• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.5. Đzlenim Yönetimi Đle Đlgili Kuramlar

Đzlenim yönetimiyle ilgili iki kuram olduğu görülmektedir. 1.5.1.Tiyatro Yaklaşımı

Goffman (1959) kişilerin bilinçli olarak insanlarla ilişkilerinde izlenimlerini yönettiklerini söyleyerek davranış bilimlerine yeni bir kavram getirmiştir. Đzlenim yönetimi, kişilerin izlenimlerini nasıl geliştirdiklerini ve izlenimlerini yönetmek için hangi taktikleri kullandıklarını açıklamaya çalışır. Kişinin içinde bulunduğu duruma ve elde etmek istediği kazançlara göre nasıl bir izlenim geliştirmesinin uygun olduğunu anlamaya çalışır (Akt. Araz, 2005).

Tiyatro yaklaşımının kurucusu olan Goffman’a (1959) göre hayat bir tiyatro oyunu gibidir ve kişiler başkaları için roller yapar. Kişi rol yaparken, kendisini izleyenlerin kendisinden beklenen tepkileri vermesini ister. Đzlenim yönetimi kişilerin başka insanların izlenimlerini kontrol etmeye çalıştığı bir süreçtir ( Akt.Demir, 2003 ).

Goffman (1959), sosyal etkileşimi kişilerin rol oynadığı tiyatro gösterisine benzetmiştir. Kişinin ifade ettiği sözler ve davranışlar, içinde bulunulan ortama göre ve etkileşimde bulunulan kişiye göre değişmektedir. Sosyal etkileşimlerde başkalarının kişi hakkında ne düşündüğünü bilmesi gerekir. Đyi bir sosyal etkileşim, kişinin karşısındaki insanlarda arzu ettiği izlenimleri oluşturabilmek için, sözel ve sözel olmayan davranışlarını denetlemeyi gerektirir. Kişiler hangi hareketlerinin karşılarındaki insanları nasıl etkileyeceğini az-çok bilirler (Akt. Araz, 2005).

Goffman’a (1959) göre kişi, diğer kişiler ile birlikte olduğu zaman, diğer kişiler onunla ilgili bilgi aramaya ya da sahip oldukları onunla ilgili bilgileri kullanmaktadırlar. Kişinin çevresindekiler, kişinin soysa-ekonomik durumu, kendisiyle ilgili benlik kavramı, onlara yönelik tutumu ve davranışları, yeterliliği vb konularla ilgilenmektedirler. Bütün bu bilgiler kişinin, çevresindekilerden bekleyebileceklerini ya da onların, kişiden beklentilerini önceden kestirebilmelerine olanak sağlamaktadır. Goffman (1959), kendisiyle ilgili izlenim oluşturduğunun farkında olan kişinin, izlenim yönetimi aracılığıyla başkaların izlenimini denetlemeye çalıştığını savunmaktadır. Kişi yalnızca kendisini ifade etmekte kalmamakta; kendisi hakkında

iddiasının gerçekleşmesi için, söylenenlerin tutarlı mesajlarla yansıtılması gerekir. Çünkü kişinin nasıl davrandığı kadar ne tür mesajlar yaydığı da ayırt edicidir (Akt. Araz, 2005).

Goffman (1959) kuramında birçok kavram tanımlamıştır. Sosyal etkileşim oyunundaki aktörler, yaşam sahnesinde istedikleri sosyal, psikolojik, maddi ve manevi sonuçlara ulaşmak için, çevrelerindeki insanlara kendilerine ilişkin belli izlenimler oluşturmaya çalışırlar (Akt. Demir, 2003). Kişilerin sergilediği bu davranışlara performans denir. Performans ile “belirli bir durumda belirli bir katılımcının diğer katılımcılara hizmet eden bütün etkinlikler ” kastedilmektedir. Performans sürecinde aktör bir rol sergilemektedir. Rol ile kastedilen ise,“bir performans esnasında gözlenen ve belki de diğer durumlarda da sergilenen önceden belirlenmiş davranış kalıbı”dır (Akt. Araz, 2005).

Toplumsal ve örgütsel yaşam bir tiyatrodur. Toplumsal ve örgütsel yaşam ise bir tiyatro oyununa benzer. Bu oyundaki her kişi, izleyiciler için farklı roller oynar. Kişiler soysal etkileşimlerde tıpkı aktörler gibi bir işleve sahiptir. Başka bir ifade ile insanlar sosyal kimliklerine göre farklı roller oynayan oyunculardır (Demir, 2003).

Goffman (1959) sahne ile izlenimlerin yönetildiği fiziksel alanı anlatmaktadır. Örneğin bir öğretmen için ders anlattığı sınıf, sahne konumundadır. Masası, kitapları ve kişisel eşyalarının bulunduğu ve öğrencilerin olmadığı öğretmen odası sahne arkasıdır. Öğretmen, öğrencilerin karşısında son derce ciddi davranırken öğretmenler odasında kendi arkadaşlarıyla çok rahat davranışlar sergileyebilir. Bu örnekte olduğu gibi kişi kendisi için ideal gördüğü imaj ile uyuşmayan etkinlikleri saklayabilir (Araz,2005). Goffman, kişilerin tek bir kimliği olduğunu kabul etmemektedir. Kişilerin çoklu kimlikleri oldukları, aslında bir kimlik repertuarına sahip oldukları ve bu kimlikleri arsından içinde bulundukları duruma en uygun olanı seçtiklerini ileri sürmektedir (Araz, 2005).

1.5.2.Kendini Sevdirme Kuramı

Kendini sevdirme teorisi, kişiler arası ilişkileri, bir diğerine ödül veya ceza verebilme kapasitesi anlamında güç elde etme çabası olarak açıklar. Kendini sevdirme ve bu

amaçla ideal görüntüler sergileme, nispeten zayıf olanların gücü elde etmesinin önemli bir yoludur (http://www.psikolojisayfam.com, 2006).

Jones’e (1990) göre izlenim yönetimi konusu, kişiler arası algı çalışmalarının kapsamına girmektedir ve eğer insanların birbirini nasıl algıladıkları konusu netleştirilmek isteniliyor ise, izlenim yönetimi dinamikleri üzerine de yoğunlaşmak gerekmektedir. Jones, sosyal psikolojide izlenim yönetimi konusunda merkezi önemi olan kendini sevdirme kuramını oluşturmuş, daha sonra Wortman’la birlikte bu kuramı genişlettirmiş ve yaptığı pek çok deneysel çalışmayla hipotezlerini kanıtlamaya çalışmıştır. Jones’in kuramının merkezi kavramı “güç”tür (Araz, 2005).

Sosyal güç; başkaların davranışlarını etkileme ve onların kişinin kendi üzerindeki etkilerine direnme yeteneğidir (Demir, 2003).

Jones’in (1990) kuramının esası; hedef kitleye kişinin kendisini sevdirmesini sağladığı takdirde, hedef kitlenin kişinin üzerindeki gücünün azalacağı savıdır (Araz, 2005). Kendini sevdirmeye çalışan kişi, karşısındaki kişinin de aynı şekilde karşılık vereceğini düşünerek olumlu davranışlar sergiler (Demir, 2003).

Jones’e göre, kendini sevdirmeye çalışan kişi “benim için şunu yaparsan senin için bunu yaparım” dememektedir. Sevilme hedefi ancak bu hedef gizlenirse, en iyi şekilde elde edilmektedir. Kendini sevdirmeye çalışan kişi gizil güdülere sahiptir. Gizil güdülerle kast edilen ise, başkalarının kişiden hoşlanmalarını sağlama gibi dolaylı yoldan gücünü artırma isteğidir (Araz, 2005).

Kendini sevdirme davranışları son derece etkilidir. Bunun nedeni insan yapısının övgüye değer vermesi, kişilerin tutum ve davranışlarının yanlış olduğu endişesinden kurtulma isteği ve insanların takdir edilmekten hoşlanmalarıdır (Demir,2003).

Đş dünyasında sergilenen kendini sevdirme davranışının çok yoğun kullanılmadığı sürece örgüte zarar vermez, aksine insanları birbiriyle bütünleştirerek sosyal bir yapıştırıcı görevi görür (Araz, 2005).

Örgütsel ortamda, kendini sevdirme davranışları bilinçli ya da bilinçsizce gösterilebilir. Bir izlenim taktiği olarak kendini sevdirme, örgütsel politika ile ilişkili olmasına karşın, nedenleri ve sonuçları tercih eden kişilere göre değişir. Kişiler genellikle

kendini sevdirme taktiklerini sempatik görünmek için kullanırlar. Kendini sevdirme olumsuz değerlendirme kaygısı ile ilişkilidir. Olumsuz değerlendirme korkusu ile kişi, kendini sevdirme davranışları sergileyerek diğer kişilerin gözünde davranışlarının beğenilirliğini ve uygunluğunu artırma ortamı sağlar (Demir, 2003).