• Sonuç bulunamadı

ĐRAN AZERBAYCANI’NIN GENEL ÖZELLĐKLERĐ

Bu bölümde Azerbaycan adının kökeni ile Đran Azerbaycanı’nın tarihi ve coğrafi özellikleri açıklanmaya çalışılacaktır.

3.1. Azerbaycan Adının Kökeni

Ülkeler, toplumlar gibi taşıdıkları adlarla bilinir. Bu isimlerin kaynağında genelde insan unsuru ya da coğrafi bir vasıf bulunur. Bazı ülkelerin adlarının kökenini tespit etmek ise güçtür. Azerbaycan`ı da bu grup içerisine alabiliriz.

Azerbaycan adının kökeni konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar arasında ön plana çıkan ve kabul gören görüş, M.Ö. 323 yılında Đran Azerbaycanı’nda Atropat tarafından kurulan “Atropatene Devleti”nin adından kaynaklanmış olma ihtimalidir (Đpek, 2007: 47). Bir kısım telafuz farklılıklarına uğrayan “Atropatene”, günümüzdeki “Azerbaycan” adını almıştır.

Bu iddia ile ilgili Cemil Hasanlı “Yazılı kaynaklarda Azerbaycan adı ilk kez M.Ö. 550 yılında Elam yazıtlarından ve Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta’da, “Atarpata/Aterepata” biçiminde geçmektedir. Bu Azerbaycan adının M.Ö. 323

yılında Đran Azerbaycanı’nda Atropat tarafından kurulan Atropatene Devleti’nin adından gelmediğini ve ondan öncede coğrafi bir tanım olarak kullanıldığını göstermektedir” (Hasanlı, 2005: 21) demektedir.

Birçok kişi de Azerbaycan adının Farsça “ateş” anlamına gelen “azer” sözünden çıktığına inanır (Buron ve Alkaya, 2007: 69). Azerbaycan’da, birçok Zerdüşt tapınağının sönmeyen ateşini, zengin petrol yatakları beslemiştir. Bu sebeple, eski tarihçiler Azerbaycan’a “Ateş Ülkesi” adını uygun görmüşlerdir.

Bu konuda, El-Harezmi bu ülkenin adını, “Azerbadegon” olarak kaydetmiştir. Farsça “azer” kış aylarından biri olan Aralık, “bad” ise rüzgar anlamını taşır. Non ekinin de eklenmesiyle “Azerbadegon” olmuştur. Bu kelime “kış rüzgarının estiği yer” anlamına gelmektedir (Đpek, 2007: 7).

Ortaçağ tarihçilerine göre ise “Azerbaycan” sözü Sasani padişahı Şapur’un (240-272) zamanında Nuh neslinden olan ve peygamberlik iddiasında bulunan “Azerbaz” adından alınmıştır (Buron ve Alkaya, 2007: 69).

3.2. Đran Azerbaycanı’nın Tarihi

Günümüz Đran Azerbaycanı, uygun ikliminin ve doğal coğrafi şartlarının insan yaşamına elverişli olması ve Asya, Avrupa ve Ortadoğu göç yolları üzerinde bulunması sebebiyle, eskiden beri insanların yerleşimine uygun vasıfları taşıyan, dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olmuştur.

Bölgede yapılan kazılardan edinilen bilgiler ışığında, insanların, özellikle

Đran Azerbaycanı’nın geniş arazisinde, gruplar halinde yaşadıkları anlaşılmaktadır (Đpek, 2007: 25).

3.2.1. Eski Azerbaycan Toplumları

Azerbaycan’da ilk büyük kabile birleşmeleri tunç devrinin sonlarında başlar. M.Ö. III. ve II. bin yıllarda bölgedeki ekonomik gelişme ile birlikte yeni etnik guruplarda da artış görülür. Bu dönemde, Đran Azerbaycanı’nda büyük halk kütleleri toplanmıştır (Đpek, 2007: 26).

Bunlardan Gûti toplumu, Urmiye Gölü’nün güney ve batı kısımlarında yaşıyordu. Sümer kültüründen etkilenmiş, Anadolu'da birçok kültürü etkilemiş eskiçağın ilginç, yaygın ve medeni toplumlarında biri olan olan Hurriler de Azerbaycan’ın III. Bin yıl kavimleri arasında yer alırlar (Đpek, 2007: 27).

“Mannalar” M.Ö. I. Bin yıl, Đran Azerbaycanı sakinleri arasında yer alır. Manna Devleti, Đran Azerbaycanı’nda bilinen ilk devlettir. Manna Krallığı ya da Mannalar (Đncil'de Minni), kökenleri bilinmeyen kadim bir millettir. M.Ö. 10. ve 7. yüzyıl civarında günümüz Đran topraklarında yaşamışlardır. Mannalar, M.Ö. 616 yılında Medler'e karışmışlardır.

Türklerin Azerbaycan’a ilk gelişleri de M.Ö. I. yüzyıl da Đskitlerin ve Sakaların büyük göçleri sırasında olmuştur (Buron ve Alkaya, 2007: 70).

3.2.2. Medler ve Persler Dönemi

Med’ler M.Ö. 650-M.Ö. 550 yılları arasında Đran Azerbaycanı’nda hüküm sürmüştür. Toros-Zagros dağ sistemi içinde ve Fırat-Dicle arasında yaşadıkları için, verimli ve üretken bir medeniyet kurmuşlardır.

Đran Azerbaycanı’nda Medlerden sonra Persler M.Ö. 550-M.Ö. 330 yılları arasında hakimiyet kurmuşlardır. Perslerde ülke toprakları “satrap”lık denen eyaletlere ayrılır ve her satrap’ın başına merkezden bir vali gönderilirdi. Persler döneminde Azerbaycan topraklarını Atropat isimli bir satrap idare ediyordu. O dönemlerde Anadolu, Mısır, Đran, Irak, Suriye ve Hindistanın batı bölümüne hakim olan Persler Büyük Đskender tarafından yıkılmıştır.

3.2.3. Atropatene Devleti, Partlar ve Sasaniler Dönemi

Đran Azerbaycanı Perlerin yıkılışından sonra 81 yıl Makedonya

Đmparatorluğu idaresinde kalmıştır. Makedonya Đmparatorluğu’nun en güçlü hükümdarı olan Büyük Đskender’in M.Ö. 323 yılında ölümü üzerine Đran Azerbaycanı’nda Atropat tarafından “Atropatene Devleti” kurulmuştur. Daha sonra bu topraklarda M.Ö.250-M.S.224 yılları arasında Partlar hakim olmuşlardır

(Đpek, 2007: 49). Parthia, günümüzde Horasan diye adlanan Türk diyarıdır. Partlar bu bölgeden gelmişlerdir ve dilleri partçadır.

Sasaniler (224-652), Đran’da Partların ardından kurulmuştur. Đran Azerbaycanı’nda Perslerden sonra kurulan ikinci Fars Devletidir. Sasaniler Dönemi Fars medeniyetinin en önemli başarılarına tanıklık etmiştir. Sasani Hükümdarı Nuşirevan bölgeye Farsları yerleştirme politikasını takip etmiştir. IV. ve V. asırlarda, Azerbaycan’a akın eden Türklerin, genelde Derbend geçidini kullanmaları üzerine, Sâsânîler, bu Türk akınının önüne geçmek için, buradaki seddi daha güçlü bir duruma getirme ihtiyacını duymuşlardır (Đpek, 2007: 34). Azerbaycan’ın kuzeyinde yer alan Derbent geçidi, günümüzde de Kafkasya’nın kuzey kapısı olarak adlandırılır.

Sasanilerle Müslüman Araplar arasındaki ilk karşılaşma 633 yılının Nisan ayındaki bir savaşla başlamıştır. Arap ordularıyla Sasani orduları arasında 633 yılı sonuna dek dokuz çatışma daha gerçekleşmiş ve Arapların zaferiyle sonuçlanmıştır. Đslam Devleti ile Sasaniler arasında 642 yılında yapılan Nihavend Savaşı ile Sasaniler yıkılma sürecine girmiş ve 652 yılında yıkılmıştır.

3.2.4. Azerbaycan’da Araplar Dönemi

Đran Azerbaycanı’nda Arap hakimiyeti Nihavend Savaşı’nda (642) Đslam Devleti’nin Hamedan’ı ele geçirmesiyle başlar. 643'te bölge tamamen Müslümanların hakimiyeti altına girmiştir.

Hz. Ali’nin 661’de öldürülmesinden sonra başa geçen Emeviler, 750’de Abbasiler tarafından yıkılıncaya değin hüküm sürdüler.

Abbasiler döneminde (750-1258) Azerbaycan Türk’ü olan Babek Hürremdin’in ayaklanması dikkate değerdir. Babek, Abbasilerin Đslamlaştırma ve Araplaştırma politikasına karşı çıkarak isyan etmiştir. Babek Kalesi’nde 23 yıl Abbasi işgaline direnen Babek, Abbasi Halifesi Mutasım’ın Türk Komutanı Afşin tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Günümüzde Babek Kalesi Azerbaycan Türk milliyetçilerinin bağımsızlık sembollerinden biri olmuştur. Đran'da Araplaştırma

denemeleri hiç bir zaman başarılı olamamıştır. Đran Azerbaycanı toprakları Abbasilerin son dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti’nin egemenliğine geçmiştir.

3.2.5. Selçuklular, Đldenizliler, Harzemşahlar ve Moğollar Döneminde Azerbaycan’ın Türkleşmesi

VII. yüzyılda, göçler Orta Asya’da batıya doğru yönelince Azerbaycan’a Oğuz ve Peçenek göçleri yoğunlaşmış ve XI. yüzyılda Selçuklular, Azerbaycan’ı Selçuklu topraklarına katmıştır ve böylece bölge tamamen Türkleşmiştir (Buron ve Alkaya, 2007: 71).

Büyük Selçuklu Devleti, 1037-1157 yılları arasında Đran’ı da içerisine alan geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş bir Türk devletidir.

Azerbaycan’ın imar ve iskânı gibi, daha tutarlı bir şekilde Türkleşmesi Selçuklular döneminde meydana gelmiştir (Đpek, 2007: 39).

Büyük Selçukluların zayıflaması ile birlikte Azerbaycan’da Kıpçak Türkleri tarafından 1146-1225 yılları arasında hüküm süren Tebriz merkezli Đldenizliler Atabeyliği kurulmuştur. Harzemşahlar Hükümdarı Celâlettin Harzemşah’ın 1225'te Tebriz'i ele geçirmesiyle bu atabeylik sona ermiştir.

Harzemşahların ardından Đran Azerbaycanı’na hakim olan Đlhanlılar Tebriz’i başkent yapmışlardır. Cengiz Han’ın torunu Hulagu Han tarafından kurulan

Đlhanlılar, 1256-1336 yılları arasında bu coğrafya da hüküm sürmüştür.

Azerbaycan’ın Türkleşmesi Đlhanlılar Devri’nde de devam etmiştir. Türkler bu devirde Ucan, Maraga, Kökçe-Deniz mıntıkasındaki Sehend Dağı, Karacadağ gibi, yüksek dağlık yerleri yaylak, Aras Nehri havzası, Karabağ, Mugan ve güneyde şimdiki Hamse mıntıkasını kışlak olarak kullanmışlardır.

Mengü Kağan 1253’te Đran tarafına gönderdiği Hülagu Han’a her ulusun mevcut ordusundan 1\5’inin alınmasını emretmişti. Bu emrin yerine getirilmesi ile

birlikte 300.000 asker ve bunların aileleriyle beraber 1 500 000 Türk ve Moğol

Đran’a gelmiştir. Evvelce Baycu Noyan, Curmagun ve halefleri zamanında Đran’a gelmiş olan ilk Moğol ordusuyla beraber, Đran’a Moğollar ile gelen yeni unsurun sayısının 2 milyona vardığını görüyoruz (Togan, 1979: 103).

Moğolların yerleştiği sahalardan, bilhassa Azerbaycan’dan, Đranlı ahalinin bir kısmı bazı faktörlerin etkisiyle güneye doğru göç etmiştir. Bu göç Azerbaycan’daki Türk nüfusunun diğer milletlere oranını iyice artırmış ve Azerbaycan coğrafyası tamamen Türk nüfusu ile dolmuştur.

Bu dönemde Azerbaycan’daki Türkler Moğollarla bir çatışmaya girmemiş hatta aralarındaki kültürel benzerliklerden dolayı birlikte hareket etmişlerdir. Moğollar Nahçivan’da Ermenilerin ve Tiflis’te Gürcülerin üzerine yürürken, Azerbaycan’ın Müslüman Türk ahalisi Moğollara iltihak ederek, Hıristiyan ahaliyi sindirmişlerdir. Türklerden Kıpçak zümresinin yaşadığı Tebriz ve Maraga şehirleri de, Moğollara kendilerinden iltihak etmişler ve onlardan hiçbir zarar görmemişlerdir. Azerbaycan’daki Ağaçeriler de Moğollara iltihak ederek, birlikte hareket etmişlerdir. Đran’da yaşayan Tacik ahalinin Moğollar tarafından bertaraf edilmesi ve eski Türk unsuruna dokunulmaması, üstelik bu dönemde 2 milyon kadar yeni Türk ve Moğol unsurunun Azerbaycan’a gelerek yerleşmesi sayesinde, bu ülke az bir zaman içinde daha ziyade Türkleşmiştir.

Azerbaycan’da Moğolların hakimiyeti Timur’un ölümüyle son bulmuştur. Moğol istilasından kurtulduktan sonra sırasıyla Celayirliler (1340-1432), Karakoyunlular (1380-1468) ve Akkoyunluların (1378-1507) idaresine giren Azerbaycan, 16. yüzyılın başlarında Akkoyunlular yıkılınca Safevilerin eline geçmiştir.

3.2.6. Celayirliler ve Karakoyunlular Döneminde Azerbaycan

Celayirliler Đlhanlılardan sonra, Irak ve Azerbaycan’da hakimiyet kuran Türkleşmiş Moğol Hanedanıdır. 1340 yılında Emir Hasan Büzürg tarafından kurulmuştur. 1356 yılında Emir Hasan Büzürg ölünce, yerine oğlu Şeyh Üveys

geçmiştir. Üveys, Azerbaycan ve Tebriz’i, peşinden de Musul ve Diyarbakır’ı ele geçirmiştir. Celayirliler 1432 yılında Karakoyunlular tarafından yıkılmıştır.

Azerbaycan coğrafyasının Türkleşmesi 1380-1469 yılları arasında hüküm süren Karakoyunlular zamanında da devam etmiştir. Azerbaycan’ın en önemli merkezi sayılan Tebriz, Celayirliler ile Karakoyunlular arasında sık sık el değiştirmiştir. Karakoyunlu Türkmen Devleti, bir başka Türkmen Devleti olan Akkoyunlular tarafından yıkılmıştır. Karakoyunluların Đran Azerbaycanı’nda bıraktığı en önemli eser Tebriz’de yaptıkları Gök Mescit’tir.

3.2.7. Akkoyunlular Dönemi

Oğuzların Üçok kolunun Bayındır boyundan olan Akkoyunlular 1378-1507 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz ile Azerbaycan coğrafyasında kurulmuş bir Türk devletidir. Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu, Kara Yülük Osman Bey’dir. 1403'te de Diyarbakır'da hükümdarlığını ilan eden Osman Bey 1435'te Karakoyunlular'a karşı savaşırken ölmüştür.

Kara Yülük Osman Bey'in ölümünden sonra, torunu Uzun Hasan, Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan'dan batıda Fırat Irmağı'na, kuzeyde Kafkaslar'dan güneyde Umman Denizi'ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürmüştür. Karakoyunluları yenerek ortadan kaldıran Uzun Hasan yönünü batıya dönmüş ve Mısır ile Osmanlı Đmparatorluğu’na gözünü dikmiştir. Ancak Otlukbeli Savaş’ında (1473) Osmanlı Đmparatorluğu’na yenilmesi sonucunda tekrar yüzünü doğuya dönmüş ve devletin merkezini Tebriz’e taşımıştır. Başkent Tebriz’e taşınınca Akkoyunlu birliğine bağlı pek çok Türkmen oymağı da Tebriz’e gitti. Böylece büyük bir Türk nüfusu Diyarbakır bölgesini boşaltarak Tebriz bölgesine gitmiş ve ilerde orada kurulacak Şii-Türk hakimiyetinin temel unsurlarını oluşturmuşlardır (Güngör, 1993: 147).

Uzun Hasan’ın 1478'de ölmesinden sonra oğulları arasında başlayan taht kavgaları Akkoyunlu Devleti’ni iyice zayıflatmıştır. Akkoyunlu Devleti, Safevi Hükümdarı Şah Đsmail tarafından 1507'de ortadan kaldırılmıştır.

3.2.8. Safeviler Dönemi

Safevi Devleti Đran’da 1501-1760 yılları arasında hüküm sürmüştür. Şah

Đsmail'in dedesi Safiyüddin Đshak, Safevi Tarikatı’nın şeyhidir. Safevi Tarikatı’nın etrafında toplananlar daha çok Azerbaycan ve Anadolu'nun Kızılbaş Türkmenleri olmuştur (Seyithanoğlu vd., 1989: 538).

Safevi Devleti’nin kurucusu Şah Đsmail 1501'de Tebriz'i Akkoyunlulardan alarak başkent yapmıştır. Kuruluşu takip eden ilk on yıl boyunca bir yandan devletini Osmanlı saldırılarından korumaya çalışan Şah Đsmail, öte taraftan Akkoyunlu kalıntılarını ezerek, onların topraklarındaki yayılmasını sürdürmüştür.

Osmanlı devleti için içten ve dıştan büyük bir tehlike teşkil eden Şah

Đsmail’e karşı II. Bayezid ciddi bir harekete geçemedi. Buna karşılık, Yavuz Sultan Selim tahta geçer geçmez Anadolu’daki Safevi müridlerine karşı ciddi bir takibata girişti. Yavuz Sultan Selim, Şah Đsmail’e de ağır hakaretlerle dolu mektuplar göndererek onu savaşa girmesi için tahrik etti. 23 Ağustos 1514’te Çaldıran’da meydana gelen savaşta Şah Đsmail ağır bir şekilde mağlup oldu. Çaldıran Savaşı iki Türk devletinin ve iki Türk ordusunun savaşıdır. Bu bakımdan iki taraftan da Türk kanının akması üzüntü verici olmuştur (Güngör, 1993: 262). Bu yenilgiden sonra

Şah Đsmail, devlet erkanının isteği üzerine henüz bir yaşında olan oğlu Tahmasb’ı veliaht tayin etmiştir (Seyithanoğlu vd., 1989: 542).

Osmanlılarla süregelen savaşlar nedeniyle 1548'de Şah I. Tahmasp başkenti Tebriz'den bir iç bölge şehri olan Kazvin'e taşımıştır. Daha sonra Şah I. Abbas buradan da vazgeçerek, Orta Đran'da yer alan eski Đsfahan şehrinin hemen yanına inşa ettiği yeni Đsfahan'ı başkent yapmıştır.

Safevilerin ihtişamlı hükümdarlarından biri de Şah I. Abbas’tır. Şah Abbas Kızılbaş Türklerin devletteki etkinliğini azaltmaya çalışmış, bu amaçla Türklerin dışında devşirme sistemiyle yabancılardan oluşan bir ordu kurmuştur. Şah I. Abbas bu sayede, devletin kurulup genişlemesinde oynadıkları rol ile her zaman yönetsel - askeri yetkiyi elinde tutan Kızılbaş Türklerin etkinliğini kırmıştır.

1736 yılında yönetim Nadir Şah liderliğinde kurulan Afşar Hanedanlığı’na geçmiş, 1747’de tekrar Safevi Devleti yönetimi ele almıştır. Safeviler 1760 yılında yönetimin Zend Hanedanlığının kurucusu Kerim Bey’e geçmesiyle son bulmuştur.

Şah Đsmail’in kurduğu Safevi Devleti Akkoyunlu Devleti’nin bir devamı sayılır. Şah Đsmail devletin ileri gelen makamlarını, iktidarını kendilerine borçlu olduğu Türk oymak reislerine vermiştir. Şah Đsmail Avşar kökenli Azerbaycan Türkü’dür (Seyithanoğlu vd., 1989: 543).

Şah Đsmail, hükümdarlığı yanında şairlik yönü ile de meşhur idi. Hatayi mahlasını kullanarak şiir yazan Şah Đsmail Türkçe, Farsça ve Arapça dillerinde şiir yazacak kadar kabiliyete sahipti. Şah Đsmail Türkçe’yi resmi dil olarak kabul etmiş ve eserlerini de hep bu dille kaleme almıştır. Azeri edebiyatının kuvvetli bir mümessili olan Şah Đsmail aruz veznine olduğu kadar hece veznine de vakıftı.

Sarayda hakim zümre arasında ve Đran’ın Türklerle meskun kısımlarında Türkçenin yalnız konuşma dili olarak değil edebiyat ve hatta diplomasi dili olarak da kullanıldığı görülür. Safevi hanedanının ve devlet ileri gelenlerinin köken ve kültür bağları sebebiyle Türkçeye ve Türk edebiyatına alaka duyması pek tabiidir. Bu devrede Azeri edebiyatının da bir gelişme çağı yaşadığı görülür. Bir taraftan Osmanlı, diğer taraftan Çağatay edebi mahsullerinin kuvvetli tesiri altında yetişen ve Azeri lehçesiyle şiirler yazan şairler, yalnız Đran’daki Türk bölgelerinde değil, Osmanlı ülkesinde de tanınmış ve alaka görmüştür. Mesela Divan’ı ve Leyla ile Mecnun gibi eserleriyle Fuzuli, yalnız Azeri edebiyatına değil, Osmanlı edebiyatına da büyük tesir yapmıştır (Seyithanoğlu vd., 1989: 552).

3.2.9. Kaçar Devleti

Kaçar Devleti 1796-1925 yılları arasında Đran ve Azerbaycan coğrafyasında hüküm süren son Türk devletidir.

Devletin kurucusu Ağa Muhammed Şah, Şah Đsmail gibi başta Kaçarlar olmak üzere sadece Türk unsuruna dayanarak Đran’da yeni bir Türk sülalesinin

hakimiyetini başlatmıştır. 63 yaşında ölen Ağa Muhammed Şah’ın yerine Feth Alişah geçmiştir (Seyithanoğlu vd., 1989: 570).

Feth Alişah saltanatının büyük bir kısmını Rusya ile savaşla geçirmiştir. Bu devrin en parlak siması olan Abbas Mirza, veliaht ve Azerbaycan orduları başkumandanı olarak Ruslar’a karşı bütün harpleri idare etmiştir. Ancak Đran ordusu birbiri ardınca Ruslar’a karşı yenilmiş ve bu ülkeye boyun eğmek zorunda kalmıştır. Đki ülke arasında 1828 tarihinde yapılan Türkmençay antlaşmasına göre

Đran yalnız bugünkü hudutlarına çekilmekle kalmamış, Rusya’ya Đran’ın dahili işlerine karışmak müsaadesi de verilmiştir. Bu anlaşma ile bin yıldan fazla süredir bütün olan Azerbaycan coğrafyasının kuzey kısmı Rusya içerisinde kalmıştır (Seyithanoğlu vd., 1989: 570).

1870'te Kaçar Devleti’nin ekonomisi iflas etmiş ve Avrupalı yatırımcılara ekonomik ayrıcalıklar vermeye başlamıştır. Böylece Đran, Rusya ve Britanya'nın yarı sömürgesi haline gelmiş ve dünya ekonomisinin de parçası olup dışarıdan ucuz mal aldıkları için yerli sanayi gelişmemiştir.

1906 yılında Kaçar Devleti’nde meşrutiyet ilan edilmiştir. Meşrutiyetin ilan edilmesi sırasında yaşanan kargaşa neticesinde Kaçar Devleti’nin kuzey kısmı Rus nüfuz alanı, güney kısmı ise Đngiliz nüfuz alanına girmiştir (Seyithanoğlu vd., 1989: 571).

Birinci Dünya Savaşı esnasında Rusya ve Đngiltere Đran’ın mali ve askeri işlerini kendi ellerine aldılar. Ülkenin her tarafını işgal ettiler. Ruslar, Đran’ın kuzeyini kontrol edebilmek için içerisinde Đranlıların da bulunduğu “Kazak Kıtası”nı oluşturdu. Oluşturdukları Đran Kazak Kıtası’nda küçük rütbeli bir asker olan Rıza Pehlevi, Kaçar Devleti’nin bu durumdan istifade ederek önce harbiye nezaretini, sonra baş vekaleti eline aldı. Rıza Pehlevi 1923 yılında Kaçar Hanedanı Ahmedşah’ı zorla Avrupa’ya gönderdi ve ülkesine dönmesine bir daha müsaade etmedi. 1925 yılının sonunda topladığı bir mecliste alınan kararla Kaçar sülalesine son verdi ve Şah Rıza Pehlevi ünvanıyla kendini Đran şahı ilan etti (Seyithanoğlu vd., 1989: 572).

Kaçar sülalesinin sona ermiş olmasına rağmen Đran aristokrasi zümresi başında bugün bile Kaçarlara mensup olanlar gelmektedir. Kaçarlar birçok önemli devlet makamını halen ellerinde tutmaktadırlar.

3.2.10. Đran Dönemi

1925 yılına kadar Türklerin yönetiminde olan Đran, 1925-1979 yılları arasında Pehleviler tarafından yönetilmiştir. Pehleviler döneminde Modern Fars Milliyetçiliği kabul görmüş ve Batı’ya yakın bir politika izlenmiştir.

1979 yılında Pehlevilere karşı olan guruplar tarafından Đslami bir devrim yapılmış ve yönetimi Humeyni ele geçirmiştir. Yeni rejim Geleneksel Fars Milliyetçiliğini benimsemiştir. Đslam Devrimi’nin yarattığı boşluktan yararlanmak isteyen Irak bu dönemde Đran’a savaş açmış bu savaş 10 yıl devam etmiştir. Batı karşıtı bir politika benimseyen Đslami yönetim kendine Avrasya ve Ortadoğu’da yer bulma gayretinde olmuş, genel olarak da Dünya’dan soyutlanmıştır.

Hatemi ile birlikte Đran’da Batı Dünyası ile ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, ancak Ahmedinejat’ın iktidara gelmesi ile birlikte Humeyni politikalarına tekrar dönülmüştür.

3.3. Đran Azerbaycanı’nın Coğrafi Özellikleri

Đran Azerbaycanı’nın coğrafi özellikleri işlenirken, öncelikle bölgenin fiziki özelliklerinden bahsedilecektir. Sonra bölgenin beşeri ve ekonomik özellikleri üzerinde durulacaktır.

3.3.1. Yeryüzü Şekilleri

Đran Azerbaycanı, dağlar ve yüksek platolarla kaplı bir bölgedir. Alp- Himalaya dağ sistemine dahil olan Güneydoğu Toros Dağları’nın Đran’daki devamı niteliğinde olan Zagros Dağları, bu bölgeden başlayarak Đran’ın güneydoğusuna doğru uzanır. Bölgenin en önemli dağları kuzeyde, Karadağ, Koşadağ, Horozludağ, Savalan Dağı (4811 m); doğuda, Bozkuş Dağı, Akdağ, güneyde; Karacadağ ve Sehend Dağı (3707 m)’dır (Şekil 6).

Karadağ, Đran Azerbaycanı’nın kuzey kısmında Kafkas Dağları’nın güneyinde bulunmaktadır. Aras Nehri, Karadağ ile Kafkas Dağları arasındaki vadiden akmaktadır. Bu dağın en yüksek noktası (Kiyameki Tepe) 3414 m. dir (Dellaloğlu ve Köşklü, 2002: 5).

Koşadağ, batıdan Karadağ ve doğudan Savalan Dağı’na eklenmiştir. En yüksek noktası 3150 m. dir. Meşhal (Göycebel) Boğazı bu dağ üzerinde bulunmaktadır (Dellaloğlu ve Köşklü, 2002: 5).

Savalan Dağı, Đran Azerbaycanı’nın en yüksek dağıdır. Bu yüksek dağ,

volkanik faaliyetlerin bir kalıntısıdır. En yüksek noktası “Sultan Savalan” 4811 m. yüksekliğinde ve Erdebil kentinin yakınlarındadır (Dellaloğlu ve Köşklü, 2002: 6).

Bozkuş Dağları, Sehend Dağı’nın doğu tarafından başlayarak “Sarab” ve “Miyana” ovasına kadar uzanmaktadır. Dağın yüksekliği 3302 m. dir (Dellaloğlu ve Köşklü, 2002: 6).

Azerbaycan Coğrafyasını bir bütün olarak kabul edersek, Đran Azerbaycanı’nın genel olarak yüksek bir plato olduğunu söyleyebiliriz.

3.3.2. Hidrografik Özellikleri

Đran Azerbaycanı, akarsuları, gölleri, yer altı suları ve kaynaklarıyla zengin bir su varlığına sahiptir.

3.3.2.1. Akarsular

Azerbaycan akarsular bakımından zengin bir bölgedir. Đran Azerbaycanı’nın dağlık ve ikliminin yağışlı olması, akarsu açısından zengin olmasına yol açmıştır.

Kura Nehri’nin en önemli kolu olan Aras Nehri, Azerbaycan topraklarını

Benzer Belgeler