• Sonuç bulunamadı

2. Kavramsal/Kuramsal Çerçeve

2.2. Özel Öğrenme Güçlüğünde Okuma Sorunları

Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerde daha önceki bölümde değinildiği gibi en sık karşılaşılan problemlerden birisi okuma sorunlarıdır. Okuma güçlüğü özel

15

öğrenme güçlüğü olan öğrencilerde büyük bir oranda (%80) görülmektedir (Baydık, 2015, s. 133). Okuma bozukluğunun diğer adı olan dislekside, okumada belirgin hatalar gözlenmektedir. Okumada sorunu olan öğrenci ilkokul çağında; özellikle şekil, geometrik yapısı ve çizim olarak harfleri birbirine karıştırmaktadır. İlkokul çağında okumaya başlarken bir öğrencide çizim bakımından harfleri karıştırma ya da harf atlama problemleri varsa disleksiden şüphelenilebilir. Diğer alanlarda başarı gösterirken okumada yaşadığı güçlükler, yaşıtlarından geri kalmasına neden olmaktadır. Okuma güçlüğü olan öğrenciler genellikle; harfleri yanlış sesletme ve birbirine karıştırma, harf atlama, kelime atlama, eksik okuma, harflerin yerini değiştirerek okuma, kelimeyi yanlış okuma, okunulan yeri kaybetme, duraksamalar yapma, yavaş okuma, okumaya cümle sonundan başlama gibi okuma hataları yapmaktadırlar (Öztürk, 2002, s. 87-89).

Okumayı öğrenememe sorunu yaşayan öğrenciler, sadece okulda başarısızlık yaşamamaktadır. Ayrıca, bu başarısızlık onun sosyal ilişkilerini, olgunluğunu da olumsuz etkilemekte ve bu bireyler tam bir bağımsızlığa kavuşmasına engel olmaktadır.

Okuma öğrenmedeki bu güçlükleri kimileri sözcük körlüğü olarak adlandırmakta, fakat en çok da disleksi terimi kullanılmaktadır. Terim olarak hangisi kullanılırsa kullanılsın;

zekâsı normal ya da normalin üstünde olan, kaygı ile ilgili problemi olmayan, herhangi bir engeli bulunmayan fakat okumayı öğrenmekte güçlük çekenler, özel öğrenme güçlüğünü işaret etmekte ve okuma sorunu olan kişileri tanımlamaktadır (Vassaf, 2011, s. 101-102). Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin büyük kısmında okuma sorunu yaşanmakta ve bu, öğrencinin birçok dersteki performansını olumsuz etkilemektedir.

Kodlama, kelime tanıma, akıcı okuma ve okuduğunu anlamadan oluşan okuma becerisi, birbirinden bağımsız ve ayrı birer beceri gibi görünse de hepsi birbirine bağlı becerilerdir. Mesela, kodlamada yaşanan sorunlar anlamayı olumsuz etkileyebilirken, aynı zamanda anlamada yaşanan sorunlar, kelimenin kodlanması için gerekli bağlamsal ipuçlarının elde edilmesini güçleştirmektedir. Özellikle ses birimi farkındalığı ve konuşma diline yönelik sorunlar özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin okuma güçlükleri sergilemelerine neden olmaktadır. Belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerde yaşanan okuma sorunları; el yazısı yazma, yazılı ifade becerileri ve not tutma gibi diğer dil etkinliklerinde de yetersizlikler göstermesinin nedenlerindendir (Bender, 2016, s. 212).

Normal gelişim gösteren her birey er ya da geç okumayı öğrenmektedir.

İşittiklerini ve gördüklerini, simgelerle birleştirerek, aralarında çağrışım yapmaktadırlar.

Okumayı öğrenmek için çeşitli yöntemler denenmiş ve hala denenmeye devam

16

etmektedir. Genel olarak herkesin hemfikir olduğu nokta; okumayı öğrenmede işitilen sözcüklerle görülen sözcük arasında çağrışım yapılabilmesidir. Bu da öğrenmenin gerçekleşmesi için görme, çağrışım yapabilme ve bellek gibi bileşenlere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Bu yeteneklerden birisinde ya da birkaçında aksaklık olması okumanın öğrenilememesine neden olabilmektedir (Vassaf, 2011, s. 102-103).

Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin özellikleri birbirinden farklı olmaktadır.

Okuma güçlüğü yaşamalarının da çok farklı nedenleri olabilmektedir. Genel olarak bakıldığında okumada yaşadıkları sorunlar; okuma akıcılığının önemli boyutları olan sözcük okuma ve okuduğunu anlamadadır. Sözcüklerin okunmasında yaşanan problemler okuma akıcılığında da sorunlar oluşturmaktadır (Baydık, 2015, s. 133).

Sözlü dilin yazılı dile çevrilmesi demek olan okuma; bir şifre çözme işlemidir. İnsan beyninde özel bir okuma alanı olmadığı halde bu işlemin ne kadar zor bir işlem olduğu daha iyi anlaşılabilir. Disleksi olan çocuklar da tam bu noktada okurken çözümlemede ve/veya anlamada zorluk yaşamaktadırlar. Çocukların sınıf düzeyinde bir dakikada okumaları gereken kelime sayısı bellidir. Kendi yaş grubunda dakikada okuması beklenen kelimeyi okuyamama, harf ve hece atlama, kelimelerin sonlarını uydurma, harflerin hecelerin yerlerini değiştirme, sesleri birbirine karıştırma (b ve d, p ve g gibi) okuma güçlüğü belirtileridir. Ayrıca kelimeler ve anlamları arasında düşünsel bağlantı kurmada, soyut düşünmede, deyimleri, atasözleri ve mecazları anlamada, ses ve harf ilişkilendirmede, heceleyerek okumada güçlük yaşamaktadırlar (Çalış, 2018, s. 97-98).

Özel öğrenme güçlüğü olan çocukların okumayı öğrenememesinde; işitsel algıda yetersizlik olmasından, işitsel ve görsel işlemlerde yetersizlikten, konuşmadaki sesleri ve harfleri fark etmemeden/hissetmemeden, ayırt edememeden, okuduğunun amacı hakkında farkındalık olmamasından ve dikkati yoğunlaştıramamadan kaynaklandığı düşünülmektedir (Çakıroğlu, 2017, s. 52).

Okuma becerileri değerlendirilirken standart testlerden, informal değerlendirmeden ve gözlemden faydalanılmaktadır. Bu değerlendirmeler kapsamında sözcük okuma ve okuduğunu anlama gibi birçok beceri değerlendirilmektedir.

Standartlaştırılmış formal değerlendirme aracı bulunmadığında; başarı ölçütü belirlenerek ya da akranları ile başarı karşılaştırması yapılarak değerlendirme yapılabilir (Baydık, 2015, s. 141). Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin okuma güçlüklerinin değerlendirilmesinde formal ve informal değerlendirmeler kullanılabilmektedir.

Yapılacak bu değerlendirmelerde öğrencilerin güçlük yaşadığı okuma becerisinin beş temel bileşenini oluşturan; ses bilgisel farkındalık, ses harf ilişkisi, kelime bilgisi,

17

akıcılık ve okuduğunu anlama becerilerinin dikkatli bir şekilde değerlendirilmeleri gerekmektedir (Balıkçı, 2017, s. 197). Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin okuma sorunlarının çözümünde uygun müdahalelerin, yöntem ve eğitim materyallerinin belirlenmesi için ayrıntılı değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu değerlendirme sadece ilkokul döneminde değil, okul öncesi dönemde de yapılmalıdır. Bu doğrultuda, öğrencilerin okul öncesi dönemde erken okuryazarlık becerilerinin değerlendirilmesi ve yetersiz oldukları alanlarda müdahale programlarının uygulanması; öğrencilerin okuma, yazma ve akademik başarılarını olumlu yönde etkileyecektir (Baydık, 2015, s. 139).

Okuma bozukluğu olan çocuklar için farklı yöntemler kullanarak çalışmalar yapılabilmektedir. Bu çalışmalar; sesli okuma, tekrarlı okuma, sınıfta sesli okuma, aynı anda birlikte yüksek sesle okuma, paragraflama, özet çıkarma, not alma ve okuduğunu anlamaya yönelik soru sorma çalışmaları şeklinde gerçekleştirilebilir (Öztürk, 2002, s.

91). Özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin büyük çoğunluğunda gözlenen okuma yetersizliklerinin temel bileşenlerinden olan okuduğunu anlama becerisi ile ilgili bilgiler ilerleyen bölümlerde açıklanmaktadır.