• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Eğitimi

1.1.3.3. Üniversite Yılları

Üniversite yıllarında Mehmed Niyazi, oldukça hareketli, hızlı, ide- alist bir genç olarak hemen tüm eylemlerde, etkinliklerde yer almıştır. Bir taraftan okumaya, bilgi sahibi olmaya özen gösterip derslerine çok çalışır, diğer taraftan kurulan öğrenci birliklerinde, teşkilatlarda etkin rol alır. Millî Türk Talebe Birliği’nde yoğun bir çalışma içinde bulu- nur. Bununla birlikte özellikle Dahiler ve Deliler isimli romanında da sonradan kaleme alacağı gibi dönemin düşünce ve hareket adamlarıyla yakın ilişki içine girer. Bu süreç, onun edebiyat, şiir, düşünce ve siya- set konularında zihin yapısının olgunlaştığı, şekillenip kemale erdiği bir dönemdir.

1.1.3.3.1. Hukuk Fakültesi

Niyazi, Hukuk Fakültesi’ni tercih eder. Bunda herhangi birinin yönlendirmesi yoktur. Bu kararını daha sonra “Hayatımın en büyük hatası!” diyecek kadar eleştirir. Yazarlığa ve yayıncılığa başlamasay- dı, kaymakam ya da hâkim olmak için uğraşacaktı. Şimdilerde bile tarih okumadığı için hayıflanmaktadır. Fakültenin ilk yıllarında kim- seyle tanışmaz. Liseden birlikte geldikleri arkadaşlarıyla vakit geçirir. Bu arkadaşlar olaylara karışmayan, ders çalışmayı tercih eden genç- lerdir. Niyazi, fakültenin dersleri ile ilgilenir. O dönem yoğun olarak devam eden öğrenci olayları ve kavgalara karışmaktansa sayfa sayısı binleri bulan hukuk derslerinin kitaplarına yoğunlaşır.

Zihnini ve gayretini derslerine verse de, olaylar tüm gençliği sar- mıştır. Adnan Menderes’in asılmasıyla birlikte özellikle üniversitede öğrenci dernek ve kurulları etkili olmaya başlar. O da, bu dernek ve cemiyetlerin, Adnan Menderes ve onun gibi düşünenlere yakın kişile- rin kontrolünde olması amacıyla çalışmalara katılmıştır. Niyazi, Hu- kuk Fakültesi Öğrenci Derneği için yapılan yönetim kurulu seçimle-

rinde çalışır ve bu kongrelerde kongre başkanı olur. Ancak hiçbir ce- miyetin ve derneğin yönetiminde bizzat bulunmaz.

Mehmed Niyazi de diğer öğrenciler gibi mitinglere katılmıştır. Ancak o, hiçbir kavgaya karışmadığını ifade etmektedir. Ona göre bu- nun sebebi; etrafında hep babayiğit, yaman adamlar vardır ve tüm üniversite onlardan korkmaktadır. Bunca olaya ve kargaşaya rağmen yaşananların bir senaryo ve bir kurgunun parçası olduğunu fark etmiş- tir. Bu oyunun bir parçasının da öğrencilerin ve gençlerin olduğuna inanır ve olaya bu açıdan bakmak gerektiğini vurgular (Bkz: Ek 2).

1.1.3.3.2. Öğrenci Olayları, Cemiyetler ve Gençlik

O dönemde yaşanan olayların, tezgâhın bir parçası olduğunu belir- ten Niyazi, bu oyunu oynayanların kimi zaman el değiştirdiğini fakat tezgâhın hep devam ettiğini belirtir. Bunlara rağmen, “mücadele ve gayret devam etmelidir” düşüncesinden vazgeçmemiştir.

Fakültelerde, talebe cemiyetlerine karşı gruplar kurulmaktaydı. Bu gruplar, bir araya gelirler, talebe cemiyetinin yönetim hakkını kazan- sınlar diye uğraş verirlerdi. Bu gruplardan biri de Hür Hukukçular grubu idi. Niyazi de bu gruplarda zaman zaman yer almıştır.

Üniversitede öğrenci dernekleri ve cemiyetleri saflaşmanın resmî tarafını belirlemekteydi. Tesiri güçlü olan derneklerden biri de Millî Türk Talebe Birliği idi. Niyazi, bu birliğin kongrelerinde başkanlık görevlerinde bulunur. Her fakültenin ayrı birlikleri bulunmaktadır. Fakültede seçilen bu dernek ve cemiyetler, üniversitede öğrenci fede- rasyonlarını oluşturur.

MTTB kurulduğu yıllardan 1960’lı yıllara kadar daha çok sol gö- rüşlü bir çizgide devam etmiştir. O günlerde, TMTF sağ, MTTB ise sol fikriyatın teşkilatı olmuştur. Bu durum 1965 yıllarına kadar devam eder. 1916 yılında kurulan bu birliği (MTTB) millete hedef tayininde, gençliğin öneminin farkında olan Cumhuriyet kadroları da resmî gö- rüşleri doğrultusunda desteklemiştir. Arada kapandığı yıllar olsa da etkinliğini kaybettiği tarihe kadar birçok sosyal meselede sesini du- yurmuştur. Niyazi, 14 Mart 1967 tarihinde birliğin devam eden kong-

resinde divan başkanlığında bulundu. Yine bu toplantıda kurulan bir icra kurulunda da yer aldı (MTTB, 05.04.2010).

Mehmed Niyazi’nin adı, 1968 Kuşağının arsızlıklarına karşı MTTB’de ve Milliyetçiler Derneği’nde buluşan ve kendini yetiştiren gençler arasında bir efsane gibi söylenir. 27 Mayıs darbesinden sonra, yakın dostu Yusuf Uğurlu ile birlikte, o dönemin en etkili öğrenci ku- ruluşlarından olan MTTB’nin kaderinde çok etkili olur. Bir kongre sırasında divana hâkim olarak, örgütü Yüksel Çengel’in başında bu- lunduğu solcu ekipten Rasim Cinisli’nin başında bulunduğu milliyetçi gruba nasıl teslim ettiği heyecanla anlatılır (Miyasoğlu, 12.03.2006).

Mehmed Niyazi ve arkadaşlarının, özellikle MTTB çatısı altında yaptıkları, dönemin gazetelerinde çok sık haberlere konu olur. O gün- lerde çıkan bir habere göre, İTÜ Senatosu, öğrenci kuruluşları ile ilgili bir rapor hazırlar. Rapora göre, öğrenci kuruluşları birleştirilmelidir. Buna göre, MTTB ve TMTF bir kanunla feshedilmeli ya da faaliyetle- rine son verilerek yetkisi sınırlı bir tek kuruluş meydana getirilmelidir. Dönemin İTÜ Rektörü Ekrem Şerif Egeli, bu raporu destekler ve şöy- le söyler; “Öğrenciyi, kendi problemleri ile meşgul etmek çareleri de aranmalıdır.” O zaman MTTB Genel Kurul Başkanlığı yapan Niyazi, birlik adına şu açıklamayı yapar; “Bu konuda, mutlaka bir tedbir alı- nacaksa, yalnız MTTB ve TMTF değil bütün cemiyet, dernek ve bir- likler üzerinde düşünmek gerekir. Bir mücadele varsa bu, tabandan gelen bir mücadeledir. Tehditle, kapatma ile fikirleri önlemek müm- kün değildir. Bir fikir tasvip edilmiyorsa, bu fikrin sahipleri eğitimle, basın yolu ile açık oturumlar vasıtası ile ikna edilme yoluna gidilmeli- dir ” (Milliyet, 30.01.1967).

Mehmed Niyazi, o günlerden başlayarak doğru bildiği gerçekleri söylemekten çekinmeyeceğini göstermiş, ayrıca, fikrî konuların, baskı ve kavga yoluyla değil, ilmî çalışmalarla tartışılması gerektiğine olan inancını da ortaya koymuştur. 6 Mart 1967 tarihli Milliyet gazetesinde MTTB Kongresinin başladığı haberi geçer ve Mehmed Niyazi’nin şu açıklamasına yer verilir; “MTTB her türlü emperyalizme karşıdır. Bizi

bir kısım basın, gerici, kötü, öcü olarak gösterme çabasındadır. MTTB, bu yaklaşımlara karşı aktif olacaktır.” Gazetenin, 6 Ocak 1967 tarihli baskısında ise, MTTB lokalinin, öğrencileri tahrik ettiği gerek- çesiyle polisler tarafından basıldığı haberi yer alır. Mehmed Niyazi Özdemir’in, -o sıralar, 48. Genel Kurul Başkanıdır- bu olayların, birli- ği yıpratmak ya da sol ihtilalın vasıtasını yaratmak için muayyen kütle tarafından çıkarıldığı, açıklamasına yer verilir.

Niyazi, kimi zaman, katıldığı mitinglerden ve eylemlerden dolayı güvenlik güçlerince yakalanıp mahkemeye çıkarılmıştır. Ancak bun- lardan kaldırım işgaliyesi adıyla cezaya çarptırılır ve beraat eder.

Gençlik için durum iç açıcı değildir. Özellikle Niyazi ve onun gibi düşünenler için şartlar oldukça ağırdır. Çeşitli vasıtalarla gençler ara- sında çıkarılan ayrılık fikirleri taze tutulmakta, her türlü çatışma için elverişli ortamlar tezgâh edilmektedir. Kitapları okunacak yazarlar, fikirleri takip edilecek liderler azdır ve olanlarda kendi dertleri ile uğ- raşmaktadırlar.

Niyazi’nin ifadesi ile ardından gidilebilecek adam sayısı azdır. Pe- yami Safa 1962’de ölür. Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Osman Zeki Yüksel gibi isimler ziyaret edilir. Niyazi, bunlardan başka Mahir İz’i ziyaret etmeye devam eder. Üniversite gençliğinin okuyacağı ve millî bilinçle yazılmış kitaplar azdır. Buna rağmen Niyazi, Sartre, Voltaire, Hugo, Dostoyevski gibi farklı yazarları da okumayı ihmal etmez. An- cak onun önceliği hukuk dersleri olmuştur hep.

Yayınevi bakımından da kısır bir dönemdir. Yeni kitaplar basıl- maz. Gazete olarak en çok Yeni İstanbul, Son Havadis okunur. Bu ga- zetelerde en çok Gökhan Evliyaoğulları ve Ali Fuat Başgil takip edil- mektedir. Bu dönemde de çeşitli dinî ve siyasî oluşumlar vardır. Niya- zi, bunlardan Nurcular’ın kendi hallerinde olduklarını belirttikten son- ra, Milliyetçilerin dernekleri olduğunu, buralarda yapılan sohbetlere katıldığını ifade etmektedir. Ancak ona göre bunlar, gençlik hevesi ile yapılmış işlerdir.

Niyazi’nin yaşamında büyük etkiler yapacak ve akışını değiştire- cek asıl olay onun, Marmara Kıraathanesi’ne gelişidir. O, tesadüfen girdiği bu kahvenin müdavimi olacak, orada tanıştığı birçok kişiyle yıllar boyu bağını devam ettirecektir. Yine burada yaşadıklarından et- kilenecek, fikir dünyasında mühim değişiklikler olacaktır. Öyle ki, bu mekânın romanını yazacak kadar, Marmara Kıraathanesi, kendinde bir iz bırakacaktır.

1.1.3.3.3. Askerlik ve Fakülteden Mezuniyet

O yıllarda uygulanan özel bir uygulama ile Hukuk Fakültesi’nde okuyan öğrenciler, ikinci sınıftan takıntısız olarak bir süt sınıfa geçer- lerse, Edebiyat Fakültesi’nde bir alanda sertifika yapma hakkı kazan- maktadırlar. Niyazi de, bu imkândan yararlanıp, Edebiyat Fakülte- si’nde felsefe alanında çalışır ve sertifika alır. Bu sertifika, askerliğini, asker öğretmen olarak yapmasını sağlar.

Üçüncü sınıfa geçtiği 1963 yılında askerlik görevini yapmak üzere askere gider. Sivas’ta Temeltepe adlı kışlada üç aylık bir eğitim aldık- tan sonra, Kars’ın Selim Kazası’na, oradan da bir dağ köyü olan Aşağı Damlapınar Köyü’ne asker öğretmen olarak gider. Orada iki yıl asker öğretmen olarak görev yapar. 1963-65 yılları arasıdır. Askerlik süresi bitince, teğmen olarak teskere alıp, askerliğini bitirmiş olur. Askerliği sırasında görev yaptığı bu köyü ve orada tanıdığı bir öğretmeni daha sonra Varolmak Kavgası adlı romanında anlatacaktır.

Askerlikten dolayı fakülteye ara vermiştir. Dönüşte tekrar başladı- ğı okulunu 1967’de bitirir. Onun için yeni bir hayat başlar. Alman- ya’ya gitme planları yapar. Milletini ve millî olan her şeyi çok seven Niyazi’nin yurtdışına gitmesinde rol oynayan nedenin, dönemin siyasi ve sosyal olayları ile ilgisi olduğu kuvvetle muhtemeldir. Ancak, onun için en önemli sebep, orada kafasındaki konularda araştırma yapacağı rahat ortamı bulabileceği inancıdır.

Benzer Belgeler