• Sonuç bulunamadı

IV. TÜRKÇE ÖĞRETİM PROGRAMINDAKİ TEMALAR BAĞLAMINDA

4.1. Türkçe Öğretim Programındaki Temaların Tez Kapsamında Tanıtımı

4.1.7. Hak ve Özgürlükler Teması

İncelemeye tabi tutulan eserlerde, hak ve özgürlükler teması altında sadece çocuk ve eğitim temaları varlığı dikkat çekmektedir.

4.1.7.1. Çocuk

İnsanın bebeklik çağından sonra gelip insanın dünyayı anlamlandırmasında büyük öneme sahip olan ve iki yaşından ergenlik çağının sonuna kadar süren dönemi içine alan gelişimsel döneme çocukluk, o dönemdeki bireye de çocuk denmektedir.

İlk çağlardan itibaren çocuklar gerek aile içinde gerekse eğitimde önemli haklara sahip olmuşlardır. Onların yetişmesi ve gelişmesi için büyük bir hassasiyet sergilenmiştir. Kimi kavimlerde çocuk kutsal sayılmış çocuğu önemsemeyen aileler ağır cezalarla karşı karşıya kalmıştır.

Bazı kavimlerde ise de çocuk ağır cezalarla eğitilmeye çalışılmış ve disipline edilirken şiddetli işkencelere maruz bırakılmıştır. Özellikle bedeni cezalara yönelik sert bir disiplin anlayışının ürünü olan düşüncenin yer aldığı kültürlerde “Dayaktan sakınan çocuğuna kötülük eder.” ve “seven, döver.” gibi sözler atasözü haline gelmiştir.

Bu çelişkili durumun ortadan kaldırılmasına yönelik hem devletler planında hem de evrensel planda kimi uygulamalara imza atılmıştır. 18. yüzyıldan itibaren çocuklar başta İnsan Hakları Everensel Bildirgesi olmak üzere diğer hukuki düzenlemelerle koruma altına alınmış, onların ruhen ve bedenen gelişmesine yönelik özel koruma kanunları çıkartılmıştır.

1924 yılında Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi, 20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Çocuk Hakları Beyannamesi ilan edilmiştir.

Söz konusu maddelerden de anlaşılacağı üzere bu beyannamede çocukların her türlü baskı ve zulümden korunması gerektiği; onların hem maddi hem de manevi gelişimine ailelerle birlikte bütün kurum ve kuruluşların yardımcı olması gerektiği dile getirilmiştir.

Birleşmiş Milletler tarafından 1989 yılında kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi ise, hakları anlamlı kılan yükümlülüklerin yerine getirilmesini toplum açısından hukuki yaptırımlara bağlayarak Çocuk Hakları Beyannamesini tamamlayıcı bir rol üstlenmiştir.

Söz konusu sözleşmenin bekli de en önemli özelliği, çocuk hakları konusunda gerekli hak ve hükümlükleri yerine getiremeyen devletlere uygulanacak yaptırımların varlığıdır. Bu sözleşmeyi kabul eden ülkeler kendi yasalarını bu sözleşmede ifade edilen hükümlere uygun hale getirme getirmek zorundadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul eden ülkemizde sözleşmede yer alan hükümlere yönelik uygulamalar bireysel ve toplumsal temelde yerine getirilmektedir. Söz konusu hükümler etrafında çocuklar için eserler yazılmaktadır.

Çocuk edebiyatı eserleri söz konusu beyannamede ifade edilen gerçeklere hizmet etmek için üretilmelidir. Çocuklarda sevgi ve hoşgörü duygusunu yeşertmek adına önemli mesajlar içermelidir. Tüm insanlık sorunlarına duyarlı bir bilinç oluşturma gayretine yardımcı olmalıdır.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 16. Maddesi “Çocukların onurlu ve saygın birer insan olduğunu, hiç kimsenin onların onurlarını kırmaması ve küçük düşürmemesi gerektiğini” belirtir. Bu maddenin ihlali sayabilecek bazı olumsuz durumlar incelemeye esas alınan Erken Düşen Kar, Takma Adı Gagalı, Pişmaniye Saçlı Çocuk adlı hikâyelerden örnek verilmiştir.

Ekrem Güneş’in Erken Düşen Kar adlı hikâye kitabına ismini veren hikâyede Umut’a öğretmeni kıyafet ve ayakkabı yardımı yapar. Giydiği kıyafetlerden dolayı arkadaşları tarafından kötü muameleye tabi tutulan Umut’un durumu şöyle anlatılır:

“Keşke görmeseydi beni o durumda. Bu sırada enseme indirilen bir tokatla irkildim. Dursun’du. Hakkı Bey’in oğlu Dursun. Sırıtarak bakıyordu. ‘Bu ne şıklık

- Duruşuna bak şunun duruşuna. Ağırbaşlılığı yerinde bugün, dedi. Dursun elense çekti bu kez:

-Yerinde ya… Çulu düzdü de ondan, dedi.” ( Güneş, EDK: 29)

Ayfer Gürdal Ünal’ın Takma Adı Gagalı adlı hikâyesinde ise okula yeni gelen Beyhan’ın arkadaşları tarafından kabul edilmeyen ve onlar tarafından sürekli rahatsız edilen psikolojisi öne çıkartılır:

“Önce ödevim sonra ayakkabılarım yok oldu. Biri benle uğraşıyor, ama neden?

Ben kime ne zarar verdim?” (Ünal, TAG: 53)

Söz konusu hikâyede sınıfın zorba kızlarından Sema ve arkadaşlarının sürekli rahatsız ettiği bir diğer hikâye kahramanı Cem’den bahsedilir. Yapılan hakaret ve rahatsız etmelere bu kez karşı çıkan Cem’in, Sema’nın arkadaşlarıyla yaptığı zorbalığa gücünün yetmediği ifade edilir:

“Ayça ile Leyla’nın gözleri fal taşı gibi olmuş, bu diyaloğu izliyorlardı. Cemo’nun Sema’ya terslenmesi görülmüş, duyulmuş bir şey değildi. ‘O zaman zorla alırım!’ dedi Sema. ‘Haydar, Bülent tutsanıza şu Cem’in kollarını! Arkadaşlarından bir şey saklıyor. Bakalım neymiş sakladığı’ …. Tutuverdiler Cem’in kollarından. Sema bir hamlede direnen ve ‘Bırakın, çok fena olursunuz!’ diye direnen Cemo’nun pantolonunun cebinden kağıdı çekip çıkardı, açıp okumaya başladı.” (Ünal, TAG:59)

Filiz Tosyalı’nın Pişmaniye Saçlı Çocuk adlı hikâyesinde kural tanımayan ve albino rahatsızlığı olan Soner’den bahsedilir. Soner’in arkadaşları ve kimi veliler tarafından dışlandığı anlatılır:

“ ‘Hafize Öğretmen de ona torpil yapıyor olabilir. Maya da katlanabilir ama Ata biz onu istemiyoruz! Bizi rahatsız ediyor, onu isteyenleri de aslında istemiyoruz, yani seni de gerekirse istemiyoruz!’ dedi.” (Tosyalı, PSÇ: 56)

4.1.7.2. Eğitim

İnsan için eğitim vazgeçilmezdir. Hele ki çocuklar, küçük yaşlardan itibaren zihinsel gelişimlerini destekleyici eğitim almak durumundadırlar. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28. Maddesinde “Her çocuğun eğitim hakkı olduğu ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde gerçekleştirilmesi” gerektiği belirtilir. Aynı sözleşmenin 29. Maddesinde “Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ¸ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi” (www.unicef.org/turkey) esas alındığı dikkat çeker.

Söz konusu maddelerin temel ilkelerinde öngörülen nitelikli eğitimi gerçekleştirebilmesi için öğrencilerine değer verilmesi, onlara yaşam becerileri kazandırılması, beslenme hakkından oyun hakkına kadar tüm haklarına özen gösterilmesi ve disiplinle ilgili her konuda insan olarak çocuğun onuruna saygı duyulması yer almaktadır.

Çocuklar için hazırlan yapıtlarda sözleşme hükümlerinde yer alan eğitimi amacına uygun mesajlar yer almalıdır. Söz konu eserlerle çocuğun zihin ve kişilik gelişimine hizmet edilmelidir.

İncelenen eserlerden Ekrem Güneş’in Erken Düşen Kar adlı hikâye kitabında çocukların eğitim hakkına dikkat çekiliştir.

Ekrem Güneş’in Erken Düşen Kar adlı hikâye kitabındaki “Nuri Amca” hikâyesinde, küçük kahramanı Murat ve arkadaşlarının okula kavuşması için Nuri Amca’nın verdiği mücadele ifade edilir.

“Sana kaç kez söyledim, hep kulak arkası yaptın. Bir kez daha söylüyorum. Bak, çocuk kendi kendine öğrendi okuma yazmayı. Bir de okul görse, öğretmen görse neler öğrenmez ki… Bunun gibi daha niceleri var. Yazık oluyor oğluna da köyün çocuklarına da. Kendinizi düşünmüyorsanız onları düşünün. Bu görev öncelikle senin, muhtarların çili. Okul çağları geçmeden bir şeyler yap artık. Okul iste, öğretmen iste. Dilekçesini ben yazayım. Gerekirse birlikte koşturalım. Vali, iyi biridir. Çok çaba harcıyor bu

öğretmeni girer ve babası ile konuşmaya gelir. Konuşmaya kulak kabartan Yusuf, heyecan içinde şunlara şahit olur:

“Öğretmenim, “Seni severim Ömer Amca.” diyordu. “Yazık etme bu çocuğa.” diyordu. “Sözümü dinle gönder ortaokula.” Diyordu. “Yüz akınız olacak Yusuf sizin.” Diyordu. “Siz okutmazsanız ben okutacağım.” diyordu.” (Güneş, EDK: 44)

Söz konusu iki hikâyede de hem öğretmenin hem de Nuri Amca’nın çocukları okula gönderme gayretleri başarıyla sonuçlanır.

Bu örnekler bağlamında her çocuğun eğitim hakkı olduğu ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde gerçekleştirilmesi gerektiği belirtilmek istenmiştir. Özellikle Türk toplumda okutulmayan ya da okuyamayan çocukların içine düştüğü trajedi sezdirilmiştir.

Benzer Belgeler