önemli etkileri olmaktadır. Yenilmez (2012), iĢlevsel olmayan ailelerin çocukların fiziksel, davranıĢsal, sosyal, özgüven gibi tüm geliĢim alanları üzerinde olumsuz etkiye sebep olduğunu belirtmektedir.

Ailenin bazı iĢlevlerini yerine getirememesinin esas nedeni aile üyelerinin benlik saygısının düĢük olması, kendilerine karĢı saygısının fazla olmamasıdır. Benlik saygısının az olması da bazı iletiĢim sorunlarına sebep olmaktadır (Yavuzer, 1993). Çocuklar, kendilerinin anlaĢılmadığını düĢündüğünde oldukça kızgın olmaktadırlar. (Sarı, 2016a). Bu da çocuğun baĢka sevgi kaynağı arayıĢına girmesine sebep olmaktadır. Aile dıĢı ortamlarda sevgi aramaya düĢebilir (Bahadıroğlu, 2010). Sevgi ve Ģefkatsiz bir çocukluk dönemi yaĢayan bireyler, ileride kendi çocuklarına da sevgi, Ģefkat aktarımı yapamaz veya çocuklarına sevgi gösteremez. Sevgi gösterme isteği bir tür küskünlük ve içerleme Ģeklinde kendisini gösterebilir. Bu tarz durumlarda sevgi iĢaretleri son derece ilkel biçimde ortaya konulur. Çocuklarını kendi kendine hissettiği suçluluktan dolayı cezalandırmak isteyebilirler (Yavuzer, 1993).

Ebeveynin çok defa çocuklarını durdurmak için kullandıkları yöntemin sözde masum adı, cezadır. Hâlbuki hiçbir çocuk ceza ile eğitilemez, insan ancak vicdanıyla terbiye olur (GüneĢ, 2014). Cezanın rahatsız olunan davranıĢı ortadan kaldırdığı halde çocuğun ceza veren kiĢiye karĢı öfkeli olmasına neden olduğu için çocuğun benlik saygısını zedelemektedir (Yavuzer, 1993). Ceza merkezli ana babalar cezalandırmayı, gözdağı vermeyi, bağırmayı, utandırmayı, Ģiddeti kullanırlar. Bu

durum çocukların ana baba ile iletiĢimine zarar verir (Yenilmez, 2012). Çocuğun ceza korkusuyla olması gerektiği gibi davranması ya da bir ödül kazanmak için kendisinden bekleneni sergilemesi kendisi gibi davranamadığını gösterir. Bu durum çocuğun kiĢilik geliĢimini engeller (GüneĢ, 2015).

Ceza merkezli ailelerin kendi ailesinden gördüğü Ģekilde davrandıkları görülmektedir. Örneğin, çocukluğunda fiziksel Ģiddet görmüĢ olan ebeveynlerin büyüdüklerinde de çocuklarına Ģiddet uyguladıkları görülmüĢtür (Öztürk, 2011). Ahioğlu ve Gültekin’in (2009) yapmıĢ olduğu bir çalıĢmada kendi ailelerinden ceza görerek yetiĢen bireylerin çocuklarına ceza vermek istemediği, uyguladıkları cezanın etkili olmadığı ancak alternatif bir yöntem bilmedikleri saptanmıĢtır. Hâlbuki günümüzde hayvan terbiyesinde bile acı çektirerek, ceza vererek terbiye etmek “hayvan hakları ihlali” olarak görülmesine rağmen bireylerin kendi çocuklarına Ģiddet uygulamaları büyük bir hatadır. Bununla birlikte ceza alan çocukta utanma hissi yok olmakta, vicdan duygusu körelmekte, ezilmiĢlik duygusu oluĢmakta, kontrolsüz öfkeyi körüklemekte, nefret duygusunu beslemekte, çocuğu ikiyüzlü yapmakta, yalana kapı açıp suçluluk duygusunu pekiĢtirmekte, ceza verene karĢı saygınlığı zedelemekte ve negatif davranıĢlara sebep olmaktadır (GüneĢ, 2013).