• Sonuç bulunamadı

2.1.3. ÖZYETERLİLİK KAVRAMININ ANALİZİ

2.1.3.1. Özyeterlilik Kavramının Tanımı

İlk defa 1977 yılında Albert Bandura tarafından ortaya atılan özyeterlilik kavramı Sosyal Öğrenme Kuramında yer almıştır (Yüzen, 2016: 32). 1986 yılında ise bu kuram Sosyal Bilişsel Teori adını almıştır (Bandura, 2001: 10).

44

Sosyal Öğrenme Kuramına göre, bireyler ilk refleksler hariç, doğuştan gelen davranış dağarcığı ile donatılmamıştır ve bu davranışları öğrenmelidir. Yeni tepki modelleri doğrudan deneyim ya da gözlem yoluyla edinilebilmektedir (Bandura, 1977a: 16). Sosyal Bilişsel Teori ise Sosyal Öğrenme Kuramından daha kapsamlıdır. Çünkü Sosyal Öğrenme Kuramına ek olarak motivasyonel ve öz düzenleme mekanizmalarını da içermektedir. Diğer bir deyişle, Sosyal Bilişsel Teori’de, "sosyal" kısım insan düşüncesinin ve eyleminin çevresel kaynaklarını kabul ederken, "bilişsel" kısım bilişsel süreçlerin insan motivasyonu ve eylemine olan etkili katkısını tanımaktadır (Stajkovic ve Luthans, 2002: 127). Sosyal Bilişsel Teori, bireyin adaptasyonuna ve kendine özgü birtakım niteliklerine değinmektedir (Bussey ve Bandura, 1999: 12). Bu nedenle, özyeterlilik inancı Sosyal Bilişsel Teori’de çok önemli bir rol üstlenmektedir (Bandura, 1999a: 28).

Bandura’nın özyeterlilik teorisinin, davranışlar üzerinde büyük bir güce sahip olduğu bilinmektedir (Yılmaz, Gürçay ve Ekici, 2007: 253). Bununla birlikte, insan motivasyonunu, etkisini ve eylemini etkileyen kendi kendine düşünme yollarından hiçbiri bireyin kişisel etkinlik kararlarından daha merkezi ya da nüfuzlu değildir (Bandura, 1999b: 46). Bu teoride özyeterlilik inançlarının, çaba, kararlılık ve faaliyet seçimini etkilediği önerilmektedir (Maddux ve Lewis, 1995: 44). Çünkü yüksek özyeterlilik inancına sahip olan bireyler, diğer bireylere göre zor görevlere daha hazır olmakta, daha fazla çalışmakta (Zimmerman, 1995: 204) ve daha uzun süre dayanıklılık göstermektedirler (Iroegbu, 2015: 170). Bu nedenle özyeterlilik, kavramsallaştırılmış ve bir kişilik özelliği olarak ölçülmemiş; bunun yerine, belirli durumlarda nispeten spesifik davranışlar bağlamında tanımlanmış ve ölçülmüştür (Maddux, 1995: 7).

Schunk ve Rise (1986: 4) özyeterlilik kavramını belirli bir etkinlikte bireyin performans yetenekleri konusunda kişisel kararları olarak tanımlamaktadır. Bireylerin olası durumları yönetmek için gerekli olan eylem planlarını organize etme ve yürütme yeteneğine olan inançları olarak da tanımlanmaktadır (Pajares, 1996: 544).

Özyeterlilik kavramı, “bireylerin yaşamlarındaki olayları kontrol edebilmek için gerekli olan bilişsel, güdüsel ve davranışsal kaynaklara ve gerektiğinde bu kaynakları harekete geçirebilecek kapasiteye sahip olduklarına olan inançları” olarak ifade edilmektedir (Şahin ve Gürbüz, 2012: 128). Bandura (1997: 46)’ya göre

45

bireylerin görevleri başarı ile gerçekleştirme noktasında becerilerine veya kapasitelerine olan inançlarıdır. Benzer bir tanıma göre özyeterlilik, bireyin karşılaşabileceği güç durumların üstesinden gelme konusundaki başarı düzeyine ilişkin algısı (Gözüm ve Aksayan, 1999: 22), belli görevleri ve davranışları yapabileceğine olan inancıdır (Çetin, 2011: 74; H. Çolakoğlu ve T. Çolakoğlu, 2016: 75).

Özyeterlilik, bireyin verilen durumsal talepleri karşılamak için motivasyonunu, bilişsel kaynaklarını ve hareket tarzlarını harekete geçirebilme yeteneklerine olan inançları şeklinde tanımlanmaktadır (Chen, Gully ve Eden, 2001: 62). Özyeterlilik inancı, “bireyin belli bir performansı göstermek için gerekli etkinliği organize edip, başarılı olarak yapma kapasitesine duyduğu inanç”tır (Yılmaz ve diğerleri, 2007: 254). “Bu görevi bu durumda yerine getirebilir miyim?” sorusunun cevabı ile ilgilenmektedir (Linnenrink ve Pintrich, 2003: 120). Bu bağlamda bireylerin özyeterlilik inançları, harekete geçmeleri ve sorunlarla mücadele etmeleri hususlarında etkili olmaktadır (Basım, Korkmazyürek ve Tokat, 2008: 122). Bu durumda bireyler, olaylara karşı daha etkili çözümler geliştirebilmekte ve daha öngörülü olabilmektedirler (Kahya, 2015: 295).

Sosyal Bilişsel Teori’de önemli bir yere sahip olan özyeterlilik inancı (Pajares, 2002: 3), bireylerin bilgi ve deneyimlerini nasıl yorumladıklarına bağlıdır ve “bilgi ve eylem arasında aracılık eden bir biliş” şeklinde yorumlanabilmektedir. Bireyin eylemi gerçekleştirmesi söz konusu olduğunda, o bireyin yeterlilik inancı performansını olumlu ya da olumsuz etkilemektedir (Kurt, 2012: 198). Çünkü önemli olan sahip olunan yeteneklerin sayısı değil, çeşitli koşullar altında sahip olunan yeteneklerle neler yapabileceği inancıdır (Bandura, 1997: 37). Böylelikle özyeterlilik, öngörülen korkuları ve kısıtlamaları azaltmanın yanı sıra nihai başarının beklentileri sayesinde başa çıkma çabalarını da etkilemektedir (Bandura, 1977a: 80). Ayrıca, bireyin özyeterlilik inancı, geçmiş tecrübelerden ve bireyin başarıyı şans veya beceri ile ilişkilendirmesinden de etkilenmektedir (Bandura, 1977b: 204; Sherer ve diğerleri, 1982, 663). Güçlü bir özyeterlilik inancı bireyin başarısını artırmaktadır (Yüzen, 2016: 33).

Özyeterlilik inancı bireylerin görev ve içinde bulundukları duruma göre değişkenlik göstermektedir; benzer becerilere sahip farklı birey veya farklı

46

koşullardaki aynı birey, özyeterlilik inançlarındaki dalgalanmalara bağlı olarak yetersiz veya olağanüstü performans gösterebilmektedirler (Bandura, 1997: 37). Örneğin, kamuya açık konuşmada algılanan özyeterlilik düzeyi ve gücü, konu, sunumun biçimi ve ele alınacak seyirci türüne bağlı olarak değişecektir (Bandura, 1977a: 83). Bununla birlikte, özyeterliliğin davranış üzerinde güçlü bir etkisi bulunmaktadır (Sherer ve diğerleri, 1982: 663). Sherer ve Adams (1983), özyeterlilik beklentilerinin davranış ve davranış değişikliği üzerinde güçlü etkiler yarattığını belirtmişlerdir. Özyeterlilik inancı ile ilgili özellikler şu şekilde sıralanmaktadır (Acar, 2007: 1-2):

 Özyeterlilik, algılanan bir beceri değildir. Bireyin birtakım şartlar altında “ne yapabilirim” sualine verdiği cevaba ilişkin hisssettiği içsel inancıdır.  Özyeterlilik, belli durumlarla mücadele etme ve bunu değiştirme

hususunda, yetenek ve becerilerini düzenlemek için bireyin yapabilecekleri konusundaki inancıdır.

 Özyeterlilik inancı, davranışları tahmin etme aracı değil, bireyin ne yapabileceğine olan inancıdır.

 Özyeterlilik inancı, bir hedefe ulaşmak için yapılan davranışın amacı değildir. Çünkü amaçlar, yapılabilecek hedefler için söylenmektedir.  Özyeterlilik, bir motivasyon (güdüleme) değildir, fakat motivasyonu

artıran etkenlerden biridir.

 Özyeterlilik inancı, beklenen sonuçlarla ilgili değil, bir davranışın sonucuna ilişkin inançtır.

 Özyeterlilik, kişisel/genetik bir özellik değildir.

Özyeterlilik inancı, bireyin motivasyonu, refahı ve kişisel başarısı hususunda temel oluşturmaktadır (Pajares, 2002: 3; Chen, Gully ve Eden, 2004: 375). Bu inançlar bireyin görev konusunda davranış sergileme yatkınlığını, bu davranıştaki devamlılığını, davranış hususunda motivasyonunu ve son olarak da performansını etkilemektedir (Kotaman, 2008: 113).

47