• Sonuç bulunamadı

DIŞ KAYNAK KULLANIMININ

GEMİ YÖNETİMİNDE DIŞ KAYNAK KULLANIMI VE ÜÇÜNCÜ TARAF GEMİ YÖNETİMİ

2.6. ÜÇÜNCÜ TARAF GEMİ YÖNETİMİNİN TANIMI VE GELİŞİMİ

Çok çeşitli hizmetlerin sunuluyor olması ve özellikle de faaliyet alanını genişleten gemi yönetim firmalarının günden güne sayısının artmasıyla gemi yönetiminin tüm çeşitlerini bir bütün ve ayrı ayrı olarak bir anda tanımlayabilmek hiç kolay olmamaktadır. Yine de bir tanım yapılacak olursa üçüncü taraf gemi yönetimi, yönetim sorumluluğunu aldığı gemiler üzerinde hiçbir finansal ortaklığı bulunmayan, müşterileriyle de hiçbir ortaklık ilişkisi olmayan, anlaşılan bir ücret karşılığı hizmet veren profesyonel, bağımsız kuruluşlarca yapılan yönetim şeklidir (Mitroussi, 2003: 78).

Üçüncü taraf gemi yönetimi kavramı özellikle Sletmo tarafından gündeme getirilmiş ve Sletmo (1986) açıklamasında iş gücünün bölünmesiyle denizciliğin temel anlamda bir yeniden yapılanma ve yeniden örgütlenme süreci geçirdiğini, bayraktan çıkma süreciyle birlikte bu değişimin sadece ülkeler arası değil, aynı zamanda denizciliğin çeşitli alanlarında hizmet veren firmalar arasında da gerçekleştiğini belirtmiştir (Mitroussi, 2003: 78).

Bağımsız gemi yönetiminin başlangıcı 18. yüzyıla kadar uzanmaktadır. O tarihten itibaren denizcilik sektörünün bu uzmanlaşmış alanı farklı bir etmen ya da birkaç etmen tarafından nitelenen birçok gelişme yaşamıştır (Willingale ve Spruyt, 1998: 39). Gemi yönetiminin modern çağındaki gelişmelerinin ilki 1950’lilerin

47

sonlarında girişimci gemi sahiplerinin çoğalmasıyla yaşanmıştır (Willingale ve Spruyt, 1998: 40).

Panayides’e göre profesyonel gemi yönetimi; geminin gelir getiren bir kurum olarak sürekliliğinin sağlanması için gerekli olan hizmetlerin ekonomik kaynaklara sahip sistematik kurumlar tarafından sözleşme altında verilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanımın avantajı, gemi yönetiminin sadece hizmet tedariğinden oluşmadığını, ekonomik kaynaklara sahip kurumları da içerdiğini belirtmesidir. Bu kaynakların yönetimi geleneksel olarak gemi sahibinin göreviyse de bu günlerde bu görevi üçüncü taraf işletmeler üstlenebilmektedir. Bu da profesyonel, bağımsız gemi yönetimi firmalarının gelişimini açıklamaktadır (Panayides, 2001: 7).

Underwood (1989)’a göre, gemi sahibi için gemi işleten bağımsız bir kuruluşa ya da kişiye sahip olma uygulamaları ortaçağ döneminden beri denizcilik sektörünün bir parçasıdır. Bu uygulama on dokuzuncu yüzyıla kadar devam etmiştir. Bağımsız yönetim firmaları ilk olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok az sayıda ve niş pazarlara hizmet etmek amacıyla ortaya çıkmıştır (Panayides, 2001: 8).

1957 yılında ilk üçüncü taraf gemi yönetimi sözleşmesinin imzalanmasından sonra o tarihten itibaren profesyonel gemi yönetiminin sektördeki gelişimi başlamıştır (Mitroussi, 2004: 31).

1960’lı yılların başlarında, denizcilik sektöründeki gelişmeler yeni tip bir düzenlemenin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Sletmo (1989) bunu denizcilik sektörünün “dördüncü dalgası” olarak tanımlamıştır. Üçüncü taraf gemi yönetimi kavramı gelişiminin, faaliyet alanı doğrudan gemi işletmek olmayan şirketler tarafından başlatıldığı söylenebilir. Özellikle büyük petrol firmaları ve onlar kadar olmasa da bankalar ve diğer finansal kuruluşlar bu şirketlere örnek olarak gösterilebilir. Petrol taşımacılığı geleneksel olarak bu tür ticari taşımaya uygun, zaman bazlı kiralanan gemilerle yapılmaktaydı. Fakat gemi yatırımındaki artan vergi muafiyeti olanakları sonucunda büyük petrol şirketleri gemi sahibi olmak için fırsat avantajı yakalamışlardır. Daha sonra bu şirketler kendi gemilerinin yönetimini bu alanda uzman yöneticilere devretmişlerdir. Diğer yandan bankalar, piyasa eğilimleri ve koşullar elverişli olduğunda gemi alımı konusunda yatırım yapmışlar ve gemilerin işletilmesini üçüncü taraflara devretmişlerdir (Panayides, 2001: 8).

48

1973 yılındaki petrol krizi süresince ve sonrasında çok fazla sayıda gemi bankaların eline düşmüştür. O dönemlerde denizcilik piyasasındaki yetersiz koşullar (düşük navlun oranları ve gemi alım-satım değerleri) gemi sahiplerinin borçlarını ödeyebilmelerini olanaksız hale getirmiştir (Panayides, 2001: 8). Bu kötü piyasa koşullarında gemi sahipleri için ayakta kalmak gerçekten olanaksız hale gelmiş ve bunun sonucunda gemilerini alacaklılarına yani bankalara bırakmışlardır. Bankalar da bu gemileri işletilmek üzere gemi yönetim işletmelerine bırakmışlardır. Üçüncü taraf gemi yönetim hizmetlerine yönelik bu ilk talep, denizcilik sektörünün içinden gelen uzmanları büro açmaya ve şirket kurmaya teşvik etmiştir. Bu tür şirketleri kurmak çok büyük yatırım gerektirmemekteydi. Gemi yöneticileri, gemi üzerinde herhangi bir hisseye sahip değildiler. Bu yüzden navlun oranlarındaki ve piyasadaki değişimlerden doğrudan etkilenmedikleri için daha az riskle karşılaşmaktaydılar (Panayides, 2001: 9).

Üçüncü taraf gemi yönetiminin gelişimi, denizcilik sektöründeki yönetim kavramı ve uygulamalarında devrim niteliğinde bir değişikliğe örnek oluşturmuştur. Bu değişiklik, geminin yönetimini gemi sahibinin elinden alarak yönetimin sorumluluğunu profesyonel, gemi ile hiçbir sahiplik bağı olmayan ücretli olarak çalışan yöneticilere bırakmıştır. Böylece yeni kurulan üçüncü taraf gemi yönetim işletmelerince sunulan yeni gemi yönetim uygulaması ortaya çıkmıştır. Bu yeni kurulan işletmeler yönetimsel devrimin temel ilkesini bünyelerine almışlar ve sahipliğin ve kontrolün ayrılması olarak adlandırılan ve diğer birçok sektörde uzun süredir var olan bu kavram denizcilik sektöründe de yerini almıştır (Mitroussi, 2003: 77).

Gemi sektörü için yaşanan başka teşvikler de (Gilbert, 1994) sektöre yeni giren ve filo kurmak için yardım arayan şirketler sayesinde yaşanmıştır. Buna ek olarak, çoğu armatörün gemilerini mal varlığı aracı olarak görmesi ve gemi operasyonundan çok gemi alım-satımıyla ilgilenmeleri gemi yönetimi sektörünün büyümesinin bir diğer nedeni olmuştur (Panayides, 2001: 9).

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde hız kazanan yapısal değişimler, deneyim sahibi olmayan armatörlerin denizcilik sektörüne giriş yapmasına yol açmış ve böylece deneyimlerini hizmet olarak sunmak isteyen firmalar için yeni fırsatlar yaratmıştır. Bu nedenle üçüncü taraf gemi yönetimi kendi içinde denizcilik

49

sektörünün önemli bir kolu haline gelmiştir (King ve Mitroussi, 2003: 301). Son kırk yılda üçüncü taraf gemi yönetiminde ve sektör olarak gelişiminde yükseliş yaşanmıştır (Mitroussi, 2004: 31).

Yine de, eğer gelenekçi gemi sahipleri gemi yöneticileri tarafından sunulan fırsatları görmeseydi ve gemilerini işletilmek üzere devretmeseydi gemi yönetimi sektörü bugünkü konumuna asla gelemezdi. Bu durum, sadece üçüncü taraf gemi yönetim işletmelerinin sunduğu finansal ve yönetimsel avantajlardan değil, ayrıca denizcilik alanında sürekli olarak artan düzenlemelerin varlığından kaynaklanmaktadır. Birçok gemi sahibi, ulusal ve uluslararası yasal, ekolojik baskının ve kamu birliklerinin ve ticari birliklerin baskılarının üstesinden gelmek ve ölçek ekonomisinin mali avantajlarından yararlanmak için gemilerini üçüncü taraf uzmanlara yani gemi yöneticilerine emanet etmişlerdir (Panayides, 2001: 9).

Üçüncü taraf gemi yönetimi bugün pek çok türde hizmeti içermektedir. Bu hizmetler; teknik, operasyonel, finansal ya da hatta sosyal hizmetlerden oluşmaktadır. Denizciliğin diğer alanlarında olduğu gibi bu hizmetler çoğunlukla standart sözleşme formları altında sağlanmaktadır. Örneğin; BIMCO Shipman, bu tür standart sözleşmelerin ilki, 1988 yılında uygulamaya konmuştur ve çeşitli düzeydeki hizmetleri kapsamaktadır. Bu hizmetler; personel, teknik hizmetler, sigorta, muhasebe, kiralama, alım ve satım, kumanya ve yakıt ve bunların yanı sıra günlük operasyonlardan oluşmaktadır (King ve Mitroussi, 2003: 302).

2.7. ÜÇÜNCÜ TARAF GEMİ YÖNETİMİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN

Benzer Belgeler